• Sonuç bulunamadı

SELF DETERMİNASYON VE İÇ İŞLERE KARIŞMAMA İLKESİ

Devletlerin egemenliği ve eşitliği ilkesi, Birleşmiş Milletler Andlaşmasıyla kurulan yeni uluslararası düzenin hakim ilkesi haline gelmiştir. Böylece, bir taraftan egemen bir devlet kendi ülkesinde tam bir yetkiyle hareket etme gücüne kavuşmuş, diğer taraftan da başka devletler, egemen bir devletin içişlerine karışmama ile yükümlü olmuşlardır562. İç işlere karışmama ilkesinin hukuki temelleri Birleşmiş Milletler Andlaşmasının 2. maddesinin 1. ve 7. fıkralarındadır. Andlaşmanın 2. maddesinin 1. fıkrasında “Teşkilat, tüm üyelerinin egemen eşitliği ilkesi üzerine kurulmuştur” denilerek devletlerin egemenliği ön plana çıkarılmıştır. Maddenin 7. fıkrasında ise “işbu Andlaşma'nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletlere, herhangi bir devletin kendi iç yetki alanına giren konulara müdahale yetkisi vermediği gibi, üyeleri de bu türden konuları işbu Andlaşma uyarınca bir çözüme bağlamaya zorlayamaz” şeklinde bir hüküm yer almıştır. Böylece, bir devletin iç içişlerine giren konulara müdahale edilmemesi gerektiği açık bir şekilde belirtilmiştir563.

Birleşmiş Milletler Andlaşmasının yanı sıra, 1949 tarihli 375 sayılı Genel Kurul kararının ekinde yer alan “Devletlerin Hak ve Ödevleri” hakkında beyanname, 1965 tarihli Genel Kurul’un 2131 sayılı “Devletlerin İç İşlerine Karışmanın Yasaklanması ve Bağımsızlık ve Egemenliklerinin Korunması Beyannamesi” ve 1970 tarihli “Dostça İlişkiler Beyannamesi” de konuyu ele almıştır. Bu beyannamelerin ortak özelliği, her devletin, iç egemenlikleri bakımından tam olarak yetkili olduğunu belirtmesi ve hangi nedenle olursa olsun, hiçbir devletin başka bir devletin iç veya dış işlerine, karışma hakkının olmadığını ifade etmiş olmalarıdır564. Kavramın gelişiminde, bölgesel teşkilatların da etkisi az olmamıştır.

İç işlere karışmama ilkesi, uygulamada, herhangi bir devletin siyasi hayatını ve karar mekanizmalarını etkilemek veya değiştirmek amacıyla, doğrudan veya dolaylı olarak, içişlere karışmama yükümlülüğü belirtmiştir. İlkenin temel noktaları üzerinde Amerika Birleşik

562TOSUN Fatih, “Uluslararası Hukuk’ta “Kuvvet Kullanma ve Karışma” Kavramlarının Değişen Anlamı”,

Güvenlik Stratejileri Dergisi, S. 9, 2009, s. 108. 563

TOSUN, s. 108.

564EREN M. Yusuf, “Uluslararası Hukukta Savaşa Varmayan Kuvvet Kullanma Yolları”, İnönü Üniversitesi Hukuk

127

Devletleri ve Latin Amerika devletleri anlaşma sağlamış ve ilke Amerika Devletleri Teşkilatının 1948 yılında kabul edilen kurucu Andlaşmasına da dahil edilmiştir565. İlkenin yer aldığı diğer bir bölgesel belge ise Helsinki Nihai Senedi olmuştur566. Belge, bir bütün olarak siyasi önem taşımış ve belgede, uluslararası hukukun hukuki bağlayıcılığı olan temel ilkelerinin yer almış olması, belgenin önemini artıran en önemli faktörlerden olmuştur. Ayrıca, Uluslararası Adalet Mahkemesi de 1986 tarihli Nicaragua Davasında, içişlere karışmama ilkesinin, uluslararası hukukun temel ve güçlü bir ilkesi olduğunu belirtmiştir.

Uluslararası hukukta karışmanın tanımı konusunda farklı görüşler mevcuttur ve karışma yasağının kapsamıyla ilgili bir uzlaşı olduğu söylenemez. Kavram geniş kapsamlı yorumlandığında, saldırıya yakın bir hareket, siyasi veya ekonomik baskı ve hatta devletlerin iç işlerinin tartışılması bile karışma olarak kabul edilebilmektedir 567 . Dar kapsamlı yorumlandığında ise, karışma, bir devletin, başka bir devletin iç ve dış işlerinde tutumunu değiştirmek amacıyla zorlayıcı girişimlerde bulunmasıdır568. Ancak günümüz şartlarında, uluslararası hukukta karışma dendiğinde karışmanın dar yorumu anlaşılmaktadır.

Young’a göre, bir otorite, ülkesinde gerçekleşen tüm faaliyetlerin düzenlenmesi üzerinde nihai yetkiye sahip olduğunda ve herhangi bir dış makamın bu yetkiyi iptal etme ve geçersiz kılmaya meşru hakkının olmadığında, egemen bir otoritedir569. Ancak, yazar aynı zamanda böyle bir modele uygun egemen devletin belki de hiçbir zaman olmadığını ve gelecekte de olamayacağını kaydederek, böyle bir egemenlik modelinin abartılı olduğunu kabul etmiştir. Konumuzun gereği, meseleye self determinasyon hakkı açısından yaklaştığımızda, hiçbir dış müdahalenin söz konusu olmadığı tam egemenlik modeli, self determinasyon hakkı için de bir ideal olarak değerlendirilebilir. Bu modelde, eğer herhangi bir halk, hiçbir müdahale olmadan,

