• Sonuç bulunamadı

Aydınlıkçılar’da Kurtuluş Savaşı, Kemalist Rejimin Niteliği ve Antiemperyalizm

2. BÖLÜM 12 MART’TAN 12 EYLÜL’E SOL- SOL-SOSYALİST AKIMLARIN TÜRK DEVRİMİ

2.4. TÜRKİYE İHTİLALCİ İŞÇİ KÖYLÜ PARTİSİ (TİİKP), DOĞU PERİNÇEK, AYDINLIK HAREKETİ İLE TÜRKİYE KOMÜNİST

2.4.3 Aydınlıkçılar’da Kurtuluş Savaşı, Kemalist Rejimin Niteliği ve Antiemperyalizm

TİİKP Kurtuluş Savaşı’nı halkın emperyalizme karşı direnişi olarak nitelendiriyordu. Mondros sonrası ülkenin emperyalistler arasında paylaşılması sonrasındaki işgallere karşı Türk halkı meşru direnme hakkını kullanmıştı. Halk işgale boyun eğmedi. Emperyalistlerin işgal ettiği her yurt parçasında geniş halk kitleleri silaha sarıldı. TİİKP savunması yurdun işgalden kurtuluşu aşamalarını ayrıntılarıyla açıklamış, İtilaf devletlerinin hiçbir toprak parçasını savaşmadan alamadığını açıklamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın, Anadolu halkını derin bir yoksulluk ve sefalete ittiği, yüzbinlerce emekçinin cephelerde kırıldığı ve yurdun bütün kaynaklarının tükendiği tespiti yapılıyordu. Emperyalistler Anadolu’yu kolayca işgal edebileceklerini düşünüyorlardı. Ama halk işgale karşı fedakarlık ve

                                                                                                               

kararlılıkla ayağa kalkmış dünyanın ezilen halklarına ve sömürge milletlerine umut ve cesaret vermişti.407

Aydınlıkçılar’a göre Kurtuluş Savaşı iki cephede birden verilmişti: Emperyalistlere ve onların işbirlikçisi olan feodal- komprador İstanbul hükümetine karşı.408

Bu noktada Kurtuluş Savaşı’nın gelişim seyri içinde özellikle antiemperyalizm meselesine önem verildiği görülmektedir. “Manda ve Himaye” fikrinin reddedilmesi TİİKP açısından özel bir önem taşımaktadır. Zira bu durum İttihatçılarla milli mücadele önderliği arasındaki ayrımı da beraberinde getirmektedir. İttihatçıların mandayı kabul eden yönelimine karşı Kurtuluş Savaşı önderliğinin net tutumu öne çıkarılmıştır. TİİKP’ye göre yeni hükümet ve işgalci emperyalistler; Alman işbirlikçisi İttihatçılar üzerinde baskı uyguluyorlardı. İktidardan düşmekle imtiyazlarının büyük çoğunluğunu kaybeden İttihatçı kompradorlar, işgale karşı çıkıyorlar ve mücadeleler yanında yer alıyorlardı. Ama bütün yaptıkları, silahlı kurtuluş hareketini baltalamaya çalışmaktı. Bunlar savaşta başarıya ulaşmanın imkansız olduğunu, kurtuluşun ancak bir süre bir süre Amerikan mandası altına girmekle olacağını yaymaya gayret ediyorlardı. Amerikan emperyalistleri de onları, bu yolda teşvik ediyorlar, İstanbul’daki Amerikan işbirlikçileri ve bir kısım burjuva aydınları da Amerikan mandası fikrini savunuyorlardı. Eski ittihatçı şeflerden Rauf Orbay, Kara Vasıf, sonradan Birinci Meclisi’nin Dışişleri Bakanı olan Bekir Sami, Adnan Adıvar Halide Edip ve Kara Kemal ile Ahmet Emin Yalman bu akımın başını çekiyorlardı. Amerikan mandasını savunanlar Anadolu’ya geçtikten sonra Kurtuluş Savaşı’nı amacını saptırmaya çalıştılar. Özellikle Sivas Kongresi’nde Amerikan mandasını savundular Ama yurdun çeşitli yerlerinden gelen mili kurtuluşçu delegeler bu fikri nefretle reddettiler. Mandacılar bundan sonra meclisteki gerici kanadın liderliğini yaptılar. Burjuva önderliğin emperyalizmle uzlaşma eğilimini körüklemişlerdi.409

Aydınlıkçılar’ın Kemalizm konusundaki esas doğrultusu 12 Mart mahkemelerinde yapılan savunmalar sonrasında 1975 yılındaki Halkın Sesi                                                                                                                

407 A.e, s.167.

408 A.e, s.168.

dergisindeki “Kemalist Devrim” dizisinin yayınlanmasıyla olmuştur. Burada kendilerinin daha sonra “teorik çerçeve” olarak adlandırdıkları görüşleri, temel olarak Aydınlık hareketinden ayrılan İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerinin eleştirisi üzerine yoğunlaşmıştır. Kaypakka’yanın görüşlerine bu tez çalışmasının TKP/ ML bölümünde yer verilecektir. Aslında TİİKP’nin Türk Devrimi konusundaki görüşlerini ilk olgunlaştırmaya başladığı dönem İbrahim Kaypakkaya’yanın eleştirildiği dönemdir. Kaypakkaya örgütten ayrılık gerekçelerini yazdığında esas olarak “silahlı mücadele” ve “Kemalizm” konularındaki tahlillerin yanlışlığı üzerinde durmaktaydı. Bu tahlillerin eleştirisi esas olarak Kurtuluş Savaşı ve devrimlerin niteliği üzerine yoğunlaşıyordu.

