• Sonuç bulunamadı

Türk Devrimi Öncesinde Türkiye’nin Siyasal, Düşünsel Mirası

2. BÖLÜM 12 MART’TAN 12 EYLÜL’E SOL- SOL-SOSYALİST AKIMLARIN TÜRK DEVRİMİ

2.4. TÜRKİYE İHTİLALCİ İŞÇİ KÖYLÜ PARTİSİ (TİİKP), DOĞU PERİNÇEK, AYDINLIK HAREKETİ İLE TÜRKİYE KOMÜNİST

2.4.2 Türk Devrimi Öncesinde Türkiye’nin Siyasal, Düşünsel Mirası

Aydınlıkçılar’ın ilk Türk Devrimi değerlendirmeleri esas olarak darbe sonrası hapishanelerdeki ortak çalışmaların ürünü olarak ortaya çıktı. Uğur Mumcu’nun deyimiyle bu hareket 12 Mart hapishanelerindeki en disiplinli çalışan gruptu. Adeta hapishaneyi bir okula dönüştürmüş, fikirsel çalışmaların yapıldığı bir kolektif haline getirmişti.398 12 Mart Askeri Darbesi sonrası örgütün lider kadrosunun önemli bir bölümü hapishanelere alınmış ve yargılanmıştı. Bu yargılamalara karşı hazırlanan savunma hukuki bir metnin ötesinde yüzlerce mahkûmun katıldığı, Türkiye tarihinin incelendiği, ideolojik-siyasal savunma özelliğiyle bu dönemde yapılan diğer savunmalara göre oldukça kapsamlı bir ürün olarak ortaya çıkmıştı. Kendilerine göre bu bir ders kitabı niteliğindeydi.399

Aydınlıkçılar ilk Türk Devrimi değerlendirmelerinden önce Türkiye tarihinde yaşanan siyasal toplumsal aşamaları ele almışlardı. Onlara göre Türkiye’nin devrimci mirası, bu geleneğin doğru incelenmesiyle algılanabilirdi. Bu bakımdan Cumhuriyet öncesi genel olarak Türk toplumunda tarihsel mücadele geleneğinden örnekler veriliyordu. Bu örmekler daha çok tarih kitaplarında yüzeysel olarak geçilen Osmanlı’ya karşı Anadolu’da gelişen ayaklanmalardı. Bunlar Türkiye tarihinin Jön Türk devrimleri ver cumhuriyet devrimine getiren birikimin sağlanmasında bu tez                                                                                                                

397 Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Sol, “ “Üçüncü Dünya”cılık Maoculuk, Aydınlıkçılık” M. Görkem Doğan, Kerem Ünüvar, s.728-729.

398 Uğur Mumcu, Sakıncalı Piyade, Tekin Yay., 23. Basım, Ankara, 1984, s.60.

çalışması bakımında da büyük öneme sahiptir. Aydınlıkçılara göre Türklerin orta Asya’daki göçlerinden itibaren Anadolu’nun isyan ve mücadelelerle doluydu.400

Aydınlıkçılar’a göre bu isyanlardan sonra uzun bir süre devam edecek olan Celali İsyanları da feodal sömürünün bir sonucuydu. Osmanlı hâkim sınıf tarihçilerinin iddia ettiği gibi bu isyanlar İran Safevileri’nin kışkırtması sonucu değil kendi içi dinamiklerimizin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Yüzyıllar boyu feodal sömürünün ağırlığı toplumun gelişmesinin önündeki esas engeldi. Halk kitlelerine yönelen Osmanlı’nın feodal baskısına bir de Avrupa kapitalizminin tahakkümü eklenmiştir:

“Kapitalizmin gelişmesi halkların milli uyanışına halkların milli uyanışına yol açtı. Ezilen milliyetler, Osmanlı Devleti’nin yüzyıllardır sürdürdüğü milli baskıya karşı ayaklandılar. Esaret zincirini parçalayarak, bağımsızlıklarını kazanmaya başladılar. Ezilen milletlerin ve halk yığınlarının bu haklı mücadeleleri, 1876 Meşrutiyeti’ne ve 1908 devrimine yol açtı.”401

Türkiye’nin demokratik devrimci birikimi Aydınlıkçılar’ın Türk Devrimi algısının oluşmasında en önemli faktörlerden biriydi. Bunların başında da Jön Türk devrimciliği geliyordu. Aydınlıkçılar’a göre bu birikimin ilk temsilcileri olan yeni Osmanlılar İmparatorluğun Avrupa kapitalizmine teslim edilmesine karşı çıktılar. Bağımsız bir kapitalizmin gelişmesini ve meşrutiyetin ilan edilmesini savundular. “Müslüman şirketi, Müslüman bankası, Müslüman fabrikası, Müslüman tüccarı” şiarlarını ileri sürdüler. Osmanlı hâkim sınıflarını baskısı karşısında faaliyetlerine Avrupa’da devan ettiler. Namık kemal ve Ziya Paşa’nın öncülüğünde çıkardıkları gazetelerde, Abdülaziz’in ve onun komprador sadrazamları Ali ve Fuat Paşaların despot yönetimine karşı hürriyetçi fikirleri yaydılar. Köylü kitleleri üzerindeki baskı                                                                                                                

