B- Süveyş’te İngilizlerin Diplomasi Zaferi
III- SEVÂKİN MESELESİ VE KIZILDENİZ’DE STRATEJİK ÜSTÜNLÜK MÜCADELESİ
Sevâkin konum itibariyle ciddi bir stratejik önemi büyüktü. Mısır topraklarına
katılmasında bu stratejik öneminin rolü olmuştur. Sevâkin ve Masû’a limanları,
konumları dolayısıyla Sudan, Hicaz, Cidde ve Habeşistan bölgeleri için önemli bağlantı
bölgesiydi. Buraları İstanbul tarafından Hıdiv’in yönetimine verilerek Hıdiv-i Mısır
canibinden mansûb muhafız ile idâre olunurdu
637. Osmanlı Devleti de Sevâkin’in bu
önemini erken bir zamanda anlamıştır. Sevâkin Osmanlı Devleti’nin bölgedeki nüfuzunu
idame ettirmek için önemli bir üs niteliğindeydi. Sevâkin limanı, yine Sudan’ın iç
kesimlerine sevk edilen emtianın Osmanlı topraklarına geçirilmesinde önemli bir
konuma sahipti ve Sudan’ın iç kesimlerini Kızıldeniz’e bağlayan önemli bir liman kenti
idi. Yine Sevâkin, Afrika’da sömürgeci faaliyetleri kontrol etmek için uygun bir
konumdaydı. Sevâkin’e hâkim olan bir devletin zamanla Sudan’a da hâkim olacağı
gerçeği, Osmanlı Devleti’nin Sevâkin politikasına yön vermiştir
638. Sevâkin, hac yolu
için de değerli bir konuma sahipti. Osmanlı Devleti hac yolunun ve hacıların güvenliği
için Sevâkin’de askerî güç bulundurmuş
639, bununla birlikte Mısır, Sudan, Hicaz gibi
bölgelerin güvenliğinin sağlanmasına önem verdiğini her zaman hissettirmiştir.
Avrupalılar, özellikle İngilizler Sudan üzerinde ticaretle uğraşırken ticarî mallar Sevâkin
üzerinden Mısır ve oradan da Avrupa’ya gönderiliyordu. Sevâkin’in ticarî alandaki
önemi, siyasî önemini de destekliyordu. Bu, Sevâkin’de İngilizleri cezbeden önemli bir
konuydu
640.
Süveyş Kanalı’nın açılması ile Sevâkin’in stratejik önemini artırdığı gibi, siyasî
önemini de arttırmıştır. Kanalın açılması Sevâkin’deki ticarî hayatı da canlandırmıştır.
Sevâkin bütün bu özellikleri dolayısıyla büyük devletlerin dikkatini çekmiştir.
636 Orhonlu, s.161.
637 Mısır Salnamesi, 1871, (Yayına Hazırlayan: Mustafa Öztürk-Sevda Özkaya Özer), Fırat
Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Yayınları, Elazığ 2005, s.6.
638 İ.MTZ.(05)., 26/1361; Y.A.RES., 45/30. 639 Y.EE.d., 439, 2.
Gordon’un Sudan’da kurduğu sistem, bölgede İngiliz nüfuzunu tahkim etmiştir.
Sudan’da Mehdî isyanı çıktığında ve Mehdî kuvvetleri İngilizlere karşı başarılı savaşlar
verdiğinde, İngilizler Hıdiv’den Sudan’ın boşaltılmasını talep etmiştir. İngiltere
Sevâkin’in mutlak anlamda kontrolünde bulunmasını istiyordu. Bu yüzden Mehdî
askerlerinin burada hâkim olmasını çıkarlarına aykırı görüyordu. Doğu Sudan’a hâkim
olmak isteyen İngiltere, Sevâkin’den Berber’e kadar bir demiryolu inşa etmeyi
düşünmüş
641ve bu yolda politika tanzimlerine girişmişti. Ancak Fransızlar bu projeye
karşı çıkıyordu. Bu demiryolu Fransa için önemli bir ekonomik kayba sebep olabilecek
nitelikte olduğundan İngiltere’nin bu girişimleri, Mısır üzerinden bir Kızıldeniz stratejisi
kurmak anlamını taşıyordu. Süveyş Kanalı ile önemli bir stratejik konuma yükselen Nil
ve Kızıldeniz, İngiltere’nin Hindistan politikasını tahkim edecek bir yapıya kavuşmuştur.