Bu görüşler ilk önce TİİKP belgelerindeki tasfiyeciler eleştirisinde ortaya çıkmıştı. TİİKP, önce Garbis Altınoğlu ve arkadaşlarını daha sonra da İbrahim Kaypakkaya ve arkadaşlarını “birinci ve ikinci tasfiyeciler” olarak adlandırmıştı. “TİİKP Merkez Komitesinin “Birinci Troçkist Tasfiyeciler Hakkında Görüşü” başlığıyla yayımlanan başlıkta Kaypakkaya öncesinde örgütten ayrılan “Birinci Tasfiyeciler”in tarih analizi sorgulanarak bağımsızlık mücadelesinin, Mustafa Kemal’in tam bağımsızlık ilkesinin mirasçısı olmaması, revizyonizmle damgalanması vs. eleştirilmektedir. Bu tutum onların her şeyi hor gören sınıf karakterinden ileri gelmektedir. TİİKP’ye göre Milli Kurtuluş Savaşı milli burjuvazinin önderliğinde yürütüldü ve milli ihtilalin önderi Mustafa Kemal’di. Bu durum halkın uğruna kan döküp can verdiği bu mirasın reddedilmesine yola açmamalıydı. TİİKP bir proletarya hareketi olarak halkın tarihindeki her ileri adımın, her ileri fikir ve mücadelenin mirasçısı olmanın gerekliliği üzerinde durmaktadır. Bu miras Marksizm-Leninizm ışığında incelenir, eleştirir ve devrimci yanları benimsenir. Mustafa Kemal’e ve Milli Kurtuluş Savaşı’na karşı böyle bir tutum alınmalıdır. 410

Bu eleştirilerde esas olarak Kemalist önderliğin tam bağımsızlık çizgisi üzerinde durulmuştur. Bağımsızlığın halkın top yekin mücadelesi ve ödediği bedeller uğruna kazanıldığı fakat zafer sonrası ihtilalin halka karşı tutumunun renginin değiştiği öne sürülmektedir:

                                                                                                               

“Mustafa Kemal’in “İstiklal-i Tam” ilkesi ve Kurtuluş Savaşımız o kadar elle tutulur bir mirastır ki, uğruna on binlerce işçi ve köylü kanlarını döktüler, canlarını verdiler, hiçbir fedakarlıktan çekinmediler. Fakat işçi ve köylüler teşkilatsız olduğu için milli ihtilalin önderliğini milli burjuvazi ele geçirdi. Ve burjuva demokratik devrimi sonuna kadar ilerletemeyerek işçi ve köylüleri baskı altına alan bir diktatörlük kurdu Yeni Kemalist burjuvazinin halk üzerindeki diktatörlüğü, milli burjuvazinin karakteri icabı emperyalizmle ve feodaliteyle uzlaştı. Hatta daha sonra yurdumuzu emperyalizmin pençesine teslim eden işbirlikçi büyük burjuvazi, bu yeni burjuvazi içinden bir kesimin palazlanması ile ortaya çıktı. Mustafa Kemali’in aynı zamanda işçi ve köylüler üzerinde diktatörlük kurması bugün tam bağımsızlık ilkesini ve Milli Kurtuluş Savaşı’nın mirasını reddetmemiz için bir sebep olabilir mi? Hayır olamaz, Mustafa Kemal milli burjuvazinin önderi olarak bu sınıfın karakterini gösterecektir. 1917 ile açılan proleter devrimleri çağında ancak proletarya demokratik devrimi sonuna kadar ilerletebilir.411

Aydınlıkçılar’a göre o dönemde “Troçkist” olarak nitelenen görüşler şöyle özetlenebilirdi:

“Millî Kurtuluş Savaşı’nın önderliği, ta başından itibaren İttihat ve Terakki içindeki Türk komprador büyük burjuvazisinin, toprak ağalarının ve tefecilerin eline geçmiştir....Tabii ki revizyonistler, ‘kurtuluş’ Savaşı’nın komprador bürokrat burjuvazinin ve toprak ağalarının bir ‘devrim’i olduğunu reddederler. ...Halk yığınları burjuvazinin ve toprak ağalarının çıkarları uğruna zorla savaşa sürüldüler, kanlarını ve canlarını vermeye zorlandılar. ....Kurtuluş Savaşı bir Türk-Yunan savaşıdır. Emperyalist ülkeler, Kemalist iktidarla anlaşıp Yunanlıları yendirmişti. Kemalistleri SSCB ve Lenin niçin destekledi? Bunun cevabı gayet basittir: …SSCB ve Lenin yoldaş, gericiler arasındaki çelişmeden ustalıkla yararlandılar. Mesele budur. ...Kurtuluş Savaşı’mız… Asya’nın ezilen halklarına değil Asya’nın korkak

                                                                                                               

Benzer Belgeler