• Sonuç bulunamadı

KURAMSAL ÇERÇEVE ve İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.4. İlişkisel Yılmazlık Yaklaşımları

2.4.3. İlişkisel Kültürel Teor

Miller (1976) ilk olarak "Yeni bir Kadın Psikolojisine Doğru" yayınıyla beraber İlişkisel Kültürel Kuramın temellerini ortaya atmıştır. Bu yayından sonra bir grup bilim adamı (Jean Baker Miller, Irene Stiver, Alexander Kaplani, Judy Jordan ve Janet Surrey) psikoterapi ve insan gelişimindeki geleneksel modelleri yeniden kavramsallaştırmaya başlamışlardır. Wellesley College'da Stone Merkezde bu teoristler, gelişim ve yılmazlığı açıklamada ilişkisel bir model geliştirmişlerdir. Gelişimsel psikoloji, feminist yaklaşımdaki bakış açısıyla yeniden ele alınmış olup, kuramın temelleri oluşturulmuştur (Jordan ve ark. 2004). İlişkisel Kültürel Teori olarak isimlendirilen bu model ilk olarak kadınların yaşamındaki durumlar temel alınarak geliştirilmiş fakat sonraları erkekler içinde uygulanabilirliği görülmüştür (Jordan, 2005).

İlişkisel Kültürel Teori (RCT) içerisinde bireylerin bağlantılar (ilişkiler) aracılığıyla geliştiği vurgulanır (Jordan, 1997; Miller ve Stiver, 1997). Ancak RCT'de bireyin yalnızca diğer insanlarla değil aynı zamanda toplumsal ilişki içerisinde olmasının da önemi vurgulanır (Jordan ve Hartling, 2002). Özerklikten daha ziyade ilişkide birlikte gelişim esastır. Jordan (2000), İlişkisel Kültürel Teoride ilişkilerin temelini aşağıdaki şekilde özetlemiştir.

1. İnsanlar yaşamları boyunca ilişkilerle ve ilişkilere doğru bir gelişim gösterirler, 2. Olgunlaşmanın temelinde ayrışmayla değil karşılıklılığa doğru bir eğilim vardır, 3. Giderek karmaşıklaşan ve çeşitlendirilmiş ilişkisel ağlara katılabilme yeteneği

psikolojik gelişimin göstergesidir,

4. Karşılıklı empati ve karşılıklı güçlendirme gelişimi teşvik edici ilişkinin özünü oluşturur,

47

6. Bireyler gelişimi teşvik edici ilişki gelişimine katkı sağladıklarında, böyle bir ilişki içerisinde katılımın bir sonucu olarak gelişirler.

7. Gelişimin amacı, yaşam boyunca ilişkisel yeteneği arttırmayı gerçekleştirmedir. İlişkisel model ilişkisel yeteneklerimizi arttırmada hem içsel süreçler hem de ilişkisel dinamikleri ele almada farklı bir bakış açısı sağlar (Jordan ve Dooley, 2000). Miller ve Stiver (1997) RCT'de insanların diğer insanlarla bağlantı içerisinde olma ihtiyacının olduğunu belirtmişlerdir. Aynı zamanda Miller ve Stiver (1997) bireylerin diğerleriyle bağlantı içerisinde olmak istemelerine rağmen, kendilerini ilişkiden alıkoyacak stratejiler geliştirdikleri üzerinde dururlar. Örneğin bu stratejiler özgün/gerçek duyguları gizleme, diğerlerinden geri çekilme, sevgi ve şefkatten alıkoyma, diğerinin sevgisini eleştirmeyi içermektedir (Hartling, Rosen, Walker ve Jordan, 2000). Bu stratejilerin her biri bireyi ilişkileri dışında tutmada bir potansiyele sahiptir ve bu daha sonraları derinden bir utanç hissine yol açmaktadır (Hartling ve diğ., 2000). RCT bu durumu temel ilişkisel çelişki olarak adlandırır. Bu paradoksun anlaşılması, bu model içerisinde kavramsallaştırılmış olan ilişkisel yaklaşımın anlaşılması için önemlidir (Dooley ve Fedele, 1999).

