• Sonuç bulunamadı

Kuruluş, İlk İdeolojik Saflaşmalar, İllegal Dönem ve Darbe Süreci:

2. BÖLÜM 12 MART’TAN 12 EYLÜL’E SOL- SOL-SOSYALİST AKIMLARIN TÜRK DEVRİMİ

2.4. TÜRKİYE İHTİLALCİ İŞÇİ KÖYLÜ PARTİSİ (TİİKP), DOĞU PERİNÇEK, AYDINLIK HAREKETİ İLE TÜRKİYE KOMÜNİST

2.4.1. Kuruluş, İlk İdeolojik Saflaşmalar, İllegal Dönem ve Darbe Süreci:

12 Mart askeri darbesinden sadece 2 yıl kadar önce kurulan TİİKP bu dönem çıkarmaya başladığı yayınlarda darbecileri ilk olarak emperyalist işbirlikçisi olarak suçlayacaktır. TİİKP’nin illegal yayın organı olan “Şafak” daha ilk sayılarında

                                                                                                               

361 Bkz. 3. Bölüm: Arslan Kılıç’la görüşme: s. 445-490.

dönemin darbeci iktidarına karşı radikal bir söylem geliştirmiş Sunay Tağmaç-Erim iktidarını faşist olarak nitelemiştir:

“Sunay-Tağmaç-Erim iktidarı Amerikan sömürücülerini büyük para babalarını ve toprak ağalarının talan ve soygunu top ve tüfekle koruyan faşist bir menfaat çetesidir. Şimdi halkımız her şeyi daha açık görüyor. Faşist askeri diktatörlük bütün emekçilerin ve orta halli yurttaşların en zalim düşmanıdır.”363

TİİKP bu dönemde NATO’ya karşı başlattığı kampanyada özellikle ordunun antiemperyalist bir geleneğe sahip olduğunu ve adım adım ABD emperyalizmi tarafından bu geleneğin emperyalist çıkarlar uğruna tasfiye edildiğini belirtmektedir:

“Tarihinde emperyalizme karşı kurtuluş savaşı vermiş Türkiye ordusunda yurtseverliğe, halkçılığa ve ilericiliğe karşı, Faşist Sunay-Tağmaç çetesi azgın bir saldırı kampanyası açmışlardır. 12 marttan sonra bir kısım ilerici subayların tasfiyesi ile başlayan bu kampanya, Sıkı Yönetim’den sonra daha da şiddetlendirilmiştir.” 364

Erim hükümetine dönük suçlamalar TİİKP’nin yayınlarında şiddetini artırarak devam etmekte, bu eleştirilerde tarihsel referanslar da alınmaktadır. Diğer bazı akımların değerlendirmelerinde de görülen Erim Hükümeti’nin kendisini Kemalist gösterme çabaları teşhir edilmeye çalışılmıştır:

“Ülkemiz ABD emperyalizmine peşkeş çeken bu uşaklar, ‘haysiyetli dış politikadan’ dem vuruyorlar. Bu faşist işbirlikçi çete Kemalizm’in ve Milli Kurtuluş Savaşı’mızın özü olan İstiklal-i Tam her türlü ihlal ettiği halde, işte bunun için ‘Atatürkçülük’ iddialarını

                                                                                                               

363 “İşte Faşist Sunay, Tağmaç, Erim İktidarını Hedefi Budur”, Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi

İllegal Yayın Organı: Şafak, S: 4-5 (17 Haziran 1971), s.1.

364 “Türk Ordusuna Nato’nun verdiği görev”, Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi İllegal Yayın

ağzından düşürmemiştir. Halkımız üzerindeki sömürüyü artırmak için başvurdukları her çareyi, işte bunu için ‘reform tedbirleri’ diye yutturmak istiyorlar. Bunların son zamanlarda ağızlarına doladıkları ‘toprak reformu’ da böyle bir sahtekârlıktır.”365

Bu söylem aslında Aydınlıkçıların çizgisinin radikal yönüne işaret etmektedir. Dönemin istihbarat kaynaklarında da Aydınlıkçılar tehlikeli bir sol siyasal örgüt” olarak gösterilmektedir.366

Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi tüzük taslağında TİİKP’nin temel ilkeleri ve amacı şöyle ifade edilmektedir:

“TİİKP, Türkiye proletaryasının Marksizm- Leninizm- Mao Zedung Düşüncesiyle silahlanmış siyasi partisidir. TİİKP’nin hedefi, burjuvazi ve toprak ağalarının diktatörlüğünü çökertip, proletarya diktatörlüğünü kurmak, kapitalizmi yıkarak sosyalizmi gerçekleştirmektir. TİİKP, bu amaçla demokratik halk ihtilalinin zafere ulaşması için mücadele eder. TİİKP’nin nihai hedefi her türlü sömürü ve zulmü ortadan kaldırarak sınıfız toplumu yani komünizmi gerçekleştirmektir. Demokratik halk ihtilalin programı, toprak ağalığının, tefeciliğin ve işbirlikçi kapitalizmin kökünü kazımak ve emperyalist boyunduruğu parçalamaktır.”367

Program ve tüzük taslağının ilk maddeleri gerek yeni Türk Devleti’nin doğuşu gerekse dönemin siyasal konjonktürüne dair tahlilleri içeriyordu. Aydınlıkçılar çarlığı deviren Bolşevik devrimiyle Kurtuluş Savaşı ittifakına vurgu yaparak Türk Devrimi’nin hangi aşamalarda inişler çıkışlar yaşadığı üzerinde duruyorlardı:

“1917 yılında Rusya proletaryası, başında büyük Lenin’in bulunduğu Bolşevik Partisi önderliğinde Çarlığı

                                                                                                               

365 “Halka Karşı İşlenen Cinayetlerin Hesabı Sorulacaktır” Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi

İllegal Yayın Organı: Şafak, S: 3( 2 Haziran 1971), s.3.

366 Marmara Birifingi, Devletin Gözüyle Sağ ve Sol Örgütler, Kaynak Yayınları, İst., 1995, s.73-80, T.C. Ankara- Çankırı- katamonu İlleri Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Askeri Mahkemesi Esas No: 1981/ 272, Karar No: 1983/ 93. Gerekçeli Hüküm, Türkiye İşçi Köylü Partisi Davası, Ankara, 1983.

devirdi ve ilk proletarya devletini kurdu, Büyük Ekim Devrimi bütün dünyada proletarya devrimleri çağını açtı ve milli kurtuluş savaşlarının en büyük desteği oldu. Halkımız, 1919-1922 yıllarında emperyalizme karşı kahramanca savaşarak Milli Kurtuluş zaferini kanıyla ve canıyla kazandı. Halkımız Kurtuluş Savaşında ilk proletarya devleti olan Sovyetler Birliği’nden büyük destek gördü. Emperyalizm ve proleter devrimleri çağının ilk kurtuluş mücadelesini veren Türkiye halkları, Asya’nın bütün ezilen halklarının yardımı ve sevgisini kazandı. Onlara cesaret ve umut verdi. Yurdumuzun kurtuluşu ve hürriyet uğruna uzun ve kanlı bir savaşta hiçbir fedakarlıktan çekinmeyen Türkiye’nin yiğit işçi ve köylüleri teşkilatsız oldukları için milli ihtilalin önderliğini ele geçiremediler ve devrimi sonuna kadar ilerletemediler. Kurtuluş Savaşı’nın burjuva önderliği, «işçi ve köylülerin omuzları üzerine kurduğu tak-ı zaferleri geçerek tahtına sağlamca yerleşmek imkanı bulur bulmaz. işçi ve köylüleri baskı altına alan bir diktatörlük kurdu. Osmanlı sultanlığının ve komprador burjuvazisinin Milli Kurtuluş Savaşı ile yıkılmasından sonra, iktidarı ele geçiren yeni Türk burjuvazisi, büyümek ve zenginleşmek için ‘devlet eliyle milli burjuva yaratmaya’ girişti. Yeni Türk burjuvazisi, bu yafta altında işçi ve köylüleri insafsızca sömürdü, feodal ağalarla ve emperyalizmle uzlaştı ve halkın nice fedakarlıklarla başardığı Kurtuluş Savaşımızın kazançlarını hovardaca harcadı. Halkımız üzerindeki burjuva diktatörlüğü yurdumuzu giderek emperyalist boyunduruğuna teslim etti. Feodal ağalarla ittifak kuran burjuvazi, Kürt halkına karşı da milli baskı ve eritme politikası uyguladı. Halkımız bütün bu acı tecrübelerden değerli bir ders çıkardı. Büyük Ekim Devrimi’nden sora açılan emperyalizm ve proleter devrimleri çağında, proletaryanın önder olmadığı milli kurtuluş hareketleri kalıcı zaferler kazanamaz, halkı emperyalizmin ve toprak ağacığının zulmünden kurtaramaz.”368

