• Sonuç bulunamadı

CUMHURİYET DÖNEMİNDE SOSYALİST ÖRGÜTLENMELER VE 1970’LERE KADAR OLAN DÖNEMİN GENEL PROFİLİ

Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet döneminin en önemli iki sosyalist siması Şefik Hüsnü ve Mustafa Suphi’dir. Bu liderler gerek yaşadıkları dönem liderlik ettikleri parti ve gruplara yaptıkları liderlikle, gerekse yazdıklarıyla Türk Devrimi’yle ilişkileri en çok tartışılan simalar olmuşlardır. Bu nedenle bu başlık altında iki liderin Türk Devrimi’yle olan ilişkilerine örnekler vermek yerinde olacaktır. Düşünceleri ve eylemleriyle Türkiye sosyalist hareketini uzun yıllar etkilemek bakımından Şefik Hüsnü ve Mustafa Suphi’ye, Hikmet Kıvılcımlı, Reşat Fuat Baraner ve Mihri Belli’yi de eklemek gerekir. Fakat birincilerin etkisi esas olarak 1960’lara kadar sürmüşken, ikinciler, 1950 sonrasındaki ve özellikle 1960’lardaki Türkiye’nin toplumsal ve siyasi gerçekliklerini kavrayan sosyalist siyaset ve programların üretilmesinde ve genç kuşakların eğitilmesinde etkili olmuşlardır. Fakat bu çalışmada 1960’lar ve 70’ler ayrı başlıklar altında özel olarak                                                                                                                

44 Kurtuluş Savaşı’nın İdeolojisi, Hakimiyeti Milliye Yazıları, Haz. Hadiye Bolluk, Kaynak Yay. İst., 2003, s.20.

incelendiğinden, burada, esas olarak Şefik Hüsnü ve Mustafa Suphi’nin düşünceleri ve pratikleri üzerinde durulacaktır. Bunun yanında 1960 sonrasının sosyalist örgütlenmelerine kısaca değinilecek ve tezin ana bölümü olan 12 Mart 1971 askeri darbesi sonrası sol akımlar ile Türk Devrimi ilişkisi ele alınacaktır.

Türkiye’de Kurtuluş Savaşı arifesinde ve sonrasında sosyalist hareketlerin gelişmesi belli dinamiklerin etkisiyle gerçekleşti. Bunların en önemlisi kuşkusuz 1917 Ekim Devrimi’dir. Bu dönemde 2. Enternasyonal’in kuruluşundan sonra yurtdışında oluşan belirli merkezler Türk sosyalistlerinin gelişmesine katkıda bulundu. Bunlar Rusya, Almanya ve Fransa’ydı.45 Türkiye sosyalizmi ortaya çıkışında üç koldan gelen akım ve örgütlenmelerin bileşimiyle şekillenmiştir. Birinci kol, Avrupa’dan eğitimden gelen aydınların (Ş. Hüsnü, E. Nejat, vb) oluşturduğu TİÇSF hareketidir. İkinci kol, eğitim, savaş esiri olma, çalışma gibi nedenlerle Rusya’da bulunan, Ekim Devrimi’ni içinden gözleyerek etkilenen ve orada ilk TKP’yi örgütleyen kadrodur. (Mustafa Suphi, arkadaşları vs. hareketin birleşerek ve TKP olarak örgütlenmesi sırasında Nazım Hikmet, Şevket Süreyya, Ahmet Cevat Emre vd. de bu kadroya dahil olmuştur). Üçüncü kol ise, Anadolu’da bulunan ve doğrudan Kurtuluş Savaşı içinde yer alanların kurduğu, Yeşil Ordu ya da Türk Halk İştirakiyun Fırkası hareketidir. Yeşil Ordu/THİF kadroları, çoğu Selanik ve İttihatçı kökenli olan, Anadolu’nun işgaline karşı savaşta Ekim Devrimi’nin “emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı savaş” ve “Doğu’nun Müslüman ülkelerin milli kurtuluşuna destek” siyasetinden etkilenerek sosyalizme yönelmiş kimselerdi.