RCT'de ilişkideki gücün rolüne ve ilişkilendirilen stratejilere odaklanılmaktadır. Güç konularını aşmak RCT'nin merkezidir. Güç, ilişkilerde gelişimde yalnızca merkez olarak görülmez aynı zamanda dengelenen ya da paylaşılan güç sağlıklı ilişkiyi oluşturmak için temeldir (Tucker, Smith-Adcock ve Trepal, 2011). Bu teori içerisinde, kişilerin birbirleriyle bağlantı içerisinde olması gelişimi teşvik edici ilişkide gerekli olduğundan dolayı önemlidir. Miller (1976), gelişimi teşvik edici ilişkinin sonucu olarak gözlenebilecek beş “iyi şey” tanımlamıştır.

1. Her bir birey daha büyük canlılık, enerji hisseder,

2. Her bir birey daha çok hareket edebileceğini hisseder ve hareket eder. 3. Her birey kendisi ve diğer kişi için tam bir resime sahiptir.

4. Her birey daha değerli olma hissine sahiptir,

5. Her birey diğer kişiye karşı daha bağlıdır ve bunu özel ilişkileri dışında da diğer insanlarla bağlantı içinde olmak için daha yüksek motivasyona sahiptir.

Jordan (2005) yılmazlığı, "gelişimi-teşvik edici bağlantılar (ilişkiler) içerisine girme yeteneği" olarak tanımlamaktadır. Bu duruma göre yılmazlık ilişkisel bir fenomendir. Bu ilişkisel model içerisinde yılmazlıkta iki yönlü olarak karşılıklı gelişim ve bağlantıyı içeren uyumlu gelişmeyi arttıran ilişkiler öne sürülmektedir. Gelişimi teşvik edici ilişkiler aynı

48

zamanda karşılıklı empati ve karşılıklı güçlendirmeyle tanımlanır. Bu yüzden karşılıklılık kavramı ve karşılıklı gelişim, "iyi" bağımsız benlik gelişimi ve daha fazla bağımsız olmada, içselleştirilmiş güçlere odaklanmayı sağlayan benlik-gelişim modeline götürmektedir. Bu bağlamda ilişkisel yılmazlık, ilişkide yaşanan kopukluk sonrasında ilişkiye bağlanmayı, yönelmeyi ve gerektiğinde ilişki için yardım isteyebilme kapasitesidir (Jordan, 2005).

Çiftler ilişkisel olarak güçlü olduklarında aile üyeleri arasında yılmazlık, ilişkisel bağlılık, yakınlık vardır (Harten, 2004). İlişkisel yılmazlık bireyin gücünü arttırmaktan daha ziyade ilişkideki güçlendirmeyi vurgular (Hartling, 2003). Bu model içerisinde yardım isteme yeteneği bir güç olarak yeniden isimlendirilir. Stresli olduğumuz zamanlarda kişisel incinebilirliğimiz artar. İncinebilirliğimizi tolere etme yolu bulma ve diğer kişiye dönebilme yılmazlıkta önemli bir işarettir. Diğer kişiden kaçtığımızda ve izolasyona doğru gittiğimizde muhtemelen daha fonksiyonel olmayan durumlar içerisine girilmiş olunmaktadır (Jordan, 2005).

Jordan (2005) ilişkisel yılmazlık modeli içerisinde şu bileşenleri tanımlamıştır:

