• Sonuç bulunamadı

1.2. Şehrin Kentsel Dokusu

1.2.4. Dini, Sosyal ve Ticari Mekanlar

1.2.4.2. Ticari Mekanlar

1.2.4.2.2. Hanlar

Şehirlerde ticari faaliyetlerin yoğun olarak yaşandığı merkezlerden biri de hanlardır. Şehir dışında olan hanlar, genellikle tüccarlar için güvenlikli geceleme imkanını sağlarken, şehir içindeki hanlar, şehre geçici olarak gelen tüccarların mal ve eşyalarının depolanması ve satılması fonksiyonlarının yanında, bu kişiler ile hayvanlarının barınma ihtiyacını da karşılayan mekanlardı. Hanlar genellikle belli bir malın ticaretine ayrıldığı için zamanla o malın adıyla anılmaya başlanırdı.391Örneğin Ayıntab’daki Tuz/Duz Hanı ve Pekmez/Bekmez Hanı gibi.

387Çam, “Gaziantep’te Türk Mimarisi”, s.7

388GŞS, No: 148, s.179

389GŞS, No: 148, s.182

390Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Gaziantep, s.693

391Suraiya Faroqhi, Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, (Çev. Neyyir Kalaycıoğlu), İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2000, s.33; Bozkurt Ersoy, “Osmanlı Şehir-içi Hanlarının İşlevleri” 11. Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi, Utrecht (23-28 Ağustos 1999), EJOS-Electronic Journal of Oriantal Studies, (IV), 2001, s.1-3

Ayıntab’da hanların çoğunun Uzun Çarşı olarak adlandırılan yerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Kale önünden başlayarak, doğu-güneydoğuya uzanan ve Haleb Yolu denilen yolun başlangıcında bulunan bu çarşı, ticaretin yoğun olarak gerçekleştiği alandır.392

Ayıntab’daki hanlar; tüccar hanları, ticarethane hanları, işyeri olarak kullanılan hanlar ve gece yatmak için odası kiralanabilen hanlar olduğu gibi bunların karışımından meydana gelenler de mevcuttu. Tüccar hanları, tamamı bir tüccara ait olan hanlardı. Ticarethane hanları ise ya mülk sahibi tarafından ya da tamamını kiralamış kişi tarafından odaları kiraya verilen yerlerdi. Kiralayan bu kişiye “hancı” denilirdi.393 Özellikle şahıslara ait olan ve tüccarların kaldıkları hanlar, genellikle iki katlı olup, alt katlarda dükkanlar ile hayvanların kaldığı ahırlar bulunurdu. Üst katlar ise tüccarlar ile diğer yolcuların kalacağı odalardan oluşmaktaydı.394 Ayıntab’da bulunan hanların belki de en önemli özelliği ahırların mağara şeklinde kayaya oyulmuş olmasıydı. Ayıntab hanları kapıları hariç genelde sade bir yapıya sahiptiler.395

Hanları işlevleri dışında, aşağıda görüleceği üzere, vakıflara ve şahıslara ait olanlar şeklinde de sınıflandırmak mümkündür. Vakıf hanlarının bazen tamamı bazen de vakfeden kişinin kendi hissesi sadece vakfedilmiştir. Böyle durumlarda hanın bir kısmı vakfedildiği vakfa, bir kısmı da şahıslara ait olmuştur. Tamamen şahıslara ait olanlar ise genellikle müşterek olup handa birden fazla kişinin payı bulunmaktadır.

Evliya Çelebi, Ayıntab’da birçok han olduğunu belirtmekle birlikte, bunlardan en meşhurları olarak Mustafa Paşa Hanı, Pekmez Hanı, Tuz Hanı, İki Kapılı Han, Börekçi Hanı, Arasta Hanı ve Mustafa Ağa Hanı’nı aktarmaktadır.396 Salnamelerde H.1290 (M.1873-74) yılındaki bilgilere göre şehirde on adet han bulunmaktadır.397 Bu hanların XIX. yüzyıldaki durumları şu şekildedir:

392Kuban, a.g.e., s.134

393Çitçi ve Yener, a.g.e., s. 25

394Melek Öksüz, Onsekizinci Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon Toplum-Kültür-Ekonomi, Trabzon: Serander, 2006, s.115-116

