• Sonuç bulunamadı

1.2. Şehrin Kentsel Dokusu

1.2.4. Dini, Sosyal ve Ticari Mekanlar

1.2.4.2. Ticari Mekanlar

1.2.4.2.1. Bedestenler

Türkçede bedesten olarak yerleşmiş kelimenin “bezzâzistan” veya “bezistan”dan geldiği ileri sürülmüştür. Ahmet Vefik Paşa bedesteni “bez satılan bezzâz mahalli ve akmişe-i nefise (yünden veya pamuktan yapılmış bezler, dokumalar) satılan çarşı" olarak tarif etmektedir. Bezzaz, Arapçada "bez satan" demektir. Bez, Kamus Tercümesi'ne göre "elbise, bez veya silah, kılıç" anlamına gelmektedir.360 Dolayısıyla bu ürünlerin satıldığı yerlere de bedesten denmektedir.

Anadolu’da XIII. yüzyılın başında ticari anlamda büyük bir canlanma başlamış ve şehirler yavaş yavaş Türk karakteri almışlardı. Bu karakter ticari faaliyetlerin yürütüldüğü alanların mimari yapısını da etkilemiş ve Anadolu’daki bedestenler tipik bir Türk yapısı olarak ortaya çıkmıştır. Başlangıçta ahşap olarak yapılan mütevazi bedestenler şehrin alışveriş merkezinde bulunuyor ve bütün alışveriş onun etrafında gerçekleşiyordu.361 Türk ve İslam şehirlerinin sentezinden oluşan Osmanlı şehirlerinin fiziki yapısı, üç temel esasa dayanmaktaydı. Bunlar, cami, pazar ve hamamdı. Şehrin ticari merkezini oluşturan yapı ise bedestendi. Transit ticareti ilgilendiren malların alınıp-satıldığı kapalı pazar yeri olan bedestenlerin, en yakınında ülkeler ve şehirlerarası pazarlar için üretim yapan iş kolları yer alırdı. Bunu, ana uğraş koluna katkısı olanlar ve en dışta akarsu veya başka özel isteklere ihtiyaç duyan işkolları takip ederdi. Bu Osmanlı şehirlerinin çarşı ve pazar düzenini oluştururdu.362

Bir şehrin en önde gelen müessesesi olarak dikkati çeken bedesten, sadece çok önemli Osmanlı şehirlerinde bulunurdu. Evliya Çelebi bu açıdan Osmanlı şehirlerini

360Semavi Eyice, “Beddesten”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.V, İstanbul: TDV Yayınları, 1992, s.302-303

361Kenan İnan, “Bedestenlerin Türk Ticari Mimarisindeki Yeri ve Trabzon Bedesteni”, OTAM, (7), 1997, s.120-121

362 Ergenç, Şehir, Toplum, Devlet Osmanlı Tarihi Yazıları, s.86-88; Tuba Akar, “Osmanlı Kentinde Ticari Mekânlar: Bedesten-Han-Arasta-Çarşı Mekânları Literatür Değerlendirmesi”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 7(13), 2009, s.268

bedestenli şehirler ve bedesteni olmayan şehirler olarak ikiye ayırmaktaydı.363 Bu açıdan bakıldığında Anadolu’nun Güneydoğusunda ve İpek Yolu üzerinde bulunan Ayıntab şehri de ticaret bakımından Osmanlı’nın önemli bir şehriydi. Evliya Çelebi, Ayıntab şehrinde iki “bezesten” olduğunu ifade etmektedir.364

