• Sonuç bulunamadı

1.2. Şehrin Kentsel Dokusu

2.1.5. Miras

İslam hukuku içerisinde miras hukuku, oluşumunu tamamlamış ilk alanlardan biridir denilebilir. Bu alandaki esaslar, bizzat Kur’an-ı Kerim tarafından belirlenmiştir. Bu

nedenle miras hukuku, İslam hukukçularının yorumlarıyla farklılaşmaya yol açmayacak bir şekilde öteden beri ilk dönemdeki esaslarını korumuştur. Osmanlı Devleti’nde de bu kurallar her türlü menkul ve gayrimenkuller hakkında uygulanmıştır.554

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan yıkılışına kadar varlığını devam ettiren şer’iyye mahkemelerinde tutulan sicillerde birçok örneği olan kassam/tereke defterleri miras konusunu tespit eden kayıtlar olmuştur. Bu kayıtlarda ölen kişinin (mûris) kim olduğu, mirasçının (vâris) kimlerden oluştuğu ve mirasçılara intikal edecek mal ve hakların (mevrûs) neler olduğu detaylı şekilde açıklanmıştır. Bu bakımdan kassam defteri denilen tereke kayıtları dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde ölen kişinin ikamet ettiği şehir ve mahalle/köy yazıldıktan sonra ölen kişinin kimliği belirtilmektedir. Ardından mirastan pay alacak olan eş veya eşleri, büyük ve küçük çocukları ve bunların dışında mirastan pay alacak akrabaları varsa bunlar tek tek açıklanır. Son olarak ölen kişinin geride bıraktığı küçük çocuğu bulunuyor ise bu kişiye vasi tayin edilerek ilk bölüm bitirilir ve bu kısmın sonunda tarih yazılırdı.

İkinci bölümde, ölen kişinin bıraktığı tüm malların isimleri, miktarı ve değeri ile alacakları yazılmaktaydı. Üçüncü bölüm ise “minha el-ihracat” adı altında masraflardan oluşmaktaydı. Bu kısımda, hem mahkeme tarafından alınan teçhîz ve tekfîn (ölünün yıkanıp kefenlenme işi), resm-i kısmet (kassam denilen görevlilerin veya kadıların aldığı harç), kaydiyye, kâtibiyye, dellaliye ve varak-i bahâ (evrak ücreti) gibi ücretler ile kişinin borçları yer almaktaydı. Son bölümde ise “sahhü’l-bâki li-taksim beyne’l-verese” adı altında varislere kalan miktarlar yazılmaktaydı. Burada genellikle miktarlar toplam yazılmakta olup, çok az kayıtta dağıtılan mirasın detaylarına yer verilmiştir. Bu kayıtlara bir örnek verilecek olursa 04 Kasım 1867 tarihli bir tereke kaydı şöyledir:555

Birinci bölüm:

“Badi-i defter-i kassam oldur ki

Medine-yi Ayıntab mahallatından Cevizlice Mahallesi sakinlerinden iken bundan akdem vefat iden, Mustafa bin Ali’nin veraseti zevce-i menkûhe-i metrukesi Arab Fatma bint-i Mehmed nam hatun ile sulbi kebir oğulları

554M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, s.311

Mustafa ve Ali ve Ahmed ve Mehmed ve diğer sağir oğlu Mehmed ve sulbi sağire kızı Safa’ya inhisarı şer’an zahir ve aşikar olduktan sonra sağiran-ı mezburanın tesviye-i umurlarına ve mal-ı mevruslarına ahz ve kabz ve hıfz kıbel-i şer’den vasi nasb olunan valide ve hazeneleri mezbure Fatma Hatun taleb marifeti marifet-i şer’le tahrir ve terkim beyne’l-verese bi’l-farizati’ş-şer’iyye tevzi ve taksim olunan müteveffa-yı merkumun terekesi defteridir ki ber-vech-i ati zikr ve beyan olunur. 7 Receb 1284.”