(1) Desteklenmiş incinebilirlik: Desteklenmiş incinebilirlik gelişimi sağlayan bir fenomen

olarak incinebilirliği kabul etme ve sahiplenme demektir. Jordan (2004) desteklenmiş incinebilirlik olmadığında bireylerin özgün olmadığını belirtir. Bu bakış açısına göre, destek ve kabul bağlılık hissini geliştirmek için temel bir faktör sağlar. Jordan'a (2004) göre, incinebilirlik bir problem değildir, problem olan incinebilirliğin kabul edilmemesidir. Vermek, bir farklılık oluşturmak, önemlileştirmek bir ihtiyaçtır ve diğerlerinin iyi-oluşu için katkı sağlamayı anlamlandırmak saygı ile davranılma, ilgilenme ihtiyacı açısından önemlidir (Jordan ve diğ., 1991). Önemli olmayı hissetme ihtiyacı olunduğunda diğer kişi üzerinde ve ilişki üzerinde bir etkiye sahip olmuş olunur. Karşılıklılık içerisindeki dengesizlikler pek çok kişi için acı verici bir kaynaktır. Karşılıklı bağlantı içerisinde dışarıda hissettiğimizde bir izolasyon durumu yaşanır. Saygının, cevabın ve uzun dönemde onaylanmanın olmadığı bir yerde diğer kişiye yaklaşmak morali bozmaya, yılmazlığın düşmesine neden olur. Bu durum kişinin değerleştirilmeme ya da takdir edilmeme ihtiyacı içerisinde olması değildir, karşılıklı sistem içerisinde saygılı olmanın bir parçası olmayı hissedilmesidir (Jordan, 2005).

(2) Karşılıklı empatik katılım: Miller ve Stiver (1997) ilişkisel sağlık ve psikolojik

49

bir durum oluşturmak, yakınlık, kopukluk, yeni durum içerisine girme, dönüştürme ve gelişmiş bağlantı sürecini anlamadır (Comstock ve diğ., 2002).

RCT'de empati, karşısındakinin yaşantısını anlamayı içeren kompleks bilişsel ve duyuşsal süreçleri içerir (Miller ve Stiver, 1997). Karşılıklı empati ya da kişinin kendisini diğer kişinin yerine koymasında iki / çift yönlü yeteneği, karşılıklı olarak güçlendirme ve gelişmeyi sağlar (Tucker ve diğ., 2011). Empatinin duyuşsal bileşeni, diğer kişiyle benzer duygular içinde olmayı gerektirir. Bilişsel süreç ise, duygusal kaçınmada kaynağın farkındalığını ve bir diğer kişinin yaşantı ve duygusunu karşılaştırarak kendi yaşantı ve duyguları hakkındaki açıklığını gerektirir (Miller ve Stiver, 1997). Empati, bir diğerinin yaşantısında açık bir şekilde anlam oluşturma ve farkındalığı arttırır. RCT yaklaşımcıları, tek yönlü empatinin yeterli olmadığını, karşılıklı empatinin ilişkisel sağlık ve psikolojik gelişim için olması gerektiğini belirtmişlerdir (Miller ve Stiver, 1997).

Karşılıklı empati karşılıklılık tarafından anlamlaştırılan şeyi anlamak için anahtar bir durumdur. Diğerinin üzerinde bir farklılık oluşturduğumuzu bilmek ve hissetmek onun üzerinde bir etkimizin olduğunu görmek açısından önemlidir. Karşılıklı empatik katılım, ilişki içerisinde bir diğer kişinin ifade edemediği ihtiyaçlarına empatik duyarlılığı ifade eder. Karşılıklılık, birinin bir diğer kişi tarafından hem etkilenmesi hem de etkilemesi, kişinin diğerini etkisine alması ve diğeri için kendi kendini geliştirmesidir (Tores, 2011). Karşılıklı empati, karşılıklı olarak ileri ve geri empati içinde olma değildir, karşılıklı gelişim içerisinde diğeriyle empatik olmayı içeren bir süreçtir. Görebildiğimiz, benim kendimi karşıdaki kişinin yerine koyma ve karşımdaki kişinin kendisini benim yerime koymasıdır. Böylelikle kişiler birbirine ulaşır ve diğeri üzerinde bir etkiye sahip olur. Bu beraberinde ilişkisel yetenek hissini geliştirerek aynı zamanda toplum gelişimine katkı sağlar ve tüm insanlar için de bir yılmazlık kaynağıdır (Jordan, 2005).