Rus Devrimi’nin yanında Alman komünist hareketi olan Spartakist Hareketi de Türk sosyalizminin gelişmesinde önemli bir etkendi. Almanya’da eğitim ve çalışma amacıyla bulunanlar arasında sosyalist fikirler Spartakistler eliyle kuvvet bulmuştu.46 Rasih Nuri İleri’ye göre buradaki aydınlar, Ethem Nejat önderliğinde Kurtuluş dergisini çıkarmışlardı. Dergi önce Berlin’de, daha sonra 4 sayı olarak 1919-1920 yılları arasında İstanbul’da çıkartılmıştır. İleri’ye göre bilimsel sosyalizmin Türkiye’ye girişi bu dergiyle olmuştur.47

Bu dönemde Berlin’den gelen grup da İstanbul’da Dr. Şefik Hüsnü önderliğindeki Marksist bir aydın çevreyle birleşmiştir. Bu aydınlar Türkiye Marksist                                                                                                                

45 Sayılgan, a.g.e, s.57.

46 Şişmanov, a.g.e., s.7.

47 Bkz. 3. Bölüm Rasih Nuri İleri ile görüşme: s.543-564, Rasih Nuri İleri, Kurtuluş, Anadolu Yay., İst.,1975, s.18.

akımının mütareke sonrasındaki çekirdeğini oluşturmuşlardır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında kendini gösteren en önemli sosyalist olan Şefik Hüsnü, Fransa’da tıp öğrenimi görmüş Selanikli bir doktordur. Hüsnü burada kaldığı dönemde dönemin Fransız sosyalistlerinden etkilenmiştir.48 Sonraki yıllarda Komüntern’in üst düzey organlarında aktif görevler üstlenen Hüsnü, kendinden önceki sosyalistlere göre teorik olarak Türk sosyalizminde önemli bir aşamayı ifade etmektedir. Hüsnü’nün siyaset sahnesine çıkması, sosyalistlerin ciddi bir sosyalist partiye kavuştuğu sürece önderlik etmesi bakımında da önemliydi. 20 Eylül 1919 yılında Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası’nı kurmuş, parti kuruluşundan sonra milli mücadeleyi ve Kemalistleri destekleyen bir siyaset izlemiştir. TİÇSF programında Büyük Millet Meclisi’nin millet egemenliği ve saltanatın kaldırılması kararlarını benimsedikleri ifade edilmiştir. Ayrıca aşarın kaldırılması, eşit oy hakkı, dernek kurma, grev yapma hakkı, 8 saatlik iş günü, eşit ve ücretsiz eğitim hakkı gibi konular yer almıştır.49

Hüsnü’nün partinin kuruluşu için yazdıkları milli mücadele önderliği ile ilişkileri konusunda fikir vermektedir. TİÇSF adına TBMM’ne gönderdiği bir telgrafta, partisinin Kurtuluş Savaşı hareketini desteklediğini belirtmiştir:

İstanbul'un şuurlu işçileri, köylü ordularının bütün dünya proletaryasının yardımıyla dünya emperyalizmine karşı kazandıkları zaferi kalpten alkışlamışlardır. İlerleme yolunda yapılacak mücadelede tüm emekçi sınıfın inkılapçılarla sonuna kadar beraber olacağını temin ederiz. Yakın gelecekte işçi ve çiftçilerimizi hakiki kurtuluşa götürecek yegane çare olan... mülkiyete ilişkin sosyal inkılabın gerçekleşmesini katiyen ümit ettiğimizi arz ederiz.”50 Şefik Hüsnü Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra da Türk Devrimi’ne desteğini ifade etmektedir:

“Anadolu devrimi, kökten bir toplumsal devrimden başka bu ulusu kurtaracak çare olmadığına inananları tatmin etmekten çok uzaktır. Çözülmesi geren birçok meselenin bundan sonra halledilmesi olanağı bulunmayacağına inanmakla beraber, samimi

                                                                                                               

48 Şefik Hüsnü Yaşamı, Yazıları, Sosyalist Yay., İst., 1994, s.208.

