• Sonuç bulunamadı

1.2. Şehrin Kentsel Dokusu

1.2.4. Dini, Sosyal ve Ticari Mekanlar

1.2.4.2. Ticari Mekanlar

1.2.4.2.3. Çarşı ve Pazarlar …

Şehirlerde ticaretin etkili olarak gerçekleştiği yerlerden biri de çarşı ve pazarlardır. Özellikle çarşılar, ticaretin en canlı yaşandığı mekanlardan biridir.434 Kelime anlamı olarak Çarşı, “Cihar-Sûk” tamlamasından gelmekte olup, Farsça dört anlamına gelen “Cihar” ile Arapça sokak, cadde anlamlarına gelen “sûk” kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur.435 Bu yüzden Osmanlı çarşılarına Arapçadan gelen sûk da denilmekteydi.436 Örneğin Ayıntab’ın en önemli çarşısı olan Uzun Çarşı belgelerde Sûk-ı Tavîl olarak geçmektedir.437

Çarşılar alışverişin yapıldığı, iki tarafında dükkanlar olan, üstü açık veya kapalı, bir veya birkaç sokaktan meydana gelmekte olup, bir yerleşim yerinde kendiliğinden ortaya çıkabileceği gibi, vakıf eserlerin yanında, hem o vakfa gelir sağlamak hem de o vakıf cami ise cemaati oraya çekmek için kurulurdu.438 Şehirlerin en önemli çarşısını, bedestenden başlayarak şehrin konumuna göre şekillenen uzun çarşı oluşturmaktaydı. Uzun çarşı, bedesteni diğer ticaret alanlarına ve şehrin çıkış noktalarına bağlayan büyük bir caddeydi. Esnaf sokakları genellikle bu sokağa açılan yan sokaklarda bulunurdu.439 Ayıntab’daki uzun çarşı da bu plana uygun biçimde şekillenmişti. Uzun Çarşı, hemen kale dibinde ve şehrin kuzey-doğu girişinde bulunan, Lala Mustafa Paşa Bedesteninden başlayarak, şehrin diğer önemli çarşısı olan Arasa’ya kadar Halep Yolu üzerinde bulunmaktaydı. Günümüzdeki Bakırcılar Çarşısı’nın bulunduğu yere kadar bu çarşı üzerinde birçok han, çarşı, pazar ve dükkan bulunmakta ve diğer çarşı ve pazarların bulunduğu sokaklar bu çarşıya çıkmaktaydı.

433Salnamelere göre Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde han sayısı 31’e yükselmiştir. Bkz. Salnâme-i

Vilâyet-i Haleb, H.1326, s.236

434Öksüz, Onsekizinci Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon Toplum-Kültür-Ekonomi, s.107

435Şakinalp ve Günal, a.g.e., s.150

436Halil İnalcık, “İstanbul’un İncisi Bedesten”, s.120

437GŞS, No: 147, s.81

438Eyice, “Bedesten”, s.303; Şakinalp ve Günal, a.g.e., s.150

Şehirlerdeki çarşılar için “arasta” kelimesi de kullanılmaktaydı. Örneğin Ayıntab’daki Galle Pazarına Arasa/Arasta denilmekteydi.440 Arasta kelimesinin “tanzim etmek, sıraya koymak, çekidüzen vermek, anlamına gelen Farsça Ârâsten’den geldiği tahmin edilmektedir. Önceleri “ordugâhta kurulan pazar” anlamında kullanılmıştır. Dükkanların düzenli biçimde karşılıklı birer sıra halinde dizilmiş olmalarından veya ordugâh pazarlarının askerî disiplin içinde “tanzim edilmiş satış” yapmalarından dolayı kelimenin çarşı olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir. Arastalar, genellikle aynı malın ticaretini yapan dükkanlardan oluştukları için o işkolunun isimleriyle anılmışlardır. Bu çarşılar, başta camiler olmak üzere vakıf eserlere gelir sağlamak amacıyla yapılmışlardır.441 Ancak, Ayıntab’da bulunan Arasa ve Uzun Çarşı sadece tek bir esnaf grubunun bulunduğu bir mekan olmayıp, birçok farklı esnafı ve diğer ufak pazarları da içerisinde barındıran çarşılardı. Örneğin kayıtlarda dükkan yerleri tarif edilirken yer alan, “arasada attar bazarında” veya “arasada duz(tuz) bazarında” gibi ifadelerden ve kayıtlarda yer alan çarşılarda bulunan çeşitli dükkan türlerinden bu anlaşılmaktadır.442