Eyice, İslam Ansiklopedisi’ndeki “Bedesten” maddesinde şehirlerde birçok hanın olduğu fakat sadece bir bedesten bulunduğunu, bunun da tek istisnasının İstanbul olduğunu kaydetmiştir. Eyice ayrıca, Evliya Çelebi’nin İstanbul harici birkaç büyük şehirde birden fazla bedesten bulunduğu tespitine karşılık, bunu tespit etmenin zor olduğunu, bu şehirlerden günümüze sadece bir bedestenin geldiğini belirterek, fikrini savunmuştur.365 Gaziantep’te, Zincirli Bedesten ve Kemikli Bedesten olarak adlandırılan ve günümüze kadar ulaşan iki bedesten bulunmaktadır. Fakat Eyice, bazı şehirlerle birlikte Ayıntab’da da bedesten olarak adlandırılan yapıların bedesten olmadığını, bunların üstü açık veya kâgir tonoz örtülü, yolun iki tarafında sıralanan dükkanlardan ibaret366 kapalı çarşı ile arastalar olduğunu ifade etmektedir. Bunların nedeni olarak da yapıların mimari özelliklerini göstermektedir. Eyice’ye göre Osmanlılar Dönemi’nde ortaya çıkan bu ticari yapı, aynı Ulucamiler gibi kubbeli eşit birimlerin çoğaltılması suretiyle düzenlenen bir yapıdır.367 Bu nedenle Eyice’ye göre Ayıntab’da bedesten olarak adlandırılan yerler bedesten değildir. Ayıntab’daki Kuyumcular ve Fatlacılar bedestenleri için bunu söylemek mümkün olabilir. Fakat diğerleri için bunun doğru olamayacağı kanaatindeyiz. Ayıntab tarih boyunca ticaret yollarının kavşak noktasında olmuş her dönem canlı bir ticarete ev sahipliği yapmıştır. Dolayısıyla ticaretin bu kadar canlı olduğu bir bölgede değerli eşyaların hem saklanacağı hem de satılacağı yerlere ihtiyaç duyulmuştur. Özellikle Zincirli bedesteninin, mimari açıdan sağlam duvarlarla çevrili, yüksek ve demir kaplı dar pencerelere ve sağlam kapılara sahip, güvenlikli bir yer olarak inşa edilmiş olması, buranın bedesten hizmeti vermesi amacıyla inşa edildiğinin ve bu amaçla kullanıldığının açık göstergesidir. Eyice’nin dediği gibi mimari açıdan bu yapılar standart bedesten modeline uymayabilir ancak işlevi bakımından bedesten olduğu açıktır. Evliya Çelebi’nin eserinde

363İnan, “Bedestenlerin Türk Ticari Mimarisindeki Yeri ve Trabzon Bedesteni”, s.126; Halil İnalcık, “İstanbul’un İncisi Bedesten”, (Çev. Selahattin Ayaz), (Haz. Mustafa Özel), İktisat ve Din, 2. Baskı, İstanbul: İz Yayıncılık, 1997, s.120-121

364Evliya Çelebi, Seyahatname, s.355

365Eyice, “Beddesten”, s.303

366Çam da çalışmasında bu ifadeyi kullanmaktadır. Bkz. Çam, “Gaziantep’te Türk Mimarisi”, s.7

ve Osmanlı Dönemi’nden kalan gerek siciller gerekse salnamelerde buralardan sürekli “bedesten” olarak bahsedilmesi işlev açısından buraların bedesten olarak kullanıldığını göstermektedir.

Yukarıda ifade edildiği gibi Evliya Çelebi, Ayıntab’da 2 bedestenin olduğunu ifade ederken, Halep vilayet salnamesinin H. 1284 (M. 1867-68) basımında şehirde 4 bedestenin mevcut olduğu bilgisi yer almaktadır.368 Bunlarla birlikte çeşitli zamanlarda Ayıntab’da toplam 6 adet bedestenin inşa edilmiş olduğu ifade edilse de bunlardan ancak 5’inin ismi ve durumu tespit edilebilmiştir. XIX. yüzyılda aktif olan bedestenler ise şunlardır:

Lala Mustafa Paşa (Karanlık Bedesten/Eski Bedesten/Bedesten-i Atik) Bedesteni: Ayıntab’da faaliyet gösteren en eski bedesten Lala Mustafa Paşa Külliyesi

içerisinde bulunan ve aynı isimle anılan bedestendir. Merkezinde hanın bulunduğu külliye, Gaziantep Kalesi’nin hemen yanında Karagöz Mahallesi, Handan Bey Çarşısı'nda yer almaktadır. Bedesten, hanın 20-25 metre doğusunda bulunmaktadır. Özkarcı, külliyenin Lala Mustafa Paşa’nın Şam’daki görevi sırasında 1563-1568 yılları arasında,369 Çam ise bedestenin 1578 tarihinde inşa edilmiş olduğunu ifade etmektedir.370 1717 yılında şehirde Hüseyin Paşa tarafından, Yeni Bedesten (Zincirli Bedesteni) adıyla bir bedesten daha inşa edilince Lala Mustafa Paşa Bedestenine bazı kaynaklarda Bedesten-i Atik, Eski Bedesten veya Karanlık Bedesten denilmiştir.371 Bedestenin içinde kuyumcu, manifaturacı ve bakırcıların yanı sıra terzi dükkanının da yer aldığı yaklaşık 110 veya 112 dükkan ile dışarı açılan beş büyük kapısı bulunmaktadır.372 Bu bedestenden, 07 Rabiulevvel 1291/24 Nisan 1874 tarihli, bedestenin hemen yanında ve Ermeni milletinden bazı kişilerin mülkünde bulunan Aziziye Hanı ve bir kahvehanenin vakfedildiği bir kayıtta bedestenden Mustafa Paşa Bedestanı olarak bahsedilmesi, bu yapının XIX. yüzyılda aktif olduğunu

368Salnâme-i Vilâyet-i Haleb, H.1284, s.136

369Özkarcı, “Gaziantep Lala Mustafa Paşa Külliyesi”, s.40

370Çam, “Gaziantep’te Türk Mimarisi”, s.7

37121 Şevval 1260/03 Kasım 1844 tarihli belgede Eski Bedestan olarak kaydedilmiştir. GŞS, No: 144, s.186; 02 Rabiulevvel 1291/19 Nisan 1874 tarihli belgede ise Bedestan-ı Atik olarak geçmektedir. Bkz.

GŞS, No: 148, s.179; Çam, “Gaziantep’te Türk Mimarisi”, s.7; Cemil Cahit Güzelbey ve Hulusi Yetkin, Gaziantep Şer’î Mahkeme Sicillerinden Örnekler, Gaziantep: Yeni Matbaa, 1970, s.84

372 GŞS, No: 144, s.186; Çınar, 18. Yüzyılın İlk Yarısında Ayıntab Şehri’nin Sosyal ve Ekonomik Durumu, s.23; Özkarcı, “Gaziantep Lala Mustafa Paşa Külliyesi”, s.40

göstermektedir.373 Bedesten, Kurtuluş Savaşı yıllarında yıkıldığı için günümüze ulaşamamıştır.374

Zincirli Bedesteni: Hüseyin Paşa tarafından, 1717 yılında Ayıntab’da Bedesten-i

Cedid (Yeni Bedesten), Karabasamak Bedesteni veya günümüzdeki ismiyle Zincirli Bedesteni adıyla ikinci bir bedesten inşa edilmiştir. Tarla-i Atik Mahallesi’nde inşa edilen bedestenin içerisinde 73/80375 adet dükkan bulunmaktadır. “L” şeklinde inşa edilmiş olan bedestenin üç kapısı bulunmaktadır. Bu kapılar Alaüddevle Cami, Bakırcılar Çarşısı (Osmanlılar Döneminde Fadlacı Çarşısı/Bedesteni) ve Kunduracılar Çarşısı’na açılmaktadır.376 1957 yılında meydana gelen yangından sonra uzun bir dönem et ve sebze hali olarak kullanılan bedesten, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yaptığı restitüsyon ve restorasyon çalışması sonucunda 2008 yılından itibaren baharat ve turistik eşya satışları gerçekleştirilen bir konuma ulaşmıştır.