49 Tunaya, a.g.e, s.496.

olmasını pek dilediğimiz bu devrim girişimlerinin, şimdiki yönetime bakarak büyük bir ileri adım olduğunu söylemek zorundayız. Ve onu tutucu ve gelenekçi saldırılara karşı savunmayı görev sayıyoruz.51

Şefik Hüsnü’ye göre devrimin önderlerinin iyi niyetinden kimsenin şüphe etmeye hakkı yoktur. Şimdiye değin yaptıkları her türlü ümidi haklı kılacak niteliktedir. Siyasetlerinde uluslararası proletaryaya ve proletarya hükümetlerine ve örgütlerinde ülkenin işçi sınıflarına dayanmaları, yoksullar ve orta halliler yararına bir düzen yaratmak eğiliminde olmaları doğru yönde olduklarını göstermektedir.52

Hüsnü’ye göre Ekim Devrimi ile milli kurtuluş hareketinin antiemperyalizmi arasında önemli bağlar vardır. Emperyalizme karşı mücadelede Ekim Devrimi önemli bir ilham kaynağıdır.53 Hüsnü’nün Cumhuriyet kurulduktan sonraki Kemalist rejime karşı tutumu ise belli noktalarda değişiklikler göstermektedir. Hüsnü’ye göre düşünceler kadar ahlaki, hukuki, dini anlayışlarımız da toplumda geçerlikte olan üretim tarzı ve üretim ilişkileri ile sıkı sıkıya bağlıdır. Ekonomik uğraşlar düşünceler ve duygular üzerinde, farkına varılsın veya varılmasın, daima derin izler bırakır. Aile kurumu, eğitim, toplum hayatı bunların etkisiyle evrimleşir. Yoksa herhangi bir istek, bir heves, bir hayal uygulansa bile kök salamaz, olayların tarihsel akışını değiştiremez. Hayatın akışı yönünde olmayan toplumsal girişimler daima bozguna uğramak zorundadır. 54

Hüsnü, 1924’te ise şöyle demektedir:

“Bize mektup gönderenlerin çoğu, bizim Cumhuriyet hükümeti hakkındaki yayımlarımızı bile eleştiriyorlar. Bu eleştirilerde, iktidar makamını ele almış olan sınıfın devrimimizi işçi ve yoksul sınıflar

                                                                                                               

51 “Anadolu’da Gelen Düşünceler Etrafında Tartışma”, Aydınlık S:10’dan aktaran, 1922, Şefik

Hüsnü, Türkiye’de Sosyal Sınıflar, Sosyalist Yay., 1997, s.86.

52 “Gerçek Devrime Doğru”, Aydınlık, S:11 ( Aralık 1922)’den aktaran, Şefik Hüsnü Türkiye’de

Sosyal Sınıflar, s.89-96.

53 Hüsnü, Türkiye’de Sosyal Sınıflar, s.227- 228.

lehinde, köklü dönüşümlerle derinleştirebileceğini sanmanın fazla iyimserlik olduğu belirtiliyor.”55

TİÇSF bu dönemde dünya komünist hareketini temsil eden Komünist Enternasyonal toplantılarına da katılmıştır. Komünist Enternasyonal’in 4. kongresinde TİÇSF üyesi Sadrettin Celal yaptığı konuşmada şunları belirtmektedir:

Türkiye’nin milliyetçi burjuvazisi, Londra konferansında emperyalizme karşı nefret dolu olduğu halde, Türkiye emekçi kitlelerinin sömürülmesine katılma olanağı belirir belirmez, eski aşırı savaş siyasetini terk etmeye başlamıştır. “56

Şefik Hüsnü’nün çeşitli görüşleri sol akımların 1970’lerdeki Türk devrimi değerlendirmelerinde de kendisi gösterecektir. Bu nedenle bu çalışmanın ilgili bölümlerinde yapılan polemiklerin örneklerine ayrıca yer verilmiştir.57

Bu dönemin ikinci en önemli siması ise Mustafa Suphi’dir. Suphi İstanbul’da ve Paris’te hukuk eğitimi görmüştür. 1908 yılında Paris’ten ülkeye dönen Suphi sürgüne gönderileceği 1913 yılına kadar çeşitli yayın organlarında yazılar yazdı. Bu dönemde “Milli Meşrutiyet Perver Fırkası’nı kurmak için İfham (Uyarı) gazetesini çıkarıyordu. Sürgünden bir yıl sonra Rusya’ya kaçmış, burada Bolşevikler ve Türkiyeli sosyalistlerle ilişkiye geçmişti.58 Buradaki Türk savaş esirleri arasında sosyalist faaliyetlerde bulundu.59 Ekim Devrimi’nden sonra Rusya’da yayınlanan ilk Türk komünist gazetesi olan “Yeni Dünya”yı çıkardı. Rusya’da kaldığı dönemde buradaki sosyalistleri birleştirmeyi hedefleyen çalışmalar yürüttü. Türkiye Komünist Partisi’nin kurulması amacıyla atılan en önemli adım 25 Temmuz 1918’de Moskova’da toplanan Türk Sosyalistleri Konferansı oldu. Türk sosyalistlerini                                                                                                                