Aslı Farsça olan bazar/pazar kelimesi de anlam olarak, alıcı ve satıcıların belli bir zamanda ticaret yapmak amacıyla toplandıkları, üstü açık kamu alanını ifade etmekle birlikte zamanla belirli bir meslek grubunun toplandığı dükkanların bulunduğu mekanı ifade etmiştir.443 Osmanlı döneminde hem alışveriş yapmayı hem de alışveriş yapılan mekanı ifade eden pazar, çarşı kelimesiyle eşanlamlı olarak kullanılmıştır. Arapça sûk kelimesi de bunlarla eş anlamlıdır.444 Örneğin belgelerde, sûk-ı tavîl/uzun çarşı, sûk-ı helvacı/helvacı bazarı, muytaf çarşısı/muytaf bazarı gibi ifadelerin kullanılması bu kelimelerin eş anlamlı olarak kullanıldığının göstergesidir.445 Dolayısıyla arasta, çarşı, pazar ve sûk kelimelerinin hepsi, belirli bir esnaf grubunun toplandığı ve satış yaptığı mekanları ifade etmektedir.

Evliya Çelebi, Ayıntab’da Boyacı Oğlu Cami’nin içinde bulunduğu Arasta ile Tahtalı/Tahtani Cami’nin içinde bulunduğu ve bu camiye göre şekillenen446Uzun Çarşıdan

440GŞS, No: 144, s.101

441Nusret Çam, "Arasta”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.3, İstanbul: TDV Yayınları, 2007, s. 336

442GŞS, No: 146, s.32; GŞS, No: 147, s.107

443Cengiz Kallek, “Pazar”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.34, İstanbul: TDV Yayınları, 1991, s.194

444Tahsin Özcan, “Pazar (Osmanlı Dönemi)”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.34, İstanbul: TDV Yayınları, 1991, s.206

445GŞS, No: 144, s.125; GŞS, No: 145, s.44; GŞS, No: 146, s.81, 174; GŞS, No: 148, s.14, 137

(Sûk-ı Tavîl) bahsetmektedir. Özellikle bedestenlerin yanında üstleri örtülü kâgir olan Uzun Çarşı’dan övgüyle bahseder.447XIX. yüzyılda Ayıntab’da ticaret bu çarşılar etrafında yoğunlaşmıştır. Bedesten ve hanlar kısmına bakıldığında da anlaşılacağı gibi bahsedilen yapılardan birçoğu bu çarşılar içerisinde özellikle Uzun Çarşı etrafında toplanmıştır.