395Çam, “Gaziantep’te Türk Mimarisi”, s.6

396Evliya Çelebi, Seyahatname, s.355

Anadolu Hanı: Günümüzde Karagöz Mahallesi’nde bulunan hanın, XIX. yüzyılın

başında yapıldığı anlaşılmaktadır.398 Arşiv belgelerinde bu isimde bir han bulunmadığından dolayı muhtemelen Osmanlı Dönemi’nde bu han için farklı bir isim kullanılmaktaydı.399 Hanın Osmanlı’daki adının Hayriye Hanı olduğu kanaatindeyiz. Çünkü aşağıda ifade edileceği üzere incelediğimiz dönemin hemen başlarında yıkılan Pekmez Hanı ve salnamelerde sayısı verilen on han ile birlikte toplam on bir hanın isimleri ve durumları tespit edilmiştir. Tüm bu hanların dışında incelediğimiz döneme ait iki adet sicil belgesinde Hayriye Hanı adıyla bir han kayıtlıdır. Bundan dolayı Anadolu Hanı’na Osmanlı Dönemi kayıtlarında rastlanılmaması, on bir han içerisinde Hayriye Hanı’nın da yer alması, farklı iki isimle anılan bu hanların aynı olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu sicil kayıtlarından ilki 01 Cemazeyilevvel 1286/09 Ağustos 1869 tarihli olup, hanın kırk sekizde bir sehimi, Şehreküstü Mahallesi sakinlerinden Emine Hatun bint-i Bazzade Hamdi Efendi’ye aittir. Belgede hanın bir sehmine biçilen değer 1.050 kuruş olduğundan, hanın tamamı 50.400 kuruş değerindedir.400 İkinci belge ise 23 Safer 1293/20 Mart 1876 tarihli olup, hanın kırk sekizde üç hissesinin Şehreküstü Mahallesi sakinlerinden Hadduç bint-i Yakub Necib Efendi’ye ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu belgede ise hanın üç hissesine 2.000 kuruş değer biçilmiş olduğundan tamamı 32.000 kuruş değerindedir.401 Şayet verilen rakamlar doğru ise hanın, yedi yıl içerisinde yaklaşık %35 değer kaybettiği sonucu ortaya çıkmaktadır.

Emir Ali Hanı (Alaüddevle, Sirkeci): İbn-i Şeker Mahallesi’nde Karatarla Cami

karşısında bulunan hanın, Dulkadirli Beyi Alaüddevle zamanında (1479-1515) yapıldığı tahmin edilmektedir. Eski kayıtlarda Alaüddevle veya Sirkeci Hanı olarak zikredilirken, XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren Emir Ali Hanı olarak isimlendirilmiştir.402 1830 tarihli sicil kaydında bu isimle anılan hanın, 25/40 hissesi Dede Hacı Mehmet bin Mehmet tarafından vakfedilmiş, öldükten sonra oğlu Feyzullah mütevelli olmuş, onun da ölümü üzerine belgenin düzenlendiği tarihte oğlu olmadığı için mütevellilik görevi kızı Şerife

398Mehmet Özkarcı, “Gaziantep’de Üç Han”, Yusuf Küçükdağ (Ed.), Osmanlı Döneminde Gaziantep

Sempozyumu, Gaziantep: Arsan Basın, 2000, s.248

399Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Gaziantep, s.420

400GŞS, No: 147, s.237

401GŞS, No: 148, s.172

Emine Hanım’a verildiği ifade edilmiştir.403 Yine 25 Zilkade 1285/09 Mart 1869 tarihli belgede, handa misafir iken vefat eden katırcı makulesinden Abdullah’ın tereke kaydında ve yine başka tereke kayıtlarında yer alan dükkanların yer tarifinde hanın adı hep Emir Ali Hanı olarak geçmektedir.404

Gümrük (Hacı Ömer) Hanı: İbn-i Şeker Mahallesi’nde Eski Gümrük Caddesi’nde

bulunan han, 1873-78 yılları arasında yapılmıştır. Han yapıldığı zamanki durumunu günümüzde korumaktadır.405