                                                                                                               

Aydınlık Hareketi’ni yaratan koşullar, en başta 1968 gençlik hareketi olmak üzere, 27 Mayıs sonrasının sosyalist aydınlanması ile yükselen kitle mücadelesidir. Hareketin önderi Doğu Perinçek, gençlik hareketinin içinden gelmiş ve dönem dönem onun önderliğini de yapmıştır.369 Dönemin sosyalist gençlerinin örgütlediği, daha sonra Dev-Genç(Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu) olarak kitleselleşecek ve Türkiye sol hareketi tarihine damgasını vuracak olan gençlik örgütlenmesinde olsun, dönemin devrimci güçlerini birleştirme hareketinde (Dev-Güç) olsun, sonradan Aydınlık hareketini oluşturacak kadrolar belirleyici bir rol oynadı.

Aydınlıkçılar’ın ilk çekirdeği de tıpkı diğer örgütler gibi 68 hareketinin içinde yetişen kadrolardan oluşmuştu. TİİKP’nin ilk yapısı Doğu Perinçek ve arkadaşları tarafından 21 Mayıs 1969 yılında oluşturuldu. Örgütün kurucusu Doğu Perinçek’e göre TİİKP belli başlı üç mücadele alanı üzerinde kendisine zemin buldu. Bunlar, dönemin gençliğinin antiemperyalist kitle hareketi, TİP içerisindeki gençlik muhalefetinin mücadelesi ve Aydınlık dergisi çevresinde örgütlenen teorik çalışmalardı. Faaliyetine illegal olarak başlayan parti, Milli Demokratik Devrim’i savunuyordu. TİİKP’nin teorik birikimi Kasım 1968’de yayımlanmaya başlayan Aydınlık dergisi çevresinde yaratılmıştı. Aydınlık’ın ilk sayısındaki platform TİİKP’nin teorisine ve programına temel olmuştu.370

İdeolojik bölünmelerin şiddetlendiği yıllarda sol akımlar içinde, kendi hareketinin çizgilerini belirlemek bir varoluş meselesi olarak görülmüş, ayrılıklar ilk önceleri nüans gibi görünse de temelde önemli ideolojik siyasal belirlenimlere denk düşmüştü. Aydınlık Hareketi açısından ilk değerlendirmelerde kendileri ile Yön Devrim çizgisi ve Mihri Belli ve diğer gruplarla olan fikri ayrımlar şu ifadelerle örneklerini vermektedir:

“Türkiye’de mili burjuvazinin bir kesimi, 27 Mayıs 1960 sonrasında Yön dergisi çevresinde toplandı. Başlangıçta Doğan Avcıoğlu’nun ve Mümtaz Soysal’ın yönettiği bu dergi Kemalist bir antiemperyalizmi yayarken, aynı zamanda milli demokratik devrimde önderliği proletaryanın

                                                                                                               

369 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ali Yıldırım, FKF, Devgenç Tarihi, Belgelerle Bir Dönemin Serüveni.

