B- Süveyş’te İngilizlerin Diplomasi Zaferi
I- MISIR MESELESİ’NDE SULTAN II ABDÜLHAMİD’İN POLİTİKALARI
Sultan II. Abdülhamid’i, Mısır Meselesi üzerindeki politikaları, yaklaşımları
etrafında değerlendirirsek, ortaya birkaç psikolojik ayrıntı çıkacaktır. Çünkü Mısır
Meselesi’nde Sultan II. Abdülhamid; korkular, endişeler, umutlar, beklentiler, üzüntüler,
çaresizlikler ve yalnızlıklar yaşamıştır. Bu da, Sultan’ın, dolayısıyla devletin Mısır
politikalarını etkilemiş, zaman zaman da Sultan’ı gerçekçi politikalardan uzaklaştırarak,
onun Bâbıâli ile anlaşmazlıklar yaşamasına ve ortaya çıkan fırsatların kaybedilmesine
neden olmuştur. Bununla birlikte, Mısır Meselesi Sultan II. Abdülhamid’e devletin
sınırlarını anlama fırsatı verdiğinden, denge politikalarına başvurmanın gerektiğini de
göstermiştir. Bu durum, Abdülhamid’de, kendine has bir politika ve siyaset kaideleri
oluşturmuştur.
Mısır, “eczâ-i mütemimme-i memâlik-i şâhâneden”
775olması dolayısıyla,
Osmanlı Devleti’nin bir toprağı, ahalisinin hemen tamamının Müslüman bulunması
776sebebiyle de “hilâfet-i kübrâya revâbıtı” bulunmaktadır
777. Yani Sultan II. Abdülhamid
için Anadolu ne anlam ifade ediyorsa; Mısır da aynı anlamı ifade etmektedir
778. Çünkü
Mısır halkı, Anadolu halkı gibi Osmanlı Devleti’nin teb’asıdır. Resmî dairelerde devletin
bayrağı asılıdır, vergi Osmanlı padişahı adına toplanmaktadır. Mısır merkeze yıllık vergi
ödemektedir. Hıdiv dış işlerinde Osmanlı Devleti’ne bağlıdır, Uluslararası arenada
Mısır’ı Osmanlı memuru temsil etmektedir, Hıdiv’in hareket alanı Osmanlı padişahının
ihsan ettiği fermanlar çerçevesinde belirlenmiştir ve Mısır’ın para birimi Cüneyh
Osmanlı padişahı adına basılmaktadır
779. Bütün bunlar toplandığında, Osmanlı Devleti,
Mısır’ın meşru-hukukî hâkimidir ve Mısır Osmanlı toprağının bir parçasıdır. Bu yüzden
işgal altında bulunan Mısır’ın “düşmân elinden kurtarı[lı]p tekrâr hilâfet-i mukaddese-i
zillullahilerine i’âde” ettirilmesi gerekmektedir
780.
775 Y.EE., 127/6. 776 Y.PRK.SGE., 3/22. 777 Y.EE., 88/40.
778 Mahmud Muhtar’ı ifadeleri ise bunun tersini söylemekteydi: “Abdülhamid Mısır’ı gözden
çıkarmış ve Arabi ihtilalinden sonra bu eyaletle sıça teması dahi sirayetten korkarak kendi için tehlikeli saymış ise de İngilizlerin nazarında Mısır’a hâkim kalmak için toprak bütünlüğü düsturunu kısmen değiştirmek lüzumu hasıl olmuştu” Mahmud Muhtar, s.69.
