A- Saray ve Babıali: Mısır’da Farklı Siyasî Stratejiler
IV- SULTAN II ABDÜLHAMİD’İN DIŞ POLİTİKA ANLAYIŞI VE MISIR MESELESİ
Mısır Meselesi’nin yönetimi ve dış politika ile olan bağlantısı, meselenin Sultan II.
Abdülhamid’in dış politika anlayışıyla değerlendirmeyi gerektirmektedir. Çünkü Mısır
Meselesi’nin tesviyesi sürecinin uluslararası dengelere bağlı bir mesele olması Sultan II.
Abdülhamid’in dış politika prensiplerini etkilemiştir. Bu durum onu muhataplarıyla sıfır
sorun düzleminde bir diplomasi yürütmeye götürmüştür. Onun, devletin içinde
bulunduğu duruma uygun ve çoğu zaman gerçekçi politikalar sergilemesinin yanında,
zaman zaman bazı yanlış yaklaşımlar sergilediğini ve bazı sorunlara sebebiyet verdiğini
söyleyebiliriz. Ancak devletin içinde bulunduğu duruma yüklediği anlamın, Sultan II.
Abdülhamid’in, dış diplomasiyi, olması gerekenden daha az etkin politikalar düzleminde
yürütmesine sebep olduğu da ayrı bir gerçektir. Onun, Mısır’da işgalci bir olan
İngilizlere karşı mücadelesini, karşı tarafı anlaşmaya zorlayacak etkinlikte yapamadığı
görülmektedir. Bu durumun Sultan II. Abdülhamid’in saygınlığını olumsuz yönde
etkilemesinin yanında, işgalci bir güç olarak İngilizlerin Mısır’daki işgali devam
ettirmesine yardımcı olduğu, onun dönemi boyunca görülmüştür. Mısır’daki işgal 1952
yılına kadar devam etse de, İngilizlerin Mısır’da kalıcı olmasının siyasî alt yapısı Sultan
II. Abdülhamid döneminde oluşturulmuştur. Onun sıfır sorunlu dış politika anlayışı
918 Y.EE., 118/69, 3. 919 Hornik, s.600. 920 Y.A.HUS., 397/31.
uluslararası arenada etkin bir diplomasi yürütmesini de engellemiştir. Sıfır sorunlu dış
politika anlayışı Sultan II. Abdülhamid’in, diplomasi alanında risk almasının önüne
geçmiştir. Bu da karşı tarafı yani İngilizleri Mısır’da kalmaları için cesaretlendirmiş,
buna bağlı olarak da, Osmanlı Devleti’ni daha güç şartlarda diplomasi mücadelesi
vermek zorunda bırakmıştır. Özellikle 1890’lı yılların sonuna gelindiğinde Osmanlı
Devleti’nin, bu diplomasi mücadelesinin derecesini daha aşağıya çektiği görülmektedir.
Bunu, Osmanlı devlet adamlarının, diplomatik çaresizliğe düşerek, mücadeleden
beklentilerinin ve Mısır’dan İngiliz askerini çıkarabileceklerine dair olan inançlarının
azalmasına bağlayabiliriz. Bu durum şüphesiz olarak Sultan II. Abdülhamid’in dış
politika ilkelerini etkilemiştir.
Sultan II. Abdülhamid dış politikayı yönlendirirken devletin barış içinde yaşaması
ve mevcut halin devamının sağlanması amaçlarıyla hareket etmiştir. Ancak onun bu
amaçları gerçekleştirmesi oldukça zor bir işti. Çünkü uluslararası rekabetin yoğun
yaşandığı bir dönemde böyle bir politikanın işlerlik kazanması belli bir güce dayanan
irade ile söz konusu olabilirdi. Uluslararası güç dengelerinde yaşanan rekabetin en
önemli ayağının Osmanlı toprakları üzerinde gerçekleştiğinin farkında olan Sultan II.
Abdülhamid, bu rekabeti önemli bir koz olarak kullanmıştır
921. Sultan II. Abdülhamid’in,
devletin içinde bulunduğu zaaf halini iyi bildiğinden bu rekabeti denge politikalarının
temeline koymuştur. Sultan’ın bu yaklaşımı, Osmanlı Devleti açısından sonuç
alınabilecek bir dış siyaset tanzimini gerektirmiştir. O, bunu, batılı devletlerin
rekabetinden yararlanarak devletin bekasını sağlamak şeklinde sembolize edilen denge
politikasıyla gerçekleştirmeye çalışmıştır. Ancak çok hızlı bir şekilde değişen denge
argümanları karşısında Sultan II. Abdülhamid, dinamik bir dış politika izlemek ve
siyaset anlayışını sürekli güncellemek zorundaydı
922. Sultan II. Abdülhamid bu durumu
sürekli takip ettiğinden dengeleri doğru bir şekilde hesap edebilmiştir. Buna göre, dış
siyasetini “Rusya’yı idâre etmek, İngiltere ile aslâ mesele çıkarmamak, Almanya’ya
istinad etmek, Avusturya’nın gözünün Makedonya’da olduğunu unutmamak, diğer
devletlerle mümkün mertebe hoş geçinmek, Balkanlar’ı birbirine karıştırıp Bulgarlar,
