• Sonuç bulunamadı

İlişkisel Yılmazlık Araştırmalarında Kavramsal Çerçeve ve Genel Değerlendirme Yılmazlık kavramının farklı şekillerde kavramsallaştırılması ilgili araştırmalara da

KURAMSAL ÇERÇEVE ve İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.8. İlişkisel Yılmazlık Araştırmalarında Kavramsal Çerçeve ve Genel Değerlendirme Yılmazlık kavramının farklı şekillerde kavramsallaştırılması ilgili araştırmalara da

yansımıştır. Araştırmalarda sıklıkla risk faktörleri, koruyucu faktörler ve bunun sonucunda da bireyin ve ailenin uyumunu sağlayan olumlu sonuçlar üzerine odaklanılmaktadır. Metateori içerisinde Richardson (2002) yılmazlık üzerine araştırmaların geçmişini üç şekilde sınıflandırmıştır :

(I) Yılmazlıkla ilgili yapılan araştırmalar içerisindeki birinci dalga araştırmacılar (1995- 2000) olumsuzlukla karşı karşıya kalan insanların iyi bir şekilde başa çıkmalarını sağlayan özellikleri tanımlamayarak, koruyucu faktörlerin önemi ve yılmaz olan ve olmayan bireylerin kişisel özellikleri belirlenmiştir (Richardson, 2002).

(II) İkinci dalga araştırmalar (1988-1997) ise, yılmazlık, zorluk ve stresör ve değişiklikler baş etme bağlamında tanımlanarak, gelişimsel ve yaşam dönemleri boyunca kazanılan yılmazlık süreçlerine odaklanılmıştır (Richardson, 2002).

(III) Üçüncü dalga araştırmaları (1992-1998) ise post-modern, disiplinlerarası ve motivasyon süreci içerisinde yılmazlık incelenmeye çalışılmıştır. Özellikle de burada yılmazlığı sağlayan bilişsel mekanizmaları tanımlamak ve alttaki motivasyon kaynağı nedir, araştırmacılar bunun üzerine yoğunlaşmaya çalışmışlardır (Richardson, 2002). Bugüne kadar yılmazlıkla ilgili yapılan araştırmalarda karşılaşılan güçlükler aynı şekilde aile araştırmalarında karşılaşılan güçlüklerle benzerdir. Özellikle yılmazlığın nasıl tanımlandığıylada ilgili bir netliğin olmayışı, benzer bir durumda aile kavramının nasıl tanımlanacağıyla ilgilidir. Aile, sistemik ve gelişimsel bağlamda pek çok sistemi içerisinde barındıran bir unsur. Burada sistem içerisindeki aile üyelerinin (eşlerin, çocukların, çocuklarla-anne ve babaların) ilişkilerini tanımlamak bununla birlikte aileyi tanımlamak ve bunu yılmazlıkla beraber ele almak oldukça güçtür. Ailedeki üyelerin her birinin aile yapısına ilişkin algılarını birlikte değerlendirme ölçüm konusunda oldukça zordur. Söz

81

konusu aile yılmazlığının nasıl ölçüleceği ile ilgili durumlar araştırmalara da yansımıştır (Black ve Lobo, 2008).

Yılmazlık, bir güçlük, tehdit ya da olumsuz durumlarla karşı karşıya kalındığında ortaya çıkar ancak yılmazlık üzerine emprik araştırmalar, olumsuzluğun ya da stresli olayların nasıl tanımlandığı ve ölçüldüğü konusunda net bir şeye sahip değildirler. Hem aile hem de yılmazlığın tanımlamalarının zor olması araştırmada bu kavramlar için hangi yöntem ve süreçlerin izlenmesi gerektiği konusunda da bir uzlaşma oluşturmamaktadır.