779 Kızıltoprak, s.201-202. 780 Y.PRK.HR., 12/8.
Sultan II. Abdülhamid’in Mısır politikalarının genel karakteri, Mısır’ın İngiliz
işgali altından kurtarılması çerçevesinde şekillenmiştir. Diplomasisini de bu çerçevede
yürütürken İngilizlerin Mısır’ı tahliye edip etmeyecekleri, edeceklerse de ne zaman
edecekleri sorularına cevap aradığını görmekteyiz
781. Sultan II. Abdülhamid’in aradığı
bu cevapların anlamı, aslında Osmanlı Devleti’nin Mısır’daki diplomasi serüvenine
bakıldığında, hükümranlık haklarının korunmasına yönelik çare arayışları şeklinde ifade
edilebilir
782. Sultan II. Abdülhamid, Mısır’da hükümranlık haklarının korunması için
ortaya koyduğu politikalarını, Mısır’ı geri alabileceği inancı ile yürütmekteydi
783. Bu
yüzden de, Mısır konusunda sabırlı bir politika izlediğini ifade edebiliriz. Bu sabrını
diplomasiyi tek çözüm yolu olarak kullanması konusunda da göstermiştir. Mısır
hakkındaki dış politika anlayışını diplomasi üzerinden şekillendiren Sultan II.
Abdülhamid, silaha sarılmak seçeneğini gündeme almaktan kaçınmıştır
784. Çünkü o,
hiçbir zaman savaşa taraftar olmamış ve silahı bir çözüm yolu olarak kullanmak
istememiştir
785. Sultan II. Abdülhamid’in silaha sarılmak istememesinin nedeni
İngiltere’ye, en azından işgalin ilk dönemlerinde, inanması ve güvenmesidir
786. Sir
Herold Nicolson, Sultan II. Abdülhamid’in, İngiltere’ye güvenmekle büyük bir hata
işlediğini düşünmektedir
787. Zaten daha sonra İngilizlere güvenmekle hata edildiği,
bizzat Sultan tarafından da ifade edilmiştir
788. Ancak Sultan II. Abdülhamid, İngilizlerin
Mısır üzerindeki niyetlerini tam anlamıyla anladıktan sonra şartlara uygun ve sonuç
alınabilir politikalar belirlemeye çalışmıştır. İngilizler Mısır’ı işgal ederek Sultan II.
Abdülhamid’i kendilerine karşı güven bunalımına soktular. Bu yüzden Sultan II.
Abdülhamid’in gözünde İngilizlerin samimiyeti ciddi bir yara almıştır
789.
Sultan II. Abdülhamid ve Bâbıâli tarafından Mısır Hıdivlerine, Mısır’ın Osmanlı
Devleti’ne bağlı bir eyalet olduğu, işgal sürecinde sürekli vurgulanmış, bu yolla da
bağlılığın sürekliliği üzerinden, buranın ayrı bir devlet sayılamayacağı hatırlatılmıştır.
781 Haslip, s.207.
782 Uçarol, Bir Osmanlı Paşası, s.171. 783
is-Sanafiri, s.161.
784 Kızıltoprak, s.162.
785 Süleyman Nazif, Bir Abdülhamid Müdâfaanâmesi, (Yayına Hazırlayan: Mustafa Gündüz),
Lotus Yayınları, Ankara 2007, s.111-112.
786
Y.A.HUS. 227/79.
787 Haslip, s.198. 788 Y.EE., 116/56, 5. 789 Haslip, s.201.
Sultan II. Abdülhamid, Mısır Meselesi’nde elini güçlü tutmak için uluslararası dengeleri
sürekli gözeterek diplomatik menfaatler sağlamaya çalışmıştır. Bu yolla hem Hıdivi
dizginlenmeye çalışılmış, hem de İngiltere karşısında üçüncü devletlerin desteğinin
sağlanması arzu edilmiştir
790. Çünkü üçüncü devletlerden birkaçı ile İngiltere’ye karşı
anlaşma içinde olunursa, bu devletlerin Osmanlı toprakları üzerinde paylaşım yarışına
girmesine engel olunabilirdi. Zira Mısır kaybedilirse, bu sadece Mısırla sınırlı
kalmayacaktır. İngilizler, Mısır’ın yanında Hicaz ve Yemen gibi Osmanlı topraklarını da
işgal edecektir. Yine Mısır kaybedilirse, Fransa’nın Suriye’yi, İtalya’nın da
Trablusgarb’ı zapt ederek İngiltere ile çıkar anlaşmasına girme ihtimali de
bulunmaktadır. İşin, İngiltere’nin Mısır’ı işgalini tanıma noktasına gelmesi yeterlidir.
