• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM 12 MART’TAN 12 EYLÜL’E SOL- SOL-SOSYALİST AKIMLARIN TÜRK DEVRİMİ

2.3. TÜRKİYE HALK KURTULUŞ ORDUSU (THKO) ve TÜRKİYE DEVRİMCİ KOMÜNİST PARTİSİ’NİN (TDKP) TÜRK DEVRİMİ

2.3.10 TDKP’de Sınıfların Tahlili ve Türk Devrimi

TDKP’ye göre Kurtuluş Savaşı’na önderlik eden sınıf tefeci ticaret burjuvazisidir. Bu sınıf karakteri ve gelişim süreci bakımından emperyalizmle uzlaşmak zorundadır. Bunun yanında belli ölçülerde bir direnme de gösterilmiştir. Bu sınıf feodal toplumların güçlü olduğu dönemlerde görece cılız bir varlık gösterir. Fakat kapitalizmin gelişme süreci içinde ülke içinde milli pazarın birleşmesi ve büyümesi döneminde tefeci ticaret sermayesi bir yandan sanayi sermayesine dönüşür, diğer yandan bu dönüşüme uğramadığı takdirde, adım adım sanayi sermayesine bağlanır. Böylece tefeci-ticaret burjuvazisi, ilk önce feodal toplumun bir kategorisi iken, gelişme süreci içinde gelişen kapitalizmin unsuru haline gelir ve feodalizmi ortadan kaldırmaya yönelen sanayi sermayesine bağlandıkça feodalizmin tasfiye edilmesine yardımcı olur. Fakat Türkiye gibi kapitalist gelişmesini henüz tamamlayamamış ve emperyalist ilişkiler ağına giren ülkelerde ise gelişme daha farklı bir yönde olur. Lenin’in tarif ettiğine göre, kapitalizmin henüz emperyalizm aşamasına ulaşmadığı dönemde kapitalist ülkeler bir dünya ticareti yaratmışlardır. Bizim gibi ülkeler ise hammadde ve mamul madde pazarı olarak bu sistemde yerlerini almışlardır.336

TDKP’ye göre bunun ancak şöyle bir açıklaması olabilir:                                                                                                                

335 Parti Bayrağı “Halkın Yolu Platformunun Eleştirisi, S:1, (Mart 1978), s.34-40.

“Batının ucuz sanayi malları ülkeye girince feodal sistemi parçalamaya, çözmeye başlar ve ülkede meta ekonomisinin gelişmesine, küçük yerel pazarların canlanmasına, eski feodal iç gümrük sisteminin, angarya sistemini ve lonca sisteminin parçalanmasına yol açar. Batılı kapitalist ülkelerden gelen tüccarlar, sanayiciler liman şehirlerine yerleşir ve yerli tefeci-ticaret burjuvazisi ile işbirliği yaparlar. Bu tefeci tüccarların en irileri, liman şehirlerinde ve bu şehirlerin çevre bölgelerinde onların işlerini gören acenteleri durumuna gelirler. Bunlara ‘kompradorlar’ adı verilmiştir. Ama serbest rekabetçi dönemde ülkeye gelen bu kapitalistler, hâlâ esas olarak sanayi sermayesinin temsilcisi oldukları için (ülkenin bunlarla rekabet edebilecek kendi sanayi sermayesi olmadığından bu sürecin aynı zamanda sömürgeleşme sürecine yol açtığını bir an için göz önüne almazsak) bunlar feodalizm karşısında ilerici bir görev yerine getirirler.”337

TDKP yine bu noktada Lenin’in Emperyalizm Teorisi’nden hareketle komprador burjuvazinin ortaya çıkış süreci içinde ülke içindeki feodal unsurların varlığını ne ölçüde koruduğu ve devam ettirdiği üzerinde durmaktadır. Ekonomik düzlemde Batı’nın ucuz sanayi mallarının ülkeye girişiyle feodal sistem parçalanmaya, ülkede meta ekonomisi gelişmeye, küçük yerel pazarlar canlanmaya, eski feodal iç gümrük sistemi parçalanmaya başlar.