ele geçirmesine karşı da mücadele ediyordu. Yön dergisi bu mücadeleyi gerek seçkin burjuva aydınlarının halktan kopuk reformculuğunu, İsveç ve İsraili sosyalizm gibi göstererek gerekse proletaryanın örgütlenmesi yolundaki her girişimine karşı çıkarak sürdürüyordu.... 1960’lar boyunca sınıf mücadelesinin giderek şiddetlenmesiyle, bu reformcu burjuva akımının yürüttüğü mücadele gittikçe daha belirgin darbeci bir nitelik kazandı ve bu özellik gene Doğan Avcıoğlu’nun Yön dergisinden sonra çıkardığı Devrim dergisine kuvvetle yansıdı. Yön devrim grubu bu burjuva milliyetçi ve darbeci çizgisinden ötürü, devrim için Rusya’dan şu veya bu şekilde yararlanmayı düşünüyor, ve sosyal emperyalizme karşı çıkmıyordu. Bütün bu nitelikleriyle Yön devrim grubu daima Mihri belli ile olsun, maceracı akımlarla olsun geniş bir ortak ideolojik-siyasi zemine sahipti. Bu yüzden Mihri Belli ve maceracılar bir yandan Marksist ve proleter devrimci olduklarını iddia ederlerken, aslında Yön- Devrim çizgisiyle aralarına hiçbir sınır çizmediler. Mihri Belli darbeciliği ve burjuva kuyrukçuluğunu, milli demokratik devrimde “Kemalist Sosyalist ittifakını” temel alacak kadar ileri götürdü. Maceracılar ise burjuva darbecileriyle tamamen içi içe geçtiler ve reformcu bir darbenin zeminin hazırlayacağı düşüncesiyle bilinen eylemlere giriştiler. Onalar bir yandan proleter devrimcileri darbecilikle Kemalist kuyrukçuluğu ile vb. suçlarken öte yandan burjuva darbecileriyle, darbeden sonra herkese özgürlük tanınırken sadece proleter devrimci Aydınlık’ın ezilmesi konusunda anlaştılar.371

Perinçek 1971 yılı ile başlayan dönemde özellikle Mihri Belli’nin sosyalist bir partiye önderlik etme konusundaki çekingen tutumu sonrasında TİİKP’nin partileşme çalışmasının hız kazandığını belirterek program temelinde birleşmek, partili devrimcilik ve kitle inisiyatifi temelinde bir yönelim belirlediklerini ifade etmektedir. Partinin ideolojik yönelimi ise Mao Zedung’un katkılarıyla zenginleşen bilimsel sosyalizmdi. Perinçek TİİKP’nin programının 1960’ların MDD tartışması içinde şekillendiğini ve Mihri Belli’nin önderlik ettiği çizginin belirlediğine vurgu yapmıştır:

“Sovyet modern revizyonizminden bağımsız bir ideolojik çizgi, aşamalı devrimi stratejisi, cephecilik,

                                                                                                               

köylülüğün önemi, Türkiye Komünist Partisi’nin Şefik Hüsnü ve Reşat Fuat Baraner’lerden gelen geleneğini sürdürmek, Kemalist Devrimi’nin kazanımlarını proletarya hareketi olarak sahip çıkmak, kendisini parlamenter mücadeleyle sınırlamayan devrimcilik.”372

Bunun yanında Mihri Belli’nin savunduğu MDD çizgisi esas olarak “zinde güçler”e dayandırılmakta, emekçi kitlelerin önemsiz ya da ikincil rolde olacağı bir devrim modeli düşünülmekteydi. Bu fikirler MDD saflarında ayrılık yarattı ve hareketin ilk çekirdeği olan Aydınlık dergisi yazı kurulunda Doğu Perinçek ve arkadaşları bu fikirlere karşı proletaryanın milli demokratik devrimdeki öncü rolünü savundular.373 Atılgan, MDD çizgisini değerlendirdiği çalışmasında Belli’nin çizgisini vurgulamış ancak PDA’cıların ideolojik mücadelesini görmezlikten gelmiştir.374

MDD saflarındaki ayrılık sonrasında Ant dergisi her iki tarafın görüşlerini yayınlamıştı. Buna göre daha sonra Proleter Devrimci Aydınlık dergisini çıkaracak olan Perinçek ve arkadaşları şu görüşleri savunuyordu:

“MDD, işçi sınıfının ideolojik politik örgütsel gücüne dayanır. MDD sosyalist devrime hazıklıktır: Sosyalist devrim milli demokratik devrimin kaçınılmaz sonucudur. MDD’den SD’ye geçiş bir karar meselesi değildir. Lenin olsun Mao Zedung olsun demokratik devrimle sosyalist devrim arasında bir Çin seddi olmadığını belirtirler.”375