Sudan’ın özellikle İsmail Paşa döneminde Mısır ile bağı gevşemişti
642. İngilizler
de bu bağı tam anlamıyla kesmek için Hıdiv üzerinde ciddi baskılar kurmuştu.
İngilizlerin Sudan konusunda Mısır hükümetini baskı altına almaları, Sudan’daki
sorunların Mısır’ın mâlî durumuna zarar vereceği endişeleri ile de ilgiliydi. Zira
borçlarını ödemekte sorunlar yaşadığı bir dönemde, Mısır hazinesine açılacak yeni bir
gider kapısı, Mısır’ın dış borçlarını ödemeye engel teşkil edeceğinden ve diğer
devletlerin Mısır’a müdahale hakkına sebep olacağından, İngilizler, Sudan’ın Mısır ile
irtibatını kesmeye gayret etmişlerdir
643. Bu politika, Lord Cromer’in bir eseriydi. Çünkü
Lord Cromer, Mısır hazinesine yeni bir masraf kapısı açılmasının Mısır’ı iflasa
götüreceğini düşünüyor, Mısır’da yeni bir harcama kalemine tahammül
göstermiyordu
644. Bunun için Sudan’da bulunan Mısır kuvvetlerinin ve Mısır idarî
kadrolarının Sudan’dan çekilmesini tasavvur etmekteydi. Sudan’ın idarî yapısının
Mehmed Ali Paşa dönemindeki şekline geri döndürülmesi, yine Sudan üzerindeki İngiliz
tasavvurlarından biridir. Bunun için İngilizler Mısır yönetimini ciddi baskı altında
bırakarak, düşündüklerini Hıdiv’e uygulatmak siyasetini benimsemiştir. İngiltere,
Gordon’un Sudan Valiliği sırasında önemli işler gerçekleştirirken Mısırlı idarecileri
yanına almış, Mısırlı idareciler de İngilizlerin politikalarına boyun eğmişlerdir. Sudan
641 HR.TO., 90/129.
642 Balcı, Osmanlı’nın Son Öyküsü, s.51. 643
Y.PRK.EŞA., 5/81.
644 “Cromer’in görev süresince ekonomik önceliği, ülkenin gelir gider dengesini kurmak ve
dışarıya olan borcunu ödemekti” Ahmet Yaramış, “Mısır’da İngiliz Sömürgecilik Anlayışı: Cromer Örneği”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C: IX, S: 2, Afyon 2007, s.128.
topraklarının İngiliz sömürgesi hâline gelmesini sağlayacak birçok düzenleme yine bu
dönemde gerçekleştirilmiştir.
İngiltere’nin, Mehdî İsyanı’nın ciddi boyutlara ulaşması ve Mısır-İngiliz
kuvvetlerini birkaç kez hezimete uğratmasından sonra, Sudan’a dair politikalarını
yeniden tanzim ettiğini yukarıda belirtmiştik. İngilizler, bu politikaları gereği Mehdî
kuvvetlerinin iç Sudan’da olmalarına rıza göstermiş görünmektedir. Ancak bu
kuvvetlerin özellikle Masû’a ve Sevâkin liman bölgelerinde etkin olmalarını kesinlikle
istemiyordu. İlk başlarda bu harekete herhangi bir önem atfetmemişti
645. Ta ki, Mehdî
askerlerinin Doğu Sudan’da önemli güç olarak belirmesine kadar. Bundan sonra
İngilizler dikkatlerini, Mehdî ordularının tehdidi altına giren Kızıldeniz limanlarına
çevirmişlerdir. Çünkü Mehdî hareketinin burada yayılmasını, İngilizler çıkarlarına aykırı
görmeye başlamıştır. Osman Dikna liderliğindeki Mehdî ordularının bu bölgelerde etkin
olmaya başlaması
646, İngilizlerin bu meseleye daha da ağırlık vermesine sebep olmuştur.
İngiliz komiseri bu durumu Ahmed Muhtar Paşa ile müzakerelerinde dile getirmiştir
647.
Bunun yanında da İngilizlerin Mısır eliyle birtakım askerî tedbirler almaya çalıştıkları
görülmektedir
648. Ayrıca İngilizlerin bu politika ile iki önemli fayda sağladığı
görülmektedir. Bunlardan birincisi Sudan’da duruma kendileri adına hâkim olmak ve
ikincisi de bu mesele dolayısıyla Mısır’da işgali devam ettirerek zaman kazanmaktı
649.