İki Kapılı Han: Günümüzdeki Karagöz Mahallesi’nde Uzun Çarşı ile eski Gümrük

Caddesi’nin kesiştiği yerde bulunduğu anlaşılan han günümüze kadar ulaşamamıştır. Hanın XV. yüzyılın başlarında yapıldığı bilinmekte ve gerek sicil kayıtlarında adından bahsedilmesi gerekse XIX. yüzyılın sonlarında II. Abdülhamid’e ait albümlerinde fotoğrafının olması nedeniyle yüzyılın sonlarına kadar eserin aktif olduğu anlaşılmaktadır.406 İncelediğimiz dönemde hanla ilgili iki adet kayıt bulunmaktadır. Hayriye Hanı ile aynı kişilere ait ve aynı belgede yer alan bilgiye göre, hanın 36 sehimde 1 sehimi, Şehreküstü Mahallesi sakinlerinden Emine Hatun bint-i Bazzade Hamdi Efendi’ye aittir. Belgede hanın bir sehmine biçilen değer 1.050 kuruş olduğundan, hanın tamamı 37.800 kuruş değerindedir.407 İkinci belgedeki bilgiye göre ise hanın 36’da 3 hissesinin Şehreküstü Mahallesi sakinlerinden Hadduç bint-i Yakub Necib Efendi’ye ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu belgede ise hanın üç hissesine 2.000 kuruş değer biçilmiş olduğundan tamamı 24.000 kuruş değerindedir.408 Bu hanın da Hayriye Hanı gibi yedi yıl içerisinde yaklaşık %35 değer kaybettiği anlaşılmaktadır.

Lala Mustafa Paşa (Hışva) Hanı: Günümüzde Karagöz Mahallesi’nde Handan

Bey Çarşısı’nda bulunan han, kalenin hemen yanında inşa edilmiş ve aynı isimli külliyenin de merkezini oluşturmuştur.409 Hanın, 1563-1577 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Günümüzde Hışva Hanı adıyla bilinen bu eser kayıtlarda genellikle Paşa

403Güzelbey, Gaziantep Şer’i Mahkeme Sicilleri (Cilt 142 ilâ 143), s.69-70

404GŞS, No: 147, s.13, 237; GŞS, No: 148, s.137, 171

405Özkarcı, “Gaziantep’de Üç Han”, s.246; Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Gaziantep, s.460

406Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Gaziantep, s.690

407GŞS, No: 147, s.237

408GŞS, No: 148, s.172

Hanı olarak adlandırılmaktadır.410 Örneğin 1268/1851 tarihli sicil kaydında bu isimle kaydedilmiştir.411 Eser 1822 yılında meydana gelen depremde harap olmuş,412 bunun üzerine keşif yapılarak, 1834 yılında 18.286 kuruş harcanarak onarılmıştır.413 Günümüzde ise atıl durumda bulunmaktadır.

Milet (Aziziye) Hanı: Günümüzde Karagöz Mahallesi’nde Gümrük Caddesi’nde,

Osmanlı Dönemi’nde ise Uzun Çarşı içerisinde bulunan han, inşa kitabesinden anlaşıldığı kadarıyla, 1868-69 yılında Ermeni cemaatinden Aşçı Oğlu Kesbar Kâvrak/Kevork?414 tarafından inşa edilmiştir.415 Ermeni din adamları ve ileri gelenlerinin mahkemeye başvurarak, Aşçı Oğlu Kesbar Kavrak’ın vasiyeti üzerine bu hanın vakfedildiğini kaydettirmişlerdir. 07 Rabiulevvel 1291/24 Nisan 1874 tarihli vakfiye belgesine göre han, bir taraftan yol, bir taraftan Mustafa Paşa Bedesteni ve Kazaz Çarşısı, bir taraftan İshak Paşazade Kadri Bey’in bina eylediği Fadlacı Çarşısı ve bir taraftan da Bıçakçı Pazarı’yla çevrelenmiştir. Belgede Aziziye olarak adlandırılan iki katlı bu han; oda, mahzen, ahır ve divan sofasından oluşmaktadır. Ermeni milleti kilisesi vakfına ait olan hanın yıllık kira geliri, öncelikle han ile Ermeni Millet Mektebi’nin tamir-bakımı ve mektep hocalarının maaşlarının ödenmesi için ayrılmış, artan meblağ ise vakfa aktarılmıştır.416 Cumhuriyet döneminde eser üzerinde yapılan restorasyon çalışmalarının ardından günümüzde işyeri olarak kullanılmaktadır.