İkinci bölüm:

mahalle-i mezburede vaki menzil mefruş kilim döşek yasdık

2.000 100 60

atik zeyli zahire anbarı arka esvabı ve maşlah

10 30 100

bulgur 12 batman küb ve sanduka 2 adet demir mangal

120 10 15

bakır batman 9,5 hırdavat-ı menzil Oyum Söğüd'de karalık bağ

285 10 100

Cem’an Yekün 2840

Üçüncü bölüm: Minhâ el-ihracat

teçhîz ve tekfin resm-i kısmet kaydiyye varaka-i baha

260 64,5 4 1

Cem’an Yekün 329,5

Dördüncü bölüm:

Sahhü’l-baki li-taksim beyne’l-verese 2.510,5

Hisse-i zevce-i mezbure Hisse-i ibn-i merkum Mustafa 313 kuruş 32 pare 399 kuruş 16 pare

Hisse-i ibn-i merkum Ahmed Hisse-i ibn-i merkum Mehmed 399 kuruş 16 pare 399 kuruş 16 pare

Hisse-i ibn-i merkum sağir Mehmed Hisse-i ibn-i merkum Ali 399 kuruş 16 pare 399 kuruş 16 pare

Hisse-i bint-i mezbure Safa 199 kuruş 28 pare

Tereke kayıtlarında, genel olarak öncelikle ölenin borcu ve masraflar, bu masraflar içinde eğer ölen kişi erkek ve mehr-i muahharı daha önce ödememiş ise kadının mehri ve nafakası da mirastan ayrıldıktan sonra miras paylaştırılmaktaydı.556 Ancak ölen kişinin serveti borcunu karşılamıyor ise bu durumda kişinin tüm serveti alacaklılar arasında eşit oranlarda paylaştırılmakta ve varislere miras düşmemekteydi. Örneğin, 21 Cemazeyilevvel 1277/05 Aralık 1860 tarihli kayıtta, Kürkciyan Mahallesi sakinlerinden Mustafa bin Ahmed bin Mehmed’in terekesinde bıraktığı toplam servet miktarı, 75 kuruşluk teçhiz ve tekfin masrafı çıktıktan sonra 2.738 kuruştur. Müteveffanın toplam borcu ise 5.920 kuruştur. Yani toplam serveti borcunun ancak %46,25’ini karşılamaktadır. Bu nedenle alacaklılar terekeden, asıl alacaklarının %46,25’ini alabilmişlerdir.557

Bu paylaşım sırasında yukarıdaki örnekte olduğu gibi eşler ve çocuklar hayatta ise kanuni olarak tüm mallar bu kişilere taksim edilmekteydi. Miras hukukunda “Ashabü’l-Feraiz” olarak adlandırılan belirli pay sahiplerinin içerisinde bu kişilerin yanında ölenin torunları, anne veya anne-baba bir kardeşler, anne-baba ve onların anne-babaları yer almaktaydı. Ailenin bu temel üyelerinden bazıları yoksa o zaman “Asabe” olarak adlandırılan ve araya kadın girmemiş yakın akrabalar devreye girerdi. İslam miras hukukunda mûris veya varis olmak kişinin iradesine bağlı değil, bir mecburiyettir.558 Osmanlı toplumundaki Müslümanlar bu kurala doğrudan bağlı iken, talep eden gayrimüslimler de İslam miras hukuku çerçevesinde miras paylaşımını gerçekleştirebilmekteydi. İncelediğimiz şer’iyye sicillerindeki şehir merkezine ait 282

556GŞS, No: 146, s.83

557Mesela alacaklılardan Kara Hacızade Hacı Abdullah Ağa’nın, asıl alacağı 1.160 kuruş iken, bu miktarın %46,25’i olan 536,5 kuruşu alabilmiştir. GŞS, No: 146, s.30

tereke kaydından 31’inin gayrimüslimlere ait olması, İslam miras taksiminin herkes için makul olduğunun göstergesidir.559

İslam miras hukuku çerçevesinde Ayıntab ailelerinin terekelerine detaylı şekilde bakıldığında, miras paylaşımının neredeyse her türlüsüne rastlamak mümkündür. Ancak İslam miras hukuku çok kapsamlı ve detaylı olduğundan, burada kapsamlı bir şekilde miras hukuku açıklanmayıp, Ayıntab’daki tereke türlerinden birkaç örnek vererek konuya açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda çalışmada, hiç varisi olmayandan başlanarak, mirasın en uzak akrabaya intikalinin gerçekleştiği bir sıralama takip edilmiştir.