565

Andlaşmanın 3. maddesinin e. fıkrası: Her bir devletin dış müdahale olmadan kendi siyasi, ekonomik ve sosyal sistemini seçme ve kendi gelişimine en uygun yolu belirleme hakkı ve başka devletlerin işlerine karışmaktan çekinme ödevi vardır. Amerika kıtası devletleri, kendi siyasi, ekonomik ve sosyal sistemlerinin doğası gereği, kendi

aralarında bağımsız olarak, tam bir işbirliği gerçekleştireceklerdir. Andlaşma metni için bkz.,

http://www.oas.org/dil/treaties_A-41_Charter_of_the_Organization_of_American_States.pdf, 17.03.2015

566Belgede yer alan 4. ilke içişlere karışmama ilkesi olmuştur. Katılan devletler tek başlarına ya da toplu biçimde, bir başka devletin ulusal yetkisi içine giren konulara veya dışişlerine müdahale etmekten kaçınacaklardır. ÖZDEK, s. 80.

567KESKİN, s. 103; AYHAN, s. 46; EREN, s. 248.

568KESKİN, s. 103; AYHAN, s. 46; EREN, s. 248.

569

YOUNG Iris Marion, “Two Concepts of Self-Determination”, Global Challenges: War, Self-Determination and Responsibility for Justice (Ed.: Iris Marion Young), Polity Publishing, Cambridge University Press, Cambridge 2007, s. 45.

128

kendi bağımsız toprakları içerisinde, istediğini yapma doğrultusunda özgürce karar alabiliyorsa, o halk kendi topraklarında egemendir ve self determinasyon hakkının sahibidir.

İç işlere karışmama ilkesinin arka planındaki karışma yasağı düşüncesi mutlak olarak yorumlandığında sıfır müdahale olarak anlaşılabilir. İlke, halkın başka devletlerin ve devlet üstü kurumların müdahalesine maruz kalmadan, kendi gelecek gelişim yolunu ve sistemini özgürce belirlemeli olduğu anlamına gelmektedir. Bu yüzden, self determinasyon hakkının kullanıcısı olan halkın, özgürce almış olduğu kararlara herhangi bir müdahale, self determinasyon hakkının sınırlanması olarak kabul edilecektir. Böyle bir sonucun ortaya çıkmaması için, halk, kendi bağımsızlık alanında, kendi iç ve dış işleriyle baş başa bırakılmalıdır. Nasıl olsa, halklar birbirleriyle ilişkiler kurmak durumundadırlar. Bu ilişkiler ise, aslında karşılıklı anlaşmalara dayanan karşılıklı müdahalelerin kabul edilmesi anlamına gelmektedir. İçişlere karışmama ise farklı halklar arasında, gönüllü olarak kabul edilmemiş hiçbir etkileşimin olmaması gerektiğini varsayar.

Devlet yönetiminin, demokratik ilkelere uygun bir biçimde halkın özgür iradesine dayandığına ilişkin kanaatin oluştuğu durumlarda, üçüncü taraflar için, iç işlere karışmama ilkesinin uygulanmasına haklı neden oluşmaktadır. Ancak bu gerekçe her zaman için geçerli olmamaktadır. Zira, halkın çoğunluğunun seçimle belirlediği anayasal düzenin askıya alındığı, demokratik kurum ve örgütlerin ortadan kaldırıldığı veya baskı altında tutulduğu askeri darbe dönemlerinde, içişlere karışmama ilkesine ilişkin bazı sorular çıkabilmektedir. Örneğin, halkı en temel insan hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakan, demoktatik olmayan yollarla yönetimi ele geçirmiş darbeci hükümeti hukuken tanımak ve böyle bir hükümetle diplomatik ilişkiler kurmak, gerçekten iç işlere karışmama ilkesinin bir gerekçesi olabilir mi? Böyle bir gerekçe, sonuç itibariyle kendi halkını temel insan hak ve özgürlüklerinden ve self determinasyon hakkından mahrum bırakan bir yönetim kadrosunun desteklenmesi değil mi?570 Kanaatimizce, içişlere karışmama ilkesinin, esasen içsel self determinasyon hakkına ilişkin bu noktaları da dikkate değerdir.

570

SALMON Jean, "Internal Aspects of the Right of Self-Determination: Towards a Democratic Legitimacy Principle?" Modern Law of Self-Determination (Ed.: ChristianTomuschat), Martinus Nijhoff Publishers, Dordrecht 1993, s. 268.

129

Çağdaş uluslararası hukukta, iç işlere karışmama ilkesine istisna teşkil eden iki durum vardır. Bunlardan birincisi, insani amaçlarla iç işlere karışmadır. İnsan hakları meselesi günümüz uluslararası hukukunda devletlerin iç işleri olarak görülmediğinden, insani amaçlı karışma, uluslararası hukuka uygun bir davranış olarak kabul edilmektedir. Diğer bir istisna ise, self determinasyon hakkının haksız bir şekilde inkar edilmesi durumunda karışmadır. Dışsal self determinasyon hakkını kullanarak, bağımsızlıklarına kavuşmak isteyen ayrılıkçı halk hareketlerine, başka devletlerin, self determinasyon hakkı çerçevesinde yardım etmesi, uluslararası hukuka uygun görülmektedir571. Diğer bir ifadeyle, dışsal self determinasyon hakkının tehlikeye girmesi söz konusu olduğunda, iç işlere karışmama ilkesi devre dışı kalmaktadır. Buradan, iç işlere karışmama kuralına aykırı bir durumun olup olmadığının tespit edilmesi için, self determinasyon hakkından ileri gelen yükümlülüğün yerine getirilip getirilmediğinin belirlenmesinin, en geçerli kıstas olduğu sonucu çıkmaktadır572.