• Sonuç bulunamadı

Yürütme Kuvveti

Belgede Başkanlık sistemi ve Türkiye (sayfa 54-57)

1.2. Kuvvetler Ayrılığı İlkesi

1.3.3. Yürütme Kuvveti

Yürütme; yasama tarafından ortaya konulan kuralların bireylere uygulanması ile ilgili olarak, icra görevini yürüten bir kuvvettir.146

Montesquieu’ya göre, yürütme erkinin, yasamaya müdahale etmeden, yasamanın iş ve işlemlerine katılması gerektiğini, bu katılma gerçekleşmediği takdirde, yürütmenin kendi görev alanında yeteri kadar etkili olamayacağını,

145 John Locke, Hükümet Üzerine İkinci İnceleme; Sivil Yönetimin Gerçek Kökeni, Boyutu ve Amacı Üzerine Bir Deneme, s.113-114. (Çev.: Fahri Bakırcı, Babil Yayınları, Ankara, 2004) 146 Duverger, Siyasi Rejimler, s.36.; Atar, Türk Anayasa Hukuku, s. 261.

yürütmenin hukuka aykırı olarak yasamaya karışması halinde de, bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunamayacağını ifade etmiştir.147 Düşünüre göre; yürütme, önleme yetkisini kullanmak suretiyle, yasamanın çalışmalarına katılmalıdır. Yürütmenin, yasamanın ortaya koyduğu kanunları uygulama yetkisine sahip bir güç olarak, ancak kendi görev alanı içinde kalarak, diğer bir erki sınırlandırabileceği belirtilmiştir.148

Montesquieu, yürütmenin, yasamanın çalışmalarına katılmasının, yasama erkinin aldığı bazı kararları iptal etmesi şeklinde olabileceğini belirtirken, yargı erkini de bir hiçlikle değerlendirerek, bu erkin, yürütme erkiyle hiçbir şekilde birleşmemesini, bu iki erkin, mutlak bir şekilde birbirinden bağımsız olması gerektiğini ifade etmiştir.149

John Locke da; yasama veya federatif yürütme iktidarları, ayrı görev ve yetkilere sahip olsalar bile, her iki gücün, sonuç olarak, kamunun yararına iş ve eylemler yapmak zorunda olmaları nedeniyle de, iç içe geçtiğini vurgulamıştır.150

Tarihsel süreç içerisinde farklı düşünürler tarafından değerlendirilen yasama ve yürütme arasındaki denge, sürekli olarak değişmiştir. Toplumun değişken ve sürdürülebilir ihtiyaçları, devlet yapısının tarih içerisindeki gelişim süreci ve dünyanın hukuksal ve siyasal anlamda gösterdiği ilerlemeler, bu dengenin değişiminde etkili olmuştur.151 Toplumun gelişmesi ve ekonomik ve sosyal hayatın hızla ilerlemesi ile doğru orantılı olarak, günümüzde, bu dengenin yürütme lehine değiştiğini ve yürütmenin güçlenmeye devam ettiğini söyleyebiliriz. Bu şekilde klasik parlamenterizm formlarından uzaklaşılmak suretiyle aklileştirilmiş parlamentarizm modellerinin uygulandığı, bu modelin de yetersiz kalması üzerine, yarı başkanlık ve başkanlık hükûmeti sistemlerinin devreye konulduğu görülmektedir.152 Bu şekilde, yasama ve yürütme arasındaki bağ, zamanla

147 Montesqieu, a.g.e., s.163.

148 Yıldız, a.g.e., s.51.

149 Yıldız, a.g.e., s.78.

150 Locke, Hükümet Üzerine İkinci İnceleme; Sivil Yönetimin Gerçek Kökeni, Boyutu ve Amacı Üzerine Bir Deneme, s. 123.

151 Kuzu, Her Yönü İle Başkanlık Sistemi, s. 47.

152 Kuzu, Her Yönü İle Başkanlık Sistemi, s. 47.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Atar, Türk Anayasa

zayıflamadığı gibi, bu iki kuvvet arasındaki ilişki, yukarıda da belirtildiği gibi, siyasal ve toplumsal sistemin güçlenmesi, farklılaşması ve çeşitlenmesi ile doğru orantılı olarak değişim ve gelişme göstermiştir.153

Devlet fonksiyonları, tarihin ilk dönemlerinde, basit bir şekilde kurgulanmışken, zamanla bu fonksiyonlar gelişmiş ve karmaşık hale gelmiştir.