Ölen kişinin varisinin olmaması durumunda, kişinin bıraktığı miras devletin maliye hazinesine yani Beytü’l-mal’a aktarılmaktaydı. İncelenen dönemde 22 kayıtta bu tür bir durum sözkonusu olmuştur.560 Ayrıca bu duruma sadece Müslümanlara değil gayrimüslimlere ait kayıtlarda da rastlanmaktadır. Örneğin, İbn-i Eyüb Mahallesi’nde iken ölen (mürd olan) gayrimüslim Zennob’un varisi bulunmadığı için mirası, Beytü’l-mal’a aktarılmak üzere Hasan Beğ’e teslim olunmuştur.561

Ölen kişi bekar ise mirasın 1/6’sı anne-babaya geriye kalan ise anne-baba veya anne bir kardeşlere; erkek kardeşe 2, kız kardeşe 1 pay oranında taksim edilmekteydi.562 Örneğin, 20 Zilhicce1289/18 Şubat 1873 tarihinde vefat eden Cennet Hatun’un bıraktığı 7.401 kuruş miras beş erkek kardeşine 1.480 kuruş 8 pare olarak taksim edilmiştir.563Yine 25 Rabiulevvel 1290/23 Mayıs 1873 tarihinde vefat eden Mehmed Sadık Efendi’nin bıraktığı 44.897 kuruş mirasın 1/6’sı olan 7.489,75 kuruş annesine kalırken, geriye kalan miktar, 3 kız ve 3 erkek kardeşi arasında belirtilen oranlarda taksim edilmiştir.564

559Ortaylı, Osmanlı Toplumunda Aile, s.102

560GŞS, No: 144, s.191, 207, 240, 245; GŞS, No: 145, s.41, 201; GŞS, No: 146, s.26, 176, 316; GŞS, No:

147, s.13, 14, 21, 24, 111, 155, 180, 181, 185, 186, 195; GŞS, No: 148, s.135

561GŞS, No: 145, s.200

562M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, s.322-328; Coşkun Üçok ve diğerleri, a.g.e., s.106-123

563GŞS, No: 148, s.81

Ölen kişi evli ve eşinden başka varisi yok ise Kuran-ı Kerim’de belirtildiği üzere erkeklere 1/2, kadınlara 1/4 pay verilirdi.565 Dolayısıyla İslam hukuku, tek varisin olduğu durumlarda günümüzde olduğu gibi tüm malı varise aktarmamıştır. Diğer durumlarda varislerin mirastan aldığı pay esas kabul edilmiş ve bunun dışında mirastan kalan miktar masraflar çıktıktan sonra Beytü’l-mal’a aktarılmıştır. İncelenen dönemde 13 kayıtta bu duruma rastlanmıştır.566Örneğin, 25 Muharrem 1266/11 Aralık 1849 tarihinde Şehreküstü Kepenek Hanesi ahalisinden Kürt Samancı Maho’nun bıraktığı 379 kuruş mirasın 1/4'ü olan 95 kuruş eşi Rukiye bint-i Abdullah’a 3/4'ü ise Beytü’l-mal’a intikal etmiştir.567 Başka bir kayıtta ise 21 Cemazeyilahir 1271/09 Şubat 1855 tarihinde fevt olan Seng-i Nakkaş Mahallesi’nden Vartini’nin bıraktığı 3,374 kuruşun 1/2’si olan 1.687 kuruşu zevcesi Sarkis’e kalırken diğer yarısı Beytü’l-mal’a intikal etmiştir.568

İslam hukukundaki bu uygulamanın geride kalan kişiyi, özellikle bu kişi kadın ise, sıkıntıya soktuğu düşünülebilir. Çünkü kadının eğer kendine ait çok fazla malı bulunmuyorsa, Beytü’l-mal’a intikal edecek miktarı ödemek için mevcut mallarının bir kısmını vermek veya satmak durumunda kalabilir. Fakat bazı kayıtlardan anlaşıldığı kadarıyla mirasçıların ellerinde daha çok mal veya para bırakmak amacıyla bu konuda bir çözüm buldukları görülmektedir. Örneğin, 21 Zilhicce 1285/04 Nisan 1869 tarihinde vefat eden, Şehreküstü Mahallesi sakinlerinden Hasan ibn-i Mehmed ibn-i Abdullah, masraflar çıkmadan önce 6.959 kuruş miras bırakmıştır. Mehir kısmında ifade edildiği üzere eşi Emine Hatun, mehr-i muahhar hakkını Ömer bin Hasan ve İbrahim bin Hacı Ramazan’ın şehadetleriyle ispat ederek, 2.250 kuruş mehir (bu miktar mehirler içerisindeki en yükseklerinden biridir) ve 935 kuruş hisse olmak üzere toplam 3.185 kuruş alırken, Beytü’l-mal’a 2.805 kuruş intikal etmiştir.569 Başka bir kayıtta ise Müzellef Hanesi ahalisinden Tiryaki Hasan bin Ali, masraflar çıkmadan önce 4.033 kuruş miras bırakmıştır. Masraflar kısmında eşi Hadice’ye 1.000 kuruş mehir, 600 kuruş borç ve üç kişiye de toplam 1.266 kuruş borç olmak üzere 2.866 kuruş borç kaydedilmiştir. Hadice hatun masraflar çıktıktan sonra da 270 kuruş hisse almış ve Beytü’l-mal’a ancak 810 kuruş