Bâbıâli ve Saray, İngiltere’nin Sudan-ı Mısrî’yi
650işgal etmek niyetinde olduğu
şayiasını, Ahmed Muhtar Paşa tarafından gönderilen şifre ile haber almıştı
651. Sultan II.
Abdülhamid de bunların doğru olup olmadığını öğrenmek istemişti. Bu konuda gelen
cevap ise Mısır ordusuna yardım için bir askeri müfrezenin gönderilebileceği şeklinde
olmuştur
652. Aynı konu hakkında Londra sefiri vasıtasıyla Lord Salisbury ile bilgi alış
verişinde bulunulmuştur
653. Salisbury de buna cevaben, “Sevâkin’e ecnebi askeri sevki
645 Y.PRK.EŞA., 5/81. 646 İ.MTZ.(05)., 22/1115. 647 BEONGG.d., 743, 34/51, 8. 648 Y.PRK.MK., 1/81; Y.A.HUS., 323/38. 649 Y.EE., 10/56.
650 “Sudân-ı Mısrî, Afrika kıtasında, batıdan Gambiya, doğudan Habeşiştân, Sahra, güneyden
ekâlîm-i İstivâ’iye mahdûd olan kısmı kapsar” Ömer Kâmil, s.4.
651 Y.A.HUS., 306/34. 652 Y.A.HUS., 353/10. 653 Y.EE., 50/17.
tasavvurunun mevzubahis olmadığı”
654ve “buna bir farz ve tahmin nazarıyla bakılmak
lazım geleceğini” ifade etmiştir
655. Ancak İngilizlerin gün geçtikçe Sudan’ı işgal etmek
konusunda daha istekli davrandığı ve bunun için çeşitli girişimlerde bulunduğu
anlaşılmaktadır
656. Bu da Sevakin’in İngiliz işgalinden masun olmadığına dair önemli bir
gerekçe idi
657. Fakat İngilizlerin bu işi kendi subayları komutasında Mısır ordusuna
yaptırmak istediği, Osmanlı Devleti’nin Londra sefaretinden alınan şifrede
görülmektedir
658. İngilizler işi, bu şekilde hallederek hem Osmanlı Devleti hem de diğer
devletler karşısında zor duruma düşmek istememiştir. İngilizler Sevâkin üzerinde
yürütmeye çalıştığı politikalarını gün geçtikçe genişletirken Hicaz ve Yemen sahillerini
kontrol edecek bir şekilde Sevâkin ve civar bölgelere yerleşerek buraları ele geçirmek
istiyordu
659. İngilizler bu süreçte Sudan meselesi bahanesiyle Mısır’da işgali uzatmış,
kalıcı işgal için de şartların olgunlaşması konusunda zaman kazanmışlardır
660.
İngilizlerin bir diğer hamlesi, bahsedilen bölgelerin İtalya tarafından işgal edilmesini
sağlayacak şartları hazırlamak üzerine olmuştur
661. İngilizlerin bu konuda İtalyanlarla
itilaf halinde oldukları görülmektedir. Osmanlı tarafı ise, “Devlet-i ‘Aliyye’nin haber ve
malûmâtı olmaksızın İngiltere ve İtalya devletleri cânibinden böyle bir teşebbüste
bulunulması Devlet-i ‘Aliyye’nin hukûkunu münhâl ve fevâ’id-i düvel hukûkuna dahi
menâfi idiğinden” böyle bir itilafı uygun görmemiştir
662. İngiltere’nin bu hamlesi,
Sudan’ın stratejik noktalarının İngilizlerin eline geçeceğini gösteren bir başka delil
olarak görülebilir
663. Çünkü İngilizler Mısır eliyle Sudan üzerinde yaptırdıkları
düzenlemelerle Sevâkin özelinde Kızıldeniz’in stratejik limanlarının kontrolünü eline
almak için faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardır. İngilizler özellikle Sudan’da Mehdî
hâkimiyetinin ardından kurulan Mısır-İngiliz ortak yönetimi ile de bölgeleri kendi
hâkimiyetine almayı başarmış görünmektedirler. İngilizler Sevâkin’i işgal etmek için
fırsat ararken Ahmed Muhtar Paşa’nın, Mısır yönetimine, İngiltere’nin bu düşüncelerine
karşı nasıl bir yaklaşım sergileyeceklerini sorduğunda; onlar, Mısır yönetiminden bazı
654 Y.EE., 118/7. 655 Y.A.RES., 79/24. 656 Y.EE., 117/11. 657 Y.A.HUS., 350/87 658 Y.EE., 118/9. 659 Y.EE., 118/10. 660 Y.EE., 86/44. 661 Y.EE., 118/27. 662 Y.A.HUS., 239/60. 663 Warburg, s.48.