Kuyumcular Bedesteni: Hüsrev Paşa tarafından Ayıntab Kalesi’nin güneybatısında XVI. yüzyılda inşa ettirilen bedestendir.377 Ancak burası daha ziyade çarşıya benzediği için zaman zaman buraya kuyumcular çarşısı da denilmiştir.378Eser 1920 yılında Antep Harbi’nde yıkıldığı için günümüze kadar ulaşamamıştır.379

Kemikli Bedesteni: Halen işyeri olarak kullanılan Kemikli Bedesteni 1853

yılında380 Müftü Hacı Osman Efendi tarafından yaptırılmıştır. Bedesten iki bölümlü, dikdörtgen planlı ve kesme taştan yapılmış bir yapıdır. Temel kazıları sırasında kemik bulunduğu için adına halk tarafından Kemikli Bedesten de denilmiştir.381 Ancak Osmanlı Dönemi’ne ait kayıtlardan anlaşıldığı kadarıyla sadece halk arasında değil resmi kayıtlarda

373Güzelbey, Gaziantep Şer’i Mahkeme Sicilleri (Cilt 153 ilâ 160), s.57

374Çınar, 18. Yüzyılın İlk Yarısında Ayıntab Şehri’nin Sosyal ve Ekonomik Durumu, s.23; Özkarcı, “Gaziantep Lala Mustafa Paşa Külliyesi”, s.40

375Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün resmi sayfasında bedestende 73, Çınar’ın çalışmasında ise 80 dükkan olduğu belirtilmektedir. Bedesten önceleri üstü kapalı ve tek katlı bir yapı iken, daha sonraları üzerine bir kat daha yapılarak Adliye binası olarak kullanılmış ancak, 1957 yılındaki yangında bu bölüm tamamen yok olmuştur. Bu yüzden Çınar’ın verdiği rakamlar bedestenin yanmasından önceki dükkan sayıları olabilir. Bkz. Çınar, 18. Yüzyılın İlk Yarısında Ayıntab Şehri’nin Sosyal ve Ekonomik

Durumu, s.24; http://www.gaziantepturizm.gov.tr/TR,52356/bedestenler.html (15.11.2014).

376Çınar, 18. Yüzyılın İlk Yarısında Ayıntab Şehri’nin Sosyal ve Ekonomik Durumu, s.24

377Çam, “Gaziantep’te Türk Mimarisi”, s.7

378Çınar, 18. Yüzyılın İlk Yarısında Ayıntab Şehri’nin Sosyal ve Ekonomik Durumu, s.25

379Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Gaziantep, s.694

380Çam, “Gaziantep’te Türk Mimarisi”, s.7

da Kemikli Bedesteni ifadesi kullanılmıştır.382 Yan yana iki bölümden oluşan bedestenin kuzeydekine Aziziye, güneydekine Mecidiye denilmiştir. Günümüzde aktif olan bu bedestene 1 Numaralı ve 2 Numaralı Bedesten denmektedir. Çatısı oval şekilde yapılmış olan bedestenin, doğu ve batı bölümlerinde ikişer girişi bulunmakta ve içerisinde 80 dükkan yer almaktadır.383 Bazı tereke kayıtlarında bu dükkanlar hakkında bilgi bulunmaktadır. Örneğin, 15 Ramazan 1288/28 Kasım 1871 tarihli belgede Cevizlice Mahallesi sakinlerinden el-Hac Osman Efendi ibn-i Mehmed Efendi’nin terekesinde Kemikli Bedesteni olarak adlandırılan kayıtta iki, Aziziye Bedesteni olarak adlandırılan kayıtta bir adet dükkan kaydı mevcuttur. Değeri 458 kuruş olan ve İbiş Oğlu’nun sakin olduğu dükkan Aziziye Bedesteninin batı tarafında yer almaktadır. Diğer iki dükkan da yine bedestenin batı tarafında bulunmakta olup, 1.000 kuruş değerindekinde Balyozoğlu, 2.000 kuruş değerindekinde ise Levanoğlu sakin bulunmaktadır.384