565 Kuran-ı Kerim’de bu durum şu şekilde ifade edilmektedir: “Eğer hanımlarınızın çocukları yoksa, bıraktıkları mirasın yarısı sizindir…” “…Eğer siz çocuk bırakmadan ölürseniz, geriye bıraktığınız mirasın dörtte biri hanımlarınızındır…” Bkz. Nisa Suresi 12. Ayet

566GŞS, No: 144, s.140, 260; GŞS, No: 146, s.15, 83, 184, 189, 283, 294; GŞS, No: 147, s.20, 179, 244; GŞS, No: 148, s. 98, 189

567GŞS, No: 144, s.260

568GŞS, No: 146, s.294

intikal etmiştir.570 Bu kayıtlardan, erkek vefat ettiğinde kadına daha çok mal kalabilmesi için, muhtemelen yöneticilerin de insiyatifiyle, mehir ve borç miktarının yüksek tutulduğu kanaatindeyiz.

Kadın vefat ettiğinde ise bu sefer de mehir miktarı düşük tutulmaktaydı. Örneğin, 13 Cemaceyilevvel 1273/09 Ocak 1857 tarihli kayıtta Paçavra Bölüğü ahalisinden vefat eden Fatma bint-i Abdullah’ın bıraktığı 553 kuruşluk mirasta sadece 50 kuruş mehir (bu miktar da mehirler arasında en düşüğüdür) alacağı kaydedilmiştir.571 01 Rabiulahir 1290/29 Mayıs 1873 tarihli başka bir kayıtta ise Şarkiyan Mahallesi’nden Fato Hatun’un bıraktığı 3.715 kuruşluk mirası içerisinde sadece 200 kuruş mehir alacağı bulunmaktadır.572 Bu belgelerden anlaşılan, tek varisli miras durumlarında, varisler mehir ve borçlar üzerinde yaptıkları oynamalar neticesinde ellerinde daha fazla mal veya para bırakmaya çalışmışlardır.

Kalan mirasın Beytü’l-mal’a intikal ettiği durumlarda, daha sonra ölen kişinin mirasçısı olduğunu iddia eden kişilerin ortaya çıkması halinde miras taksimi yeniden yapılmaktaydı. Örneğin, 13 Cemazeyilevvel 1290/09 Temmuz 1873 tarihli kayıtta, Cevizlice Mahallesi’nden Emine Koca bint-i Molla Ali’nin bıraktığı 11.691 kuruşluk miras önce eşi Hacı Mehmed Emin Ağa ile Beytü’l-mal arasında taksim edilmiştir. Ancak, iki gün sonra ortaya çıkan bir kişinin amcası olduğunu ispat etmesi sonucunda miras masraflar çıktıktan sonra eşi ve amcası arasında taksim edilmiştir.573

Ölen kişinin hem eşi hem de çocukları var ise Ashabü’l-Feraiz kapsamına giren eşler erkek ise 1/4, kadın ise 1/8; çocuklara erkek ise 2, kız ise 1 pay düşecek şekilde taksim edilmekteydi. Örneğin, 10 Muharrem 1267/15 Kasım 1850 tarihinde, Şehreküstü Mahallesi’nden vefat eden Veli ibn-i Hacı Mehmed’in bıraktığı 2.262 kuruş mirasın 1/8’i olan 282,75 kuruşu eşine kalmıştır. Eşi dışında bir erkek ve iki kız çocuğu olduğundan kalan miktar dörde bölünüp, iki pay olan 949,75 kuruş oğlu Mehmed Ali’ye ve bir pay olan 494,75 kuruş kızları Ayşe ve Ümmühan’a taksim edilmiştir.574 Ancak ölen erkeğin birden fazla eşi var ise her eş için 1/8 olarak pay verilmeyip, bu oran tüm eşler arasında