Bu iki çarşının yapısına bakarak, Ayıntab çarşı ve pazarlarının, bedestene göre mi yoksa camiye göre mi şekillendiği sorusuna yanıt bulmak mümkündür. Ayıntab’da yukarıda ifade edildiği üzere bedestenlerden ilki Uzun Çarşıda, şehrin en kuzeyinde ve kale dibinde bulunan, Lala Mustafa Paşa Bedestenidir. Belgelerde Ulu Cami/Cami-i Kebir olarak ifade edilen Cami ise şehrin hemen hemen ortasında ve Arasa Çarşısında bulunan Boyacı Cami’dir. Ayıntab’da bulunan neredeyse tüm ticari mekanlar bu iki yapı çevresinde ve arasında bulunmaktadır. İlk başlarda bu iki ana çarşıdan ilkinin bedestene göre, diğerinin ise camiye göre şekillenmiş olduğu söylenebilir. Ticari yapıların yakınlık derecelerine bakıldığında, Bedestene yakın olan mekanların daha ziyade transit ticaretle ilgili faaliyet yürüten esnafın ve hanların ağırlıkta olduğu, üretim faaliyetini gerçekleştiren esnafın bulunduğu çarşı ve pazarların ise cami etrafında yoğunlaştığı görülmektedir. Fakat zamanla çarşı merkezinin tamamen camiye doğru kaydığı anlaşılmaktadır. Lala Mustafa Paşa Bedesteninden sonra yapılan Zincirli Bedesteni iki çarşının yaklaşık kesiştiği yerde inşa edilirken, Kemikli Bedesteni doğrudan Arasa Çarşısı’nda inşa edilmiştir. Hanlar için de durum bundan farklı değildir. Dolayısıyla Ayıntab çarşı ve pazar düzeninin klasik bir İslam şehri modeline göre Ulu Cami merkezinde şekillendiği veya zamanla bu şekli aldığı anlaşılmaktadır.

Bu temel yapı içerisinde belgelerde yer alan ticari mekanlar, çarşı, pazar ve sûk ifadeleriyle anılmış, bazıları esnaf adıyla, bazıları ise mahalle adıyla kaydedilmiştir. Belgelerde bunlar dışında bir de Sûk-ı Sultânî448 terimi mevcuttur. Bu terim fiziki olarak bir çarşıyı ifade etmekten ziyade, tüm çarşıları kapsayan hayali bir büyük çarşıdır. Bu terim kısaca, ayrı ayrı satışa sunulan her malın yerinin belirlendiği, satış faaliyetinin gelenek ve padişah kanunu ile düzenlendiği ve bunu denetleyen ayrı ayrı görevlilerin bulunduğu yapıyı ifade etmektedir.449 Kelime ayrıca mezat yeri olarak da

447Evliya Çelebi, Seyahatname, s.354-355

448GŞS, No: 144, s.125; GŞS, No: 146, s.13

kullanılmaktadır.450 Örneğin, 01 Zilhicce 1265/ 18 Ekim 1849 tarihinde İbn-i Şeker Mahallesi sakinlerinden Müftüzade Molla Hamdi ibn-i Mehmed’in, Helvacı Pazarı yakınında Alaüddevle Cami-i Şerif vakfına ait kahvehanenin arsası hakkındaki tahkir kaydında yer alan “…sûk-ı sultânîde dellal nida ittirilmiş ise de iş bu Mehmed Efendi üzerine dört yüz beş kuruşa karar…” ibaresinden, sûk-ı sultânînin mezat yapılan yer olduğu da anlaşılmaktadır.451

İncelediğimiz döneme ait belgelerden Sûk-ı Tavîl ve Arasa ile birlikte Ayıntab’da toplam 25 adet çarşı ve pazar tespit edilmiştir.

Tablo 5: Tanzimat Dönemi’nde Ayıntab’daki Çarşı ve Pazarlar452

1 Arasa/Arasta Çarşısı 10 Eyüpoğlu Çarşısı 19 Külekçi Bazarı

2 Attar Bazarı/Sûk-ı Attar 11 Fadlacı Çarşısı 20 Muytaf çarşısı/Bazarı 3 Azez Bazarı 12 Helvacı Bazarı/ Sûk-ı Helvacı 21 Neccar/Nancar Bazarı