Bu dönemden itibaren TİİKP kendi görüşlerini daha da olgunlaştırmıştır. Özellikle “sosyalizmde sınıf mücadelesi ve geri dönüş teorisi”, “Mao Zedung’un sosyalizme katkıları”, “ordunun devrimdeki rolü”, “Kürt sorunu”, “Kemalizm” gibi konularda kendisine özgü bir teorik çizgi                                                                                                                

372 Doğu Perinçek, “TİİKP” STMA, C:7, s.2186.

373 Yalçın Büyükdağlı, “ Türkiye Sosyalist Hareketinin Tarihi 2”, Teori, S:46 ( Ekim 1993), s.17.

374 Gökhan Atılgan, “Sosyalist Soldan Kemalizme Olumlu Bakışlar, 1920- 1971): Nedenler, İmkanlar, Dönemler, ve Bazı Sonuçları” Praksis, S: 21 ( Mart 2009), s.65-67.

inşa etmiştir. Hareketin lideri Doğu Perinçek bu ayrışmadaki tutumlarını şöyle ifade etmektedir:

“Milli demokratik devrim sosyalist devrim saflaşmasını iki tarafı yeni ayrışmalardan geçerek bir tutarlılaşma süreci yaşadılar. Aren-Boran grubu, daha sonra Aybar’ın ‘bağımsızlıkçılığı’nı sırtından atarak her noktada Sovyet revizyonizminin çizgisine oturdu. Ve TBKP reformculuğu olarak bugünlere geldi. Aydınlıkçılar ise, 1969 sonunda Proleter Devrimci Grubun bölünmesinden sonra, Aybar-Aren-Boran yönetimine karşı ideolojik mücadelede elde edilen kazanımlarını tutarlılaştırma ve derinleştirmeye çalıştı ve uluslararası boyutlara oturttu. Hruşçov- Brejnev revizyonizmine karşı açık ve kararlı bir tavrı benimsedi.

Aydınlıkçılar, proleter devrimci grubun 1969 sonunda

bölünmesinden sonra ‘ilkesiz birlik cephesi’ adını verdikleri Mihri Belli- Yusuf Küpeli- Mahir Çayan grubuna karşı ideolojik mücadeleyi başlıca üç noktada yürüttüler: Darbecilik ve maceracılığa karşı işçi köylü İnisiyatifi, milliyetçi eğilimlere karşı enternasyonalizm, ve sosyalizmin kuruluşunda geri dönüş teorisini reddedilmesine karşı sınıf mücadelesi.”376

Perinçek sonraki yıllarda özellikle devrimin yolu konusunda TDKP yayın organı Yoldaş dergisiyle yaptığı polemiklerde temel çelişme, baş çelişme ve devrimde temel sınıflar konularındaki yönünü tayin etmiş bu tahlillerde Kurtuluş Savaşı döneminin çelişmelerini de ortaya koymuştu. Buradaki tahliller Marks’ın “Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı” eserinde ifade ettiği377 altyapı-üstyapı ilişkileri dönüşümüne denk düşüyordu. Perinçek’e göre Türkiye toplumunun gelişimi bu tahlilden bağımsız düşünülemezdi. Altyapı üstyapı-ilişkisi Türkiye toplumunun geçirdiği siyasal ve toplumsal ekonomik dönüşümler ile Türk Devrimi’ni doğru algılayabilmek bakımından da elzemdi. Son yüzyıllık süreçte yaşanan savaşlar sonucu oluşan çelişmeler ve bunların çözülmesinde alınacak ideolojik tutum, gelecekte karşılaşılacak çelişmelerin çözümlenmesi ve gelişme dinamiklerini tayin edebilmek bakımından önemliydi. Burada özellikle “baş çelişme” kavramı öne çıkarılarak Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki döneme dikkat çekilmekte                                                                                                                