Yılmazlık araştırmalarında, farklı metodoloji yöntemleri kullanılarak, farklı bağlamlar içerisinde, farklı popülasyonlarda önemli risk ve koruyucu faktörleri ayırmak oldukça güçtür. Krizler, doğası gereği gelişimsel ve durumsal olabilir. Ancak bireysel algılarda, gelişimsel ve durumsal olması bir aile üyesinden diğer aile üyesine göre değişebilmektedir (Sixby, 2005). Bu durum kriz ya da risk durumunun nasıl ölçüleceği ya da hangi bağlamda ele alınması gerektiğini de güçleştirmektedir. Özellikle de çift ilişki süreci içerisinde ele alınan risk durumu, partnerler için de bir farklılık oluşturmaktadır. Şöyle ki partnerler için ilişki sürecinde algılanan bir risk durumu diğer partner için bir risk olmayabilir. Dolayısıyla, ilişkisel açıdan sahip olunan risk durumu ve her iki partnerin bu ortak riske ilişkin algılarının ölçümü önemlidir. Aynı zamanda Patterson (2002a), bu risk durumlarıyla ilgili olarak normal yaşam döngüsü içerisindeki güçlüklerden daha ziyade daha fazla risk durumuna maruz kalan ailelerde yılmaz olan ve olmayanları belirlemek için daha duyarlı ölçümlere gereksinim olduğunu belirtmiştir.

Aile yılmazlığı üzerine yapılan araştırmalarda kullanılan yöntemsel yaklaşımlar açısından farklılık bulunmaktadır. Walsh'ın (1998) aile yılmazlığını incelemedeki bakış açısı, aile hakkındaki derinlemesine inceleme yapmak için nitel paradigmayı kullanmaktır. Aynı zamanda aile düzeyinde yılmazlık araştırmalarında en büyük problemin ölçüm olduğunu belirtmiştir. Aile yılmazlığının daha çok nitel süreçlerle ele alınmasını nicel yöntem içerisinde ölçümdeki sınırlılıklar, aile yılmazlığının teorik kavramsallaştırılması, ailelerin, yılmazlığın, olumsuzlukların ya da krizlerin tanımlanmasının güç olmasından kaynaklanmaktadır (Sixby, 2005). Patterson (2002a), nitel süreçlerle elde edilen bu durumların risk ve koruyucu faktörler için kavramsal model test etme ve geliştirmenin gerekliliğini araştırma süreçlerinde vurgular.

Aile yılmazlığı araştırmaları içerisinde bir diğer önemli güçlükte uygun olmayan ölçümlerin kullanılmasıdır. Bununla birlikte Walsh (1996), aile yılmazlığı

82

araştırmalarındaki problemlerden bir diğerini, bireysel yılmazlıkta risk ve koruyucu faktörlerin birlikte değerlendirilmesine vurgu yapılırken, aile araştırmalarında öncelikli olarak koruyucu faktörler üzerine odaklanıldığını belirtmiştir. Patterson (2002a), aile içerisindeki koruyucu faktör süreçlerinden ailenin sonuçlarını ayırmanın kavramsal olarak zor olmasından dolayı, aile yılmazlığında açık kavramsal ve operasyonel tanımlamaların yapılması gerektiğini vurgular. Black ve Lobo (2008), araştırmalar içerisindeki buna ilişkin güçlüklerden birini spesifik risk ya da koruyucu faktörlere odaklanıldığını ve bunlar arasındaki karşılıklı etkileşimlere dikkat edilmediğine vurgu yapmışlardır. Aynı zamanda araştırmalarda aile yılmazlğının belirli bir zamanda ortayan bir durum olmadığını ve dinamik bir yapısı olduğunu ve bundan dolayı araştırmalarda bu sürecin göz ardı edildiğini belirtmişlerdir.