kimselerin, ne vakit İngilizler isterler ise Sevâkin’i dahi işgal ederler biz ne devlete
yazabiliriz ne de karşı durabiliriz, diyerek İngilizlerin bu yaklaşımlarına karşı
çıkmayacaklarına işaret eden cevaplar verdikleri görülmektedir
664.
İngilizlerin bir başka girişimi Sevâkin’i doğrudan Osmanlı Devleti idaresine
aldırmaya çalışmasıdır. Bilindiği gibi Sevâkin İsmail Paşa’ya verilen 1866 tarihli
fermanla Mısır yönetimine bırakılmıştı
665. İngiltere bu yeni hamlesiyle Sudan’da çıkan
Mehdî isyanı sırasında Sudan’ın idaresinde birtakım düzenlemeler yaparak burada
durumu düzeltmeye gayret ettiklerini göstermeye çalışmıştır. Sudan’daki karışıklıklar
nedeniyle Sevâkin’in doğrudan doğruya Osmanlı idaresi altına alınması ve Osmanlı
Devleti tarafından korunması, İngiltere’yi Mehdî ordularıyla uğraşmaktan kurtaracaktır.
Bu adımın bir diğer amacı Mısır ile Sudan arasındaki ticarî işlemlerin Sevâkin yoluyla
gerçekleştirilmesini sağlamaktır
666. Osmanlı tarafı ise Sevâkin’in merkeze bağlanması
fikrine maddî külfetin fazla olabileceği düşüncesi ile karşı çıkmıştır
667. Ancak bir süre
sonra bu fikre sıcak bakılmaya başlanmış, Hasan Fehmi Paşa Lord Granville Sevâkin’i
merkeze bağlayabileceklerini belirtmiştir
668. Osmanlı tarafının böyle bir tedbir alınması
durumunda Sevâkin’in öneminin daha da artacağı ve Sudan’daki “hâl-i iğtişâşâtın
mübeddel sükût[u] muhtemel” olması dolayısıyla Sevâkin’in doğrudan doğruya
İstanbul’a bağlanmasını olumlu bulmuştur. İstanbul’un böyle bir karar değişikliğine
gitmesi, Ahmed Muhtar Paşa’nın bunun önemli bir külfete neden olmayacağı
konusundaki açıklaması ile ilgili olmalıdır
669. Bunun üzerine Sevâkin’in doğrudan
merkeze bağlanması konusunda emirnâme hazırlanmış ve bu konuda Londra’dan
gelecek cevap beklenmeye başlanmıştı
670. Ancak İngiltere’den bu yönde bir dönüş
olmamış, dolayısıyla da Sevâkin’in 4 taburla muhafazası kararı alınarak doğrudan
merkeze bağlanması konusu ertelenmiştir
671. Ayrıca Sevâkin’deki kontrolün buraya sevk
edilen askerî kuvvetle sağlanması ve gerekirse Hıdiv ile haberli olarak tayin edilecek bir
müddet için doğrudan doğruya Osmanlı idaresine alınması sağlanabilir düşüncesi
664 Y.EE., 118/3. 665 Y.EE., 118/27. 666 BEONGG.d., 749, 12, 2. 667 Y.EE., 121/4. 668 Kızıltoprak, s.183. 669 İ.MTZ.(05)., 26/1361. 670 BEONGG.d., 744, 9. 671 BEONGG.d., 744, 9.
