• Sonuç bulunamadı

KURAMSAL ÇERÇEVE ve İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.3. Aile Yılmazlığı

2.3.2. Koruyucu Faktörler

Bireylerin, çiftlerin ya da ailelerin işlevsel olmayan yönlerine odaklanmaktan ziyade, güçlü yönlerini tanımlamak ve odaklanmak pozitif gelişim açısından önemlidir.

Koruyucu faktörler uyumu sağlayarak, gelişimsel görevleri tamamen yerine getirebilme, birliği ve bütünlüğü devam ettirebilme yeteneği olarak tanımlamaktadır (Black ve Lobo, 2008; McCubbin ve McCubbin, 1993). Koruyucu faktörler, olumsuzluğun etkilerini tampon yapan bireye yardım eden kaynaklardır (Hawley, 2000). Krizler aile içerisinde yeni koruyucu faktörler geliştirmeleri için önemli zamanlardır (Patterson, 2002b). Koruyucu faktörler, yüksek risk (ya da düşük risk) durumları altında sonuç değişkeni üzerinde yalnızca bir etkiye sahip olmuş olup, bu faktörler riske maruz kalmanın ardından geliştirilebilir ya da güçlendirilebilir (Patterson, 2002a).

28

Aile yapısı, ritüelleri ve uygulamaları çeşitli olmasına rağmen, farklı kültürler ve etnik gruplar arasında yılmaz aileleri tanımlayan yaygın özellikler bulunmaktadır (Patterson, 2002a). Stinnett ve Defrain (1985’den akt.Silberberg, 2001) "Aile Güçleri Modeli"nde ailelerin güçlü yönlerini tanımlayan altı özellikten bahsetmiştir. Bu özellikler: (ı) aileye bağlılık, (ıı) diğer aile üyelerine yönelik takdir duygusu, (ııı) pozitif iletişim kalıpları, (ıv) Birlikte geçirilen zamandan hoşlanma, (v) manevi iyi oluş hissi ve bağlılık, (vı) stres ve krizi başarılı bir şekilde yönetebilmedir. Patterson (2002b) ise aile yılmazlığına katkı sağlayan önemli süreçlerin, bağlılık, esneklik, iletişim ve anlam verme olduğunu belirtmiştir.

Aile içerisindeki uyumu ve dengeyi devam ettirme ve etkili bir şekilde başa çıkmada sahip olunan tüm kaynakların kullanımı önemlidir (Greef ve Human, 2004). Özbay ve Aydoğan (2014), engelli çocuğa sahip olan ailelerde aile yılmazlığını sağlayan kaynakları incelemiş oldukları araştırmada ailenin sahip olduğu sosyal destek ve ekonomik kaynakların, eşlerin birbirlerine yakınlık ve bağlılığın ve esnekliğin yılmaz ailelere katkı sağlayan koruyucu faktörler olduğu sonucuna ulaşılmışlardır.

McCubbin ve McCubbin (1988) aile içerisindeki koruyucu faktörleri uzlaşma, önemli günlerdeki kutlamalar, açık iletişim, ekonomik durum, dayanıklılık, aile üyelerinin fiziksel ve psikolojik sağlığı, aile üyelerinin boş zaman faaliyetleri, aile üyelerinin kişilik özellikleri, destekleyici iletişim ağı, ailenin gelenekleri ve alışkanlıkları olarak belirtmiştir. Her bir ailenin sahip olduğu geçmiş, gelişimsel ve kültürel bağlamlar vardır ki bu yüzden her ailenin sahip olduğu dinamikler farklıdır. Örneğin iki aile aynı risk faktörüne maruz kalmasına rağmen yılmazlığını sağlayan kaynaklar aynı şekilde değildir (Hawley, 2000). Aşağıda Tablo 2'de Black ve Lobo'nun (2008) tanımladığı aile içerisindeki koruyucu ve iyileştirici faktörler ve ailelerin buna ilişkin sahip oldukları özellikler verilmiştir.