Literatür incelendiğinde, yılmazlığın altında yatan süreçleri anlamaya dönük olarak farklı risk durumlarını ele alan çok fazla yapılmış nitel araştırmalara (Cohen ve diğ., 2002; Daly, 1999; DeVries McKean ve Kerrick, 2008; Duncan ve diğ., 2005; Greef ve Human, 2004; Lee ve diğ., 2004; Spring ve diğ., 2002; Vandsburger ve diğ., 2008; Waldegrave ve diğ., 2011) ve bunun yanısıra nitel ve nicel yöntemin birlikte kullanıldığı araştırmalara (Ahlertt ve Greef, 2012; Brown ve diğ., 2010; Brown ve Robinson, 2012; Heiman, 2000; Lum, 2008; Retzlaf, 2007) rastlanılmıştır. Bununla birlikte Türk kültüründe, aile yılmazlığını inceleyen araştırmaların ise yok denecek kadar az olduğu görülmektedir (Arıcı, 2014; Bayraklı, 2010; Kaner ve Bayraklı, 2010; Cihan-Güngör, 2014).

Greef ve Human (2004), bir ebeveyn kaybından sonra ailenin başarılı bir şekilde uyum sağlamasını sağlayan yılmazlık kaynaklarının neler olduğunu belirlemeyi ve açıklamayı amaç edindikleri araştırmaya 39 aile katılmıştır. Ailelere, bu dönem süresince yardımcı olan önemli faktörler ya da güçlerin neler olduğunu belirlemeye dönük olarak açık uçlu sorular sorulmuştur. Araştırma sonuçları aile ve arkadaşlardan alınan desteğin aynı zamandan dini ve manevi inançlar ve aktivitelerin, aile dayanıklılığı ve bireysel özelliklerden iyimserliğin aile yılmazlığında koruyucu faktörler olarak öne çıktığı ve yaşanan kayıba uyum sağlamayı başarılı bir şekilde yardımcı olduğu sonucuna ulaşmışlardır.

Araştırmacılar, çocuklarıyla ilgili olarak kronik rahatsızlığa sahip olma ya da engelli çocuğa sahip olan ailelerdeki yılmazlık sürecini değerlendirmişlerdir (Ahlertt ve Greef, 2012, Lee ve diğ., 2004; Özbay ve Aydoğan, 2014). Lee ve diğ. (2004) tarafından kronik bir rahatsızlığa sahip olan ailelerde aile yılmazlığı incelenmiştir. Aynı zamanda bu çalışma

83

içerisinde aile yılmazlık kavramı ile aile fonksiyonelliğinin ilişkisi incelenmiştir. Araştırmaya, 11 kronik rahatsızlığa sahip olan aile katılmıştır. Araştırmada ailelerle derinlemesine nitel görüşme yapılmıştır. Araştırma sonucuna göre, ailelerin yılmazlığına katkı sağlayan dört alan belirlenmiştir : (ı) içsel aile özellikleri (a) bağlılık, (b) kader, (c) pozitif bakış açısı, (d) olgun düşünme ve (e) aile benlik saygısı, (ıı) aile özellikleriyle ilişkilendirilen aile üyesinin uyumu, (a) ailenin yeni yönetiminde esneklik, (c) aile üyeleri arasındaki bağlanma, (c) aile üyeleri arasındaki açık iletişim ve duygusal ifade, (d) karşılıklı anlaşılma ve (e) aile üyelerinin isteklerinde bir dengeyi sürdürme, (ııı) strese cevap, (a) uyumluluk, (b) normal durumu devam ettirme isteği, (c) amaca ulaşmada sabır (d) stresi kontrol edebilme yeteneği, (e) kritik durumları kabul etmede hazırlık, (f) sorunun nedeni için sorumluluk, (ıv) dışsal uyum, (a) ekonomik kaynaklar, (b) bilgiye doğru proactivenes, (c) sağlık bakım uzmanlarıyla işbirlikçi ilişkileri sürdürebilme, (d) iyi sosyal ilişkileri devam ettirebilme yeteneği, (e) aile üyesinin liderliği.