Meclis-i Vükelâ mazbatasına derc edilmiştir
672. Ancak “İngiliz askeri Mısır’dan çekilip
o taraflarca emniyet ve asayiş tamamıyla tekarrür ettikten sonra yine fermân-ı
hümâyûnlar ahkâmı dâ’iresinde idâre olunmak üzere Mısır’a ilhakı kabil” olacağı şerhi
konularak Sevâkin’in geçici bir süreliğine merkeze bağlanmak istendiği
görülmektedir
673. Sultan II. Abdülhamid Sevâkin’in Mısır idaresi altında
bulundurulmasını daha evla görmekle birlikte
674, bunun yanında Hıdiv’in, herhangi bir
şekilde, herhangi bir araziyi terk etmeye yetkisi olmadığı İngiltere’ye üstü kapalı bir
şekilde ifade edilmiştir
675. Ancak İngilizler Sevâkin’in idarî yapısındaki değişiklikleri
Mehdî gailesini hallettikten ve Sudan’da Kondominium kurulduktan sonra Mısır eliyle
gerçekleştireceğini ifade etmiştir
676. Osmanlı Devleti de burada hukukunu korumak için
İngiltere nezdinde girişimlerde bulunmuş, Lord Salisbury bu girişimlere verdiği cevapta,
Sevâkin’in Mısır ile irtibatının kesilmesi konusunda herhangi bir çalışma içinde
olmadıkları yollu açıklamalarla meseleyi geçiştirmişlerdir
677. Ancak Ahmed Muhtar Paşa
tarafından gönderilen telgrafta, durumun Salisbury’nin ifade ettiği gibi olmadığı
anlaşılmaktadır. İngilizler Sevâkin’i Mısır’dan ayırarak buradaki iki Osmanlı temsilcisini
kovmuşlardır
678. Bir müddet sonra da Sevâkin’e İngiliz bayrağı çekmeye hazırlandıkları
şayiası yayılmıştır. Yine süreci Mısır hükümetinin önlemeye muktedir olmadığı, Ahmed
Muhtar Paşa tarafından vurgulanmıştır
679. Bu gelinen nokta, kısa sayılmayacak bir
sürecin sonucudur. İngilizlerin Sevâkin’e yerleşmek tasavvurlarını beslediği sürekli
konuşulan bir meseleydi. Sultan II. Abdülhamid de İngiltere’nin bu tasavvurlarını biliyor
ve bunun için diğer devletlerle diplomasi kartını sürekli açık tutuyordu. Ancak bu
devletlerin bu konudaki yardımlarına ne kadar güvenilebilir, bunu kestirmekte güçlük
çekiyordu
680. Bunun yanında Sultan II. Abdülhamid’in Osman Dikna’nın Hartum’dan
Sevâkin’e kadar yaklaşmasından bir endişe duymadığını görmekteyiz
681.
672 Y.A.RES., 45/30. 673 İ.MTZ.(05)., 26/1361. 674 Y.EE., 121/4. 675 Y.PRK.EŞA., 5/81. 676 Y.A.HUS., 397/102. 677 Y.EE., 118/27. 678 Y.EE., 118/28. 679 Y.A.HUS., 397/102. 680 Y.A.RES., 79/59.
681 Mohamed Tarig Nour, Sevakin’de Türk-İngiliz Rekabeti, (Yayınlanmamış Doktora Tezi),
Osmanlı Devleti’nin Kızıldeniz’de aldığı tedbirler; İngiliz ve İtalyanların bölge
siyasetlerini engelleme yolunda önemli girişimler olarak değerlendirilebilir
682. Bu
yüzden özellikle Hicaz bölgesinin güvenliğini sağlamak için çalışmalarda bulunulduğu
görülmektedir
683. Bu süreçte Osmanlı Devleti’nin, Sudan’daki birinci önceliği Mehdî
hareketinden çok, İngilizlerin faaliyetlerinin takip edilmesine verdiğini söyleyebiliriz.
Sudan için kilit noktada bulunan Sevâkin’in durumu da sürekli kontrol ediliyordu.
Sevâkin’in Mısır ya da Osmanlı idaresi altında olması gerektiği düşüncesinden hareket
ederek bir politika tayini yapan Osmanlı Devleti, aksi bir durumda Mısır’ın da tehlikeli
bir sürece girebileceği endişesiyle Sevâkin meselesine yaklaşmıştır. Meselede, devletin
çıkarlarına halel getirecek bir duruma düşülmemesi için alınacak tedbirler, Sultan II.