29

Tablo 2: Yılmaz Ailelerde Belirgin Koruyucu ve İyileştirici Faktör Özellikleri

Yılmazlık Faktörü Ailenin Özelliği

Pozitif Bakış açısı Güven ve iyimserlik; yaklaşım şekilleri, mizah duygusu

Maneviyat Stresörlere anlam veren paylaşılan değer sistemi

Aile üyesinin uyumu Bağlılık; fiziki ve duygusal bakım ve destek; otoriter disiplin; düşman ebeveyn çatışmasından kaçınma

Esneklik Durumsal ve gelişimsel durumlarla uyumlu dengeli ebeveyn

rolleri

Aile iletişimi Netlik, açık duygusal ifade ve iş birlikçi problem çözme

Finansal yönetim Ekonomik problemlere rağmen aile sıcaklığı, güvenilir

ekonomi yönetimi

Aile zamanı Günlük işlerin çoğunu birlikte yapma

Paylaşılan boş zaman Çocuğun sosyal ve bilişsel becerilerini geliştirme, bağlılık ve uyum

Rutin ve ritüeller Yakın ilişkileri sağlayan aktiviteleri yerine getirme hatta bunları aile krizi süresincede devam ettirme Destek Ağları Bireysel, ailesel ve toplumsal kaynakları paylaşma, özellikle

de yoksul aileler için önemli bir durumdur Kaynak: Black ve Lobo (2008)

Araştırmacılar aile içerisinde sahip olunan risk durumuna göre risk ve koruyucu faktörler için benzer ya da farklı durumların olabileceğini ortaya koymuştur. Heiman (2002) yapmış olduğu araştırmada ailelerin yılmazlıklarını sağlayan üç durum olduğunu tespit etmiştir: (a) açık tartışma ve aile, arkadaşlar ve profesyonellerle konsültasyon, (b) onları güçlendiren, destekleyen ebeveynler arasındaki bağ, (c) aile üyeleri için devam eden ve yoğunlaştırılmış eğitimsel, terapotik ve psikolojik destek. Lee ve diğ., (2003) kronik rahatsızlığa sahip olan ailelerde, ailelerin yılmazlığına katkı sağlayan dört alan belirlemiştir: (ı) içsel aile özellikleri (a) bağlılık, (b) kader, (c) pozitif bakış açısı, (d) olgun düşünme ve (e) aile benlik saygısı, (ıı) aile özellikleriyle ilişkilendirilen aile üyesinin uyumu, (a) ailenin yeni yönetiminde esneklik, (c) aile üyeleri arasındaki bağlanma, (c) aile üyeleri arasındaki açık iletişim ve duygusal ifade, (d) karşılıklı anlaşılma ve (e) aile üyelerinin isteklerinde bir dengeyi sürdürme, (ııı) strese cevap, (a) uyumluluk, (b) normal durumu devam ettirme isteği, (c) amaca ulaşmada sabır (d) stresi kontrol edebilme yeteneği, (e) kritik durumları kabul etmede hazırlık, (f) sorunun nedeni için sorumluluk, (ıv) dışsal uyum, (a) ekonomik kaynaklar, (b) bilgiye doğru yönelim, (c) sağlık bakım uzmanlarıyla işbirlikçi ilişkileri sürdürebilme, (d) iyi sosyal ilişkileri devam ettirebilme yeteneği, (e) aile üyesinin liderliğidir.

Cohen ve diğ., (2002) ise son bir yıl içerisinde bir kriz yaşamış olan İsrailli kadınlar üzerine yaptıkları araştırmada aile yılmazlığında ailelerin sahip olduğu koruyucu faktörlerde beş alan tespit etmişlerdir: (a) kişilerarası ilişkiler, (b) acı hislerini paylaşabilme

30

yeteneği, (c) aile üyeleri arasındaki esneklik, (d) bağlılık ve (e) aile değerleridir. Patterson (1991), engelli çocuğa sahip dokuz aile üzerinde yapmış olduğu araştırmada başa çıkma stratejileri ve süreçleri şu şekilde tanımlamıştır: (a) ailenin diğer ihtiyaçları ile hastalık arasında denge kurma, (b) açık aile sınırlarının sürdürülmesi, (c) iletişim yeteneğini geliştirme, (d) bu duruma pozitif anlam yükleme, (e) ailenin esnekliğini devam ettirme, (f) bir birlik olarak aile bağlılığını sürdürme, (g) aktif başa çıkma çabalarıyla meşgul olma, (h) sosyal etkileşimi devam ettirme ve (i) uzmanlarla işbirlikçi ilişkiler devam ettirmedir. Yapılan araştırmalar içerisinde tanımlanan koruyucu faktörler göz önüne alınarak aşağıda bunlar açıklanmaya çalışılmıştır.

