• Sonuç bulunamadı

1.2. Şehrin Kentsel Dokusu

2.1.7. Boşanma

Kadın ve erkeğin ömür boyu birlikte yaşamak ve nesli sürdürmek amacıyla nikah yoluyla oluşturdukları evlilik kurumunun ölüm ile doğal yoldan sonlanması, hem evlenen kişilerin hem de toplumun, boşanmaya göre daha kabul edilebilir olduğu bir olaydır.

587GŞS, No: 145, s.61 588GŞS, No: 146, s.38 589GŞS, No: 146, s.319 590GŞS, No: 147, s.62 591GŞS, No: 147, s.259 592GŞS, No: 148, s.157

Nitekim karı-koca arasında yaşanan kötü durumların ortaya çıkması sonucunda taraflar, evliliklerini sona erdirmek zorunda kalabilmektedirler. Bu durumun gerçekleşmesine hukuken boşanma denmektedir.593

Taraflardan birinin veya her ikisinin isteği ile gerçekleşen boşanma eylemi, tüm toplumlarda çocuk yapma, çocuğu yetiştirme ve özellikle onu toplumsallaştırma işlevine zarar vermektedir. Boşanma, çocukları etkilediği kadar tarafların ailelerini ve dolayısıyla toplumu da ilgilendirmektedir. Bu nedenle evlilikte olduğu gibi boşanmada da toplum ya da yöneticiler tarafından bu durum, bir şekilde denetlenmek ve kısıtlanmak istenmiştir.594

Tüm toplumların önem verdiği aile kurumunun devamını sağlamak amacıyla bazı toplumlar boşanmayı yasaklamışlardır. Örneğin Katolik Kilisesi evliliği, çözülmesi imkansız olan ve ancak ölümle sona eren bir bağ olarak kabul etmiştir. Avrupa’da Reform hareketleri sonucunda ortaya çıkan Protestanlık mezhebi, bazen evlilik kurumunun devam etmesinin daha zararlı sonuçlar doğurabileceğinden, boşanma yasağına karşı çıkmış ve ancak bu dönemden sonra yavaş yavaş Avrupa ülkelerinde boşanma, hukuk sistemlerine girmiştir. İlk bakışta boşanma yasağı aile birliğini koruma gibi görünse de aslında bu yasak ailenin yapı ve seyrine aykırı olduğu gibi telafisi mümkün olmayan sorunları da meydana çıkarabilecek bir yapıdadır.595

İslam dini ise boşanmayı bir hak olarak görmekle birlikte bu durumdan mümkün olduğu kadar kaçınmayı tavsiye etmiştir. Kuran-ı Kerim’de Nisâ Suresinin 34. ayetinde “karılarınız size itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın” buyrulmaktadır. Hadislerde de, “Allah’a en sevimsiz olan helal talaktır” ve “evlen fakat boşanma, Allah zevk için evlenip boşanan erkek ve kadınları sevmez” denilmektedir. Bu ayet ve hadisler boşanmanın dinen hoş karşılanmadığını göstermektedir.596 Ayrıca İslam hukukuna göre gerçekleşen bazı boşanmalarda, erkeğin eşini ancak iki kez üst üste boşayabileceği ve ona verdiği hiçbir şeyi geri alamayacağı hükmü yer almaktadır. Erkek,

593 Murat Atalı, “Boşanma”, Türk Aile Ansiklopedisi, C.I, Ankara: TC. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı, Ankara, 1991, s.195

594Kurt, a.g.e., s.73; Zülfiye Koçak, “Ayntab Şehrinde Aile Birliğinin Sona Erme Süreci (1600-1650)”,

Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10(1) 2011, s.419

595Atalı, a.g.e., s.196; Ali Bardakoğlu, “Hukukî ve Sosyal Açıdan Boşanma”, Türk Aile Ansiklopedisi, C.I, TC. Ankara: Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı, 1991, s.200

596Bkz. Nisâ Suresi 34. Ayet; Kurt, a.g.e., s.73; Atalı, a.g.e., s.196; M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, s.295; H. İbrahim Acar, “Talak”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.39, İstanbul: TDV Yayınları, 2010, s.496

üçüncü kez aynı kişiyle evlenmek isterse önce kadının başka biriyle evlenmesi şartının olması, erkeğin boşanma konusunda keyfi davranışlar sergilemesini engelleyici nitelik taşımaktadır.597 Dolayısıyla toplumda olduğu gibi İslam dininde de boşanma, hoş karşılanmayan ve engellenmek istenen bir durum olarak ortaya çıkmaktadır.