İngiltere de, bu devletlerin Osmanlı topraklarına yerleşmesine evet diyecektir. Bütün bu
riskler Sultan II. Abdülhamid’i denge politikası izlemek zorunda bırakmıştır
791. Tahsin
Paşa, Sultan’ın bu konuyu içine alan denge politikasının sistemini şu şekilde açıklar:
“Rusya’yı idare etmek, İngiltere ile asla mesele çıkarmamak, Almanya’ya istinat etmek,
Avusturya’nın gözünün Makedonya’da olduğunu unutmamak, diğer devletlerle mümkün
mertebe hoş geçinmek, Balkanlar’ı birbirine düşürüp Bulgarlar, Sırplar ve Yunanlılar
arasında nifak ve ihtilaf çıkarmak”
792. Sultan II. Abdülhamid’in bu denge politikası,
Mısır Meselesi özelinde Osmanlı Devleti’nin dış politikasına bütün incelikleri ile
yansıyacaktır. Bu denge politikası aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin Avrupa merkezli
uluslararası sisteme uyum sağlama çabalarını da yansıtmaktadır
793. Osmanlı Devleti’nin
içinde bulunduğu şartlar ve güçsüzlük hâli uluslararası sistemde sorunlu bir ilişkiler
düzeneğini beraberinde getirmiştir. Çünkü Osmanlı Devleti’nin en uzun asrı olan 19.
asır, devletin birçok sorunla mücadele ettiği bir dönemin adı olarak tarihe kaydedilmiştir.
Bu asırda Osmanlı Devleti, büyük karışıklıklar içinde bulunuyordu. Bu durum, Sultan II.
Abdülhamid tahta çıkınca, daha da ağırlaşmıştı. Ülkenin birçok yerinde kaynaşmalar baş
göstermiş, Rusya ile yeni bir savaşın eşiğine gelinmiş, Müslüman ve Hristiyanlar
arasında meydana gelen çatışma hâli toplumu ciddi bir bölünmeye doğru götürmüştür.
Otorite sorunu yaşayan toplumla arasında büyük bir uçurum meydana gelmiş, bu otorite
790 Eraslan, s.292-293.
791 “Sultan Abdülhamid’in Büyük devletlerin arasındaki rekabetten faydalanmak esasına
dayanmıştır” Ercüment Kuran, “II. Abdülhamid’in Büyük Devletlere Karşı Uyguladığı Siyasetin Esasları”, Sultan II. Abdülhamid ve Devri Semineri (27-29 Mayıs 1992), İstanbul 1994, s.144.
792 Balcı, II. Abdülhamid, s.44-45. 793 Balcı, II. Abdülhamid, s.40.
sorunu muhalefet gruplarını beslemiş, askerî ve sivil bürokratlar arasındaki iktidar
mücadelesi, devleti ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır. Ekonomik sistemde ciddi
zaaflar oluşurken Osmanlı topraklarının batılıların kullanımına açık pazarlar hâline
gelmiştir. Yine kamuda hizmet üretiminde önemli sorunlar yaşanmaktadır. Tabiî ki,
bütün bunlar, Osmanlı Devleti’nin başında bulunan Sultan II. Abdülhamid’e yeni
sorumluluklar yüklemişti
794. Bu yüzden onun bu sorunlu süreci en az kayıpla kapatacak
pratik bir siyaset izlemesi gerekiyordu. Çünkü bütün bu sorunlar, ona gücünün ve
uluslararası etkinliğinin sınırlarını öğrettiğinden, onu, gerçekçi politikalar izlemek
zorunda bırakmıştır
795. Sultan II. Abdülhamid, devletin içinde bulunduğu durumun
kendisine dayattığı siyaset tarzı ile hatt-ı hareket belirlerken; Mısır politikasını da aynı
hatt-ı hareket üzerinden yürütmeye çalışıyordu. Devletin genel hâlinin doğal bir sonucu
olarak ortaya çıkan otorite sorunu, O’nda, mevcudu koruma refleksi oluşturmuştur.
