• Sonuç bulunamadı

Kuvvetler Ayrılığı İlkesinin Özellikleri

Belgede Başkanlık sistemi ve Türkiye (sayfa 27-33)

1.2. Kuvvetler Ayrılığı İlkesi

1.2.1. Kuvvetler Ayrılığı İlkesinin Özellikleri

Devlet fonksiyonlarını yerine getiren her bir erke kuvvet denilmektedir.

Hukuki açıdan bu kuvvetler arasındaki irtibat, klasik erkler arasındaki ayrılığa göre tanımlanmaktadır. Batıda 17. ve 18. Yüzyıllardan sonra gelişme gösteren bu ilke, temel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla ortaya çıkarılmıştır. Kuvvetler birliği ilkesi ise, monarşik yönetimlerin bakış açılarıyla, yönetimsel anlamda çok uzun bir süre uygulanmıştır. Dünya siyasal tarihine bakıldığında, kuvvetler birliği ilkesinin, kuvvetler ayrılığı ilkesine göre, daha fazla uygulandığı söylenebilecektir.18

Kuvvetlerin tek bir organda birleşmesine kuvvetler birliği denilmektedir. Bu kapsamda; kuvvetlerin yürütmede birleştiği diktatörlük rejimleri ile mecliste birleştiği meclis hükümeti sistemleri buna örnek olarak gösterilebilir. Kuvvetlerin yürütmede berleştiği sistemlerde, bütün organlar yürütmeye bağımlı halde iken, yasamada birleştiği konvansiyonel rejimlerde, bütün yetkiler yasamada toplanmaktadır.19

18 Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465.; Yavuz Atar, Türk Anayasa Hukuku, Mimoza Yayınları, 5. Baskı, Konya, 2009, s. 170.

19 Cengiz Gül, Karşılaştırmalı Hükûmet..., s.30.; Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 474.;

Atar, Türk Anayasa Hukuku, s. 172-175.

Kuvvetlerin ayrılması fikri, uzun kapsamlı bir mücadelenin sonucu hayata geçmiştir. Örneğin, Fransa’da, bütün yetkileri elinde tutan Krala karşı, doğal bir reaksiyon olarak, bu fikir ortaya çıkmıştır ve bu reaksiyonun yansıması da 1789 tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi olmuştur.20

Bu şekilde ortaya çıkan kuvvetler ayrılığı, kamu hizmetlerinin daha iyi işleyebilmesi ve devlet tarafından, kişi özgürlüklerinin güvence altına alınması bakımından, farklı devlet fonksiyonlarının, belli bir oranda bağımsızlığı olan organlar tarafından ayrı ayrı kullanılması olarak ifade edilmektedir.21 Bu ilke, kamu iktidarının, birbirinden ayrı ve bağımsız bölümler haline getirilerek ve bu bölümlerin de, başka organlara tevdi olunması şeklinde de ifade edilebilir. Kuvvetler ayrılığının kökleri, eski Yunan felsefesine dayanmaktadır.22 Bu düşünceye göre, gücün hissedildiği ve bu gücün sınırlandırılması ihtiyacının doğmasından sonra, kuvvetler tanımlanmaya ve bu kuvvetler arasındaki ilişkilerin mahiyeti açıklanmaya çalışılmıştır.

Kuvvetleri içinde barındıran devlet iktidarı, mutlak bir güç olarak değerlendirilse de, bu iktidarı da sınırlandıran ve bu iktidarın üzerinde ve onun da uyması gereken temel kuralların varlığı her dönemde tartışılmış ve devletin, her zaman her şeyi sınırsız yapma özgürlüğünün olmadığı olarak vurgulanmıştır.23

İktidarı sınırlandırma gücüne sahip olan kuvvetler ayrılığı teorisi;

egemenliğin, yasama, yürütme ve yargı olarak üç ayrı erkten oluşması ve bu şekilde, bireylerin temel hak ve hürriyetlerin güvence altında olması esasına dayanmaktadır.24

20 Cengiz Gül, Karşılaştırmalı Hükûmet..., s. 34.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465-477.

21 Joseph Barthelemy; Paul Duez, Traite de Droit Constituonnel, Paris, 1933, s. 15. (Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465'ten naklen); Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465-477.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s.

465-477.