Osmanlı toplumunda ve onun bir parçası olan Ayıntab’da da aile birliği İslam geleneğiyle birlikte, örf ve adetler çerçevesinde gerçekleştirilirken, boşanma, İslam hukukunun benimsediği kurallar çerçevesinde cereyan etmiştir.598 İslam hukukuna göre boşanma üç yöntemle gerçekleşmektedir. Bunlar: Talak, Muhalaa ve Tefrik’tir.

İslamiyet öncesi boşanma hakkı sadece erkeğe verilmişken, İslam dini kadının lehine bazı düzenlemeler yapmakla birlikte temelde erkeğe, istediği zaman boşanma hakkı tanımıştır. Kadının boşanma hakkı ise belli şartlara bağlanmıştır.599 Kadının bu hakkını kullanabilmesi için kocanın hastalıklı ve kusurlu olması, nafakayı karşılayamaması, kaybolması, evini terk etmesi, eşine kötü davranması, şiddetli geçimsizlik, ispatlayamadığı takdirde zina eylemi iddiası ve kocanın eşine yaklaşmama yemini gibi durumların ortaya çıkması gerekmekteydi.600

Kelime anlamı olarak serbest kalmak veya bırakmak, bağından kurtulmak ve bağını çözmek gibi anlamlara gelen talak, fıkıh terimi olarak nikah akdinin bozulmasını ifade etmektedir. Türkçe karşılığı ise boşama ve boşanmadır.601 Erkeğin tek taraflı irade beyanıyla yapılan boşanmalara (talak), iki tarafın karşılıklı anlaşarak boşanmalarına (muhalaa) ve mahkeme kararı ile gerçekleşen boşanmaların (tefrik) hepsine talak denilmekle birlikte602 İslam hukukçularına göre talak daha ziyade kocanın tek taraflı irade beyanıyla, eşini boşamasını ifade etmektedir. Bu boşanma türünde boşanma için herhangi bir sebebin olması gerekmediği gibi, bunun için mahkeme kararına da gerek yoktur.

597Coşkun Üçok ve diğerleri, a.g.e., s. 98

598 İsmail Kıvrım, “17. Yüzyılda Osmanlı Toplumunda Boşanma Hadiseleri (Ayıntâb Örneği; Talâk, Muhâla’a ve Tefrîk)”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10 (1), 2011, s.393

599Coşkun Üçok ve diğerleri, a.g.e., s. 98

600Cin ve Akgündüz, a.g.e., s.111-115

601Acar, “Talak”, s.496

Kocanın “seni boşadım”, “boş ol” gibi sözlerle niyetini belirtmesi boşanmanın gerçekleşmesi için yeterlidir.603

Sicillerde, talak ile gerçekleşen boşanmalarda, taraflar arasında çıkan bir anlaşmazlık sonucunda mahkemeye başvurulduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bu başvuruyu genellikle kadınların yapmış olduğu görülmektedir.604 Bu kayıtlardan, boşanmadan sonra kadının bazı haklarının tanzim edilmediği ve bunun üzerine dava açıldığı anlaşılmaktadır. İncelenen dönemde rastlanılan iki adet belgeden, 07 Zilhicce 1260/18 Aralık 1844 tarihli olan kayıtta, Akyol Mahallesi sakinlerinden Ayşe Hatun, eski eşi Mustafa ibn-i İbrahim üzerine bizzat dava açmıştır. Ayşe Hatun’un ifadesine göre, eşi Mustafa kendisini haps edip, kendisinden, komşularının yanında mehr, nafaka ve diğer alacaklarından vazgeçtiğini beyan ederek talak ile boşandıklarını söylemesini ve sonra yeniden nikahına alacağını söylemiş ve bu konuda kendisini zorlamıştır. Kendisi de bu eylemi zorla yapmış olduğunu belirterek açtığı davada alacaklarını talep etmiştir. Ayşe Hatun’un ifadesine göre, hala kocasının zimmetinde, 250 kuruş mehr-i muahhar ve 100 kuruş nafakası dışında, 100 kuruş gerdan parası, iki kat yatak, bir tennur yorganı, bir kazgan, iki kat esvab, bir leğence, bir ibrik, üç tas, iki sahan, bir lengeri, bir küçük satıl, dört adet çenber ve iki adet sanduka bulunmaktadır. Mustafa ise cevabında, aralarında hüsn-i muaşeret (iyi, güzel davranış) olmadığından Ayşe Hatun’un mehr, nafaka ve gerdan parasından vazgeçtiğini, diğer malları da kendisine verdiğini, ayrıca küçük kızları Emine’ye de iki sene boyunca Ayşe Hatun’un kendi kesesinden yedirip giydireceğini kabul ettiğini ve bu şekilde boşandıklarını ifade etmiştir. Şahitlerin de Mustafayı doğrulaması sonucunda dava Ayşe Hatun’un aleyhine sonuçlanmıştır.605 20 Muharrem 1263/08 Ocak 1847 tarihli belgede de Boyacı Mahallesi sakinlerinden Rukiye bint-i Salih, alacağı olan mehrini eşine hibe etmekle birlikte, kendi üzerinde olan bir takım eşya ve tarlayı eşine bırakarak boşanmak istediğini açıklamış ve bu durum eşi ile şahitler tarafından da kabul edilerek dava sonuçlanmıştır.606