Osmanlı Devleti’nin 1876-1908 yılları arasındaki dış politikasının ilke ve anlayışı,
“devletin kendi hâline kalması” özlemi üzerinde şekillenmiştir
796. Bundan dolayı, Sultan
II. Abdülhamid, devletin otoritesinin Mısır’da yeniden kurulmasına yönelik birtakım
açılım politikaları geliştirmiştir. Devletin Mısır üzerindeki hukukunun elverdiği ölçüde,
Mısır yönetiminin Osmanlı Devleti’ne karşı ödevlerinin yerine getirilmesi için
politikalar geliştirilirken; Mısır’da devletin varlığını hissettirecek girişimlerde
bulunulmuştur. Ali Nizamî Paşa, Derviş Paşa heyetleri ile Server Paşa komiserliği ve
zaman zaman Mısır Hıdiv’ine gönderilen fermanlar bu girişimlerin örnekleridir. Ahmed
Muhtar Paşa’nın Mısır Fevkalade Komiserliği, tahliye diplomasinin başarısızlıkla
sonuçlanmasından ve Drummond Wolff’un Mısır’dan ayrılmasından sonra, Mısır’da
Osmanlı Devleti’nin en önemli varlığı olarak burada kalmıştır. Ahmed Muhtar Paşa’nın
Mısır’daki faaliyetleri de, burada belirttiklerimizi daha anlamlı hâle getiren işaretler
içermektedir. Sultan II. Abdülhamid, Mısır’da Osmanlı varlığının devamını sağlamaya
çalışırken, Osmanlı Devleti’nin otorite ve hukukunu zedeleyen gelişmeleri önlemek için
önemli uğraşlar vermiştir. Mısır idaresinin en yüksek makamı olan Hıdivlik makamının
devlete bağlılığını sağlamlaştırmak bu uğraşların temel amaçlarından biri olmuştur
797.
Sultan II. Abdülhamid, Mısır üzerinde politikalarını bu çizgiler üzerinde yürütürken,
794
Altunay-Şam, s.232-233.
795 Kızıltoprak, s.123.
796 Deringil, “II. Abdülhamid’in Dış Politikası”, s.304. 797 Kızıltoprak, s.65.
İngilizler de, Osmanlı Devleti’nin Mısır’daki otoritesini kırmak için önüne gelen
fırsatları kullanmaktan geri durmamışlardır. Bu amaçla Mısır’da kendilerine taraftar
oluşturmaya ve muhalif milliyetçi kesimi Osmanlı karşıtı bir hareket hâline getirmeye
çalışmışlardır. İngilizlerin Mısır üzerinde ortaya koyduğu politikalar, Mısır’ın İngiliz
işgali altına girmesine sebep olduğundan, Sultan II. Abdülhamid’i oldukça
endişelendirmiştir
798. Tabiî ki, bu durum, onun İngilizlere olan güvenini oldukça
zedelemiştir. Bu yüzden İngilizlerin bölge üzerindeki faaliyetlerini devamlı takip ederek
engellemek isteyen Sultan II. Abdülhamid, bulduğu her fırsatı İngiltere’nin aleyhinde
kullanmaya çalışmıştır. Çünkü İngiltere Mısır’ı işgal ederek Sultanın Mısır üzerindeki
haklarını ihlâl etmekte tereddüt göstermemiştir
799. Bu, aynı zamanda İngiltere’nin,
Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü korumaktan vazgeçtiğini gösteren fiilî bir
durumdu. Sultan II. Abdülhamid, İngiltere’nin, Hindistan yolunda hâkimiyeti eline
geçirdikten sonra Osmanlılara ihtiyacı kalmadığını; dolayısıyla da, Osmanlı üzerinde
sinsi planlar kurduğunu belirterek İngiliz politikalarındaki değişimi iyi okuduğunu
göstermektedir
800. Sultan II. Abdülhamid’in Macar Türkolog Vambery’ye, İngilizlerin
Mısır’ı işgal etmesinin “tüm Müslüman dünyasında ve halkımın önünde gururunu”
kırdığını belirtmesi, İngilizlere yaklaşımına dair önemli ipuçları vermektedir
801. Buna
rağmen, Sultan II. Abdülhamid’in İngilizlerle ilişkileri düzeltmek için istekli olduğunu
da görmekteyiz. Vambery’ye, bir mülakatta, bu istekliliğini “Onlarla bir an önce
yeniden anlayış ve dostluk ilişkileri tesis edilmesine kesinlikle taraftarım” sözleriyle
ifade etmiştir
802. Sultan II. Abdülhamid, Said Paşa’nın İngiltere’ye savaş ilan edilmesi
isteğine de karşı çıkarak meseleyi silahla çözme taraftarı olmadığını göstermişti
803.
