• Sonuç bulunamadı

KURAMSAL ÇERÇEVE ve İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.4. İlişkisel Yılmazlık Yaklaşımları

2.4.1. Sistemik, Gelişimsel ve Ekolojik Yaklaşım Bağlamında İlişkisel Yılmazlık

Bağlam, çift ve aile terapisi içerisinde önemli rol oynar. Sistem teriminin kullanımı, bağlam ve bağlamsal etkiyi anlamada hemen hemen her aile ve çift yaklaşımı içerisinde önemli bir teorik temel sağlar. "Ekolojik" odak zaman içerisinde süregelmesine rağmen, son zamanlarda aile ve çift terapisi içerisinde semptomları anlamada ve tedavi yaklaşımında sosyal kültürel çatıdan yararlanmada "lens (objektif, bakış açısı)" olarak kullanılmaktadır (Robbins, Mayorga, Szapocznik, 2003).

Aile yılmazlığının doğasında, aile fonksiyonelliğini tehdit eden ekolojik risk faktörlerini azaltarak, koruyucu ve iyileştirici faktörlerin üzerine odaklanmak vardır (Black ve Lobo, 2008). Aile yılmazlığı bakış açısı bu bağlamda; (ı) Sosyal bağlam içerisinde aile fonksiyonelliğini değerlendirir. (ıı) İkinci olarak ise aile yılmazlığı yaklaşımı gelişimseldir ve aile güçlüğünü, ailenin vermiş olduğu tepkileri, çeşitli uyum aşamaları ve yaşam döngülerinde yılmazlık süreçlerinin nasıl olduğunu ele alır.

Ekolojik yaklaşım etkileşimsel, çevresel ve kültürel bağlamda çok boyutlu bir yaklaşımdan hareketle yılmazlığı anlamada yeni bir bakış açısı sağlamaktadır (Ungar, 2012). Ekolojik yaklaşım bağlamındaki faktörler, ailenin fonksiyonunu, aile üyelerinin tedaviye tepkilerini, ailenin zamanla değişikliklere ya da yeni bağlamlara uyum sağlamalarında ailenin yeteneğini etkileyen faktörlerdir (Robbins ve diğ., 2003). Burada yılmazlık yalnızca biyolojik olarak verilen özelliklerin bir sonucu değil aynı zamanda yılmazlığın kompleks ve dinamik sosyal bağlamlar içine gömülü olduğu vurgulanır (Harvey, 2007; Ungar, 2010, 2011).

Ekolojik yaklaşım içinde karşılıklı birey-çevre etkileşimi vardır. Yılmazlık, bireyler ve bağlamlarda karşılıklı olarak ilişkiden ortaya çıkan hem transaksiyonel hem de bağlamsal şekilde en iyi şekilde anlaşılabilinir (Harvey, 2007). Bu kapsamda yılmazlık, birey ve çevresi arasındaki etkileşimi yansıtan uygun ve erişilebilir olan kişisel gelişimi sağlayan fırsatlardaki davranışlar olarak tanımlanmaktadır (Ungar, 2010, 2011). Bu tanım içerisinde Ungar, yılmazlıkta bireyin iyi oluşunu devam ettiren psikolojik, sosyal, kültürel ve fiziksel kaynaklar için yolların neler olduğunu bilmeyi (navigate) ve bu kişisel ve kültürel kaynakların kullanımını kendi lehine çevirmeyi (negotiate) vurgular. Ungar (2006) yılmazlığı bireyin sağlığını güçlendirici kaynaklar ve bu kaynakları sağlayan bireyin fiziksel ve sosyal ekolojilerini yönetme kapasitesi olarak açıklamıştır. Örneğin, travmatik

35

durumlarla karşı karşıya kalındığında yılmazlık hem bireylerin iyi olmalarını devam ettiren psikolojik, sosyal, kültürel ve fiziksel kaynaklarını bilme (navigation) kapasitelerini, hem de bu kaynakların sağlanması ve yaşanmasında bireysel ve toplumsal olarak kendi lehine çevirmeyi (negotiation) ifade eder (Ungar, 2008).