55 A.e., s.183.

56 A. e., s.183.

57 Bkz. THKO-TDKP bölümleri ve TİİKP-Aydınlık Hareketi, İbrahim Kaykakkaya -TKP/ML bölümlerindeki ilgili tartışmalar.

58 Yalçın Küçük, Türkiye Üzerine Tezler 2, Tekin Yay., İst.,1979, s.682-685.

59 İlginçtir; Rasih Nuri İleri, onun bu ilk faaliyetlerinde Turancılık etkisi de olduğunu söylemektedir. Bkz. 3. Bölüm Rasih Nuri İleri ile görüşme: s.543-564.

birleştirme çalışmalarının en önemli sonucu 1 Eylül 1920’de toplanan Bakü Kongresi olmuştur. Bu kongrede bizzat Suphi ve arkadaşlarının hazırladığı tüzük ve program teklif edildi. Böylece ülke çapında faaliyet gösterecek olan Türkiye Komünist Partisi kuruldu. Savaş yıllarında, TKP’nin kuruluş döneminde TBMM ile de ilişkiye geçen Suphi, Bolşevik Devrimi’nin desteğini sağlamak için çalışmalarda bulundu. TKP’nin kuruluşu sonrası bizzat Mustafa Kemal tarafından Anadolu’ya davet edildi. Suphi ve arkadaşları Anadolu’ya geçtikten sonra 28 Ocak 1921’de Trabzon da öldürüldü.60 Ölümü konusunda tartışmalar günümüzde halen devam etmektedir.61

Suphi ve arkadaşlarının Milli Mücadele’ye desteği Bakü Kongresi kararlarında ifadesini bulacaktır:

“Anadolu’da devam eden Milli İnkılap hareketinin umum dünya emperyalizmine karşı mücadelesiyle bütün dünya proletarya hareketine yardım ettiğine kaniyiz. Bu milli hareketin, memleket dahilinde inkişaf bulması ve derinleşmesiyle, sınıf şuurunun meydana gelmesine hizmet ettiği ve böylece yarın ki içtimai inkılaba müsait bir muhit hazırladığı muhakkaktır. Türkiye Komünist Fırkası bir taraftan Türkiye ‘de emperyalizme karşı olan bu hareketin derinleşmesine yardım etmekle beraber, diğer taraftan, rençber işçi halkın asıl maksadı ve asıl amacı olan çalışanlar hâkimiyetini elde etmek esaslarını hazırlamak için bezl-i mesai edecektir.62

Gerek Bakü Kongresi’ne katılan sosyalistlerin konuşmaları gerekse kararlara bakıldığında ideolojik anlamda somut durumun nesnel tahlilinde önemli bir düzey göze çarpmaktadır. Dönemin Enternasyonali’ni ve Lenin ve Komüntern’in milli mücadeleyi destekleyici görüşlerinin Suphi ve arkadaşları tarafından da paylaşıldığı ve desteğin fiiliyata döküldüğü görülmektedir:

                                                                                                               

60 Mustafa Suphi, Türkiye’nin Mazlum Amele ve Rençberlerine, Aydınlık Yay., İst., 1976, s.11, Mustafa Suphi’nin hayatı ve faaliyetleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Yavuz Aslan, Türkiye

Komünist Fırkası’nın Kuruluşu ve Mustafa Suphi, TTK Yay., Ankara, 1997.