Pekmez Hanı: Günümüze kadar ulaşamayan hanlardan biri de yine İbn-i Şeker

Mahallesi’nde Uzun Çarşı’da bulunan Pekmez Hanı’dır. Eser, 1543/44 yılında Tahtani Cami Medresesi’ne gelir sağlamak amacıyla yapılmıştır.417 13 Cemazeyilahir 1260/30

410Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Gaziantep, s.690-691

411GŞS, No: 144, s.177

412Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Gaziantep, s.690-691

413Güzelbey, Gaziantep Şer’i Mahkeme Sicilleri (Cilt 142 ilâ 143), s.85

414 Bu konu hakkında yapılan çalışmalarda hanı yaptıran kişinin Aşçıoğlu Kesbar Kavrak veya Kevork olduğu ifade edilmektedir. Ancak orijinal sicil kaydından anlaşıldığı kadarıyla, isim Osmanlıca yazılışı tam olarak bu isme karşılık gelmemektedir. Belgede “Aşçıoğlu sıfatından sonra isim “ﻚاﺮﻮﺎﻛﺮﺎﺳ” şeklinde yazılmıştır. Dolayısıyla bu kayıtta yer alan isim ile Kesbar Kavrak veya Kevork isminin Osmanlıca yazılışları örtüşmemektedir. Fakat bizler de belgede geçen isme karşılık gelebilecek, Ermenice bir ismi bulamadığımızdan diğer çalışmalarda geçtiği şekliyle kullanılmıştır. Bkz. GŞS, No: 148, s.182; Çam,

Türk Kültür Varlıkları Envanteri Gaziantep, s.493; Güzelbey, Gaziantep Şer’i Mahkeme Sicilleri (Cilt 144 ilâ 152), s.81

415Mehmet Özkarcı, “Gaziantep’de Dört Han”, Vakıflar Dergisi, (26), 1997, s.278; Güzelbey, Gaziantep

Şer’i Mahkeme Sicilleri (Cilt 144 ilâ 152), s.81

416GŞS, No: 148, s.182-183

Haziran 1844 tarihli belgede, medrese vakfına ait, kuzey ve güney tarafları yol, batı tarafı Uzun Çarşı ve doğu tarafı İbn-i Şeker Mahallesi’yle çevrili olan bu han ile bir dükkanın yıkıldığı anlaşılmaktadır. Vakfın hanın tamiri için ekonomik gücü olmadığından, han Hacı İbrahim’e ait Gök Meydandaki bostan ile değiştirilmiştir.418 İncelediğimiz dönemin başlarında yıkıldığı anlaşılan bu hanın daha sonraki belgelerde de ismine rastlanmaması dolayısıyla salnamelerde bahsedilen hanlar arasında yer almadığı anlaşılmaktadır.

Tuz Hanı: Han, günümüzde İsmetpaşa Mahallesi’nde Şıra Hanı’nın hemen

batısında ve Belediye Caddesi ile Hacı Veli Cami Caddesi’nin kesiştiği noktada bulunmaktadır. Han, ilk olarak XVI. yüzyılda yapılmış ve XIX. yüzyılda yenilenmiştir.419 Evliya Çelebi’nin çalışmasında adına rastlanan eser, XIX. yüzyılda Battal Bey tarafından aslına uygun olarak yenilendiğinden yanlış olarak eserin bu yüzyılda yapıldığı fikri ortaya çıkmıştır.420Ayrıca Han, XIX. yüzyılda Maarif-i İslamiye Cemiyeti’ne geçmiş olduğundan dolayı ismi değiştirilmiş ve Maarif Hanı adını almıştır. Bu tarihlerde hanın batı tarafına altı dükkan daha ilave edilmiştir.421 Eser günümüzde halen aktif olarak kullanılmaktadır.