Sultan II. Abdülhamid’in İngiltere’ye karşı savaş ilanından kaçınması, İngiltere ile
anlaşmak istediğine bir işaret olarak kabul edilebilir. Savaş ilanının başka riskleri de söz
konusuydu. O, bu riskleri şu sözlerle ifade etmiştir: “Mısır’da inat gösterse idim
muhakkak Filistin’i, belki de Irak’ı kaybederdim”
804. Sultan II. Abdülhamid’in,
diplomasi seçeneğini sürekli birincil araç olarak kullanmasında, bu endişelerin rolü
798 Aksun, s.234. 799 Haslip, s.207-208. 800 Altunay-Şam, s.239. 801 Eraslan, s.292. 802 Öke, s.45.
803 Orhan Koloğlu, Avrupa Kıskacında Abdülhamit, 4. Basım,
İletişim Yayınları, İstanbul 2001, s.192; Korkut, s.168-169.
büyüktür. İşgalden önce Derviş Paşa heyetini Mısır’a göndermesi, işgal sonrasında da
Ahmed Muhtar Paşa heyetini Mısır’da bırakması, Sultan’ın, meseleyi diplomasi ve
müzakere yoluyla halletmek düşüncesini yansıtması bakımından önemlidir
805. Bu yüzden
o, bu heyetlere, özellikle Ahmed Muhtar Paşa heyetine çok önem vermiştir
806. Böylelikle
bu heyet vasıtasıyla İngilizlerle bir anlaşma zemini oluşturmak istemiştir.
Sultan II. Abdülhamid’in elini bağlayan bir diğer mesele ise Mısır Hıdivlerinin
İngiliz varlığına karşı derin bir teslimiyet içinde olmasıydı. Çünkü Hıdivlerin İngilizlere
bu denli teslimiyet içinde olmaları, Sultan II. Abdülhamid’in, İngilizleri Mısır’dan
çıkarmak için onlarla birlikte hareket edememesine sebep olmuştur
807. Hıdivler
İngilizlerin suflörlüğünde hareket ettiklerinden, Mısır halkı ile Sultanın irtibatı oldukça
zayıflamıştır. Bu yüzden halkın, Osmanlı Devleti’nden umudunu keser vaziyette olduğu
görülmüştür. Bu da, İngilizlerin Mısır’da rahat bir şekilde hareket etmelerini sağlamıştır.
İngilizlerin Mısır’da rahat hareket etmeleri, Mısır’ın tahliyesinde isteksiz
davranmalarına; sonrasında ise Mısır’a hâkim olmak için yapılanmalarına sebep
olmuştur. Hıdivlerin, İngilizlerin Mısır’daki varlığına yeterince karşı çıkmamaları ve
hatta İngilizlerin Mısır’da bulunmalarını ister bir politika sergilemeleri, Sultan II.
Abdülhamid’in, İngiliz askerinin Mısır’dan tahliye edilmesini sağlayacak diplomasi ve
müzakere sürecinde elini bağlamıştır.