4 Balıkçı Bazarı 13 Kavafhane 22 Sabancı Bazarı

5 Bıçakçı Bazarı 14 Kazzaz Çarşısı 23 Suk-ı Harat

6 Demirci Bazarı 15 Kefşger Bazarı 24 Suk-ı Tavil/ Uzun Çarşı

7 Duzcu Bazarı 16 Kendirci Bazarı 25 Şehreküstü Çarşısı

8 Eblâhan Çarşısı 17 Kömürcü Bazarı

9 Eskici Bazarı 18 Küçük Bazar

Yukarıda açıklanan Arasa ve Uzun Çarşı’dan başka Eyüboğlu, Eblâhan ve Şehreküstü gibi çarşılar bulunduğu mahallenin adını almış olup, belli bir esnaf grubundan oluşmamaktadır. Belgelerde bu çarşılarda abacı, kebapçı, cullah, tütüncü ve kasab gibi farklı işyerleri bulunmaktadır.453

Esnaf gruplarıyla anılan çarşıların birçoğu Uzun Çarşı ile Arasa’nın kesiştiği noktada ve Boyacı Cami civarında bulunmaktadır. Belgelerde yeri net olarak verilmemiş

450Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, s.962

451GŞS, No: 144, s.125

452İlgili tereke kayıtları: GŞS, No: 144; GŞS, No: 145; GŞS, No: 146; GŞS, No: 147; GŞS, No: 148

453GŞS, No: 144, s.192, 281; GŞS, No: 146, s.32, 105; GŞS, No: 147, s.146; GŞS, No: 148, s.97, 137, 171,

olan ve günümüzde de Ayıntab’da bulunmayan Muytaf454 Çarşısı, Tövbe Mahallesi sakinlerinden Mehmed’in, çarşıdaki dükkanıyla ilgili dava kaydında, dükkanın yeri tarif edilirken, bir tarafında Boyacı Cami Vakfı olduğu söylenmektedir. Bundan dolayı çarşının bu caminin yakınlarında olduğu tahmin edilmektedir.455 Caminin batı tarafında Küçük Pazar456 bulunduğundan, Muytaf Çarşısı caminin doğu tarafında cami ile Tütün Hanı arasında olmalıdır. Hanın hemen doğusunda, günümüzde Aktar Çarşısı denilen Sûk-ı Attar,457ve güneyinde de, Külekçi Pazarı, ikisinin arasında alt tarafta da Buğday Pazarı yer alır.458 Külekçi Pazarı’nın altında bulunan ve günümüzde Nacar Çarşısı Caddesi’nden Buğday Pazarı Sokağı’na dönülen yer arasında Kendirci Çarşısı/Pazarı459 ve Kefşger Pazarı460yer almaktadır. Bu çarşının tam karşısında günümüzde Elmacı Pazarı mevcuttur.

Günümüzde Bakırcılar Çarşısı’nın bulunduğu sokakta Osmanlı Dönemi’nde Eskici Pazarı,461 aşağısında ve sol tarafta ise günümüzde Kavafi462 Çarşısı denilen Kavafhane ve Kavafhane ile Kemikli Bedesteni arasında Balıklı Çarşısı463 bulunmaktaydı.464 Kavafhanenin karşısında Karatarla Cami’nin güney-doğu tarafında Neccar/Nacar Pazarı,465 ve pazarın güneyinde Tuz Hanı yanında ise Duzcu/Tuzcu Pazarı466yer almaktaydı.

Kazzaz Çarşısı ile Bıçakçı Pazarı, Uzun Çarşı’da bulunan Aziziye Hanı’nın yanındaydı.467 Yukarıda da ifade edildiği üzere Osmanlı Dönemi’nde, günümüzdeki Bakırcılar Pasajı’nın yerinde bulunan, Fadlacı Çarşısı yine Aziziye Hanının civarında bulunmaktaydı.468

454 Muytaf, kıl dokuyan, kıldan eşya yapan esnafa verilen isimdir. Buna mutaf veya muytab da denilmektedir. Bkz. Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, s.697