22 Turhan Feyzioğlu, “Kuvvetler Ayrılığı Nazariyesi”, Siyasal Bilgiler Okulu Dergisi, Y:1947, C:2, s. 50.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465-477.

23 Mustafa Kutlu, Kuvvetler Ayrılığı, Temelleri, Gelişimi, Hukuk Devletinin Kökenleri, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2001, s. 99.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s.

465-477.

24 Mehmet Emin Akgül, Hükümet Sistemleri Tartışması ve Türkiye Örneği, Turhan Kitabevi,

Yönetenlerin sınırlandırılması araçlarından biri olarak, yasama ve yürütme kuvvetlerin ayrılması gerektiği ileri sürülmüştür.25 Bireylerin temel hak ve özgürlüklerini koruma adına yapılan bu ayırımın, temelde insan odaklı ve birey yararına olduğu ve amaçla ortaya konduğu görülmektedir.

Günümüzde kuvvetler birliği, monarşik sistemleri anımsattığı, kuvvetler ayrılığını savunmak da, bu sisteme karşı olarak tanımlandığı için, yasama ve yürütmenin ayrı olmasının, günümüzde siyasal bir öneminin kalmadığı belirtilmektedir.26

Kuvvetler arasındaki ayırım, ilkesel olarak tanımlansa bile, çağdaş siyasi hayattaki en önemli problemlerden biri, devlet mekanizması içindeki organların birbirleri ile olan ilişkilerinin nasıl düzenleneceği ve bu organlar arasındaki denge ve frenlenmenin ne şekilde gerçekleşeceğine ilişkindir.27 İşte bu çerçevede, devlet organlarının; yasama, yürütme ve yargı şeklinde ayrıştırılması suretiyle ve bu organların hakimiyet alanları ile sınırlarının belirlenerek, siyasal ve yönetsel anlamda oluşturulacak dengenin, uyum içerisinde sağlanması amacıyla, kuvvetler ayrılığı ilkesi oluşturulmuştur.28

Kuvvetler ayrılığı düşüncesi, ilk dönemden bugüne kadar gelişmiş ve değişime uğramış bir toplumun haklı taleplerinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu düşüncenin alt yapısında; yıllardır süregelen ve birçok uygulamayla farklılaşan devlet uygulamaları, bu uygulamalar arasındaki çelişkiler ve bu çelişkilerin yansımaları bulunmaktadır. Bu nedenle, bu ilkenin yapısı ve kapsamı, tarihi birtakım özelikler arz etmektedir. Bu ilke, yönetim alanında köklü bir kural niteliğinde olması ve bireylerin, temel hak ve özgürlüklerine saygıyı esas alması nedeniyle, demokratik sistemle uyumludur. Bu ilkenin en önemli özelliklerinden biri de, dengeli ve uyumlu bir sistem yaratmak suretiyle, sivil inisiyatifleri ortaya çıkarması ve özgürlük yanlısı mekanizmalara daha

Ankara, 2015, s. 1.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465-477.

25 Cengiz Gül, Karşılaştırmalı Hükûmet..., s. 29.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465-477.

26 Cengiz Gül, Karşılaştırmalı Hükûmet..., s. 35.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465-477.

27 Kutlu, a.g.e., s. 15.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465-477.

28 Kutlu, a.g.e., s. 15.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465-477.

fazla alan bırakmasıdır. Bu kapsamda; kuvvetler ayrılığı ilkesi, çoğulcu demokratik sistemin olmazsa olmaz temel ögelerinden birisi olarak kabul edilmelidir. 29

Vazgeçilmez olarak kabul edilen bu ilkenin, sivil alanı açması, demokratik kuralların işleyişine öncülük etmesi ve yönetenlerin, demokratik bakış açılarla hareket etmesini sağlaması nedeniyle, merkezi noktada yer alan ve başlangıç noktasını temsil eden bir kavram olduğu anlaşılmaktadır.