Abdülhamid’in Mısır Meselesine yaklaşımını gösteren önemli işaretler içeriyordu. Bu
konuda ortaya çıkan gelişmeler günü gününe takip edilmeye çalışılırken, gelişmeler
karşısında alınacak tavırlar çoğu kez Meclis-i Vükelâ’da tartışılmıştır. Sultan II.
Abdülhamid’in, sürecin ilerleyen aşamalarında gördüğü en önemli gerçek İngiltere’nin,
tıpkı Mısır’da olduğu gibi Sevâkin’den de çıkmayacağıydı. Buna rağmen Sultan II.
Abdülhamid, diplomasiden başka bir seçeneğe başvurmaktan kaçınmıştır. İtalya’nın
İngilizler tarafından bölgede yeni bir işgalci güç olarak ortaya çıkarılması bile Sultan II.
Abdülhamid’i diplomasi seçeneğinden uzaklaştırmamıştır. Bunda Osmanlı Devleti’nin
içinde bulunduğu şartlar ve güç dengeleri önemli bir etkendi ve bu durum, aslında,
Osmanlı Devleti’nin başka bir seçeneği olmadığını göstermekteydi. Osmanlı Devleti’nin
Sevâkin konusundaki en önemli hedefi, Sevâkin’in ecnebi bir devletin taarruzundan
masuniyetinin sağlanmasıdır. Sevâkin’in İngilizler tarafından işgal edileceğine dair
şayiaların araştırılması Hıdiv’den istenmiştir
684. İngilizlerin bu tasavvurları nedeniyle
Sultan II. Abdülhamid, dikkatli bir politika izlemeye çalışmıştır
685. Sudan konusunda
Mısır Hıdiv’ine verilen fermanların ahkâmına ters bir politika izlenmediğini Hıdiv’in bu
konudaki haklarının bâki olduğunu ve bazı durumlarda, devletin çıkarlarına aykırı olsa
da, bunu çiğnemek yoluna sapılmadığını gösteren kayıtları bulmak mümkündür
686.
Bunun yanında Mısır yönetiminin Sudan’da duruma hâkim olmada yaşayacağı sıkıntıları
682 Nour, s.218. 683 Y.EE., 124/40. 684 Y.A.HUS., 350/87. 685 Y.A.HUS., 353/10. 686 Y.A.RES., 79/21.
gidermek için askerî yardımda bulunulabileceği Mısır Hıdivi’ne belirtilmiş ve bu konuda
Hıdiv’den talep gelmesi beklenmiştir. Bu yaklaşım, Hıdiv’in hukukuna saygı
duyulduğunu gösteren önemli bir delil olarak kabul edilmelidir
687. Bu politikanın
yanında Sultan II. Abdülhamid’in Mısır ve Sudan’daki hükümranlık hukukuna atıfta
bulunularak, buna uygun hareket edilmesini hem Mısır yönetiminden hem de
İngilizlerden beklediği görülmektedir
688.
İngiltere’nin Sudan üzerinde bitmek bilmeyen emellerine karşı Sudan ve özelinde
Sevâkin meselesinde ihtiyatlı ve sabırlı bir politika güden Osmanlı Devleti, somut
sonuçlar alamasa da, bölgedeki varlığını korumak konusunda oldukça uğraş vermiş ve
hukukunu korumak konusunda diplomasi kanalını sürekli kullanmıştır. Osmanlı Devleti
burada mevcudu koruma üzerine inşa ettiği politika felsefesini, sürecin her aşamasında
devam ettirmiştir. Hâkimi olduğu topraklara fiilî müdahaleden sürekli kaçınan Osmanlı
Devleti’nin bu müdahaleden kaçınmasında birkaç meseleyi göz önünde bulundurduğunu
söyleyebiliriz. Bunlardan en önemlisi uluslararası alanda haksız duruma düşerek yalnız
kalma kaygısıdır. Diğer önemli sebep ise Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu siyasî,
iktisadî ve sosyal sorunlardan kaynaklanan yetersizlik hâlidir. Bunlardan kaynaklanan
sorunlar Osmanlı Devleti’nin etkin bir politika geliştirmesini engellemiştir. Buna
rağmen, başta İngiltere olmak üzere, Osmanlı Devleti’nin sömürgeci güçlerin emellerini
dizginlediğini ve denge politikasının nimetlerinden zaman zaman yararlandığını ifade
edebiliriz.