455GŞS, No: 146, s.174; GŞS, No: 148, s.137 456GŞS, No: 147, s.104 457GŞS, No: 146, s.32, 303; GŞS, No: 148, s.10 458GŞS, No: 145, s.121 459GŞS, No: 148, s.14, 206 460GŞS, No: 146, s.32 461GŞS, No: 146, s.272

462Arapça haffaf kelimesinin eşanlamlısı olan kavaf/kavafi; ucuz, özenmeden ve bayağı türde ayakkabı, kemer ve cüzdan gibi ürünleri yapan ve satan esnafa verilen isimdir. www.tdk.gov.tr (02.05.2015)

463GŞS, No: 137, s.139

464GŞS, No: 148, s.137

465GŞS, No: 146, s.23; GŞS, No: 147, s.63, 64; GŞS, No: 148, s.137, 269

466GŞS, No: 145, s.78; GŞS, No: 147, s.42, 107; GŞS, No: 148, s.10

467GŞS, No: 148, s.182

Belgelerde Sûk-ı Helvacı’nın469 nerede olduğu hakkında bir bilgi bulunmamakla birlikte, yukarıdaki tahkir kaydında yer alan kahvehanenin Alaüddevle Cami Vakfı’na ait olması ve vakfedilen yerlerin genellikle bu vakıfların yakınlarında bulunması nedeniyle çarşının Alaüddevle Cami yakınlarında olduğu tahmin edilmektedir.

Belgelerde Sûk-ı Helvacı gibi Sûk-ı Harat (Çıkrıkçı Pazarı),470 Sabancılar Pazarı471 ve Demirci Pazarı’nın472 da mevkiini gösteren bir kayıt yoktur.473 Harat esnafını tahta tornacılar, sabancı esnafını ise çiftçilerin ağaç aletlerini üretenler oluşturduğundan her ikisi de Neccar Çarşısı’nın yakınlarında olmalıdır. Çitçi ve Yener, Harat Çarşı’nın Arasa Çarşısı ile Direk Pazarının arasında, Sabancı Pazarı’nın Arasa Çarşısı ile Gümüş Kasteli arasında ve Demirci Pazarı’nın ise Pineci Pazarı ile Pirsefa Türbesi arasında Kürkçü Hanı civarında olduğunu belirtmektedir.474

Ayıntab’da yukarıdaki çarşı ve pazarlar dışında kayıtlarda yer alan Kömürcü Pazarı475 ve Azez Pazarı’nın476 konumları net bir şekilde belirtilmediğinden yerleri tespit edilememiştir. İncelediğimiz dönemdeki belgelerde ismi geçen yukarıdaki çarşı ve pazarlar dışında, isimlerine rastlayamadığımız ancak diğer çalışmalarda tespit edilmiş olan bazı çarşı ve pazarların, XIX. yüzyılda da şehirde faaliyette olduğu tahmin edilmektedir. Bu çalışmalardan tespit edilebilenler şunlardır: Yemenici Pazarı, Buğday Pazarı, Direk Pazarı, Oturakçı Pazarı, Pineci Pazarı, Dökmeci Pazarı, Haphapçı Pazarı, Kazancı Pazarı, Kelleci Pazarı, Kuyumcu Pazarı, Keçehane, Odun Pazarı, Semerci Pazarı ve Kunduracı Pazarı.477

469GŞS, No: 145, s.88; GŞS, No: 146, s.272

470GŞS, No: 146, s.144

471GŞS, No: 145, s.88; GŞS, No: 147, s.63

472GŞS, No: 148, s.85

473GŞS, No: 146, s.144

474Çitçi ve Yener, a.g.e., s.18, 19, 25, 45

475GŞS, No: 148, s.3

476GŞS, No: 147, s.260

İKİNCİ BÖLÜM 2. SOSYAL YAPI

2.1. Aile

Bir toplumun en küçük sosyal birimini oluşturan yapı ailedir. Dolayısıyla aile yapısı ne kadar güçlüyse o toplumun sosyal yapısı da o kadar güçlüdür. Geniş anlamda evlilik, akrabalık veya evlat edinme yoluyla birbirlerine bağlı olan fertlerin tamamını kapsayan,478 dar anlamda ise anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan aile, boşanma ile de son bulan hukuki bir müessesedir. Ayrıca aile, aynı hanede bulunan topluluğu ifade etmesi bakımından, Osmanlı Devleti’nde vergi birimi kapsamında değerlendirilmiştir. Dolayısıyla sosyal ve hukuki bir birim olmasının yanında, ekonomik bir birimi de ifade etmektedir.479