Sırplar ve Yunanlılar arasında nifak ve ihtilaf yaratmak” şeklinde kurgulamıştır
923. Bu
921 Altunay-Şam, s.233. 922 Balcı, II. Abdülhamid, s.44. 923 Tahsin Paşa, s.85.
anlayış etrafında şekillendirdiği dış politikasını, tarafları iyi bir şekilde analiz ederek
rahat bir hareket alanı oluşturmaya yönelik kurgulayan Sultan II. Abdülhamid, tarafların
birbirlerine karşı durumlarını analiz etmekten geri durmamıştır. Bu analizlerden çıkan
sonuçlar dış politikanın seyrini, yönünü ve hakaret tarzını değiştirmiş; o, denge
politikaları ekseninde devletleri kendine göre tasnif etmiştir. Buna göre, İngiltere’yi
kendisinden en fazla çekinilmesi gereken bir devlet olarak, Fransa ve Rusya’yı, ihtiyatlı
politikalar yürütülmesi gereken devletler olarak, İtalya’yı, küçük bir devlet olarak,
Almanya’yı denge politikaları için önemli bir unsur olarak görüyor ve Avusturya’yı da,
Almanya ile ortak politikalar güttüğü düşüncesiyle Almanya ile aynı safta
değerlendiriyordu. Sultan II. Abdülhamid’in uluslararası dengeler üzerine çizdiği bu
tablo, onu, tek bir devletle denge siyaseti gütmenin sonuç verici bir yaklaşım olmayacağı
düşüncesine götürmüştür. Bu yüzden o, denge politikası argümanlarının ittifaklar sistemi
içinde bulunarak elde edebileceğine inanmıştır. Çünkü bu devletlerin ayrı ayrı İngiltere
ile anlaşabileceğinin ihtimal dâhilinde olmasının, onun, denge siyasetinin yönünü tayin
etmesinde önemli etkileri olmuştur.
Sultan II. Abdülhamid’in Vambery’e “Bizim hiçbir Avrupa gücüne karşı
düşmanlığımız ve nefretimiz yoktur. Biz onların hepsiyle barış ve dostluk içinde bir
arada yaşamak istiyoruz. Fakat diğerlerini bir ittifakın dışında bırakacak şekilde
herhangi bir devletle bağlantı kurmak istemiyoruz. Çünkü bu antlaşma çerçevesi dışında
kalanların şüphe ve düşmanlığını üzerimize çekerek, kendimizi tehlikeli sonuçlara
sürüklemek niyetinde değiliz. Bir ittifakla, bazı yükümlülükler altına girmek kaçınılmaz
olacaktır. Bu ise, hareket serbestimizin kısıtlanması demektir ki, hareket serbestisi, bir
ülkenin fikri ve fiziki gelişme ve ilerlemesini sağlayacak yegâne yöntemdir” şeklinde
yaptığı açıklama, onun dış politika mantığının ne şekilde işlediğini göstermesi
bakımından önemlidir. Sultan II. Abdülhamid dış politikada yürüttüğü bu mantığı, kesin
tarafsızlık ilkesi ile tahkim etmiştir
924.
Sultan II. Abdülhamid’in dış politika anlayışı, Mısır Meselesi’ne nasıl yansımıştır?
Sultan II. Abdülhamid Mısır Meselesi etrafında denge politikasını nasıl yürütmeye
çalışmıştır? Diğer devletlerin Mısır’ın işgali nedeniyle duyduğu rahatsızlığı İngiltere’ye
karşı nasıl kullanmıştır? Bu sorular Sultan II. Abdülhamid’in Mısır üzerindeki dış
politika anlaşıyışını ortaya koyacak önemli anahtarlardır. Abdülhamid’in Mısır Meselesi
etrafında yürüttüğü diplomasi ve politikaları, dış politika anlayışı içinde şekillenmiştir.