IV- AKABE MESELESİ VE İNGİLTERE’NİN BÖLGEYİ KENDİ
ÇIKARLARINA GÖRE TANZİM ETME ÇABALARI
Akabe, Mısır’ın güneybatısında yer alan ve körfeze adını veren stratejik bir
noktada yer alır ve tarih boyunca bu önemi anlaşılmış bir beldedir
689. Akabe bu stratejik
konumu dolayısıyla siyaseten de önemli bir bölge olagelmiştir. Akabe’nin önemli bir
siyasî krize sebep olması ise Mısır sınır anlaşmazlığına konu olması ile ilgilidir. Bu
konuda İngilizlerin bölge hakkındaki tasavvurları ve bu yönde ortaya koydukları
687
Y.PRK.EŞA., 24/73.
688 Y.PRK.HR., 7/48; Y.PRK.HR., 22/3.
689 A. Haluk Dursun, Akabe Meselesi (1906) Ortadoğu’da Osmanlı-İngiliz Rekabetine Bir Örnek,
faaliyetleri bu meselenin kaynağını oluşturmaktadır. İngiltere, Akabe bölgesine Mısır
idaresine bağlı karakollar inşa ettirip, Mısır askeri yerleştirerek bölgeyi Hicaz,
dolayısıyla Osmanlı idaresinden çıkarmayı düşünüyordu
690. İngiltere’nin bölge
stratejisini kontrol altına alma düşünceleri, bu faaliyetlerin esasını oluşturmaktaydı.
Burada Osmanlı toprağına haksız yere saldırı söz konusudur ve İngilizler bu saldırıyı
Mısır yönetimi eliyle gerçekleştirmiştir
691.
Bölgenin Osmanlı toprağı olduğu Mehmed Ali Paşa döneminden itibaren verilen
fermanlar ve yapılan düzenlemelerle sabittir. Osmanlı Devleti’nin Akabe’deki askerî
varlığı, bölgenin muhafazası için Osmanlı Devleti tarafından alınmış bir tedbirdi
692.
Ancak İngilizler bu askerî varlığı bölgenin işgali olarak değerlendirip Mısır yönetimine
baskıda bulunmuşlardır. Zaten Mısır memurları da Hıdiv’den çok, Lord Cromer’in
emrinde bulunuyorlardı
693. Bu yüzden Lord Cromer’in baskılarına direnmemişlerdir.
İngilizler Akabe üzerindeki tasavvurlarını, bölgede İngiliz kontrolünü sağlayacak suni
bir sınır oluşturmaya başlayarak fiiliyata geçirmeye çalışmışlardır
694. Böylelikle
İngilizler, bölgenin en kilit noktasından Osmanlıları çıkarıp bölgeyi Mısır tarafına
bırakarak Akabe’den geçen yolun kontrolünü ele almayı esas hedef olarak seçmiştir
695.
İngilizler Mısır’ı işgal edip Sudan’ı kontrol altına aldıktan sonra bu bölgelerin
stratejik konumunu büyük ölçüde kendi çıkarları için kullanmışlardır. Ancak Mısır’ın
hukuken Osmanlı toprağı olması dolayısıyla Mısır’da Osmanlı varlığından rahatsızdı. Bu
yüzden gelişigüzel bir şekilde Akabe Meselesi’ni ortaya çıkararak bölgedeki Osmanlı
varlığını sınırlandırmayı amaçlamışlardır
696. Bunun için sınır konusunu gündeme
getirmişlerdir. Osmanlı Devleti, İsmail Paşa’ya verilen fermanları dikkate alarak el-Ariş
ile Süveyş arasındaki bölgenin Hicaz ile Mısır Vilayeti’nin sınırlarının yine bu hat
dâhilinde olduğu üzerinden politikalarını şekillendirmiştir
697Bölgenin batısında kalan
kısmının Mısır’a ait olduğu 27 Mart 1892 tarihli fermana da atıfta bulunularak ifade
690 Y.PRK.ASK., 239/41. 691 Y.EE., 119/35. 692 Oded, s.112-113. 693 Y.PRK.ASK., 240/24. 694 Y.A.HUS., 256/97. 695 Y.EE., 119/55.
696 Öke, Mim Kemal, Saraydaki Casus Gizli Belgelerle Abdülhamid Devri ve İngiliz Ajanı Yahudi:
Vambery, İrfan Yayınevi, İstanbul 1998, s.249.