61 Rasih Nuri İleri, Atatürk ve Komünizm, Sarmal Yay., İst., 1995, s.201.

“Sosyal devrim karşısında Türkiye Komünist

Partisi’ne düşen görev, yağmacı emperyalizmin bütün baskısına rağmen ayaklanıp varlıklarını ispat eden Anadolu ihtilalcilerine ve ihtilalcileri temsil eden Büyük Millet Meclisi hükümetine bir örnek olarak göstermekle özetleyebiliriz. 63

Yine Mustafa Suphi’nin emperyalizme bakışı dönemin genel sosyalist hareketine koşut olarak gelişmiştir. TKP’nin birinci kongre konuşmasında Avrupa emperyalizmine haddinin bildirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Kongrenin ikinci oturumunda ise “Osmanlı’nın bölüşülmesi politikasına karşı Anadolu’da kıyam hareketleri çıktığını ve Mustafa Kemal’in bu kıyamı idare ettiğini” belirtmiştir.64

Mustafa Suphi ve arkadaşlarının tutumu milli mücadeleyi desteklemek noktasında önemli bir siyasal, düşünsel olgunluğu ifade etmektedir. Suphi TKP’nin kuruluşu sonrası Mustafa Kemal’e gönderdiği mektupta desteğini şöyle dile getirmektedir:

“Teşkilatımız Bakü Kongresi’nde bir program ve teşkilat tüzüğü kabulü ile parti haline geçtikten sonra memlekette hemen izleyeceği siyaseti saptamıştır. Türkiye Komünist Partisi’nin Büyük Millet Meclisi Hükümetini emperyalist devletlerle savaştığı müddet süresince bütün gücüyle desteklemeye, savaş cephelerinde zaaf ve dağılmaya sebep olacak her türlü aşırılıktan kaçınmaya karar verdiği gibi, zulüm ve iğtisaba karşı mücadele hislerinin halk sinesinde derinleşmesini sağlamak üzere faaliyete geçmeye lüzum görmüştür ki bunu kanuni şekilde cereyan etmesi için Büyük Millet meclisi

Hükümetince gereken müsaadenin esirgenemeyeceği ümit

edilmektedir.65

Milli mücadeleye Doğu cephesinde verilen fiili destek ise bizzat ise şöyle dile getirilir:

                                                                                                               

63 Suphi, a.g.e. s.11.

64 Mete Tunçay, Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler, Belge Yay., İst., 1982, s.71.

“Partimiz tarafından Anadolu harekâtına yardım olmak üzere, kuruluşunu önceden haber verdiğimiz ‘Türk Kızıl Alayı’ merkez komite üyesi Mehmet Emin yoldaşın kumandası altında takriben üç hafta önce Nahçivan yoluyla Kazım Karabekir paşa emrine girmek üzere gönderilmiş ise de bu sırada Doğu Cephesi’ni saldırıya geçmesi; Taşnakların Nahçıvan yolunu kapamalarına sebep olmuş, askerin Anadolu’ya erişmesi mümkün olamamıştır.66

Kongreye katılan Cevad adlı delege, Anadolu kıyam harekâtının İstanbul ve İngiliz hükümetine karşı fakir Anadolu halkının kıyamı olduğunu söylemiş, “Anadolu’da başlayan inkılabın dalaverecileri yeni milyonerleri dışlayan, temiz adamları içeren kişilerce idare edildiğini belirtmiştir.67

Kongre delegelerinden Hilmioğlu Hakkı, Türkiye’nin durumu üzerine bir analiz yapmış, Kurtuluş Savaşı’nın başladığı güne kadar yarı-sömürge olan Türkiye’nin, padişah hükümetinin Türk işçi ve köylüsünün düşmanlarıyla ittifak yapması sonucu bugün tam sömürge haline gelmekte olduğunu söylemiştir.68

Komünistler bu dönemde Türkiye Komünist Partisi adıyla hareket edecek ve Şefik Hüsnü önderliğinde mücadelelerine devam edeceklerdir. Türk sosyalistlerinin Cumhuriyet sonrası Kemalizm’e bakışı gerek koşulların değişikliğe uğraması gerekse Kemalist iktidarın kendi konumunu pekiştirmesi gibi nedenlerle değişikliğe uğrayacaktır. Bu eleştiriler Hüsnü’nün şu yazısında ifadesini bulmaktadır:

“Zaten bu ülkede bundan sonra üç türlü siyasal akım düşünülebilir: 1) Bugünkü devrimi yapan ve yaşatmaya uğraşanların temsil ettiği siyasal akım. 2) Derebeylik kalıntısı olan geleneklere ve Osmanlı Hanedanı’na bağlı olanlar çevresinde toplanan karşı devrimci akım 3) Fakir işçi ve köylü kitleleri ve orta halk sınıfları lehine devrimimizi derinleştirmek, geliştirmek

                                                                                                               

66 A.e., s.45.

67 Tunçay, Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler, s.64.

ve onu kolektif mülkiyete dayalı bir toplumsal devrimle sonuçlandırmak amacını güden sosyalist akım.”69

Hüsnü ve partisinin Kemalizm’e karşı doğrudan tavır almasında belirleyici dönem İzmir İktisat Kongresi sonrasıdır. Dönemin sosyalistleri İktisat Kongresi’yle birlikte Kemalist hükümetin ekonomik yönünü burjuva ekonomisi yaratma yönünde görmüşlerdi. Yaratılan ekonomik sosyal düzen onların tasavvur ettikleri devrim ve sosyalist bir düzen anlayışıyla taban tabana çelişmekteydi.70

Milli mücadele döneminde Anadolu da faaliyet gösteren üçüncü hareket ise Yeşil Ordu Cemiyeti Türk Halk İştirakiyun Fırkası ve Mustafa Kemal’in emriyle kurulan Türkiye Komünist Partisi’dir.71 Yeşil Ordu Cemiyeti’nin amaçları ve faaliyeti tartışmalı bir konudur. Örgüt gerek Bakü merkezli TKP, gerekse Şefik Hüsnü’nün çalışmaları dışında Anadolu merkezli olarak, Anadolu’daki çeşitli sosyalistlerin oluşturduğu bir gruptu. Bu grup askeri bir örgüt kurmak, Bolşevik Devrimi sonrasında devrimin etkilerini Anadolu’ya taşımak gibi amaçlar taşıyordu. Sol fikirleri Anadolu halkının desteğini kazanmak için İslami söylemlerle desteklemeleri bu grubun karakteristik bir özelliğiydi. Grubun içinde hem Ekim Devrimi’nden etkilenenler hem Mustafa Kemal’in çevresinden kişiler hem de o sırada Rusya’da bulunan Enver Paşa ile irtibat halindeki eski İttihatçılar bulunuyordu. Atatürk’ün, cemiyetin kurulmasından haberi olmuş hatta cemiyetin genel sekreteri Kırşehir mebusu Hakkı Behiç’le görüşmeleri olmuştur.72 Yeşil Ordu Cemiyeti belirli bir dönem milli mücadeleyi destekleyen bir çizgi izlemiş fakat içindeki unsurların homojen hale geldiği noktada ikiye bölünen bir tutum sergilemiştir. Eskişehir merkezli yürütülen faaliyetlerde Çerkez Ethem ve arkadaşlarının örgüte katılmasından sonra, Ethem’in milli mücadele ve Atatürk’e karşı tavrının değişmesine paralel olarak Ankara’ya muhalif bir çizgi geliştirilmiştir. Teşkilatın kurucuları arasına, milletvekili olan Çerkez Reşit Bey, Çerkez Ethem ve kardeşi Tevfik Bey’ler girmişler, Ethem ve Tevfik Bey müfrezelerinin bütün                                                                                                                

69 Şefik Hüsnü, Türkiye’de Sosyal Sınıflar, Kaynak Yay., İst., 1997, s.125.

70 A.e., s.189.

71 Naciye Babalık, Türkiye Komünist Partisinin Sönümlenmesi, Ankara, İmge Yay. 2005, s.43.

adamları Yeşil Ordu’nun âdeta temelini oluşturmuşlardır.73 Ankara Hükümeti’nin komünist faaliyetlere karşı kurdurttuğu Türkiye Komünist Fırkası örgütün belli bir kesimini çatısı altına toplamış fırkaya katılmayanlar ise daha sonra kurulan Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası’na katılmışlardır.74