570GŞŞ, No: 148, s.189-190

571GŞŞ, No: 146, s.184

572GŞŞ, No: 148, s.98

573GŞS, No: 148, s.103

pay edilmekteydi. Örneğin 24 Zilkade 1282/10 Nisan 1866 tarihinde ölen, Seng-i Hoşkadem Mahallesi’nden Molla Mehmed bin Mehmed’in bıraktığı 11.900 kuruşluk mirasın 1/8’i olan 1.487,5 kuruş, ikiye bölünerek eşleri Hadice bint-i Mehmed ve Ümmügülsüm bint-i Kebabcı Mehmed’e 743,75 kuruş olarak pay edilmiştir. Kalan miktar ise altı paya bölünerek iki pay bir oğluna ve birer pay da dört kızına taksim edilmiştir.575

Bu örneklerin dışında, ölen kişinin anne-babası, onların anne-babası, torunları, kardeşleri ve asabe grubuna giren yeğenleri ile amcaları gibi yakın akrabalarına da mirastan belli oranlarda pay düşmekteydi.576 İncelenen döneme ait sicillerde bu kapsamda da birçok örnek bulunmaktadır.

Sicillerdeki en dikkat çekici kayıt ise 21 Rabiulevvel 1289/29 Mayıs 1872 tarihinde vefat eden, Hamamcı Hanenesi’nden Fadlacızade Halil Efendi’nin terekesidir. Halil Efendi’nin mirası önce eşi Ayşe Hatun bint-i Halid ile tek çocuğu olan oğlu Mehmed Ali’ye taksim olunmuştur. Mehmed Ali daha önce vefat etmiş olduğu için onun payı annesi, eşi Ayyuş Hatun bint-i Şevket Efendi ve kızları Şems ile Vahide arasında paylaştırılmıştır. Fakat Mehmed Ali’nin eşi Ayyuş Hatun da vefat etmiş olduğu için Ayyuş Hatun’un mirası büyük kızı Şems, küçük kızı Vahide, annesi Fatma Hatun ve babası Şevket Efendi’ye intikal etmiştir. Diğer taraftan Halil Efendi’nin eşi Ayşe Hatun da daha övce vefat etmiş durumdadır. Ayşe Hatun’a kalan miktar da torunlarına ve aynı anne-babadan olan kız kardeşi Fatıma Hatun’a taksim edilmiştir. Bu sıralama sonucunda Halil Efendi’nin bıraktığı miras böylece torunları, baldızı ve dünürlerine intikal etmiş olmaktadır.577

Tüm bu örnekler Osmanlı’da ölen kişinin bıraktığı malın, miras hukuku çerçevesindeki oranlar nezdinde, tüm hak sahiplerine adaletli bir şekilde dağıtıldığını ve hak kayıplarının yaşanmaması için bu konuya titizlikle yaklaşıldığını göstermektedir.

Terekelerde miras olarak bırakılan malların neler olduğu ve bu malların kıymeti yazılmış ve miras, mallar üzerinden değil değerleri üzerinden taksim edilmiştir. Bu durum miras bölüşümünün hesaplanmasında kolaylık sağladığı gibi, hangi malın kime kalacağının

575GŞS, No: 147, s.190

576M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, s.322-331; Coşkun Üçok ve diğerleri, a.g.e., s.106-123

tespitini de mirasçıya bırakan bir uygulama olmuştur. Bu yüzden, birkaç kayıt dışında, bırakılan malların hangisini kız çocuğun, hangisini erkek çocuğun aldığını tespit etmek mümkün olmamıştır. Ayrıca kadın ve erkeklere ait terekeler incelendiğinde, kadınların yoğun olarak ev eşyaları ile kişisel eşyaları miras bıraktığı görülürken, erkeklere ait terekelerde bunların yanında gayr-i menkullarda yoğun olarak miras bırakılan mallar arasında yer almıştır. Bunun temel nedeninin Osmanlı toplumunda, kadınlar da ticari faaliyetlerde bulunmakla birlikte, erkekler kadar yoğun olmamasından kaynaklandığı söylenebilir.