Mahkeme huzurunda yapılan boşanmalarda ise daha sonra sıkıntı yaşamamak için bizzat erkeğin mahkemeye başvurduğu görülmektedir. Örneğin, Seng-i Nakkaş

603M. Akif Aydın, “Osmanlı Hukukunda Kazâî Boşanma «Tefrik »”, Osmanlı Araştırmaları V, İstanbul, 1986, s.1

604Kıvrım, “17. Yüzyılda Osmanlı Toplumunda Boşanma Hadiseleri (Ayıntâb Örneği; Talâk, Muhâla’a ve Tefrîk)”, s.376

605GŞS, No: 144, s.168

Mahallesi’nden Kebapçı Mehmet, eşi Hatice Hatun ile aralarında hüsn-i muaşeret olmadığından 200 kuruş mehr-i mu’ahharını, 25 kuruş iddet nafakasını ve evinin yiyecek ihtiyacıyla birlikte 290 kuruşu ödediğini belirterek, meclis huzurunda talak-ı selase ile boşanmıştır (21 Recep 1269/30 Nisan 1853).607

Boşanma gerçekleştikten sonra kadın, erkeğin kararından dönerek yeniden evlenebilmesi veya kadının başka biriyle evlenmeden önce gebe olup olmadığının anlaşılabilmesi için iddet denilen bekleme süresi başlamaktaydı.608 Talak ile boşanma evlilik ilişkisinin ortadan kaldırıp kaldırmamasına göre Talak-ı Bain (Bâyin) ve Talak-ı Ric’î olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Talak-ı Bain ile gerçekleşen boşanmada evlilik sona erer ve erkek bekleme süresi içinde dahi kadınla yeniden nikahlanmak isterse yeniden mehir ödemek ve nikah akdi yapmak zorundadır. Bu yükümlülük erkeğin talak hakkını suistimal etmesine karşılık verilmiş bir ceza niteliğindedir. Talak-ı Ric’î ile gerçekleşen boşanmada ise boşanma ancak bekleme süresinin sona ermesiyle kesinleşmektedir. Bu süre zarfında kadın ve erkek birbirlerinin karı kocası olarak kabul edilir ve erkek kadının bakımından mesuldür. Bu süre zarfında erkek boşanmadan cayabilme hakkına da sahiptir.609

Boşanmada uygulanan ikinci yöntem, tarafların aralarında anlaşarak evliliklerine son verdiği muhalaa’dır. Osmanlı’da diğer boşanma şekillerine nazaran en sık görülen yöntem budur.610 Bu yöntem, evliliği sürdürmek istemeyen kadının, kocasına yükleyeceği bazı mali yükümlülükleri ortadan kaldırması611 ve ona bir miktar para vermesiyle gerçekleştirilmektedir. Kocasıyla geçinemeyen ve kocasının da kendisinden boşanmak istemediği durumlarda kadın, bu şekilde evlilik bağından kurtulabilmektedir. Kadının boşanma karşılığı ödediği bu bedele “hul’ bedeli denildiğinden, muhalaa yerine hal’ terimide kullanılmıştır.612 İncelenen dönemdeki belgelerde de muhalaa yerine hal’ terimi

607GŞS, No: 145, s.207

608Coşkun Üçok ve diğerleri, a.g.e., s. 98

609 Öksüz, Onsekizinci Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon Toplum-Kültür-Ekonomi, s.199-203; Coşkun Üçok ve diğerleri, a.g.e., s. 98-99

