• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM 12 MART’TAN 12 EYLÜL’E SOL- SOL-SOSYALİST AKIMLARIN TÜRK DEVRİMİ

2.2. TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ, SOSYALİST DEVRİM PARTİSİ, TÜRKİYE SOSYALİST İŞÇİ PARTİSİ

2.2.12. Aybar ve Kurtuluş Savaşı’nın Niteliği

Aybar özellikle 1950’den sonra Kurtuluş Savaşı için yazılanlara bakıldığında bu savaşın gerçek niteliğinin kavranmadığı üzerinde durmaktadır. Ona göre Kurtuluş Savaşı’nı herhangi bir savaştan ayıran temel özeliğin tam bağımsızlık olmasıdır. Asıl düşman Yunan kuvvetleri gerisindeki sömürü düzenidir. Savaş yıllarında savaşın bu karakteri açıklanmış emperyalizme karşı savaş verdiğimiz sık sık vurgulanmıştır. Buna rağmen İstanbul Hükümeti ve ona bağlı olanlar, bunu görmezlikten gelmiş ve işgal kuvvetleri ile hoş geçinmenin yolunu aramışlardı. Aybar bu görüşlerini güçlendirmek için Birinci BMM’nin 21 Ekim 1921 bildirgesini örnek vermektedir:

“(...) Türkiye Büyük millet meclisi , Milli hudutlar dahilinde hayat ve istiklalini temin ahdiyle teşekkül etmiştir. Binaenaleyh haya ve istiklalini, yegane ve mukaddes emel bildiği Türkiye halkını, emperyalizm ve kapitalizm tahakküm ve zulmünden kurtararak irade ve hâkimiyetinin sahibi kılmakla gayesine vasıl olacağı kanaatindedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin hayat ve istiklaline suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların tecavüzlerine karşı müdafaa ve bu maksada aykırı hareket edenleri tedip azmiyle kurulmuş bir orduya sahiptir. Emir ve kumanda salahiyeti büyük millet meclisinin manevi şahsiyetidir. Türkiye büyük millet meclisi halkın öteden beri maruz bulunduğu sefalet sebeplerini yerini vasıtalar ve teşkilat ile kaldırmak, yerine refah ve saadet getirmeyi başlıca hedef addeder. Binaenaleyh toprak, maarif, adliye, mali- ye, iktisat ve evkaf işlerinde ve diğer meselelerde sosyal yardımlaşma ve kardeşliği hâkim kılarak, halkın ihtiyaçlarına göre yenilikler ve tesisler vücuda getirmeye çalışacaktır. 13unun için de siyasi ve içtimai (sosyal)

                                                                                                               

umdelerini (ilkelerini) milletin ruhundan almak ve tatbikatla milletin temayüllerini ve ananelerini gözetmek fikrindedir. Binaenaleyh, Türkiye Büyük Millet Meclisi memleketin idari, iktisadi, içtima; ihtiyaçlarına müteallik hükümleri peyder pey) tetkik ve kanun şeklinde tatbik mevkiine koymağa başlamıştır... Bir milletvekilinin, ‘bildirgede sözü edi1en kapitalizm, kuşkusuz dış kapitalizm’ demesi üzerine, komisyon sözcüsü şu yanıtı vermişti: “Hayır; ayrım yapılmamıştır, Biz kapitalizmin, emperyalizmin her şekline karşıyız.”262

O günlerde kapitalizm ve emperyalizm konusunda Mustafa Kemal Paşa da şöyle konuşuyordu:

“Fakat mesleki içtimai (sosyal öğreti, sosyoloji) itibariyle düşündüğümüz zaman, biz hayatını, istiklalini kurtarmak için çalışan erbabı sayız (emekçileriz), zavallı bir halkı! Mahiyetimizi bilelim. Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur olan bir halkız! Binaenaleyh her birimizin hakkı vardır, Salahiyeti vardır, Fakat çalışmak sayesinde bir hakkı iktisab ederiz (elde ederiz). Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını saydan muarra (çalışmadan) geçirmek isteyen insanların bizim hayat-ı içtimaiyemiz içerisinde (toplumumuz arasında) yeri yoktur, hakkı yoktur! O halde ifade ediniz efendiler! Halkçılık, nizam-ı içtimaisini (sosyal düzenini) sayın (emeğine), hukukuna istinad ettirmek isteyen bir mesleki içtimaidir (bir sosyal öğretidir), Efendiler! Biz bu hakkımızı mahfuz bulundurmak, istiklalimizi emin bulundurabilmek için, heyeti umumiyemize, heyeti milliyemize bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı, heyeti milliyece mücadeleyi caiz gören bir mesleği takip eden insanlarız. Binaenaleyh bu ve bu gibi teşvikatla ve izahatla hükümetimizin istinad ettiği esasasın, ilmi içtimaiye müstenit (sosyali bilime dayalı) bir esas olduğunu

                                                                                                               

bariz bir surette görürüz! Fakat ne yapalım ki demokrasiye benzemiyormuş, hiçbir şeye benzemiyormuş! Efendiler biz benzememekle iftihar etmeliyiz. Çünkü biz bize benziyoruz efendiler!”263

Aybar’a göre Kurtuluş Savaşı hem antiemperyalist hem anti-kapitalist özellikler taşıyordu. Bunu bizzat savaşı yürütenler öne çıkarıyordu. Özellikle savaşın antikapitalist yönü Aybar’a göre Atatürk’ün halkçılık yöneliminde görülmekteydi. Atatürk, yaşamak, kurtulmak, ve çalışan ve çalışmak zorunda olan emekçi bir halk olduğumuzu vurguladıktan sonra, çalışmadan yaşamak isteyenlerin toplumumuzda yeri olmadığını söylüyor ve “halkçılık, toplum düzeni emeğe dayandıran bir doktrindir” diyordu.264 Aybar aynı zamanda günümüzde sıkça tartışılan Kemalist rejimin demokratikliği üzerinde durmakta devrimin demokratik bir devrim olduğunu da belirtmektedir. Ona göre emperyalizme ve kapitalizme karşı savaşan ve toplum düzenini emeğe dayandıran bir rejim sosyalist bir rejimdir ve bu rejim halkçı olduğu içinde demokratik bir rejimdir.265

Aybar Atatürk’ün “ne demokrasiye ne sosyalizme benziyoruz” sözlerini Avrupa’daki rejimler ve Sovyetleri birliğine benzemediğimizi belirtmek için söylediği gibi bir yorum yapmaktadır. Atatürk’ün demokrasinin ve sosyalizmin ülkenin tarihsel koşulları içinde şekilleneceğini ima ettiğini belirtmektedir. Ona göre Atatürk’ün sözlerinden anlaşılan; onun düşündüğü rejimin emeğe dayalı; hakkın, hukukun çalışarak elde edileceği ve de çalışmadan sırt üstü yatan insanların içinde yer alamayacağı bir rejim olduğudur. Ancak siyasi bağımsızlık belli ölçülerde sağlanmasına rağmen Türkiye adım adım kapitalizme kaydı. Böylelikle ittihatçıların hayal ettiği burjuva sınıfı yasalarla desteklenerek kurulmaya başlandı.

Aybar Kurtuluş Savaşı’nın tam bağımsızlık felsefesini dönemin farklı örnekleriyle açıklamayı sürdürmüştür. Bunlardan biri de Atatürk’ün 13 Haziran 1921’de Franklin Bouillon’la yaptığı görüşmeden aktardıklarıdır. Atatürk bu görüşmede şunları söylemişti

“Alim, cahil, milletin bütün fertleri, hepsi, belki işin içindeki güçlükleri iyice kavramadıkça, bugün yalnız bir

                                                                                                               

263 A.e., s.41-44.

264 A.e., s.41-44.

nokta etrafında toplanma ve sonuna kadar kanını akıtmaya karar vermiştir. O nokta, tam bağımsızlığımızın sağlanması ve sindirilmesidir. Tam bağımsızlık demek, elbette, politika, maliye, ekonomi,, adalet askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık, tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlıktan yoksunluğu demektir. Biz bunu sağlamadan ve elde etmeden barışa ve esenliğe erişemeyeceğimiz kanısındayız.”266

Benzer Belgeler