400 “İlk önemli isyanlar dönemi özellikle 15. Yüzyılın ilk yarsından sonra başlamıştır. Timur İsyanı ve Fetret Devri feodaliteye karşı akımların güçlenmesine neden olmuştur. Yıldırım Beyazıt döneminde yüksek İslam’a karşı çıkan fikirler ezilen halkın desteğini kazanmıştı. Hareketin önderi Şeyh Bedreddin tabiatın üzerinde bir tanrı iradesi olmadığını, Müslümanlık ve Hristiyanlık arasında bir farkı bulunmadığını anlatıyordu. Her türlü mülkiyetin kaldırılmasını toprağın ve malların ortak olmasının savunuyordu. Bu eşitlikçi ve kolektivist fikirler halk arasında yayılmış ve isyanlara yol açmıştı. Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in Karaburun aydın bölgesinde başlattığı ayaklanmalar Osmanlı tarafından bastırıldı”: Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Davası Savunma, s.122-123.

ve sömürüye, Avrupa sermayesinin sanayi ve ticarete getirdiği yıkıma karşı mücadele ettiler. Yeni Osmanlılar daha sonra devlet mekanizmasını içine girip onu düzeltebileceklerini savundular. Fakat mevcut düzenin bir parçası haline geldiler. 402

Aydınlıkçılar genel olarak tarih kitaplarında bir aydın hareketi olarak algılanan Jön Türk hareketini aslında halk dinamiklerinin bir eseri olduğunu vurgulamışlardır. Özellikle işçi hareketlerinin rolü Meşrutiyetlerin devrimcileşmesinde belirleyici olmuştur. 1840’lardan itibaren sanayinin yeni yeni gelişmeye başladığı yerlerde işçi hareketleri de ortaya çıkmıştı. TİİKP’ye göre Avrupa’da işçi hareketlerini yoğunlaşması ülkemiz siyasal hayatını da derinden etkilemiştir. 1870’lerden itibaren kurulan işçi örgütleri Yeni Osmanlılar’ın öncülüğünde meşrutiyetin ilanında etkili oldular. Ancak bu hareketler yetirince güçlü değildi ve gerekli devrimci dönüşümleri yapamamıştı. Burjuva- demokratik hareketin ve onun sınıf temelinin güçsüz olması nedeniyle, meşrutiyet, padişahın otoritesine önemli kısıtlamalar getiremedi. 1876 Anayasası, işçilerin milletvekili seçilmesini ve teşkilatlanmasını yasakladı. Sadece mülk sahiplerinin oylarıyla seçilen Meclisi Mebusan’a taşra burjuvazisi de girebildi, bunlar yerli sermayeye serbesti ve haklar tanımasını istediler. Devlet baskısına karşı çıktılar. Bunu üzerine Abdülhamit Meclisi Mebusanı kapattı ve Anayasayı yürürlükten kaldırdı. Böylece halk üzerinde 33 yıl sürecek olan Abdülhamit istibdadı başladı.403

Abdülhamit yönetimine karşı 1908 Devrimi bir burjuva demokratik devrimi olarak adlandırılıyordu. Bu hareketlerle birlikte halk kitleleri bazı demokratik haklara kavuştu. Anayasaya yürürlüğe kondu. Meclisi Mebusan tekrar toplandı. Antiemperyalist ve hürriyetçi fikirler yayılmış, ülkede hızlı bir uyanış olmuştu. Devrimden sonra milli kapitalizmi geliştirmek için cılız adımlar atılmış sönen el sanatları canlandırılmaya çalışılmıştı. Ancak İttihat ve Terakki kendi iktidarın pekiştirdikten sonra halk yığınlarını yükselen mücadelesini bastırmıştı. Buradaki dönüşüme göre; halkın emperyalizme ve karşı muhalefet ve mücadelesi İttihatçı iktidarın işbirlikçi karakter kazandığı 1910’larda dahi, komprador tüccarın mağazalını boykot edilmesi, İstihlak-i Milli Cemiyeti’nin kurulması, ve “yerli malı kullanma” kampanyaları gibi başarılar sağladı. Devrimden zarar gören büyük bürokratlar, kompradorlar, mahalli mütegallibe ve bir kısım aşiret reisleri, devrim                                                                                                                

402 Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Davası Savunma, s.143-144.