376 Doğu Perinçek, “TİİKP” STMA, C:7, s.2186.

377 Karl Marks, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Çev: Sevim Belli, Sol Yay., Ankara, 1993, s.21-26.

emperyalist kapitalist sistem içinde Türk Devrimi ve Kurtuluş Savaşı’nın konumu belirlenmeye çalışılmaktadır. Ona göre Temel çelişme, bir toplumun üretici güçleriyle üretim ilişkileri arasındaki çelişmedir. Bu çelişme, altyapı ile üstyapı arasındaki çelişmede de ifadesini bulur. Bütün üretim tarzları için geçerli olan bu tarif, her toplumsal sistemde somut olarak belirlenir. Bir toplumun temel çelişmesini bulmak için, o toplumdaki üretici güçleri, üretim ilişkilerini ve aynı zamanda üstyapıyı incelemek gerekir. Başka bir deyişle bir toplumun temel çelişmesini belirlemek, o toplumun üretim tarzını, o toplumun sistemini tespit etmek demektir. Toplumsal sistemi belirleyen esas olarak üretim tarzıdır. Fakat üretim tarzı ile birlikte toplumun üstyapısı toplumsal sistemi oluşturur. Temel çelişme, toplumsal sistem değişmediği sürece değişmez. Bütün sosyal sistemin temelinde yatan ve süreci baştan sona belirleyen çelişme odur. Diğer bütün çelişmeler temel çelişme üzerinde yükselirler Türkiye’miz yüzyıldan beri yarı-sömürge yarı-feodal süreç içindedir. Başka bir deyişle toplumumun temel çelişmesi, emperyalizm ve feodalizm ile Türkiye halkı arasındaki çelişmedir. Toplumun üretim biçimi değişmediği sürece, bu temel çelişme de değişmeyecektir. Ancak Türkiye halkı milli demokratik devrimi zafere ulaştırıp emperyalizmi ve feodalizmi yıktıktan sonradır ki, bugünkü temel çelişmenin yerini yenisi alacaktır.378

Perinçek Türkiye’nin tarihsel sürecinde Türkiye’nin baş çelişmesinin temel çelişkiye göre dönemsel olarak değişebildiğini bunu siyasal koşulların belirlediğini ifade etmiştir. Burada dikkat çekici olan aslında Aydınlıkçılar’ın 1980 sonrasındaki ulus devleti tehdit eden gelişmeler karşısındaki geliştirdiği çizginin ilk örneklerini vermesidir. Çünkü batılı ülkelerin siyasetleri karşısında oluşan dış tehdit “milli çelişme”yi esas çelişme haline getirmiştir. Öncelikle emperyalizmden bağımsızlaşma sorunu öne çıkmaktadır. Diğer çelişkilerin çözümü adım adım bu çelişkinin çözülmesiyle gerçekleşecektir:

“Örneğin Türkiye’yi ele alalım. Yüz yıldan beri temel çelişme, emperyalizm ve feodalizmle halk arasındaki çelişmedir ve toplumsal süreç yarı-sömürge yarı feodal niteliktedir. Yüzyıldan beri bu süreç değişmemiştir, yani temel çelişme aynı kalmıştır. Fakat çeşitli aşamalarda, sürecin ilerlemesi ön plana çıkan çelişmenin çözümüne bağlı kalmıştır. Yakın

                                                                                                               

tarihimizde, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ikinci dünya savaşı dönemlerinde ve en son Kıbrıs barış harekatından sonra milli çelişme baş çelişme haline gelmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonunda Türkiye’nin baş çelişmesi emperyalist işgalcilerle bütün millet arasına çelişmedir. Kurtuluş Savaşının zafere ulaşmasıyla birlikte, toprak ağalığı ile halk arasındaki çelişme baş çelişme oldu. Nazi tehdidinin yükseldiği İkinci Dünya Savaşına doğru ve savaş yıllarında, baş çelişme Alman emperyalistleri ile millet arasındaki çelişmedir. Savaştan sonra baş çelişme ABD emperyalizmi ve işbirlikçileri ile halk arasındaki çelişmedir. Bu çelişme, 1950’den sonra ABD işbirlikçisi Bayar-Menderes diktatörlüğü ile halk arasındaki çelişmede somut ifadesini buldu.”379