Liberal siyasi felsefe tarafından benimsenen ve zamanla ilerleme kaydeden bu ilke, bir zamanlar, monarşik sistemlerin baskıcı idarelerine karşı, bireylerin özgürlüklerini güvence altına almak amacıyla ortaya çıkan bir mücadelenin ürünüdür.30 Bu şekilde, devletin kullandığı yetkileri, farklı yöntemlerle birbirinden ayırarak ve bu yetkileri farklı organlar arasında da paylaştırmak suretiyle, Anayasa hukukunun ve hukuk devleti ilkesinin temel unsurlarından biri haline gelmiştir.31 Çünkü; kuvvetler ayrılığının bulunmadığı ve bu şekilde, yasa yapan, uygulayan ve yasalara aykırılık durumunda yargılama yapan mekanizmaların da ortak olduğu bir sistemde, hukuk sisteminin gerekli kıldığı diğer meşrû yapıların barınabilmesi mümkün değildir.

Kuvvetler ayrılığı ilkesi ile diğer bazı ilkeler arasında bağlantı bulunmaktadır.

Örneğin; bu ilke ile hukuk devleti ilkesi arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır.32 Zaten hukuk devleti ilkesi, o ülkenin, bütün unsurlarıyla hukuka bağlı olması, yapılan bütün işlemlerin de hukuk tarafından düzenlenmesi anlamına gelmektedir.33 Yine, kuvvetler ayrılığı ilkesi ile demokratik anayasa yapılması arasında çok yakın bir ilişki bulunması ve anayasaların da, kural olarak, demokratik temellerden

29 Kutlu, a.g.e., s. 15.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465-477.

30 Adnan Küçük, Anayasa Hukuku, Orion Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2013, s. 49.; Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465; Mert Nomer, ABD Başkanlık Sisteminde Başkanın Yetkileri, XII Levha Yayınları, İstanbul, 2013, s. 14.

31 Küçük, Anayasa Hukuku, s. 49-50.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16.

Baskı, s. 465-477.

32 Peter L. Strauss, “Amerikan (İdari) Devletinde Hukukun Üstünlüğü”, İdari Yargının Dünyada Bugünkü Yeri, II. Ulusal İdare Hukuku Kongresi, Danıştay Yayınları, Ankara, 1993, s. 88.

33 İsmet Giritli; Pertev Bilgen; Tayfun Akgüner, İdare Hukuku, Der Yayınları, İstanbul, 2001, s.

39.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465-477.

beslenmesi nedeniyle, bu ilkenin bulunmadığı bir ülkede, demokratik bir anayasa yapılamasının mümkün olmayacağı belirtilmektedir.34

Demokratik bir anayasanın uygulanacağı bir devlet içinde yer alan her kuvvet; devlete ait bu gücü kullanma yetkisini haiz olan meşrû organlardan her biridir. Bu meşrû organlardan her birinin ayrı olması düşüncesi; demokrasi ve özgürlük temâlarıyla bütünleşmiştir. Oysa, kuvvetler birliğinde; bireyler, “özgürlük”,

”güvenlik” veya “eşitlik” gibi gereksinimlerinden genel olarak yoksun bırakılmışlardır. Bu nedenledir ki, insanlar için, yaşama dair zorunlu olan ihtiyaçlar ne kadar önem taşıyorsa, kuvvetler ayrılığının da milletler için o denli önem taşıdığı unutulmamalıdır. Çünkü kuvvetler ayrılığı ilkesi, devlet organlarının hukuk sınırları içerisinde görev ve yetkilerini kullanmak suretiyle, demokratik standartlarda bir idarenin benimsendiği sistem demektir. Aksi durumda, milletin güvence altında olmadığı, kaotik sistemler doğacaktır.35

Bu şekilde, temel hak ve özgürlüklerin teminatı olan, bir siyasal örgütlenme modeli olarak karşımıza çıkan, farklılaşmış toplum yapıları ve özerk birey anlayışı;

özgür düşünce yapıları ve sivil toplumun birlikte oluşturdukları bir örgü olan kuvvetler ayrılığı ilkesi,36 yasama, yürütme ve yargı olmak üzere konumlandırılan üç ana kuvvetin üç ayrı organa verilmesi gerektiğini savunan siyasal bir hukuk ilkesidir.37

Hukukla bağlı olmayan bir devlet anlayışında, keyfilik ve adaletsizlik hüküm sürecektir. Devletin sınırlandığı her alanda, milletin haklı özgürlük alanları genişleyecektir. Devlet, kendi koyduğu kurallara halkın uymasını isteyeceği gibi, kendisinin de uyacağı, demokratik kurallar koymakla yetkili olacaktır.

