• Sonuç bulunamadı

1.2. Şehrin Kentsel Dokusu

2.1.9. Vasilik

Vasilik veya vesayet, haklarını kullanma ehliyeti bulunmayan veya eksik olan kişilerin, yetki verilen kişi tarafından mallarının korunması, işletilmesi ve tasarruf edilmesidir. Bir kişiye vasi tayin edilebilmesi için bu kişilerin, henüz buluğ çağını tamamlamamış olması, akli dengesinin yerinde olmaması veya bunamış olması gerekmektedir.636Bu çalışmada bahsedilen kişiler ise ebeveynlerinden birinin veya ikisinin vefatı sonucunda öksüz veya yetim kalan ve buluğ çağını tamamlamamış olan çocukları kapsamaktadır.

İslam miras hukukunda ölen kişinin bıraktığı miras, büyük veya küçük çocuk ayrımı yapılmadan belirlenen oranlar çerçevesinde eşit şekilde paylaştırılmaktaydı. Ancak İslam hukukuna göre “kasır” denilen küçük çocuklar, haklarını kullanma hususunda ehliyetsiz kişiler olarak kabul edildiklerinden dolayı bunların, şahsi ve mali işlerini idare

633Erten, a.g.e., s.125

634GŞS, No: 146, s.280

635Öksüz, Onsekizinci Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon Toplum-Kültür-Ekonomi, s.205

edecek tam ehliyetli kişilere ihtiyaç duyulmaktaydı.637Bu nedenle Osmanlı aile hukukunun temelini oluşturan İslam dini, bu kişilerin haklarının korunması amacıyla vesayet kurumunu oluşturmuş638 ve mirastan düşen paylarının korunması için kendilerine bir vasi tayin edilmiştir. Ölen kişinin malında ve çocuklarının işlerinde tasarruf etmek üzere tayin edilen vasiyi, eğer hakim tayin ederse bu kişiye vasi-i mansub, ölen kişi hayatta iken tayin etmişse vasi-i muhtar denilmekteydi.639 Bu iki şekilde de tayin edilen vasi, öksüz veya yetimin annesi, babası, kardeşi, anneannesi, babaannesi, amcası, dayısı, teyzesi, halası olabileceği gibi, akrabalık bağı olmayan biri de olabilirdi.640 Burada önemli olan kimin vasi olarak tayin edildiğinden ziyade, tayin edilen vasinin, güvenilir bir kimse olması, çocuğu başıboş bırakmaması, onu koruması, iyi yetiştirmesi, geleceğe en uygun şekilde hazırlaması ve bunu yaparken de mallarını korumasıydı.641 Bu nedenle vasi tayinlerinde genellikle çocukların haklarını daha iyi koruyacağı düşünülen kadınlar, özellikle anneleri tercih edilmekteydi.642 Hatta ölen kişi çok eşli ve bütün eşlerinden de çocuk sahibi ise küçük çocukların vasiliklerine, çocuğun kendi annesi tayin edilirdi. Örneğin, 11 Şevval 1263/22 Eylül 1847 tarihli kayıtta, Cabi Mahallesi’nden İbrahim ibn-i Yusuf’un Cennet ve Ayşe adında iki eşi bulunmaktaydı. Mahkeme İbrahim ile Ayşe’den olma Fatma’ya annesi Ayşe’yi, İbrahim ile Cennet’ten olma Mehmed’e ise annesi Cennet’i vasi olarak tayin etmiştir.643

Ayıntab’da sadece Müslümanlar değil, İslam miras hukukundan yararlanan gayrimüslimlere ait tereke kayıtlarında da vasi tayinine rastlanılmaktadır. Örneğin, 01 Rabiulevvel 1278/06 Eylül 1861 tarihli kayıtta, İbn-i Eyüb Mahallesi’nden Ağob veled-i Karabet’in, küçük çocuklarına amcaları Kirkor veled-i Karabet vasi olarak tayin edilmiştir.644 21 Zilkade 1288/01 Şubat 1872 tarihli başka bir kayıtta da Kurb-ı Zincirli

637Cin ve Akgündüz, a.g.e., s.458-459

638Erten, a.g.e., s.128

639 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.III, İstanbul: M.E.B. Yayınları, 2004, s.584

640GŞS, No: 144, s.199, 230; GŞS, No: 145, s.12, 92, 121; GŞS, No: 146, s.18, 29; GŞS, No: 147, s.29,

105; GŞS, No: 148, 78, 81

641 Nesimi Yazıcı, “Osmanlılarda Yetimlerin Korunması Üzerine Bazı Değerlendirmeler”, AÜ İlahiyat

Fakültesi Dergisi, (1), 2007, s.13

642Öksüz, Onsekizinci Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon Toplum-Kültür-Ekonomi, s.206

643GŞS, No: 144, s.215

Mahallesi’nden Sarkis ibn-i Hocar’ın küçük çocuklarına anneleri Meryem vasi olarak tayin edilmiştir.645