Pozitif Bakış Açısı

Aile içerisinde zor ya da güç durumlar karşısında pozitif bir bakış açısıyla durumu değerlendirmek önemlidir. Pozitif bakış açısını devam ettirme negatif davranışları göz ardı etmek değildir. Bundan daha ziyade problemin altında yatan durumları tanımlayabilmek için her bir aile üyesinin görüşünü almayı, çeşitli bakış açılarını incelemeyi ve genellikle de bunu pozitif yönleriyle ele almayı içermektedir (Conger ve Conger, 2002).

Daly (1999) çocuk sahibi olamayan çiftler üzerinde yaptığı araştırmada, yaşanan belirsizlik durumu karşısında aile bağlılığının devam ettirilmesinde önemli faktörlerin umut ve iyimserliği içeren pozitif bakış açısı olduğu sonucuna ulaşmıştır. Heiman (2002) ise çalışmasında, engelli çocuğa sahip olan ebeveynlerin bu durumu gerçekçi bir şekilde kabul ettiklerinde iyimser bakış açılarını devam ettirebildiklerini, bu durumunda çocuğun geleceğinde ve çocukta güçlü bir inanç sağladığı sonucunu elde etmiştir.

Maneviyat

Zorluklar ya da güç durumlar karşısında sahip olunan maneviyat hissi, aileleri güçlendiren önemli bir kaynaktır. DeFrain (1999), yaptıkları araştırmada maneviyatı yılmazlıkta temel bir faktör olarak bulmuştur ve maneviyatın stresli durumların üstesinden gelmeyi, anlayış ve birlik oluşturma yeteneği sağladığını belirtmiştir. Greef ve Human (2004) yaptıkları araştırmada ailelerin yaşamış oldukları kaybı kabul etmelerinde dini ve manevi inancın çok etkisinin olduğu ve bu inançların da yaşantılarına anlam vermeyi sağladığı sonucuna ulaşmışlardır. Vansburger ve diğ., (2008), yoksulluk yaşayan aileler içerisinde dinin önemli bir güç kaynağı olduğu sonucuna ulaşırlarken, Greeff ve Der Merwe (2003) boşanma gibi stresli durumlar karşısında ailelere yardım eden önemli kaynaklardan birinin kader (faith) olduğunu tespit etmişlerdir.

31 Aile İletişimi

Uygun bir iletişim, ailelerin kabul ve dengeyi devam ettirme, başa çıkma stratejileri oluşturma, paylaşılan bir anlam hissini oluşturmalarını sağlayan bir özelliktir (Black ve Lobo, 2008). Açık olmayan bir iletişim ya da iletişimin net olmayışındaki belirsizlik, yanlış anlama ve çatışmaya neden olarak bireyler arasında güvensizliği oluşturabilir (Black ve Lobo, 2008).

Kriz süresince iletişim kanallarını geliştirme ve iletişimdeki açıklığı güçlendirme, duygusal kendini açabilme, empati ve destekleyici ilişkiler sağlama yeteneği önemlidir (Cohen ve diğ., 2002). Açık ve dürüst iletişimin ailenin iyi oluşuna bir katkısı bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır (Greef ve Human, 2004). Walsh (1998) tarafından önerilen iletişimin üç önemli yönü vardır: Netlik, açık duygusal ifade ve iş-birlikçi problem çözmedir.