Kadri Paşa Bedesteni (Fatlacılar Bedesteni): Fadlacı, deri, kösele, sahtiyan ve

meşin gibi ürünleri satanlara verilen isimdir. Ayıntab’da bu işle uğraşan esnaf, önceleri Lala Mustafa Paşa Bedesteni, Uzun Çarşı ile Keçehane arasında bulunmaktaydılar. Halk bu yüzden buraya “Fadlacı Pazarı” da demekteydi.385 Daha sonra bu pazarın yanına 02 Cemazeyilahir 1271/20 Şubat 1855 tarihli belgeden anlaşıldığı üzere bir bedesten yapılması kararlaştırılmıştır. Bu belgeye göre, Tahtani Cami-i Şerifi karşısında güney tarafı Fadlacı Pazarı, doğu tarafı Lala Mustafa Paşa Vakfı dahilinde bulunan Bedesten-i Atik yolu, kuzey tarafı Bedesten-i Atik duvarı ve batı tarafı yol olan ve Tahtani Cami-i Şerifi Vakfı’na ait, uzunluğu doğudan batıya 45 (30,6 m), eni güneyden kuzeye 25 zirâ’ (17 m) ölçülerindeki harabe arsanın vakfa bir faydası olmadığından, buraya bir bedesten yapılması amacıyla İshak Hakkı Paşazade Abdülkadir (Kadri) Bey’e icara verilmiştir. Arsaya karşılık, burada bulunan çakıl taşları ve toprak yığınının kaldırılması hayli masrafa neden olacağı belirtildikten sonra arsada bulunan vakfa ait mescidin tamir ve korunması şart koşulmuştur. Ayrıca ilgililerin yaptığı keşif ve muayene sonucunda masraflar için 300 kuruş ve her sene arsanın ait olduğu vakfa 100 kuruş verilmesi kararlaştırılmıştır.386

382GŞS, No: 147, s.62

383Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Gaziantep, s.529-30

384GŞS, No: 147, s.62-65

385Hasan Remzi Çitçi ve Şakir Sabri Yener, Osmanlı Devletinin Son Yıllarında Gaziantep’te Sanat ve

Ticaret Dalları, Gaziantep: Yeni Matbaa, 1971, s. 24

İnşasının 1857 yılında tamamlandığı anlaşılan bedesteni, fadlacı esnafının mesken tutmasından ötürü buraya bazen Fadlacı Bedesteni,387 bazen de yaptıran kişiden dolayı İshak Paşazade Kadri Bey Bedesteni denilmiştir.388

Yapılan bedestenin içerisinde yer alan dükkanların, iki sokak etrafında sıralanmış olması ve üst tarafının beşik tonozlarla örtülü bulunması buranın, Eyice’nin dediği gibi, bedestenden ziyade bir çarşı olduğunu göstermektedir ki bu duruma bazı sicil kayıtlarında da rastlamak mümkündür. Örneğin, 07 Rabiulevvel 1291/24 Nisan 1874 tarihli belgede Aziziye Hanı tarif edilirken, İshak Hakkı Paşazade Kadri Bey’in bina eyledikleri Fadlacı Çarşısı ifadesi yer almaktadır. Dolayısıyla gerek mimari yapısı gerekse işlevi açısından buraya çarşı demek daha doğrudur.389

Osmanlının sonuna kadar faaliyet gösteren bu yapı, Antep Harbi sırasında yıkıldığından yerine enkazı temizlenerek, günümüzde mevcut bulunan Bakırcılar Çarşısı yapılmıştır.390 Ancak Çam’ın Bakırcılar Çarşısı olarak ifade ettiği bu yapı, mevkiinden dolayı günümüzde Arasa’da bulunan çarşı olmayıp, Tahtani Caminin karşısında Uzun Çarşıda bulunan Bakırcılar Pasajı olarak adlandırılan yerdir.