Kadı tarafından tayin edilen vasinin, bu görevi kabul etmesi de gerekmekteydi.646 Ayrıca mahkeme tarafından görevi kabul eden vasiyi kontrol etmek ve herhangi bir suistimale meydan vermemek amacıyla bazen vasinin vesayet işlerini kontrol etmek amacıyla bir de nazır tayin edilirdi.647 Örneğin, 01 Safer 1263/19 Ocak 1847 tarihli tereke kaydında Kurb-ı İbn-i Şeker Mahallesi’nden Mehmed ibn-i Feyruz Mehmed’in küçük oğlu Mehmed’e annesi Elife Hatun vasi olarak tayin edilirken, Elife Hatun’un üzerine de Attar Ali Ağa nazır olarak tayin edilmiştir.64817 Zilkade 1276/06 Haziran 1860 tarihli başka bir tereke kaydında ise vefat eden Halil bin Yusuf’un küçük çocukları Süleyman ve Zeyneb’e anneleri Zehra Hatun vasi tayin edilirken, çocukların büyük kardeşleri Ahmed ise anneleri Zefra Hatun üzerine nazır olarak tayin edilmiştir.649

Vasi tayin edildikten sonra çocuklara düşen miras bu kişiye teslim edilir ve çocuk buluğ çağını tamamlayıncaya kadar haklarının idaresi, vasi tarafından yürütülürdü. Vasi, kasır şahsın mutlaka lehine olacak şekilde her türlü tasarrufu yerine getirebilir, malını arttırmak gayesiyle ticaret yapabilir ve bağış kabul edebilirdi. Fakat bu kişinin aleyhine olacak bir tasarrufta bulunma hakkı yoktu. Kendi adına ticaret yapamaz, kendi borcunu ödeyemez veya ödünç veremezdi. Vasiler, kasır şahsın nafakasını verirken de cimrilik edemeyeceği gibi israfta da bulunamazdı.650 Ayrıca vasiler kasır şahsın ihtiyaçlarını karşılarlarken de bunu diledikleri gibi yapamayıp, vesayeti altında bulunan çocuğa günün şartlarına göre nafaka ve kisve bahası takdir ettirmeleri ve bu parayı kullanabilmek için de izin talep etmeleri gerekmekteydi. Bu tespit, terekenin taksim edildiği sırada veya daha sonra vasinin talebiyle gerçekleşirdi. Mahkeme durumu inceledikten ve şahitleri de dinledikten sonra günün şartlarına göre nafaka ve kisve bahasını belirler ve vasi de bu

645GŞS, No: 148, s.7

646Tereke kayıtlarının bazılarında vasinin bu görevi kabul ettiğine dair, “…kıbel-i şerden vasi nasb ve tayin olunub ol-dahi vesayet-i mezbureye ba’de’l-kabul…” ifadesi bulunurken, çoğunda buna yer verilmemiştir. GŞS, No: 148, s.2, 59

647 Haldun Eroğlu, “On Dokuzuncu Yüzyılda Yetim Çocuklara Vasî Tayini: Antalya Örneği”, Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 50(4), 2007, s.286

648GŞS, No: 144, s.206

649GŞS, No: 146, s.19

650M. Emin Yolalıcı, XIX, Yüzyılda Canik (Samsun) Sancağının Sosyal ve Ekonomik Yapısı, Ankara: TTK, 1998, s.59; Cin ve Akgündüz, a.g.e., s.458-461

çerçevede harcamaları gerçekleştirirdi.651 Örneğin, 05 Safer 1262/02 Şubat 1846 tarihli tereke kaydında, Cevizlice Mahallesi’nden Ayşe bint-i Mehmed’in mirası eşi ve iki çocuğuna kalmış, ancak eşi ve bir oğlu da ölmüştür. Bunun üzerine mahkeme hayatta olan küçük oğlu Mehmed Şerif üzerine amcası Mehmed’i vasi olarak tayin etmiş ve günlük otuz pare nafaka ve kisve bahası takdir etmiştir.652 01 Muharrem 1272/13 Eylül 1855 tarihli başka bir tereke kaydında, vefat eden Bayram’ın oğlu Hacı Mahmud’un küçük çocukları Ali ve Şakire’ye anneleri Ayşe Hatun vasi olarak tayin edilmiş ve Ayşe Hatun’un talebiyle mahkeme, bu kişiler için günlük otuz pare nafaka ve kisve bahası takdir etmiştir.653 Terekenin taksiminden sonra vasinin talebi üzerine gerçekleşen, 05 Receb 1291/18 Ağustos 1874 tarihli bir belgede ise Karasakal Mahallesi’nden vefat eden Bakkal Mehmed Hanifi bin Hasan’ın küçük çocukları olan Abdülkadir, Hamide, Ayşe ve Fatma’ya vasi olarak tayin edilmiş olan anneleri Hadice Hatun’un talebiyle çocukların ihtiyaçları için her birine günlük kırk pareden toplam yüz altmış pare takdir edilmiştir.654

Toplum açısından yetim ve öksüz kalan çocukların topluma kazandırılması ve haklarının korunması son derece önemlidir. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nde uygulanan vasilik kurumu sayesinde bu kişiler mümkün mertebede iyi yetiştirilmeye ve bunların haklarının korunmasına çalışılmıştır. Ancak diğer taraftan bu konuda suistimaller de yaşanmamış değildir. Tanzimat Dönemi’nde, yetimlerle ilgili şikayetlerin artması, suistimallerin önüne geçilmesi ve bu işleri modern bir yapıya ulaştırmak amacıyla 1851 yılında Eytam Nizamnamesi çıkarılarak Emval-i Eytam Nezareti teşekkül edilmiştir.