İletişimin başlıca duygusal ve enstrümantal olmak üzere iki şekli vardır. Duygusal iletişim şekilleri, üyeler arasındaki sevgi ve desteği göstermek için bir araçtır. Çeşitli kelimeler, deyimler, jestler ve davranışlar üyeler arasındaki duyguları ve hisleri göstermek için kullanılır. Enstrümantal iletişim ise, aile içerisindeki her bir bireye ilişkin rol değerlendirmeleri, kural belirlemeleri, karar vermeleri ve çatışma çözme şekilleri için vurgulanır (Patterson, 2002b). Aile yılmazlığında özellikle de olumsuzluk ya da travmadan dolayı önemli bir stresle karşı karşıya kalmada anlam verme süreçleri önemli bir bileşendir (Patterson, 2002b).

Pek çok iletişim şekli aileler için etkili ve koruyucu faktör olabilirken tersi yönde zayıf iletişim becerileri de aile içerisinde risk durumlarının ortaya çıkma olasılığını arttırır. Burada önemli olan bir aile içerisinde bireysel aile üyelerinin ihtiyaçlarını karşılamayı ve fonksiyonel olmalarını başarmalarını sağlayan iletişim şekillerinin neler olduğunun belirlenmesidir. Etkisiz olan iletişim şekillerini değiştirmek için aile ve çiftler profesyonel yardıma yönelebilmektedir. Bu terapotik süreçte sıklıkla da aile ve çiftlerde kullanılan iletişim türlerinin belirlenerek iletişimde etkili olacak yeni beceriler kazandırmaya yardım edilir (Patterson, 2002b).

Bağlılık ve Esneklik

Bir aile içerisinde kurulmuş olan ilişkisel işlevsellik şekilleri, bireysel gelişimsel görevler ve aile fonksiyonelliğini başarmada, riske maruz kalındığında istenilmeyen sonuçlardan aileyi iyi bir şekilde nasıl koruyacağını belirleyebilir. Burada aile işlevselliğinin iki temel yönü vardır: (ı) Aile bağlılığı ve (ıı) Aile sisteminde esnekliğin derecesi (Patterson, 2002b).

32

Önemli riske maruz kalmanın ardından, ailelerin çoğu kendi bağlılık hislerini yeniden geliştirirler (Patterson, 2002b). Düşük gelirli ailelerde bağlılık aynı zamanda diğer bir güçlülük kaynağıdır (Orthner ve diğ., 2004).

Problemlerin doğasını açığa kavuşturmada, aile içerisindeki güçlü bağlılık hissi, ailelerin bu durumu önceden kestirebilmesini sağlar ve aile yeteneğinde güveni geliştirir. (Greef ve Human, 2004). İstenilen duygusal bağlılığın miktarı, ailedeki üyelerin yaşları, bulundukları yaşam döngüsü aynı zamanda farklı kültürel gruplar içerisinde önemli bir şekilde değişmektedir (Patterson, 2002b).

Esneklik, zor zamanlarda ailenin yeniden toparlanma ve devamını sağlayan ailenin yeteneğidir (McCubbin ve McCubbin, 1988). Değişime karşı direncin miktarı gerçekten aile sağlığı için önemli bir işarettir. Ailelerden bazıları oldukça fazla değişime izin verir ve bu durum kaotik hale gelebilir. Bazı aileler ise kayıp tarafından yaşanan durum karşısında aile yapısı için çok az değişime izin verir. Aşırı derecede sert aile yapısına sahip olanlar travma ya da kayıp ile karşı karşıya kaldıkları zaman yerleşmiş olan kalıplarını değiştirmede direneceklerdir (Walsh, 1998). Geleneksel aileler geçmişten gelen inançlara ve değerlere daha fazla tutunma ihtiyacındadır ancak postmodern aileler yeni fırsatlar ve şuan ki duruma entegre edebilecek yeni bir şeyler yapmaya daha isteklidir (Patterson, 2002b).