Abbas Hilmi Paşa’nın idealist kişiliği ve duruşu, Sultan II. Abdülhamid’in istediği
bir şeydi. Ancak Abbas Hilmi Paşa’nın bu konudaki duruşunun kuvveden fiile
çıkamaması, Sultan II. Abdülhamid için önemli hayal kırıklığına sebep olmuştur. Çünkü
Abbas Hilmi Paşa Lord Cromer’le girdiği mücadeleden kısa sürede yenik çıkmıştır.
Abbas Hilmi Paşa’nın, İngilizlerin güdümünde bir yönetim sergilemek zorunda kalması
ve hiçbir söz söyleme hakkına sahip olmaması nedeniyle iktidarını kaybetmesi
808,
Sultan’ın Mısır politikalarını olumsuz etkilemiştir. Bir kere, Abbas Hilmi Paşa’nın,
İngilizlerin Mısır’ı boşaltmalarını sağlayacak bir duruş sergilememesi, Osmanlı
Devleti’nin Mısır’daki konumunu zayıflatmıştır. Bu durum, Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı
yöneten bir memurunun, devleti, İngilizlere karşı temsil edememesine ve devletin
haklarını koruyamamasına sebep olmuştur. Abbas Hilmi Paşa’nın genç olmasının, onun
805
is-Sanafiri, s.165.
806 Uçarol, Bir Osmanlı Paşası, s.171. 807 Tahsin Paşa, s.344.
İngilizlerin nüfuzu altına girmesinde etkileri büyük olmuştur
809. İngilizler türlü yollarla
Abbas Hilmi Paşa’yı baskı altında tutmayı başarmışlar ve Mısır’da nüfuzlarını önemli
ölçüde yerleştirmişlerdir
810. Böyle bir ortamda ise Abbas Hilmi Paşa’nın Osmanlı
Devleti’ne bağlılığı, kendisinin merkeze gönderdiği telgraf metinlerinden ibaret kalmış,
tamamıyla sadakat mümkün olmamıştır
811. Çünkü Lord Cromer, Mısır idaresinde ve
idarecileri üzerinde etkindi ve onun uyguladığı politikalar Mısır idaresinin hareket
sınırlarını belirlemekteydi
812. Bu da Mısır’da teslimiyetçi düşünceyi beslemiş, Mısır’dan
İngiliz askerinin tahliye edilmesi yönündeki inançların zayıflamasına
813ve idare ile
birlikte halkın da karamsarlığa düşmesine neden olmuştur
814. Bu karamsarlığın
temelinde Osmanlı Devleti’ne beslenen ümitlerin azalması bulunmaktadır
815. Çünkü
iddialara göre Mısırlılar, Osmanlı Devleti’nin izmihlale yüz tutmuş olduğuna
inanıyorlardı
816. Mısır yönetimi ve halkında ortaya çıkan Mısır’da otorite sorunu ve
iktidar karmaşası yaratmış ve İngilizlerin Mısır’daki nüfuzunun yerleşmesini
sağlamıştır
817. Bu da, devletin Mısır politikalarını etkilemiştir. Osmanlı Devleti
Mısır’daki nüfuzunu devam ettirmek için çabalarken, İngilizler Mısır’da nüfuz kurmakta
zorlanmamışlardır. Mısır’da kolay bir şekilde nüfuz kuran İngilizler, çeşitli siyaset
oyunlarıyla Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetini baltalamışlardır.
İngilizler Mısır’daki Osmanlı hukukunu yıkmak için Mısır ve onu çevreleyen
coğrafyada, özellikle kendi çıkarları için önemli olan Kızıldeniz taraflarında karışıklıklar
çıkartarak, bölgeyi İngiliz müdahalesine açmayı başarmışlardır. Ancak Ahmed Muhtar
Paşa’nın İngilizlerin, Mısır üzerindeki nüfuz ve baskılarını, Mısır üzerine yeteri miktarda
ordu ile harekete geçildiği zaman ortadan kaldırmanın mümkün olacağını ve buradaki
İngiliz hâkimiyetine son verilebileceğini belirtmiştir
818. Sultan II. Abdülhamid’in istediği
buydu. Ancak bunu silah yerine diplomasi ve müzakere yoluyla yapmaya odaklanmıştı.