610Hayri Erten, Konya Şer’iyye Sicilleri Işığında Ailenin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı, Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, 2001, s.115

611M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, s.300

612 Saim Savaş, “Fetva ve Şer’iyye Sicillerine Göre Ailenin Teşekkülü ve Dağılması”, Sosyo-Kültürel

Değişme Sürecinde Türk Ailesi, C.II, Ankara: TC. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları,

1992, s.530; Hamza Aktan, “İslam Aile Hukuku”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, C.II, Ankara: TC. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları, 1992, s.412

kullanılmaktadır. Hal’ bedeli olarak, mehir olabilecek her türlü mal tespit edilebileceği gibi koca kusurlu değilse verdiği mehrin tamamını alabilirdi. Fakat koca kusurlu ve karısını hal’ bedeli ödemek zorunda bırakmışsa alınan bedel mekruh olurdu. Ayrıca hal’ bedeli, çocuğa karşılıksız süt vermek ve onu büyütmek gibi sorumluluklar da olabilirdi.613

Kayıtlar incelendiğinde, muhalaa ile gerçekleşen boşanmalarda talebin daha çok kadınlardan geldiği ve bizzat ya da vekil aracılığıyla mahkemeye başvurdukları anlaşılmaktadır. Sicillerde bu şekilde gerçekleşen boşanmalara örnek teşkil edecek sekiz adet kayda rastlanmıştır. Bunlara birkaç örnek verilecek olursa; 1 Camaziyelahir 1267/3 Nisan 1851 tarihli kayıtta, Kozanlı Mahallesi’nden Askalan bint-i Mehmet mahkemeye bizzat başvurarak, eşi Halil bin Tahir ile hayatlarında hüsn-i imtizaçları (iyi geçinme) olmadığından 150 kuruş mehr-i mu’ahharından ve 50 kuruş iddet nafakasından vazgeçmiş ve mahkeme bu boşanmayı onaylamıştır.614 10 Receb 1275/13 Şubat 1859 tarihli, Şehreküstü Mahallesi sakinlerinden Ümmühan bint-i Yusuf’a Hacı Memik’in, eşi Magarabaşı Mahallesi sakinlerinden Mustafa’ya da babası Kanber bin Mustafa’nın vekil olduğu başka bir davada, Ümmühan Hatun, mehr ve nafaka-yı iddetinin yanında bir adet kutnî entari, yatakların kutnî yüzleri, bir adet fermane, bir çift altın küpe ve bir adet Acem kuşağı karşılığında eşinin kendisini hal’ eylemesini taleb etmiştir. Mustafa’nın babası da bu talebi kabul ettiğini beyan ederek boşanma gerçekleşmiştir.615

Talebin daha ziyade kadınlardan geliyor olması iki noktaya işaret etmektedir. Birincisi kadının boşanma talep etmesi, erkeğin yükümlülüklerinden kurtulması anlamına gelmekteydi. Bu nedenle erkeğin kadını boşanmaya mecbur bıraktığı anlaşılmaktadır. İkincisi ise dönemin ekonomik şartları içerisinde kadının çok fazla ekonomik faaliyette bulunmadığı dikkate alındığında, kadının haklarından vazgeçmesi, evliliğin artık katlanılamaz boyutlara ulaştığını ve kadının boşanma sonrasında yaşayabileceği her türlü zorluğu göze aldığını ifade etmektedir.616

Boşanmanın gerçekleştiği üçüncü yöntem ise mahkemeye başvuran ve boşanmak isteyen kadının şikayetinin geçerli görülmesi ve ispatı sonucunda bizzat hakimin eşlerin

613M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, s.300; Savaş, a.g.e., s.530

614GŞS, No: 145, s.107

615GŞS, No: 146, s.223; Buna benzer davalar için bkz.. GŞS, No: 145, s.106, 207; GŞS, No: 146, s.151,