Özgün olma/özgünlük kişinin gerçek duygu ve düşüncelerini yaşamasına olanak tanıyan benliğin de özünü oluşturan bir yapıdır. RCT'de özgünlük ilişki içerisinde tam ve bütün olarak kişinin kendisini sunma yeteneği olarak tanımlanmıştır (Jordan, 2004; Miller ve Stiver, 1997). Özgün olunmadığında ya da kişisel özellikler saklanıldığında sahip olunan temel özelliklerden kopulur. İnsanlar ilişki içerisinde özgün olduklarında diğerleri de buna karşılık özgün olabildiklerinde karşılıklı empati, bağlılık ve geliştirici olan bir döngü içerisine girmiş olurlar (Tucker ve diğ., 2011).

50

(3) İlişkisel güven: Güvenilir bir ilişkisel çevre oluşturmak kolay bir durum değildir

özellikle de bu eşlerden biri ya da her iki eşte güvensizlik olduğunda ve ilişkisel olarak kopukluk yaşadıklarında daha da zordur (Duffey ve Haberstrah, 2011). Gelişimi-teşvik edici bir fenomen olarak incinebilirliği onaylamak ve kabul etmek yalnızca eğer bireyler destek isteme yetenekleri varsa mümkündür. Ancak destek isteyebilmek için, bireylerin ilişki içerisinde belirli düzeyde güvene sahip olmaları gerekmektedir. İlişkisel güven, ilişkiye ve diğerine katkı sağlayan durumu hissetmeye sahip olmayı içerir. Jordan'a (2004) göre bir ilişki içerisinde güven, ilişkiye ve bir diğer kişiye bağlılığa ve ilişkisel partnerle karşılıklı güven içerisinde empatik cevap vermeye bağlıdır. Bu şekilde ilişkisel güven, her iki partnerin birbirine saygı göstermesi ve onurlandırmasıyla gelişir.

(4) Karşılıklı gelişmeyi arttıran karşılıklı güçlendirme: Karşılıklı güçlendirme, her iki

partnerin ilişki içerisinde gücü ilişkiye taşımada iki-yönlü dinamik süreci için kullanılır. Karşılıklı güçlendirme ilişki içinde herkes için gelişimlerini teşvik eden etkileşimleri bulma yollarını içerir. Ancak burada karşılıklı güçlendirmenin ilişkide bireylerin eşitliği sağlamaları, bu eşitliğin ilişkide daha üst düzeyde üstünlüğü anlamında olmadığı anlaşılmalıdır. Bu yüzden karşılıklı güçlendirme, geleneksel güç farklılıklarını tanımlamayı içeren tüm ilişkilerde görülmesi mümkündür (örneğin anne/baba-çocuk, öğretmen-öğrenci) (Jordan, 2004).

(5) İlişkisel Farkındalık: İlişkisel hareket kavramı RCT içerisinde geçen önemli

kavramlardan biridir. İlişkisel hareket, ilişkilerin kopukluklar sonrasında yenilenerek gelişmesi, dönüşmesi ve daha gelişmiş ilişkilerin kurulma sürecidir. İlişkilerin farklı aşamalardan geçtiğinin farkında olmak ilişkisel farkındalık olarak adlandırılır. İlişkisel farkındalık bireyin ilişkide yaşanan kopuklukların farkına varmasını, anlamasını ve bunların düzeltilmesini sağlar. Bu kopukluktan bağlılığa geçişte bireysel özelliklerin, kopukluk ve bağlılık türlerin farkındalığını kapsayarak, kişinin kendisini, diğerini ve ilişkisel uyumunu içermektedir (Tores, 2011).

İlişkide kopukluk beş iyi şeyin karşıtı olarak kullanılır (Comstock, Duffey ve Geoerge, 2002). Jordan ve Dooley (2000), kopukluğu enerjinin azalması, harekete geçme de zorlanma, azalan benlik değeri, benlik ve diğeriyle ilgili zihin karışıklığı, açıklığın olmayışı ve ilişkiden kaçma olarak açıklamaktadır.

51