Rutin ve Ritüeller

Aile içerisindeki rutin ve ritiüeller, ailelerin yılmazlığını sağlayan önemli koruyucu faktörler içerisindedir (McCubbin ve McCubbin, 1988). Aileler, kendi ilişkilerine yön veren konuşulan ve konuşulmayan değer ve normlardan ortak bir kimlik geliştirir. Günlük rutin ve ritüeller bir aile olma hissini sağlayarak yılmazlık sürecine katkı sağlar (Patterson, 2002b). Walsh (1998), aile içerisinde örneğin evlilikte ayrılma ya da hastalık gibi ailede önemli yaşam olayları ya da durumlarıyla karşı karşıya kalındığında yerine getirilen rutin ve ritüellerin sıklıkla ihmal edildiğini belirtmektedir. Aile yemeklerinin, bir evin günlük işlerine birlikte zaman harcamanın, aile yaşamında sürekli ve dengeli bir şekilde devam ettirilmesi önemlidir. Aile yemeği ve yatma saatleri gibi günlük rutinler aile üyeleri arasında düzen ve iletişim sağlaması açısından önemlidir (McCubbin ve McCubbin, 1988). McCubbin ve McCubbin (1996) düşük gelirli ailelerin aile kutlamaları, manevi/dini bağlar ve gelenekleri devam ettirme ve çocuklarının bunları uygulamasını sağlama gibi aile

33

ritüellerini devam ettirdiklerini ve bu durumun da ailelerin daha yüksek düzeyde sıcaklık, sevgi ve bir diğerine duygusal destek sağladığını tespit etmişlerdir.

Destek Ağları

Kültürel ve yapısal farklılıklara rağmen, ailelerin büyük bir çoğunluğu güçlü geleneksel bağlılık, sorumluluk ve karşılıklı destek değerlerine sahiptir (Walsh, 2006). Yılmaz aileler yalnızca toplumdan destek almaz aynı zamanda topluma da destek verir (Patterson, 2002). Bayraklı (2010) yapmış olduğu araştırmada zorluk durumları nedeniyle kesintiye uğrayan ya da sarsılan denge durumunu yeniden sağlamak için annelerin sosyal desteklere ve etkili başa çıkma stratejilerine başvurmuş oldukları sonucuna ulaşmıştır.

Aile üyeleri birlikte çalışarak kriz ve zorlukların üstesinden gelmede bir yetenek kazanırlar ve böylece onlar ortak çaba ve kaynakları kullanarak büyük bir başarı yaşarlar. Paylaşılan başarı deneyimi bir ailenin gurur ve yeterlilik hissini güçlendirir, ailenin devam eden uyum sorunları ile daha etkili bir şekilde başa çıkmasını sağlar (Walsh, 2006). Greef ve Human (2004) çalışmalarında aile içerisindeki bir ebeveyn kaybından sonra, ailenin başarılı bir şekilde uyum sağlamasında aile ve arkadaşlardan alınan desteğin, aynı zamanda dini ve manevi inançlar ve aktivitelerin yaşanan kayıp durumuna karşı uyum sağlamada başarılı bir şekilde yardımcı olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Sosyal desteğin aileler için bir güç kaynağı olduğunu gösteren çok sayıda araştırma vardır (Ahlertt ve Greeff, 2012; Cohen ve diğ., 2002; Greeff ve Der Merwe, 2003; Greff ve Thiel, 2012; Heiman, 2002; Orthner ve diğ., 2004; Özbay ve Aydoğan, 2014).

Özbay ve Aydoğan (2014) yaptıkları araştırmada sosyal desteğin aile yılmazlığına katkısının oldukça fazla olduğu sonucuna ulaşmıştır. Sosyal destek kapsamında aileler, eşlerin birbirlerinden, komşularından, toplumdaki kurum ve kuruluşlardan ve akrabalarının desteklerinden yararlandıklarını belirtmişlerdir. Özellikle de akrabalar ve komşularından daha çok çocuklarına bakım konusunda destek almaktadırlar. Araştırma engelli çocuğun ailenin yakın çevresindekilerin kabulünün, bu durumla daha olumlu başa çıkmalarında etkili olduğunu göstermiştir. Ekonomik kaynaklarda, ailenin yaşadığı kaybın etkisini tampon edebilir (Walsh, 1998). Toplum tarafından alınan destek engelli çocuğa sunulan olanaklar, ailelerin çocuklarının gelişimi için bir umut kaynağı olmaktadır bu durum da ailelerde pozitif bir inanç oluşmasını sağlamaktadır (Özbay ve Aydoğan, 2014).

34