Tabiî ki, bu yaklaşım ve tutulan yol, Sultan II. Abdülhamid’e ve Osmanlı Devleti’ne,
809 İ.MTZ.(05)., 27/1432. 810
Y.PRK.HR., 18/82; Y.A.HUS., 320/112; Y.A.HUS., 277/139; Y.A.HUS., 361/132.
811 Y.EE., 88/3. 812 Y.PRK.MK., 5/100. 813 Y.A.HUS., 297/54; Y.EE., 127/6. 814 Y.EE., 129/21. 815 Y.EE.d., 439, 3-13. 816 Y.A.HUS., 272/144. 817 Y.EE., 129/21. 818 Tahsin Paşa, s.86.
Mısır’ı İngilizlerin elinden alma konusunda çok vakit kaybettirmiştir. Çünkü Sultan II.
Abdülhamid hasseten Lord Salisbury’ye güvenmekte ve onu kendisi için dost ve
destekçi görmekteydi. Sultan, Lord Salisbury aracılığıyla Mısır’daki egemenlik
haklarının ve toprak bütünlüğünün korunmasını ve kapitülasyonların ilgasını
sağlayabileceğini düşünüyordu
819. Bunların, en azından bir kısmının sağlanması,
Osmanlı Devleti’nin Mısır’daki konumunu olumlu yönde etkileyecekti.
İngilizler, Mısır’a askerî müdahalede bulunma amacını Hıdiv’in Mısır’daki
otoritesinin iadesine yönelik bir harekât olarak ifade etmişti
820. İngilizlerin Mısır’ı işgale
götüren müdahaleyi böyle bir amaca dayandırması, Sultan II. Abdülhamid’in Mısır’daki
otoritesini önemli ölçüde zedelemiştir. Çünkü İngilizlerin, Hıdiv’in, dolayısıyla da
Osmanlı Devleti’nin otoritesini iade etmek için Mısır’a meşru bir müdahalede
bulunmaları, Osmanlı Devleti’nin Mısır’daki sorunları kendi başına halletmekte yetersiz
olduğuna işaretti. Bu, aynı zamanda egemen bir devletin topraklarını idare etmekten aciz
olduğu anlamına gelmekteydi. İngilizlerin Mısır’da asayişi sağlama ve Mısır idaresinin
otoritesini iade etme iddiası, Sultan II. Abdülhamid’in yönetim anlayışına uygun bir
davranış değildi ve buna uyum sağlaması beklenmemelidir. İngilizlerin bu iddia ile
Mısır’a girmesinin, diğer devletlerin, özellikle Fransa’nın Mısır’a girmemesini
sağlamaya yönelik bir tedbir olduğu ortada iken
821asayişi sağlama iddiaları ise Sultan II.
Abdülhamid için geçerli değildi. Bu yüzden o, Osmanlı Devleti’nin Mısır’daki hukukuna
halel getirmeyecek şekilde İngiliz askerinin tahliyesini sağlamaya çalışıyordu. Bunun
için Lord Salisbury’ye, İngilizlere Mısır’ı hariçten gelecek bir saldırıya karşı masuniyet
garantisi verilmiştir
822. Hatta “huzûr ve sa’adet hâli i’âde ve hukûk-ı hazret-i pâdişâhî ile
menâfî’i muhafaza eylemek maksadına mebnî oraya bir kuvve-i ‘askeriye sevkine hazır”
olunduğu da ifade edilmiştir
823. Sultan II. Abdülhamid, İngiltere’ye, Mısır konusunda
böyle önemli teminatlar vererek İngilizlerle anlaşma isteklerinin de ne kadar ciddi
olduğunu göstermek istemiştir. Çünkü o, Mısır konusunda İngiltere’nin karşısında
olmanın Mısır’daki işgal hâlini uzatacağının ve İngilizlerin yeni taleplerle Mısır’da
süreci tıkayacağının, bunun faturasının ise Mısır ve Osmanlı Devleti’ne kesileceğinin
819 Öke, s.90-91. 820 Carman, s.52-53. 821 Y.EE., 88/40-23a. 822 Y.EE., 116/72, 2. 823 Y.A.RES., 24/11.