O, Mısır’dan İngiliz askerinin tahliye edilmesi için yürüttüğü politikalara üçüncü
devletlerin katılımını sağlamaya ve devletler arasında oraya çıkan çıkar çatışmalarını
Mısır konusunda sonuca ulaşmak için kullanmaya çalışmıştır. Sultan II. Abdülhamid,
Mısır’ın işgal edilmesi ve sonrasındaki 10-15 yıllık süreci, Mısır’daki işgali
sonlandırmak için yürüttüğü politikalarını, büyük devletlerin çıkar çatışmalarından
doğan anlaşmazlıklara dayanıp, sonuç alınabilecek düzlemde tutmaya çalışarak
geçirmiştir. Sultan II. Abdülhamid, İngiltere’ye karşı Fransa, Rusya, Almanya ve
Avusturya’yı devreye sokarak bu ülkelere yaklaşmaya ve anlaşmaya çalışmış, bunu
İngiltere’ye karşı tehdit olarak kullanmak istemiştir. Vambery’ye verdiği mülakatta,
İngiltere’yi, “Bana bakın, işte eski politikamı değiştiriyorum. Mısır Sorununda
isteklerimi kabul etmezseniz kendimi Fransa ve Rusya’nın kollarına atarım. O zaman ise
Mısır için savaşmanız gerekecektir” diyerek tehdit ettiği görülmektedir
925.
Sultan II. Abdülhamid ilk başlarda Fransa’dan ümitvar olarak onları İngilizlere
karşı denge unsuru olarak kullanmaya, bu yolla da, Mısır’daki mevkiini tahkim etmeye
çalışmıştır. Rusya’nın da Mısır konusunda Osmanlı Devleti’nin yanında olması, Sultan
Abdülhamid’in İngiltere’ye Mısır konusunda geri adım attırabileceği inancını
pekiştirmiştir
926. Sultan II. Abdülhamid de dış politikasında, İngiltere’nin Mısır’dan
çıkmasına neden olacak argümanları araştırırken İngilizlerin, herhangi bir şekilde
Mısır’dan çıkmalarını sağlayacak diplomatik ve politik bir ortamın hazırlanmasına
dikkat etmiştir. Onun Fransa nezdindeki yaklaşımları ve Fransa üzerinden İngiltere’ye
karşı yürüttüğü politikalar, bunun için önemli örneklerdir. Sadrazam Cevad Paşa’nın 28
Teşrinievvel 1307/28 Ekim 1891 tarihinde buna değinirken Mısır Meselesi konusunda,
kendilerine güvenilmese de muavenet beklenecek devletin başında Fransa’nın geldiğini
vurgulamıştı
927. Osmanlı Devleti İngiltere ile sürdürdüğü tahliye diplomasisini, onların
Mısır’dan çıkmalarını bir takvime bağlamak üzerinden yürüttüğünden, Fransa’nın,
İngilizlerin Mısır’dan tahliye edilmesi gerektiğine dair politikalarına uygun bir siyaset
takip etmiştir
928. İngiltere ile yapılacak tahliye mukavelesinin Fransa’nın kabulüne
925 Öke, s.94. 926 Y.PRK.EŞA., 14/117. 927 Y.EE., 86/82. 928 Y.A.RES., 24/11.
mazhar olacak bir surette hazırlanmasına dikkat edilmesi, Fransızların desteğini
sağlamaya yönelik bir tedbirdi
929.
Sultan II. Abdülhamid’in 1887 tarihli mukavele metnini imzalamaması, yine
Fransa’nın itirazlarına kulak asılmasının bir sonucuydu
930. Osmanlı Devleti’nin İngiltere
ile Mısır’ın tahliyesi şartlarını müzakere ederken mukavele metni üzerinden Fransa’nın
muvafakatini alma gereksinimi duyması, İngiltere’ye karşı Fransa’yı yanında bulmak
istediğini göstermekteydi
931. Bunu, onun yürütmeye çalıştığı denge politikalarının bir
gereği olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır. İngilizlerin, Mısır’ı, Osmanlı
Devleti’nden ayırıp kendi himayesi altına alma planları her geçen gün daha da
olgunlaşıyordu. Bu durum, hem Osmanlı Devleti’nin ve hem de Fransa’nın dikkatini
çektiğinden, İngilizlerin bir an önce Mısır’dan tahliye edilmesi gerekmekteydi
932. Sultan
II. Abdülhamid’in Fransa’ya yaklaşımı işte bu amaca, en kısa sürede ulaşmak
istemesinin bir yansımasıydı. İngiltere’nin bu “tecavüzat ve niyât-ı harisânesine karşı
yalnız Fransa’nın bi-garez politikası elyevm memâlik-i Osmaniyeyi vikâye edebilmesine
nazaran itilâf-ı mezkûrun bekâsı nezd-i cenâb-ı şehriyâride daha mûceb-i menfa’ât”
görülmüştür
933. Çünkü Fransa’nın da menfaatleri de Osmanlı Devleti’nin menfaatlerine,
o şartlar ve dönem için uygundu
934. Sultan II. Abdülhamid’in bu menfaat ortaklığını
İngiltere’ye karşı diplomatik bir silah olarak kullanması, onun dış politika ilkelerine
uygun, gerçekçi ve Fransa’nın meseleye yeterince dâhil olması durumunda sonuç
alınabilecek türdeydi. Bu yüzden, Osmanlı tarafı Fransa’nın daha güçlü ve kararlı bir
şekilde hareket edeceği beklentisi ile hareket etmiş
935; ancak Fransa’dan yardım ümit
edilemeyeceğini bir süre sonra anlamıştır
936.