227, 291; GŞS, No: 147, s.195

boşanmasına dair karar vermesidir.617 Bu tarz boşanmaya tefrik veya kazai boşanma adı verilmektedir.618 Tefrik ile boşanma nedenlerine bakıldığında, bunun başında hastalık ve kusur gelmektedir. Kocanın iktidarsızlığı, cinsi hastalıklar, akıl hastalığı, cüzzam ve alaca gibi hastalıklar bu kapsama girmektedir. Bunun dışında nafakanın temin edilememesi, buluğ çağından önce evlendirilenlerin buluğa erince evliliklerini feshettirme hakkı, kocanın kayıp olması, kötü muamele ve geçimsizlik, evlenme koşullarının bazılarının yerine getirilmemesi, kadının isyankar ve erkeğin huysuz olması gibi durumlar tarafların tefrik yoluyla boşanmalarına neden olmaktadır.619 Bir diğer neden ise din ayrılığıdır. İslam dinine göre, Müslüman bir erkeğin gayrimüslim bir kadınla evlenebilmesi mümkünken, Müslüman bir kadının iffetini koruyabilmesi ve baskı altında kalmasının engellenmesi için bir gayrimüslim erkekle evlenmesi yasaklanmıştır. Bu durumlarda ihtida eden kadının eşi de öncelikle İslam dinine davet edilmiş, kabul etmemesi durumunda kadı kararıyla evlilik sona erdirilmiştir. Şayet ihtida eden erkek ise evliliğin devamında bir sakınca görülmemiştir. Tabi bu durumun, gayrimüslim toplum tarafından da hoş karşılanmadığını söylemek mümkündür. Öyle ki incelediğimiz dönemde ihtida nedeniyle gerçekleşen boşanma kaydına rastlanmamakla birlikte gayrimüslimlerin kendi dinleri içerisinde mezhep değiştirmeleri dahi bazen boşanma nedeni sayılmıştır.620

Sicillerde tefrik ile boşanmalara rastlanmamakla birlikte sadece bir kayıtta buna benzer bir boşanma talebinde bulunulmuş ve mahkeme bunu reddetmiştir. 06 Rabiulahir 1289/13 Haziran 1872 tarihli bu kayda göre, Güngürge karyesinden Mehmed Mahli bin Mehmed, bu tarihten dört sene evvel buluğa ermiş olan Fatma bint-i Hacı Mustafa ile beş yüzer kuruş mehr-i mukaddem ve mehr-i muahhar tespit edilerek evlendiklerini ifade etmiştir. Ancak evli oldukları sırada eşinin nefsini kendisine teslim etmekten imtina ettiğini belirterek mahkemeden, eşine kendisine itaat etmesi hususunda tembihte bulunulmasını talep etmiştir. Eşi Fatma ise cevabında nikah akdi için kimseyi vekil etmediğini ve nikah akdinin dahi olmadığını söyleyerek iddiaları inkar etmiştir. Kara Ahmed ve Mehmed

617Hüseyin Nejdet Ertuğ, “Şeriyye Sicillerine Göre Hicri 1137 (1724-1725) Senesi İstanbul’unda Osmanlı Ailesinin Evlenme ve Boşanma Verilerine Göre İncelenmesi”, Akademik İncelemeler Dergisi, 10(1), 2015, s.91

618 M. Akif Aydın, “Osmanlılarda Aile Hukukunun Tarihî Tekamülü”, Sosyo-Kültürel Değişme

Sürecinde Türk Ailesi, C.II, Ankara :TC. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları, 1992, s.442

619Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Coşkun Üçok ve diğerleri, a.g.e., s. 100; Kurt, a.g.e., s.112-120; M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, s.301-303; Aktan, a.g.e., s.415-417; M. Akif Aydın, “Osmanlı

Hukukunda Kazâî Boşanma «Tefrik »”, s.2-4

620 GŞŞ, No: 145, s.200; Kurt, a.g.e., s.120; Ayrıntılı bilgi için bu çalışmamızın “İhtida ve Mezhep Değiştirme Olayları” başlığına bakınız.

Ali’nin nikah işleminin gerçekleştiği yönündeki şahitlikleri sonucunda ise mahkeme Fatma’ya eşine itaat etmesi hususunda tembihte bulunarak dava sonuçlanmıştır.621

Osmanlı toplumunda boşanma olayları, gerek İslam dininin gerekse toplumun boşanmayı hoş karşılaşmaması nedeniyle pek fazla yaygınlık kazanmamıştır.622Sicillere de bakıldığında boşanmayla ilgili belgelerin fazla olmadığı anlaşılmaktadır. Gerçi talak ile boşanmanın mahkemeye kaydettirme zorunluluğu bulunmamaktaydı. Fakat yine de talak ile gerçekleşen boşanmaların, daha sonra sorunların ortaya çıkmaması için mahkemede yapılması tercih ediliyordu. Dolayısıyla tüm bu kayıtlar değerlendirildiğinde Osmanlı Devleti’nde olduğu gibi onun bir parçası olan Ayıntab’da da boşanmanın çok yaygın olmadığı anlaşılmaktadır.