Tek parti döneminden 1960’lara kadar sosyalist hareket büyük ölçüde dibe vurmuştur. 1930’lar tek parti döneminin iktidarını güçlendirdiği ve toplumu ideolojik olarak yönlendirdiği bir dönem olacak, bunun sancıları da sosyalist harekete yansıyacaktır. Şevket Süreya gibi bazı eski TKP’liler iktidar saflarına geçecek, Kadro hareketiyle Cumhuriyet iktidarını kalkınmacı bir çizgiye çekmeye çalışacaklardır. TKP ise 1925 sonrası baskılar sonucu yeraltına çekilecek ve 1935’lere kadar önemli bir faaliyeti görülmeyecektir. Dünya savaşı yaklaşırken özellikle Nâzım Hikmet, Hikmet Kıvılcımlı ve Kerim Sadi’nin sürdürdüğü yayın faaliyeti belli ölçülerde Cumhuriyetin genç kadrolarını etkileyecektir. Bunun yanı sıra 1930’lar dünyada güç dengelerinin değişmeye başladığı özellikle Almanya’da Nazizm’in yükselişe geçtiği yıllar oldu. Naziler Sovyetler’i çevreleyen ülkeleri etki alanına almışlardı ve bu halkayı tamamlamayan tek ülke olarak da Türkiye kalmıştı. Bu ülkeler Sovyetler’e karşı birer sıçrama tahtası olarak kullanılacaktı. Bu nedenle Komüntern gelen tehlikeye karşı Kemalistlerin desteklenmesi kararını almış, “desantralizasyon” kararıyla TKP de işlevsiz hale getirilmişti.75 Komüntern yalnızca yaklaşan savaş tehlikesi bakımından değil siyasal olarak da Kemalistler’in desteklenmesi gerektiği yönünde direktiflerde bulunmuştur.76

1940’tan sonra Esat Adil tarafından kurulan Türkiye Sosyalist Partisi ve Şefik Hüsnü tarafından kurulan Türkiye Emekçi Köylü Partisi fazla bir varlık gösteremeden kapatılmışlardır. Bu süreç dönemin sosyalist liderlerinin önemli bir bölümünün tutuklanmasıyla sonuçlanan “1951 Tevkifatı”yla sonuçlanacaktır. Bu dönemde 1951 Tevkifatı’nda tutuklanmayan sosyalistlerden Doktor Hikmet Kıvılcımlı, Vatan Partisi’ni kurmuştur. Bu parti de 1957 yılında Demokrat Parti iktidarı tarafından kapatılacaktır.77 Vatan Partisi, Türkiye İşçi Partisi’ne kadar                                                                                                                

73 Atatürk, Nutuk (1919-1927), Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2000, s.319-320.

74 Mustafa Yılmaz, Milli Mücadele’de Yeşil Ordu, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara,1987, s.128.

75 Murat Belge, “Türkiye’de Sosyalizmin Tarihinin Ana Çizgileri” Modern Türkiye’de Siyasal

Düşünce, Sol, C:8., İst., İletişim Yay., s.31.

76 Ömer Laçiner, “Tek Parti Diktatörlüğü” STMA, C:6, s.1930-1934.

77 Bu dönemin siyasal atmosferi için bkz. Sinan Yıldırmaz, Demokrat Parti ve Dönemi: Sol Tarih Yazımında “Kayıp” Zamanın İzinde” Praksis, S:18 (Güz 2008), s.23-42.

dönemin en önemli sosyalist partisidir. Partinin kurucusu Hikmet Kıvılcımlı TKP geleneğini taşıyan ve sosyalist teorik birikim olarak 1960’ların en önemli liderlerinden biri olacaktır. Vatan Partisi’nin programı demokrasi ve özgürlük anlayışı ve Kemalist ilkelere bakışla kendisini göstermektedir. Kuvayı Milliye vurgusu esastır. Partinin, Altı Ok’u parti programına alan ilk sosyalist parti olduğu görülmektedir:

“Demokrasi: Fikre saygı, halka refahla gelişir. Millet hâkimdir, diyoruz. Bir hâkimin haklı karar verebilmesi için yalnız savcıyı dinlemesi yetmez, dâvacıyı da, suçluyu da, savunma ve kamu şahitlerini de, bilirkişileri de, jüriyi de ayrı ayrı dinlemesi, bütün delilleri ve belirtileri göz önüne koyması gerektir. Demek, hâkimiyet sahiden milletin olabilmek için en iptidaî şart: Fikirlerin hür olması, yani fikre saygı, fikri fikirle karşılamaktır. ...Fakat, her

Benzer Belgeler