Yılmazlığı ekolojik yaklaşımla değerlendirme Bronfenbrenner’in (1994) gelişimi doğrudan etkileyen yapıları sınıflandırdığı ekolojik yaklaşıma dayanmaktadır. Ekolojik sistem teorisi çocukların karmaşık ve çeşitli sosyal ilişkiler içerisinde geliştiğini savunur ve bireyin içinde yer aldığı çoklu sistemler, çevreler, bağlamlar ve bunlar arasındaki etkileşimleri vurgular (Bronfenbrenner ve Evans, 2000). Ekolojik bakış açısına göre yılmazlık, birinci olarak çocuğun sosyal ve fiziksel ekolojisinin doğasına, ikinci olarak çocuğun bireysel özellikleri ve çevresi arasındaki etkileşimsel süreçlere ve üçüncü olarak ise çocuğun pozitif gelişimine doğru özel eğilimlerine vurgu yapar (Ungar, 2011). Bu bağlamda, yılmazlık ilişkilendirilen süreçlere katkı sağlayan önemli bir değişkendir. Kültür, bireylerin ve grupların ortak paylaşılan değeri, inançları, dil ve gelenekler için kullanılan anlamdadır (Ungar, 2011).

Bronfenbrenner'in teorisi, birey üzerinde dört farklı düzeyde sosyal ekolojik etkileri ele alır. Her bir düzey, önceki düzeyi doğrudan ya da dolaylı olarak bireyi etkiler. Sistem içerisindeki bu dört düzey, mikrosistem, mezosistem, ekzosistem ve makrosistem olarak isimlendirilmektedir. Bronfenbrenner'in (1994) öne sürdüğü gelişim bağlamındaki çevreler:

1. Mikrosistem: Bireyi doğrudan etkileyen aile, okul, arkadaş grubu, iş yerini içerir (Bronfenbrenner, 1994). Robbins ve diğ., (2003) çocuklar ve ergenler için mikrosistemin, aile, arkadaş, akran, okul ve komşuları içerdiğini yetişkinler için ise bu durumun, çiftten oluşabileceğini ve işi, komşuları ve sağlık-bakım sistemlerini içerdiğini belirtmektedir. 2. Mezosistem: İki ya da daha fazla durum arasında (örneğin okul ve ev, okul ve işyeri arasındaki ilişkiler gibi) oluşan süreçleri ve bağlamları içermektedir. Diğer bir ifadeyle mezosistem, mikrosistemde bir sistemdir (Bronfenbrenner, 1994). Robbins ve diğ., (2003) çocuk ve ergenler için öncelikle mezosistem ilişkileri, ebeveyn etkileşimleri ile gencin akran, okul ve adalet (justice) sistemlerini içerdiğini, yetişkin için mezosistem ilişkilerin, bireyin eşinin ve kardeşlerinin ya da eşinin ve arkadaşlarının arasındaki ilişkideki etkileşimleri içerdiğini belirtmiştir.

36

3. Ekzosistem: Ekzosistem içerisindeki süreçler, iki ya da daha fazla durum arasında oluşan süreçleri ve bağları içerir ancak bunlardan en az biri kişiyi doğrudan içermez fakat dolaylı olarak bir etkiye neden olur (örneğin, bir çocuk için, ev ve ebeveynin işyeri arasındaki ilişki, bir yetişkin için okul ve komşu akran grubu arasındaki ilişki gibi) (Bronfenbrenner, 1994). Robbins ve diğ., (2003) ekzosisteme örnek olarak çocuklar ve ergenler için bu durumun bir arkadaş çetesi ya da sosyal destek ağlarını ya da iş yerini içerebileceğini belirtmiştir. Ancak bu ekzosistem, örneğin bir arkadaş üzerinden etkisini gösterebilir (çete üyeleri bir arkadaşının antisosyal davranış desteği) ve bir ebeveyn üzerinde (bir ebeveyn işte stres altında ya da geniş aile / arkadaşlardan destek alır) ve bu durum dolaylı olarak çocuk üzerinde bir etki yapabilir. Bir yetişkin için önemli olan ekzosistem iş yerindeki bir arkadaşından ya da almış olduğu sosyal destek ağlarını içerir. Bu her iki ilişki de birey üzerinde stresör ya da tampon görevi yapabilir.

4. Makrosistem: Makrosistem, mikro-mezo ve ekzosistemin özelliğinden oluşan, bunların da ötesine geçmiş, kültür ve alt kültürü içerir. Daha geniş sistem bağlamı içerisinde gömülü olan inanç sistemlerini, yaşam tarzlarını, fırsatları, tehlikeleri, gelenekleri ve kaynakları içermektedir.

Ekolojik yaklaşımlar içerisinde çapraz etkiler önemlidir. Örneğin eşler arasında ilişkideki gelişimler, çocuğun davranışına etki edebilir ya da bir partnerin iş doyumu onun geniş aile üyeleri arasındaki ilişkiye etki edebilir. Bunun tersine, çocuk-ebeveyn ilişkileri gelişimsel olarak zamanla çocuğun akran ilişki şekilleri üzerinde bir etkiye sahiptir. Çapraz etkileri anlamak, ekolojik müdahale yaklaşımlarını planlama açısından önemlidir (Robbins ve diğ., 2003). Robbins ve diğ. (2003) aşağıda Şekil 4'de sosyal ekolojik bağlam içerisinde çift ve aile sürecine ait sistem etkileşimlerini açıklamaktadır.