Özbay ve Aydoğan (2014), engelli çocuğa sahip olan ailelerde, aile yılmazlığını incelemişlerdir. Araştırma, nitel bir çalışma olup, çalışma 6 çift olmak üzere 12 anne-baba ile görüşme yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya ilişkin veriler Walsh (1998) Aile Yılmazlık Modeli ve araştırmacılar tarafından geliştirilen Özgünlük Sistemi Modeli temel alınarak yapılandırılan “Aile Yılmazlık Görüşme Formu” aracılığıyla toplanmıştır. Veriler, içerik analizi kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgulara göre, ailelerin yılmazlıklarına katkı sağlayan en önemli etkenlerin sosyal destek, maneviyat, sahip oldukları pozitif bakış açısı, aile içerisindeki birbirlerine bağlılıkları, esnek olmaları ve özgünlük / ilişkisel özgünlük olduğu belirlenmiştir.

Ahlertt ve Greef (2012), yaptıkları araştırmada işitme engelli çocuğa sahip olan ailelerin karşı karşıya kaldıkları güçlüklerde aileleri destekleyen ve yardım eden yılmazlık niteliklerini tanımlamak ve keşfetmekteyi amaçlamışlardır. Araştırmanın teorik yapısını McCubbin ve McCubbin (1993,1996) tarafından geliştirilen Aile Stres, Uyarlama ve Uyum modeline temellendirilmiştir. Bu çalışmada aile zamanı ve rutinleri, sosyal destek, iletişim, aile dayanıklılığı, problem çözme becerileri, din, anlam arayışı ve çocuğun işitme durumunu kabul etme aile yılmazlığıyla ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmada, yüksek düzeyde uyuma sahip olanların zor zamanlar süresince bir diğeriyle birlikte işbirliği içerisinde oldukları bulunmuştur. Çocuklarına ilişkin bir riske sahip olan ailelerde, yılmazlık sürecini sağlayan koruyucu faktörler çeşitlilik gösterdiği görülmektedir. Bu

84

çalışmalar aileleri derinlemesine incelemiş olup güçlükler karşısında onlarda var olan içsel ve dışsal kaynakların tespit edilmesi açısından oldukça önemlidir.

Bireylerin yakın ya da uzak geçmiş içerisinde yaşamış oldukları kriz ya da risk durumu araştırmalar içerisinde incelenmiştir. Cohen ve diğ., (2002) yaptıkları araştırmada, son bir yıl içerisinde bir kriz yaşamış olan İsrailli kadınların aile yılmazlığının altında yatan bileşenleri ortaya koymaya çalışmışlardır. Araştırma bir nitel çalışmadır ve grounded teori temelli yapılandırılmıştır. Yarı yapılandırılmış görüşme tekniğiyle 15 kişiyle görüşülmüştür. Bu araştırmada aile yılmazlığını sağlayan beş alan belirlenmiştir: (a) kişilerarası ilişkiler, (b) acı hislerini paylaşabilme yeteneği, (c) aile üyeleri arasındaki esneklik, (d) bağlılık, (e) aile değerleridir. Carr (2012), aile geçmişinde önemli bir olumsuzlukla karşı karşıya kalan 201 evli çift üzerinde şuan ki evlilik ilişkileri, bireysel özellikleri ve yılmazlık sürecini incelemişlerdir. Araştırmada katılımcılar aile kökenleri hakkında online anketi cevaplamışlardır. Araştırmanın sonuçları, bireylerin aile fonksiyonelliği yılmazlık için en güçlü yordayıcı olarak bulunmuştur. Bağlılık ve esneklik arasındaki denge, açık iletişim ve aile doyum hissine sahip olma bireylerin daha fazla yılmaz olduğunun göstergesidir. Whisman (2014), yapmış olduğu araştırma içerisinde, evlilik niteliği üzerinde dört farklı travma hikayesine sahip olan 2.161 çift üzerinde Aktör, Partner ve AktörXPartner etkileşimini incelemiştir. Araştırmanın sonucunda, farklı risk durumlarının çiftlerin evlilik ilişkisini farklı şekillerde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Örneğin, ciddi fiziksel zarara ya da bir çocukken ebeveyni tarafından fiziksel istismara maruz kalanların, yaşamlarını tehdit eden hastalık ya da kaza yaşayanların kendi partnerleriyle daha fazla negatif şekilde meşgul olmaktadırlar. Bunun yanısıra doğal afetlere maruz kalan bireyler sıklıkla pozitif şekilde partnerleriyle meşgul olmaktadır. Bir partnerdeki travmanın varlığı evlilik ilişki niteliğini düşürmektedir. Araştırmada bununla beraber eğer çiftlerin her ikisinde de travma hikayesi var ise diğer çiftlere göre evlilik nitelikleri daha da düştüğü sonucuna ulaşmışlardır. Bu araştırmalar karşı karşıya kalınan riskin doğasına göre, yılmazlığı sağlayan kaynakların farklılaşabileceğini göstermektedir. İlişki içerisinde partnerlerden birinin sahip olduğu risk durumu örneğin kısırlık (interfility) ya da kronik bir rahatsızlığa sahip olması gibi risk durumları aile içi ilişkilerde incelenmiştir (Daly, 1999; Hermann ve diğ., 2011; Yorgason ve diğ., 2007; Yu ve diğ., 2014). Stresli yaşam olayları ve günlük sıkıntılar her bir partnerin ilişkisinin bozulmasına ve yüksek düzeyde partnerler içerisinde çatışma yaşanmasına neden olabilmektedir (Story ve Brandbury, 2004). Beasley ve diğ., (2003) stresli yaşam olayları ve travmatik yaşam