aleyhine faaliyetlere giriştiler. Aydınlıkçılar’a göre 13 Nisan 1909’da İstanbul’da “31 Mart vakası”gerici bir ayaklanmaydı. Ayaklanma sonrası birçok genç subay ve yurtsever katledildi. Ayaklanma Rumeli’den gelen Hareket Ordusu tarafından bastırıldı. Daha sonra İngiliz işbirlikçisi Prens Sabahattin grubu, 1908 Devrimi’ne düşman olan gericilerle birleşerek, 1911’de Hürriyet ve İtilaf fırkasını kurdu. Bu parti 1918’den sonra yönettiği hükümetlerle Kurtuluş Savaşı’na karşı İngiliz emperyalistlerine uşaklık etti. Milli burjuvazinin ekonomik temelini zayıflığının yanısıra halkın teşkilatsız olması, 1908 Devrimi’nin ılımlı karakterini tayin etti.404

Aydınlıkçıların İttihat ve Terakki eleştirisinden Turancılık siyaseti de payını alıyordu. Bu dönemde İttihatçılar, Komprador burjuvazinin yönetimi altına girmiş, işçileri, köylüleri ve çeşitli azınlık milliyetlerini ezdiği gibi, içinden yükseldiği milli burjuvaziyi de baskı altına alan bir diktatörlük kurmuştu. Siyasi planda ise Turancılık ideolojisiyle, Alman emperyalistlerinin Asya’daki yayılma siyasetine hizmet etmişti.405

TİİKP ilk tarihsel değerlendirmelerinde Jön Türk Devrimi’nin devrimci ve ilerici karakteri üzerinde durmuş ancak daha sonra her burjuva devriminde görülen kireçlenme ve geri dönüşler üzerine yoğunlaşmıştır. Bu dönüşüm özellikle 1913 yılından sonra başlamıştır. İttihatçıların emperyalizmle işbirliği kompradorlaşma boyutlarına ulaşmış, buna yerli feodal güçlerle ittifak da eklenmiştir. Bunun sonucu ise halkın demokratik örgütleri işçi teşkilatları ve sendikalara karşı ağır baskıları beraberinde getirmiştir. Aydınlıkçılar İttihat ve Terakki iktidarının mili azınlıklar üzerinde de büyük bir baskı kurduğunu belirtmektedirler. Jön Türklerin Osmanlıcılık sonrası kendini dayatan milliyetçilik politikası hedef tahtasına oturtulmuştu. Özellikle Ermeni meselesinde aldıkları tutum daha sonra ılımlı hale gelecek bunu bir karşılıklı kırım ve çatışma süreci olduğu savunusunu getireceklerdir. Bununla birlikte bu dönemde İttihat Terakki’nin uyguladığı siyasetin o gün Alman emperyalistlerine, günümüzde de benzer (12 Mart döneminde) biçimde Amerikan emperyalistlerine hizmet ettiğini savunan TİİKP, İttihatçıların Birinci Dünya Savaşına girme politikasının da emperyalist çelişmelerin ürünü olduğunu savunmuştu:

                                                                                                               

404A.e., s.151-152, TİİKP Davası, Belgeler, 1, s.18.

“İttihatçı kompradorlar, toprak ağaları ve tefecilerle birleşerek geniş köylü kitlelerini de baskı altına aldılar. Gelirleri emperyalist tekellere ayrılmış olan ağır vergilerle köylüleri

sömürdüler. Bir yandan toprak ağalarının mülkiyetini

sağlamlaştırırken diğer yandan da iç pazarı emperyalizme daha fazla açmak için kanunlar çıkarttılar. Feodal komprador diktatörlük milli azınlıklar üzerinde de baskı ve katliam politikası uyguladı. Doğuda yüzbinlerce Ermeni’yi katletti. Geri kalanlarını da yurtlarından sürdü. Arap ve Kürt milliyetlerine çeşitli baskılar uyguladı.... Halkın ve milli burjuvazinin muhalefetini ezen Talat, Enver ve Cemal Paşa’lar yönetimindeki feodal komprador İttihat Terakki diktatörlüğü Alman emperyalistleriyle birlikte ülkemizi Birinci Dünya Savaşı’na soktu. ... Emperyalistler ve işbirlikçileri kendi emelleri uğruna, Galiçya’dan Arabistan çöllerine kadar çeşitli cephelerde yüzbinlerce Anadolu köylüsünü kırdırdı. Alman Emperyalistlerinin Bakü petrollerin ele geçirmesine hizmet eden Enver Paşa’nın “Turancı” siyaseti uğruna yalnızca Sarıkamış seferinde 90 bin asker soğuktan donarak öldü. 406

2.4.3 Aydınlıkçılar’da Kurtuluş Savaşı, Kemalist Rejimin Niteliği ve

Benzer Belgeler