37 Birey Çocuk Ergen Eş / partner Akranlar Sosyal Ağlar Okul / İş Aile Ebeveynler Kardeşler Çift Komşular Mikrosistem Makrosistem -Kurallar -Kültürel Farklılıklar Mezosistem Ekzosistem -Ebeveyn/Eş Ağları -Ebeveynin ya da eşinin iş yeri - Arkadaş çetesi

38

Ekolojik yaklaşım, doğası gereği dinamiktir ve zaman içerisinde de sistemik ilişkilerde karşılıklı etkilere sahiptir. Aile yılmazlığında ekolojik yaklaşım uygulama, toplum kuruluşlarını, işyerini, okul, sağlık bakımı ve diğer daha büyük sistemleri içerir (Walsh, 2002). Bireysel, çift ya da aile problemlerini ekolojik bağlamda değerlendirmek, bireysel ve aile gelişimini sistemik bir bütün içerisinde sosyal bağlamsal etkilerle beraber ele almak gerekmektedir (Walsh, 2011). Ekolojik ve gelişimsel bağlam içerisinde yılmazlıkta sistemik yaklaşım, kriz ve devam eden stresten ailelerin ve çiftlerin daha etkili başa çıkmalarını sağlayan elementler tanımlanmaya çalışılmıştır (Hawley ve DeHaan, 1996; Walsh, 1996).

Robbins ve diğ. (2003) ekolojik yaklaşım bağlamında, birey ve aile fonksiyonu üzerinde etkisi olan "aile-çevre sınırını" tanımlamıştır. Aile-çevre sınırı farklı düzeylerde olabilmektedir. Örneğin, mikrosistem düzeyinde çocuk ve okulu arasında ya da bir yetişkin ve iş yeri arasındaki bağı önemlidir. Mezosistem düzeyinde ise, çocuğun okuluyla ya da yetişkinin kendi iş yeriyle arasındaki ilişkisi düşünülmelidir. Aile-çevre sınırı, ailenin fonksionuyla ilişkili olup sıklıkla da potansiyel problem durumlarıyla karşı karşıya kalındığında ailenin uyumunu etkiler.

Klinik uygulamalar içerisinde aile yılmazlığı yaklaşımı, çok kuşaklı yaşam döngüsü ve daha geniş sosyo-kültürel ilişki bağlamında aileyi açık bir sistem olarak ekolojik ve gelişimsel bakış açısından inceleyen aile sistem teorileri içerisine temellendirilmiştir (Walsh, 1996). Sistemik bir yaklaşım bakış açısından aile yılmazlığında; aile üyelerinin problem durumuna nasıl katkı sağladığı, nasıl bu durumdan etkilendiği, problemleri çözmedeki kaynakların ve pozitif uyumda ve gelişimde aileyi güçlendiren durumların neler olduğu hepsi bir arada değerlendirilmektedir. Sağlıklı bir sistem bakış açısıyla yaklaşıldığında aileler sürekli değişmekte olup kendilerini yeniden şekillendirmektedir ve sağlıklı olan aileler, açık ve kendi kendini düzenleyen ailelerdir (Gladding, 2011).

Gelişimsel yaklaşım bağlamında ise aile yılmazlığında, aile içerisindeki yaşam döngüleri ve kuşaklararası geçişlerin devam eden etkileri önemlidir (Walsh, 1996, 2002). Carter ve McGoldrick (1999), aile yaşam döngüsünü ailelerde zaman içerisinde meydana gelen değişimler için kullanarak, aile yaşam döngüsünde altı dönem tanımlamıştır: (ı) bekar genç yetişkinler, evden ayrılma, (ıı) yeni çift, (ııı) küçük çocuklu aileler, (ıv) ergen çocuklu aileler, (v) çocukları evden ayrılan aileler, (vı) yaşamın son dönemlerindeki aileler.