PDA’nın bu tahlillerinden 12 Mart Darbesi de nasibini alacaktır. Darbe olgusu baş çelişme olgusunu daha da öne çıkarmıştır. Perinçek’e göre 12 Mart 1971 “faşist darbesi” baş çelişmeyi daha da keskinleştirdi. ABD emperyalizmi ve işbirlikçileri ile olan baş çelişme 12 Mart döneminde halkın faşist diktatörlüğe karşı mücadelesinde kendini göstermiş 1974 yılına kadar ABD emperyalizmi ve işbirlikçileriyle halk arasındaki çelişme baş çelişme olmaya devam etmişti. 1974 yılında yeni bir aşama başladı. Bu noktada Aydınlıkçılar’ın daha sonra özeleştirisini verecekleri “Sovyet sosyal emperyalizmi”nin rolünü abartan tespitleri baş çelişme tahlillerine de yansıyacaktır. Aşağıdaki ifade de geçen “özellikle Sovyetler Birliği” ifadesinin hatalı bir değerlendirme olduğu,380 hayatın bunu doğrulamadığı ifade edilecektir:

“Bu yeni aşamada baş çelişme, artık Türkiye ile iki süper devlet (özellikle Sovyetler Birliği) arasındaki milli çelişmedir. Görüldüğü gibi, çeşitli aşamalarda baş çelişme değişmekle beraber süreci belirleyen temel çelişme aynı kalmaktadır, yani toplumumuzun yarı-sömürge yarı-feodal niteliği devam etmektedir ve tarihi çözüme doğru ilerlemektedir. Örneğin Kurtuluş Savaşı’nın zafere ulaşarak o aşamadaki baş çelişmenin çözülmesi, temel çelişmenin çözülmesi için de bir adım olmuş, fakat daha sonra toprak ağalarıyla olan baş çelişme-çözülemediği için devrim Kurtuluş Savaşı aşamasında kalmış ve emperyalizmin dayanakları

                                                                                                               

379 A.e., s.170-171.

da yıkılamamıştır. Sonuç olarak emperyalizm buna dayanarak mevzilerini adım adım yeniden güçlendirmiş ve Türkiye yarı-feodal yarı-sömürge bir ülke olmaktan kurtulamamıştır.”381

Perinçek o dönemki yayın organı olan Proleter Devrimci Aydınlık’ta, bu görüşleri Kemalizm eleştirisi üzerinden sürdürüyordu. Aydınlıkçılar, Türk Devrimi konusunda kendileri açısından tarihsel materyalist bir bakış açısı geliştirmişler, Devrim’i bir burjuva devrimi olarak görmüşlerdi. Onlara göre bu devrimin ileri ve geri yönleri ortaya konmalı ve sosyalistlerin ona göre bir tutum belirlemesi gerekmekteydi:

“Son olarak, Kemalizm konusunda ileri sürülen Kemalizm’i tutarlı bir antiemperyalist küçük burjuva ideolojisi olarak savunan görüşlere kısaca değinelim. Emperyalizm çağında tek tutarlı ve sonuna kadar Milli Kurtuluşçu akım proleter devrimci akımdır. Biz ülkemizde genel olarak küçük burjuvazinin ve milli burjuvazinin siyasi akımı olan Kemalizm’e tutarlı milli kurtuluşçuluk olarak bakamayız. Onun milli kurtuluşçu yanını onu düşman ilan eden oportünizmle mücadele ettiğimiz gibi onun teslimiyetçi, emperyalizmle uzlaşıcı yanın görmeyen oportünizme karşı da mücadele ederiz. Küçük burjuvazinin ve milli burjuvazinin bütün siyasi akımları gibi Kemalizm de bir yanı ile devrimci, milli kurtuluşçu bir yanıyla da teslimiyetçi, emperyalizmle uzlaşıcı bir akımdır. Milli demokratik devrimin küçük burjuva öncülüğünde de yapılabileceğini savunan görüşün, aynı zamanda Kemalizm’in sadece milli kurtuluşçu yanı üzerinde durulması bizce rastlantı değildir. Aynı görüş, sola meylettiği zaman küçük burjuvaziyi

Benzer Belgeler