85

deneyimleri ve genel sağlık, somatizasyon, kaygı ve depresyon ile bilişsel dayanıklılığın ve başa çıkmanın moderatör değişkenler olarak ilişkisi inceledikleri araştırmaya yaşları 25 ve üzerinde olan 187 üniversite öğrencisi katılmıştır. Araştırmada negatif yaşam olaylarının psikolojik sıkıntı üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olduğu bulunmuştur. Bununla birlikte bilişsel dayanıklılık, başa çıkma tarzları ve negatif yaşam olayları doğrudan psikolojik ve somatik sıkıntı üzerinde bir etkiye sahip olduğunu ve bilişsel dayanıklılık kadınlar için olumsuz yaşam olayların psikolojik sağlık üzerindeki etkisini azaltmada moderatör olarak bir rol oynadığı sonucu elde edilmiştir.

Yaşam olayları açısından ele alındığında bazı yaşam olayları her iki partner tarafından yaşanırken bazı yaşam olayları yalnızca bir partner tarafından yaşanabilmektedir. Daly (1999), ortalama olarak altı yıllık evliliğe sahip olan çiftlerin kısırlık (interfility) yaşama durumlarında yılmazlık sürecini nitel yöntemle incelemiştir. Araştırmada, çiftlerin bu durum karşısında ilişkilerini devam ettirebilmelerini sağlayan en önemli kaynakların; umut, iyimserlik ve çiftlerin ortak amaçlarını devam ettirme olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Hermann ve diğ. (2011), çocuk sahibi olamayan 199 kısır çiftle yaptıkları bu araştırmada, yılmazlığı yüksek olan her iki partnerin, fiziksel, psikolojik, sosyal ilişkiler ve çevre alanı içerisinde değerlendirilen yaşam doyumundan yüksek puana sahip oldukları görülmektedir. Araştırmada bir çocuk sahibi olmaya ilişkin yoğun istek ve yaşam niteliği arasında bir ilişki bulunmamıştır bununla birlikte yüksek düzeyde çocuk sahibi olamamaktan üzüntü yaşayan kadınlar psikolojik, fiziksel ve çevresel durumlardan daha düşük düzeyde çocuk sahibi olamamaktan üzüntü yaşayan kadınlara göre daha az doyum sağlamaktadırlar.