39

Türk kültürü içerisinde sistem yaklaşımı ve sosyal-ekolojik yaklaşım bağlamı içerisinde ailedeki riskli bir durumun varlığı ve aile uyumunu ele alan yalnızca bir çalışmaya rastlanılmıştır (Gökler, 2008). Gökler (2008), kronik rahatsızlığı olan çocuklar ve ailelerindeki, psikolojik uyumunu incelemiştir. Araştırmaya 12-18 yaş arası kronik rahatsızlık tanısı almış olan 125 çocuk/ergen ve anne-babaları katılmıştır. Araştırmada anne-baba ve çocuğun sahip olduğu sosyal destek birbiriyle ilişkili bulunmuştur. Araştırmada, anne, baba ve çocuğun sosyal destek düzeylerinin birbirlerinden bağımsız olmadığı, bu durumda ailenin tek tek bireylerden çok bir sistem olarak var olduğuna ve bireylerin bu sistemin tanıdığı olanaklar ölçüsünde dış kaynaklarla alışveriş içerisinde olduğu görüşünü de desteklediği sonucuna ulaşmıştır. Aynı zamanda, araştırmada aile üyelerinden birini, özellikle de anne ya da babanın, hastalığa ilişkin olumsuz algısı arttıkça, diğerlerinin de algısının da olumsuz yönde olduğu sonucunu elde edilmiştir.

Karşılıklı-Bağımlılık Yaklaşımı

Aile sistemi içerisinde "karşılıklı bağımlılık" kavramı önemli bir unsurdur. Aile kendi başına bir sistemdir ancak bu sistemin de kendi içerisinde alt sistemleri bulunmaktadır. Örneğin anne-baba (çift), anne-çocuk, baba-çocuk ailenin alt sistemidir. Ailenin alt sistemleri arasında bireylerin birbirleriyle etkileşimi vardır ve bu durum ailenin bütünlüğü ve işlevselliği üzerinde etkiye sahiptir. Çift bağlamında duruma yaklaşırsak, çift ilişki sürecinde partnerlerden birinin yaşadığı durum diğer partnerin üzerinde bir karşılıklı-etkisi olduğu düşünülmektedir.

Walsh ve McGoldrick (1991) aile içerisindeki destek güçlendirilirse bireysel ve ilişkisel iyileşmenin güçleneceğini belirtmiştir. Örneğin, bir çocuğun ölümü ebeveynin boşanması için önemli bir risktir. Ancak, babaların genellikle sıkıntı ve üzücü durumlar karşısında profesyonel danışma aramadıklarını ve bu durumda çiftlerin birbirlerinden uzaklaşmalarına neden olduğunu belirtmektedir. Eğer partnerlerden her biri, birbirlerinin iyileşme sürecine katkı sağlamada yardımcı olursa, onların ilişki bağları güçlenecektir ve hem çocuk hem de diğer aile üyeleriyle ilişkileri pozitif yönde olacaktır. Cohen ve Slonim (2010) karşılıklı güven ve karşılıklı değerlerin, gelecekte aile içerisinde yeni ihtiyaçları karşılamada aile yeteneklerinin değerlendirilmesinde ve stresli zor zamanlarda aileye yardım ettiğini belirtmiştir. Özbay ve Aydoğan (2014), engelli çocuğa sahip olan çiftler üzerinde yaptıkları nitel araştırmada araştırmaya katılan babaların uyumlarının eşlerinin de bu duruma daha rahat uyum sağlamasıyla birlikte daha kolay olduğunu belirtmişlerdir.

40

Rusbult (2000) karşılıklı bağımlılık yaklaşımına göre, bireyler için ilişkilerden elde ettikleri kazançlar, yararlı ve doyum verici olduğunda ilişkilerin devam ettiğini belirtmiştir. Karşılıklı-etki bağlamında çiftler birbiri üzerinde bir etkiye sahiptir ve böylelikle de karşılıklı bağımlılık gelişir. Bununla birlikte Kelley ve Thibout (1978) karşılıklı bağımlılığın yapısının bağımlılık düzeyi, bağımlılığın karşılıklı olması, bağımlılığın temeli ve sonuçların uygunluğu olarak dört özellik tarafından tanımlamıştır: (ı) Bağımlılık düzeyi: İlişkide aktörün sonuçlarının partnerin davranışları tarafından etkilenme derecesidir. (ıı) Bağımlılığın karşılıklı olması: İlişkide bulunan partnerlerin karşılıklı bir şekilde aynı derecede ilişkiye olan bağlılıklarıdır. (ııı) Bağımlılığın temeli: İlişkideki bağımlılığın temelinin, aktör ile partnerin ortak etkileşimiyle mi yoksa partner tarafından etkilenme kaynaklığını belirlemektir. (ıv) Sonuçların uygunluğu: İlişkideki bireylerin yaşanan olayları karşılıklı bir biçimde iyi ya da kötü olarak değerlendirmeleridir.