endişelerini taşınıyordu
824. İngilizlerin Mısır’daki askerlerinin sayısını artırmayı planları
arasına aldığı şayiaları, Sultan II. Abdülhamid’in endişelerini daha da artırmış, bu
yüzden de bu konuda Londra’dan izahat istemişti
825. Zaten İngilizlerin Mısır’a girmesi
ile devletin Mısır’daki hukukunun ihlal edilmiş olmasının verdiği rahatsızlık
826, yıllar
geçmesine ve Mısır’da mevcut hâlin istenilen seviyeye gelmesine rağmen, İngiliz işgal
kuvvetlerinin Mısır’ı terk ve tahliye etmemiş olmaları dolayısıyla endişeye
dönüşmüştü
827. İngilizlerin bir sonraki bahanesi, Mısır Hıdivi’nin idarî otoritesini
muhafaza etmek için gerekli vasıtalara sahip olmamasıydı
828.
Mısır’daki işgal sürecinin uzaması, İngiltere’nin, Mısır’da kalmak için yeni
vasıtalar bulmasını kolaylaştırırken; Osmanlı Devleti’nin Mısır’daki İngiliz askerini
çıkarmasını zorlaştırmıştır. Bu yüzden, başta Sultan II. Abdülhamid, olmak üzere
Osmanlı devlet adamları, Mısır işgalinin ilk başından itibaren İngilizlerden, Mısır’dan
çıkmaları için bir takvim almaya çalışmıştır. Sultan II. Abdülhamid döneminde,
Londra’da sefirlik yapan Muzurus Paşa (1851-1885), Rüstem Paşa (1885-1896)
Antopolo Paşa (1896-1902) ve tekrar Muzurus Paşa (1902-1908)
829Mısır Meselesi
sürecinde Osmanlı Devleti’ni temsil etmişler ve Mısır Meselesi’ni halletmek için önemli
diplomatik girişimler gerçekleştirmişlerdi. Sultan II. Abdülhamid de bu girişimlerin bir
an önce sonuçlanması için Londra’ya sürekli talimatlar göndermiş, bunlar vasıtasıyla da
İngilizlerden Mısır’ın tahliye edilmesini sağlayacak takvimi
830, “hıtâ-i Mısriyye’de olan
hukûk saltanat-ı seniyyenin temînine medâr olacak şerâ’it ile bir mukâvele ‘akdına
İngiltere kabinetosunun muvâfakatı” ile
831almaya çalışmıştır. Sultan II. Abdülhamid bu
işin bir an önce neticelenmesi gerektiğini aksi takdirde Mısır’ın tamamen
kaybedileceğini anlamıştı. Çünkü işgal sürecinin uzaması, İngilizlerin Mısır’da bütün
birimlere hâkim olmasına, yani Mısır’ın bir sömürge toprağı olarak yapılanmasına yol
açmıştı. İngilizlerin, özellikle tahliye müzakerelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasından
sonra, Mısır’daki yapılanmaları önemli bir ivme kazanmıştır. Osmanlı tarafının
824 Y.PRK.MK., 1/75, 2. 825 Y.PRK.EŞA., 16/83. 826 Y.EE., 121/15. 827 Y.EE., 116/76, 2a-2b. 828 Y.A.RES., 17/41.
829 Sinan Kuneralp, Son Dönem Osmanlı Erkân ve Ricali (1839-1922), Prosopografik Rehber, İsis,
İstanbul 1999, s.66.
830 Y.EE., 124/35. 831 Y.EE., 116/64, 4.