Eşlerden birinde işitme kaybına sahip olan yedi çiftle yarı-yapılandırılmış görüşme yapılan bu araştırmada çiftler ilişkilerindeki bu duruma ilişkin bir anlam aradıklarını ve bu durumu kabul ettiklerini belirtmişlerdir. Özellikle de çiftlerin gelecekle ilgili iyimserlik, mizah ve minnetarlıkla ilgili inanç ve değerlere sahip olmalarının önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çiftler işitmeyle ilişkili çift ilişkisinde zorluklar yaşamalarına rağmen, çiftlerin çoğu işitme kaybına tepki olarak muhtemel güçlendirebilecek iyi iletişim becerilerine sahip olduklarını belirtmişlerdir Araştırmada, çiftlere ilişkisi içerisinde yardımcı olan önemli materyal kaynaklardan biri, yardımcı dinleme kaynakların kullanımıdır. Diğer sosyo- ekonomik kaynaklardan bir diğeri de, dini inançlardır. İşitme kaybının kabulü ve anlamlı bireysel düzeyde olmasına rağmen, aynı zamanda çiftlerde karşılıklı kabul ve işitme kaybına karşılıklı bir anlam vermektedirler (Yorgason ve diğ., 2007).

86

Çiftlerin sahip olduğu uyum da aynı şekilde ilişki içerisindeki yılmazlık süreçlerine etki etmektedir. Melvin, Gross, Hayat, Jennings ve Campbell (2011), 66 çift üzerinde yaptıkları araştırmada yüksek düzeyde post-travmatik stres semptomlarının daha düşük düzeyde çift işlevselliği ve yılmazlıkla ilişkisi olduğu özellikle de yüksek düzeyde iyi bir çift ilişkisine sahip olanların aynı zamanda yüksek düzeyde yılmazlığa sahip olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Gruppen (2011) yılmazlık için bir risk faktörü olan evlilik içerisindeki hayal

kırıklığı ilişki içerisinde incelemiş olup evlilikte hayal kırıklığının boşanma için güçlü bir yordayıcı olduğu sonucuna ulaşmıştır. Araştırmada aşırı derecede hayal kırıklığı yaşayan çiftler genellikle ilişkisel geçmiş ve dinamikleri hakkında daha derin bir şekilde tartışabildiklerini ifade etmişlerdir. Bu çalışma içerisinde, özellikle de hayal kırıklığı yaşamış olan çiftler için normal yaşam olayları duygusal mesafe, ekonomik zorluk, iş geçişleri, aile ya da evlilik çatışması, stres ve meşguliyet aynı zamanda araştırmada hayal kırıklığı yaşayan çiftler için boşanma ve ayrılma, evlat edinme, evlilik ya da aile çatışması, zihinsel rahatsızlık, düşük yapma, fiziksel rahatsızlık, ilişkideki uzun mesafe ilişki içerisinde yaşanan beklenilmeyen olaylar olarak bulunmuştur.

Toplumsal bağlamda sahip olunan risk durumu örneğin ekonomik krizler, savaş, doğal afetler gibi durumlar ilişkisel süreçleri etkileyebilmektedir. Riolli, Savicki ve Cepani (2002), 1999 yılında yaşanan Kosova krizini yaşayan 112 kişi üzerinde yürüttükleri araştırmada, Kosova'da yaşayan herkesin yüksek düzeyde stres yaşadığını ve uyumsuzluk yaşadığı sonucuna ulaşmışlardır. Azalan iyimserlik ve azalan başa çıkma kontrolü daha yüksek düzeyde uyumsuzluğa neden olmaktadır. Araştırmada, karamsarlık ve kaçış başa çıkması aynı zamanda psikolojik uyumsuzlukla arasında bir ilişkili bulunmazken yılmazlıkta aynı zamanda yüksek düzeyde iyimserlik, deneyime karşı açık olmak, dürüstlük ve başa çıkma kontrolü ve daha düşük seviyedeki nevrotizimle ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Sahip olunan bağlanma stili de yetişkin yılmazlığı içerisinde ele alınmıştır. Axford (2007) yetişkinliğe geçmekte olan bireylerde yılmazlık, duygusal düzenleme ve bağlanma arasındaki ilişkileri incelemiştir. Araştırmada, güvenli bağlanma ve sağlıklı duygusal düzenleme yılmazlık için koruyu faktörler olarak incelenmiştir. Araştırmada değişkenler arasındaki ilişki için yol analizi kullanılmıştır. Bu yol model varyansın %43'ünü açıklamaktadır ve kaygılı bağlanma ve kaçınmacı bağlanma yılmazlıkla negatif olarak ilişkili olup, duygusal düzenlemede duygu odaklı yaklaşımla pozitif olarak ilişkilidir.