34 Zühtü Arslan; Anayasa Teorisi, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2005. s. 28.; Ayrıntılı bilgi için bkz.

Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465-477.

35 Şükrü Karatepe, Anayasa Hukuku, Savaş Yayınevi, Ankara, 2013, s. 111.; Kemal Gözler, Anayasa Hukuku'nun Genel Teorisi, Ekin Basın Yayın Dağıtım, 2011, 1. Baskı, Bursa, C:1, s.

538.; Esra Yıldız, Montesquieu'da Kuvvetler Ayrılığı ve Özgürlük Problemi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ortaöğretim Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 2009, s. 69.

36 Cemil Oktay, “Kuvvetler Ayrılığı İlkesinin Yargı Açısından Anlamı ve Türkiye Örneği”;

Anayasa Yargısı Dergisi, C:1, Y:1984, s. 215.

37 Karatepe, Anayasa Hukuku, s. 538.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16.

Baskı, s. 465-477.

Devlet içinde yönetilenlere karşı kullanılacak olan güç, bireyler açısından; hem korku hem de hayranlık uyandırabilecek nitelikte bir olgudur. Genel olarak güce ulaşıldığında, bireyler veya kurumlar, kendilerini daha güvende ve istedikleri her şeyi yapma yeteneğine sahip olduklarını hissederler. Bir bireyin ya da kurumsal yapının;

sınırsız ve mutlak bir güce sahip olması durumunda, karşı tarafta, belli bir korkunun oluşması veya bireyin kendisini güvende hissetmemesi söz konusu olabilecektir.

Devlet gücünün, hiçbir sınırlamaya tabi olmadan kullanılması halinde, bu durumun, birey güvencesi açısından kaçınılmaz bir tehlikeye dönüşmesi söz konusu olacaktır. Bu nedenle, bu gücün, hukuk devletinin en önemli ilkelerinden biri olan kuvvetler ayrılığı ilkesi aracılığı ile dengelenmesi ve hukuk normları çerçevesinde sınırlandırılması gündeme gelecektir.38

Bireylerin, siyasi özgürlüğe sahip olabilmesi için, devlet organlarının bu sisteme göre oluşturulması ve kimsenin kimseden korkmayacağı demokratik bir alan yaratılması gerekmektedir. Yasama ve yürütme iktidarları, aynı kişide ya da aynı kuvvette birleştiği takdirde, özgürlüklerin varlığından bahsedilemeyecektir. Yine;

yargı, yasama ya da yürütmeden ayrılmazsa, yönetilen bireylerin hak ve özgürlükleri, keyfiliğe bırakılmış olacaktır ve bu durumda, yargıçlar yasa yapan konumuna geçebilecektir. Eğer yargı, yürütme organı ile bütünleşirse, bu kez de, yargı, şiddet ve baskı içerecek şekilde hareket etmek suretiyle, toplumda karmaşık bir ortamı ortaya çıkarabilecektir.39

Bu nedenlerle, kuvvet kullanımını elinde bulunduran yönetenlerin, demokratik yöntemlerle sınırlandırılması ve bu kapsamda, halkın, aktif bir şekilde demokratik sisteme katılmasının sağlanması büyük önem taşımaktadır.40

Kuvvetin sınırlandırılmasındaki asıl zorluk, bu değişimi yapacak devletin, kendi kendisini sınırlamak zorunda olması nedeni iledir. Bu zorluğun varlığı nedeniyle, gücü elinde bulunduranlar, tarih boyunca halklarının hürriyetlerinin yok edilmesi pahasına monarşik ve tek parçalı yönetimlerde ısrar etmişlerdir. Gerek

38 Kutlu, a.g.e., s. 55.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465-477.

39 Ernst Cassirer, Devlet Efsanesi, (Çev.; Necla Arat), Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984, s. 144-146.

40 Sezginer, a.g.e., s. 21.; Ayrıntılı bilgi için bkz. Teziç, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, s. 465-477.

kuvvetler ayrılığı düşüncesi gerekse de bu düşüncenin ana ekseninde yer alan hukuk ve demokrasi kavramları, verilen bu zorlu mücadelenin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

Bu sürecin sonunda da, halkın bu zaferleri, milletlerin hizmetlerine sunulmuştur.

Belgede Başkanlık sistemi ve Türkiye (sayfa 27-33)