Bunun sonucu olarak da, yürütme faaliyetleri çeşitlenmiş, karmaşık siyasal ve sosyal sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır ki, bu sorunların çözülmesi amacıyla, daha güçlü yönetim sistemlerine ihtiyaç duyulmuştur.154

Bireylerin, yürütmenin bu kadar güçlü olduğu sistemlerde korunması da büyük bir önem arz etmektedir. Fransız ve Amerikan devrimlerinden hemen sonra, devlet iktidarının bireyler lehine sınırlandırılarak, bireylerin özgürlük alanlarının genişletilmesi, hedeflenen ilk icraat olarak düşünülmüştür. Bu şekilde, devletin, temel hak ve özgürlükler alanında sınırsız yetkilere sahip olmaması ve bir anlamda yasak bölge sayılan bu sınırı geçmemesi gerektiği vurgulanmıştır.155

Devletin, belli bir aşamadan sonra bireylerin alanından uzaklaşması, devlet fonksiyonları arasındaki dengenin değişim göstermesi ve bu fonksiyonların bireyler üzerindeki etkisinin farklılık göstermesine paralel olarak, klasik Anayasa hukuku da zorunlu bir değişim geçirmiş ve geçmiş yıllardaki dar formlarından uzaklaşmaya başlamıştır. İkinci Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan bu dönüşüm sonucu, yürütme erki, sistemin kalbi konumuna gelmiş ve diğer kuvvetlere göre daha güçlü bir noktaya doğru ilerlemiştir.156

Güçlü yürütme bakış açısıyla, liberal devlet anlayışından, daha müdahaleci bir devlet anlayışına geçilmesiyle birlikte, sorunlar daha karmaşık bir noktaya ulaşmıştır. Bu durum, parlamentolar aleyhine sonuçlar doğurmuştur.157 20. Yüzyılın

Hukuku, s. 177-299.

153 Kuzu, Her Yönü İle Başkanlık Sistemi, s. 47.

154 Kuzu, Her Yönü İle Başkanlık Sistemi, s. 49.

155 Kuzu, Her Yönü İle Başkanlık Sistemi, s. 47-48.

156 H. Gaudement, La Séparation des Pouvoirs Mythe et Realité, D.; 1961. Chr., 13., s. 11-13.

157 J. L’Huillier, La Délimitation Des Domaines de la Loi et du Réglement dans la Constitution du. 4 Octobre 1958, D. 1959, s. 173, 175.

başlarından itibaren, gelişimde son aşamaya gelen en önemli kuvvet, yine yürütme kuvveti olmuştur. Yasama ve bu kuvvet sayesinde beslenen yürütme kuvveti fikri tamamen terk edilmiştir.158

Yürütme karşısında yer alan parlamentoların da, kalabalık yapısı ve farklı fikirlerden oluşması nedeniyle icracı nitelikte olamayacağı ve yürütme fonksiyonunu tam olarak icra edemeyeceği açıktır. Bugün tartışılan nokta, salt parlamentoların ülkeyi yönetmesi değil, parlamento ile icracı kuvvet olan yürütme arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiğidir. Ayrıca bugün, yürütmenin, yasama içinden çıktığı sistemler ile yürütmenin de seçimle geldiği sistemlerin yarıştığı görülmektedir.

Halk egemenliğini temsil eden ve yürütme karşısında gittikçe zayıflayan yasamanın, halkın meşrûiyetine dayanması için yürütülen mücadele sonunda, yürütmenin de halkın meşrûiyetine dayanması gerektiğine dair düşünceler ortaya atılmaktadır. Mutlak monarşik yapıların, genelde yürütme üzerinden yola çıktıkları dikkate alındığında, yürütmenin, demokratik bir bakış açısıyla şekillenmesinin ne kadar önemli olduğu görülecektir.

Kuvvetler ayrılığı ilkesinin en önemli ayağını, yürütme kuvveti oluşturmaktadır. Bu ilke nedeniyle, yürütme kuvvetinin, diğer kuvvetler üzerindeki etkisi azaltılmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle, yürütmenin modernizasyonu ile demokratik unsurlara kavuşturulması, hukuk devleti ilkesi açısından önemli bir kazanım olacaktır.

Belgede Başkanlık sistemi ve Türkiye (sayfa 54-57)