87

Yapılan araştırmalar genel olarak değerlendirildiğinde, ilişkisel yılmazlığı aile temelli açıklayan araştırmaların daha çok nitel yöntemle bu süreci değerlendirildiği görülmüştür. Aile yılmazlığına ilişkin araştırma yöntemlerinin nitel araştırmalar üzerine yoğunlaşması ve bu araştırmaların aile yılmazlığı hakkında derinlemesine çalışmak için çok uygun olmasına rağmen, nitel araştırmalar sıklıkla nicel araştırmalara göre geçerlilik kanıt sağlaması daha güçtür. Bununla birlikte, aile yılmazlığına ilişkin nitel yöntemle birlikte ortaya çıkan doğasına ve ilişkili olduğu yapılara ilişkin genel bir teori ya da kavramsal model önerildiğinde, bir sonraki adım bu teori ya da modeli nicel olarak test etmek gerekir. Bundan dolayı nicel araştırmalara gereksinim olduğu düşünülmektedir.

88

BÖLÜM III

YÖNTEM

Bu bölüm, evli çiftler üzerinde ilişkisel yılmazlığın açıklanmasına yönelik geliştirilen araştırma modeli, çalışma grubu, veri toplama araçları, verilerin toplanması ve verilerin analizi sürecine ilişkin bilgileri içermektedir.

3. 1. Araştırma Modeli

Bu çalışma, evli çiftlerin ilişkisel yılmazlıklarının ilişkisel başa çıkma, ilişkisel profesyonel yardım arama ve ebeveynlik stresi değişkenlerinin yordama güçlerinin araştırıldığı korelasyonel araştırma modelindedir. Korelasyonel araştırmalar iki ya da daha fazla değişken arasındaki ilişkileri belirlemek ve neden-sonuç ilişkileri hakkında bilgi edinmek amacıyla yapılmaktadır (Büyüköztürk, Kılıç Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2012; Frankel ve Wallen, 2009). Araştırmada ilişkisel yılmazlığın ilişkisel başa çıkma, ilişkisel profesyonel yardım arama ve ebeveynlik stresi değişkenleriyle yordanabilirliğinin ele alınması, kadın ve erkeğin hem birbirlerine olan etkileri hem de kendi üzerlerinden etkilerinin doğrudan ve dolaylı olarak test edildiği karşılıklı-ilişkisel bir model geliştirilip bu model test edilmiştir.

3. 2. Araştırma Grubu

Araştırmanın grubunun belirlenmesinde ölçüt örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmada çiftler için en az bir riskli yaşam olayı/durumuna ve bir çocuğa sahip olmaları ölçüt olarak belirlenmiştir. Bu şekilde aile içerisinde en az bir riskli yaşam olayı/durumuna ve en az bir çocuğa sahip olma ölçütü temel alınarak 229 evli çift (f=458) araştırma grubuna dahil edilmiştir. Araştırmada kadınların yaş aralığı 20-53 arasında değişmekte olup, yaş ortalamaları X =36 (Ss:5.53), erkeklerin ise yaş aralığı 22-58 arasında değişmekte olup yaş ortalamaları X =39.61'dir (Ss: 5.75). Araştırma grubunda yer alan tüm katılımcıların yaş ortalamaları ise X = 37.79 (Ss: 5.91) olup, yaş aralıkları 20-58 arasında