Sultan II. Abdülhamid’in İngiltere’ye karşı kullandığı bir diğer kart Rusya
olmuştur. O, İngiltere ile yapılan tahliye müzakerelerinin tıkanması ve İngiltere’nin
Mısır’da, Osmanlı Devleti’nin hukukuna mugayir girişim ve faaliyetlerde bulunmasını;
Rusya ile birlikte hareket edilebileceği tehdidi ile karşılamaya çalışmıştır. Sultan II.
929 Y.EE., 117/4. 930 Y.EE., 116/62. 931 Y.EE., 121/16. 932 Y.EE., 127/2. 933 Y.A.HUS., 235/32. 934 Y.EE.d., 1018, 1b-2b. 935 Y.EE., 88/4a-3b. 936 Y.EE., 116/64.
Abdülhamid, herhangi bir İngiliz-Rus gerginliği ve savaş ihtimalini Mısır’daki İngiliz
askerinin tahliyesini bir takvime bağlamak için koz olarak kullanıp İngiltere’yi Osmanlı
Devleti ile tahliye anlaşması yapmak için zorlamaya çalışmıştır. Bu konuda Osmanlı
Devleti’nin tekliflerini içeren metin Londra’ya gönderilmişti. Lord Granville ise
İngiltere’nin çıkarlarını tehlikeye atmamak için Osmanlı Devleti’nin tekliflerine yazılı
cevaplarını bir haftaya kadar tamamlayacağını belirtmek zorunda kalmıştır
937. Sadrazam
Cevad Paşa, tıpkı Fransa gibi Rusya’nın da muavenetinin kabul edilebileceğini ifade
etmiştir
938. Çünkü Rusya’nın da Şarkta çıkarları söz konusuydu ve Rusya İngiltere’yi, bu
çıkarları tanımak zorunda bırakmaya çalışıyordu
939. Ancak Rusya’nın da, İngiltere’nin
Mısır’ı tahliye etmesi konusunda tek başına etkili olamayacağı biliniyordu. Zira
Almanya, Avusturya ve İtalya, İngiltere’nin Mısır’daki himayesini kaldırmasına,
ekonomik çıkarları dolayısıyla razı olmayacaklardı. Bu da, İngiltere’ye, Mısır’da kalmak
ve daha cesur politikalar üretmek konusunda rahat hareket etme imkânı vermiştir
940.
Osmanlı Devleti denge politikalarının bir gereği olarak uluslararası arenadaki
dengeleri takip etmek zorundaydı. Sultan II. Abdülhamid, özellikle İngiltere ile tahliye
müzakerelerinin yakın bir dönemde sonuçlanmayacağını düşünmeye başladığı zamandan
itibaren uluslararası dengeleri daha sıkı bir şekilde takip etmeye ve ettirmeye başlamıştır.
Mehmed Kâmil Paşa’nın 20 Eylül 1888 tarihinde hazırladığı layiha buna örnek olarak
gösterilebilir. Mehmed Kâmil Paşa, bu layihasında devletlerin o dönemdeki durumlarını
ve Mısır Meselesi’ne ne gibi etkilerde bulunup bulunamayacağını etraflı bir şekilde
anlatmaya çalışmıştır
941.
Sultan II. Abdülhamid Mısır Meselesi’ni yönetmeye çalışırken, görüldüğü üzere
uluslararası dengelere bağlı bir diplomasi yürütmek zorunda kalmıştır. Bu denge
politikasına işlerlik kazandırmaya çalışıp ‘etliye sütlüye karışmayan’, diplomasi
yürütürken, dış politika anlayışını “kesin tarafsızlık” ilkesine göre ayarlayan bir
yaklaşım sergilemiştir. Bu konudaki kararlar Yıldız Sarayı’ndan verilerek devletin dış
politikası önemli ölçüde onun tarafından yönlendirilmiştir
942. Bu yüzden Bâbıâli ile
Saray, Mısır Meselesi konusunda, fikir ve politika ayrılıklarına düşmüştür. Bu da hem
937 Kızıltoprak, s.186. 938 Y.EE., 86/82. 939 Y.PRK.HR., 8/7. 940 Y.EE., 126/26. 941 Y.A.HUS., 217/43, 1-2. 942 Öke, s.110-111.
devletin Mısır politikasına yansımış, hem de Mısır Meselesi’nin yönetilmesini
etkilemiştir.
Belgede
Sultan II. Abdülhamid'in Mısır politikası
(sayfa 181-187)