Batı’da serbest rekabetçi kapitalizmin emperyalizme dönüşmesiyle birlikte, sanayi sermayesinin banka sermayesiyle kaynaşması temelinde finans-kapital oluşur, genel olarak burjuvazinin hâkimiyeti, yerini mali bir oligarşinin hâkimiyetine bırakır ve kapitalizmin gelişmesini esas olarak tamamlamasından dolayı biriken sermaye fazlasını ihraç zorunluluğu doğar. Bu da bir avuç emperyalist ülke tarafından dünyanın paylaşılmasına ve milli ekonomilerin tek bir dünya ekonomisi zincirinin parçaları haline gelmesine yol açar. İlerici rekabetçi sanayi kapitalizmi, gerici, tekelci kapitalizme dönüşür. Bu gerici kapitalizmin artık feodal güçlerin gelişmesinin bir engel haline geldiğinden kendi sömürüsünü gerçekleştirmek için onu bir ölçüde                                                                                                                

çözse bile kalıntılarını muhafaza eder ve onlardan yararlanır. Bu değişime bağlı olarak geri ülkelerden ihraç edilen finans-kapitalin yeniden üretilmesi temeli üzerinde üretici güçlerin gelişmesinin önünde engel olan gerici bir (feodalizmle uzlaşan ve tekelci bir komprador) kapitalizm gelişmeye başlar. Kompradorlar bu oluşumun içinde yer alarak kapitalistleşirler. Ve artık sanayi sermayesine değil, finans kapitale bağlanan tefeci tüccarlar da feodalizmin tasfiyesini değil, onun yaşatılmasının bir unsuru ve emperyalist sömürünün gerçekleşmesinin dolaylı bir araç, haline gelirler. Kuşkusuz bütün bunlar ülkede meta ekonomisinin daha da gelişmesine ve milli bir kapitalizmin doğmasına da yol açar. Ama bu kapitalizm emperyalizmin baskısı altında güdük kalır, gelişemez ve tayin edici bir rol oynayamaz. TDKP’nin sınıflar tahliline göre; tefeci-ticaret burjuvazisi ne emperyalizm tarafından satın alınmış ya da yaratılmış komprador tekelci burjuvazi gibi emperyalizmin uzantısı bir sınıftır, ne de salt feodal bir sınıftır. Bu yüzden milli bir temele sahiptir, ama bu onun emperyalizme ve feodalizme bağımlı olmasına, “komprador burjuvazi kadar komprador ve feodal toprak ağaları kadar feodal” olmayan bir sınıf olmasına engel değildir. İşte Milli Kurtuluş Savaşı’na feodal, yarı-feodal toprak ağalarıyla ittifak halinde önderlik eden esas olarak bu sınıftır.

TDKP’nin Kemalizm’e yönelttiği bu “sol” eleştirilere rağmen Kemalist önderliğin zorunlu olarak emperyalizme karşı savaşa giriştiğini belirtir. Feodal-burjuva sınıflarca milli kurtuluş savaşının örgütlenmesi, emperyalizmle aranan bütün uzlaşma imkanlarının tıkanması ve şartların onu zorunlu olarak bu yola itmesi sonunda gerçekleşir. TDKP’ye göre dönemin emperyalist ülkeleri ile Kurtuluş Savaşı’na önderlik eden güçler arasında ülkenin geleceğine dair projelerde çok net çelişkiler vardı. İki taraf da kendi çıkarları ekseninde ülkenin kaderiyle ilgili hesaplar yapıyordu. Türk komprador-feodal sınıfları ve onlara bağımlı tefeci-ticaret burjuvazisi, Osmanlı İmparatorluğu’nda nispeten homojen bir Türk nüfusunun bulunduğu yegane yer olan Anadolu’da emperyalizmin güdümünde sahte bir bağımsızlığa sahip, kendilerini hâkim ulus durumunda bulunacağı bir devletin kurulmasından yana idiler. Emperyalistlerin hesabı Türkiye’nin batısında İngilizlerin denetiminde geniş bir Yunan-Rum bölgesi, kuzeyinde Pontus Rum devleti, Türkiye’nin doğusunu kaplayan ve Karadeniz kıyılarından güneyde Akdeniz’e kadar uzanan bir Ermenistan, yine güneyde İngiliz emperyalizminin denetiminde kukla bir Kürt devleti kurmayı planlıyorlardı. Türk devleti silahtan arındırılacak ve

işgalci emperyalistler tarafından denetlenen bir sömürge statüsünde olacaktı. Bu noktada TDKP’nin açıkça telaffuz etmese de Sevr sürecini nesnel olarak doğru analiz ettiği görülmektedir. 338

2.3.11. Mili Devrimci Savaş, Sınırları, Kemalistlerin Ekonomik Tavizleri ve

Benzer Belgeler