Tütün Hanı: Günümüzde Boyacı Mahallesi’nde bulunan han, muhtemelen XVII.

yüzyıl sonlarında inşa edilmiştir. XIX. yüzyılın başında, Nur Ali Ağa oğlu Hüseyin Ağa’ya aittir. Hüseyin Ağa bu hanın gelirlerini, kendi yaptırdığı medrese ve kütüphaneye vakfetmiştir.422 İncelediğimiz dönemde eserin adına, Şamlı Hacı Ahmed’in ortadan kaybolması sonucunda handaki odasında bulunan malların emanete alındığını ihtiva eden 27 Ramazan 1264/27 Ağustos 1848 tarihli belgede423 ve Erzurum ahalisinden bir tüccarın handa misafir iken vefat etmesi üzerine hazırlanan 27 Ramazan 1282/11 Şubat 1866 tarihli tereke kaydında rastlanmaktadır.424 Eser günümüzde eğlence mekanı olarak kullanılmaktadır.

418GŞS, No: 144, s.259

419Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Gaziantep, s.506-507

420Mehmet Özkarcı, Gaziantep İl Merkezinde Bulunan Hanlar, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi SBE, 1987, s.42

421Osman Eravşar, “Gaziantep Maarif Hanı (Tuz Hanı)”, Selçuk Üniversitesi SBE Dergisi, (11), 2004, s.648-649

422Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Gaziantep, s.514-515

423GŞS, No: 144, s.214

Yeni Han (Han-ı Cedid): İbn-i Şeker Mahallesi’nde Uzun Çarşı’da bulunan hanın

yapılış tarihi hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, Bazı kaynaklarda eserin 1757-1785 yılları arasında yapıldığı düşünülürken,425 diğer kaynaklarda 1557 yılından önce yapılmış olduğu ifade edilmektedir.426 Hanın ¾’ünün, 15 Ramazan 1288/28 Kasım 1871 tarihli belgeye göre, Cevizlice Mahallesi sakinlerinden el-Hac Osman Efendi ibn-i Mehmed Efendi’ye ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu belgeye göre hanın ¾’üne 80.000 kuruş değer biçilmesi, tamamının yaklaşık 107.000 civarında olduğunu göstermektedir.427 İncelediğimiz dönemde bu belge dışında hanla ilgili iki kayıt daha bulunmaktadır. Bu belgelerin ikisi de 1286/1869 tarihine ait olup, belgelerden, Çemişkezek ahalisinden Ömer bin Abdullah ile Harput Ahalisinden Terzi Apoş İbrahim bin Ali’nin handa misafir iken vefat ettikleri anlaşılmaktadır.428 Günümüzde toptan halı alım-satım merkezi olarak kullanılmaktadır.

Yüzükçü Hanı: Bu handa İbn-i Şeker (Karagöz) Mahallesi’nde Uzun Çarşı’da ve

Alaüddevle Cami’nin karşısında bulunmaktadır. Özkarcı, kitabesinden yola çıkarak hanın 1800/1801 yılında inşa edilmiş olduğunu belirtirken,429 Çam, XVIII. yüzyıldan önce yapılmış olduğunu, kitabedeki tarihin hanın yenilenme tarihi olduğunu aktarmaktadır.430 İncelediğimiz dönemde hanın adı, Kadiriye Medresesi vakfına ait bir dükkanla ilgili davada geçmekte olup, hanla ilgili başka da bir bilgi bulunmamaktadır (01 Receb 1279/23 Aralık 1862).431Han, günümüzde işyeri olarak kullanılmaktadır.

Yukarıda adı geçen hanlar yapı bakımından üç kısma ayrılmaktadır. Bu hanlardan Lala Mustafa Paşa Hanı, tek katlı bir han iken, Anadolu Hanı çift avlulu ve çift katlı bir handır. Diğerleri ise tek avlulu ve çift katlı hanlardandır.432

425Özkarcı, “Gaziantep’de Üç Han”, s.243

426Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Gaziantep, s.519-520

427GŞS, No: 147, s.62

428GŞS, No: 147, s.24

429Özkarcı, “Gaziantep’de Dört Han”, s.278

430Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Gaziantep, s.523

431GŞS, No: 146, s.82

432Bu hanların mimari özellikleri hakkında daha detaylı bilgi için bkz. Özkarcı, Gaziantep İl Merkezinde

XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde ekonomik buhranların yaşanmasına rağmen, bu yüzyılda Ayıntab’da yeni hanların inşa edilmesi ve giderek sayılarının artması,433 şehirde canlı ve gelişen bir ticaretin varlığını göstermektedir.