Geniş anlamda tanımlanan aile şayet aynı hanede ikamet ederse buna geniş aile, sadece anne-baba ve çocuklardan oluşuyorsa buna da çekirdek aile denmektedir. Osmanlı Devleti’nde de üç kuşağın bir arada yaşadığı geniş aile tipinin yaygın olduğu ifade edilmekle birlikte,480 kırsaldan şehirlere gelen ve şehir hayatına adapte olan geniş ailelerin parçalanarak çekirdek ailelere dönüştüğü de savunulmuştur.481 Ancak Ortaylı, haneyi meydana getiren nüfusun beş kişi civarında olduğunu belirtmekle birlikte, bunun bağımsız bir aile olduğunu düşünmenin hatalı olacağını, ailenin genellikle bir avlunun etrafındaki konutlarda yaşadığını,482 dolayısıyla şehirlerde de geniş aile tipinin hakim olduğunu ifade etmektedir. Ayıntab şehrinde Osmanlı’dan kalan tarihi evlerin çoğu Ortaylı’nın dediği gibi ortasında, “hayat” denilen, avlunun etrafında bulunan konutlardan oluşmaktadır. Bu

478Hüseyin Öztürk, “Türklerde Aile ve Ahlâk Telâkkileri”, Türk Aile Ansiklopedisi, C.I, Ankara: TC. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı, 1991, s.15

479Orhan Türkdoğan, “Aile Sosyolojisi Modeli”, Türk Aile Ansiklopedisi, C.I, Ankara: TC. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı, 1991, s.26

480 İlber Ortaylı, “Osmanlı Toplumunda Ailenin Yeri”, Türk Aile Ansiklopedisi, C.I, Ankara: TC. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı, 1991, s.74

481Ümit Meriç Yazan, “İslam’da Aile ve Çağdaş İslam Ülkelerinde Aile Yapısı”, Türk Aile Ansiklopedisi, C.I, Ankara: TC. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı, 1991, s.66

çerçevede Tanzimat Dönemi’nde, incelediğimiz şer’iyye sicillerinde kaza merkezinde bulunan evli erkek-kadın ve Müslümanlar-gayrimüslimlere ait toplam 282 adet tereke kaydına göre Ayıntab’da her aile ortalama 2,93 çocuğa sahip bulunmaktadır.483Anne-baba ile çocuk sayıları toplandığında Ayıntab’da bir ailenin ortalama beş kişiden oluştuğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bu çocuklardan yaklaşık yarısı (%53) erkek olduğundan dolayı, her evde anne-babasıyla birlikte yaşayan ortalama 1-2 erkek çocuk bulunmaktadır. Evlenen erkek çocukların aynı evde yaşadıkları ve ortalama her ailenin üç çocuğu olduğuna göre, mimari olarak her hanede yaşayan kişi sayısı 7-12 arasında değişmektedir. H. 1308 (M. 1890-91) tarihli Haleb vilayet salnamesinde yer alan bilgilerde Ayıntab’da bulunan hane sayısı 6.950, nüfus ise 80.938 olarak verilmiştir.484 Bu verilere göre her hanede yaklaşık 11 kişinin yaşadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. O halde bu verilere bakarak Ayıntab’da üç neslin aynı hanede yaşadığı geleneksel aile tipinin hakim olduğu söylenebilir.