• Sonuç bulunamadı

SELF DETERMİNASYON VE ÜLKESEL BÜTÜNLÜK İLKESİ

Uluslararası hukukta halkların self determinasyon hakkının söz konusu olduğu uyuşmazlıklarda genellikle ülkesel bütünlük ilkesinin de söz konusu olduğu, alışılagelmiş bir durumdur. Başka bir ifadeyle, uluslararası hukuka göre, self determinasyon hakkının mı yoksa ülkesel bütünlük ilkesinin mi öncelikli olduğu konusu çok sık rastlanılan sorudur. Self determinasyon hakkı halklara tanınmış bir hak olmasına rağmen, uluslararası hukuk, devletlerarası ilişkileri düzenleyen ve öznesi halklar veya uluslar değil de devletler olan bir hukuk sistemi olduğu için, devletlerin ülkesel bütünlüğünü daha çok önemser. Ülkesel bütünlük ilkesi, uluslararası hukuka uygun şekilde kurulmuş bir devletin bölünmezliğini ifade ettiği için, self determinasyonla karşı karşıya geldiği durumlarda, ülkesel bütünlük hep göz önünde tutulmuş ve self determinasyon hakkının uygulanmasında sınırlayıcı bir etken olmuştur573. Ancak, bu açıklamadan uluslararası hukukun self determinasyon hakkını tamamen saf dışı bıraktığı gibi bir sonuç çıkarılmamalıdır. Zira, self determinasyon hakkının gelişim süreci devam etmektedir ve halkların haklarının korunması bakımından uluslararası hukukta önemli bir yeri vardır.

Uluslararası hukukta, halkların self determinasyon hakkının hem içsel hem de dışsal boyutunun uygulanabileceğine dair görüşler olmuşsa da, zaman zaman uluslararası topluluğun

571

CASSESE, s. 175-176; TAŞDEMİR, “Yeni Dünya Düzeni”, s. 67; AYHAN, s. 47. 572AKÇAY, s. 37.

130

verdiği öneme göre, birinin diğerine karşı daha baskın olduğu dönemler olmuştur. Sömürgeciliğin tasfiyesi döneminde, uluslararası topluluğun gündeminde yeni devletlerin oluşması konusu öncelikli konumda olduğundan, self determinasyon hakkının, dışsal self determinasyon olarak kullanılması ve kabul görmesi daha yaygın bir hal almıştır574. Ancak, daha sonraki gelişmeler, devletlerin ülkesel bütünlüğünün, uluslararası istikrarın ve barışın korunması için içsel self determinasyonun daha fazla önemsenmesi gerektiğini zaruri kılmıştır575.

Self determinasyon hakkının içsel boyutu, birçok uluslararası belgede yer almıştır576. Helsinki Nihai Senedinde, halkların kendi iç ve dış siyasal statülerini belirleme hakkına değinilmesi, içsel self determinasyonun uluslararası hukukta belirli bir yere sahip hak olduğunun göstergesidir. İçsel self determinasyon hakkı, herhangi bir devletin toplumunu oluşturan üyelerin, o devletin yönetiminde etkili bir şekilde yer almasını sağlamayı hedefler577. Böylece, toplumun geri kalanından farklı olanların da yönetime katılabilmesini amaçlayan içsel self determinasyon, azınlıkta olanlarla çoğunluk üyelerinin eşitliğini sağlamaya çalıştığından, eşitlik ilkesinin koruyucusu olarak karşımıza çıkmaktadır 578 . İçsel self determinasyon hakkı, özyönetimin bütün çeşit ve şekilleri, sorumluluğun dağıtılması, bölgeselleşme, federalizm ve hatta uzlaşmacı demokrasi gibi çok değişik şekillerde gerçekleştirilebilir579. Bu anlamda, içsel self determinasyonun, devletlerin ülkesel bütünlüğü ilkesiyle uyum içinde olduğu söylenebilir. Nitekim, içsel self determinasyon hakkının kullanıcılarının talebi, devletin ülkesel bütünlüğüne zarar vermeden, kendi geleceklerini belirlemedir. Bu ise, en fazla devletin belirli bölgesinde merkezi yönetimin yetkilerinin sınırlanması sonucunu doğurabilmekte, ülkesel bütünlüğü tehdit etmemektedir. Buna dayanarak, içsel self determinasyonun, ülkesel bütünlük ilkesi için dışsal self determinasyon kadar sorunlar doğurmayacağı söylenebilir.

574HANNUM, “Rethinking Self-Determination”, s. 206.

575Ayrıntılı bilgi için bkz., ROSAS Allan, “Internal Self-Determination”, Modern Law of Self-Determination (Ed.:ChristianTomuschat), Martinus Nijhoff Publishers, Dordrecht 1993, s. 225-228.

576İkiz Sözleşmelerin ortak 1.maddesi, Dostça İlişkiler Beyannamesinin 7. paragrafı, Helsinki Nihai Senedinin 8. maddesi, self determinasyon hakkının içsel boyutunu ele almıştır.

577HENRARD Kristin, Devising an Adequate System of Minority Protection, Individual Human Rights, Minority

Rights and the Right to Self-Deteremination, Martinus Nijhoff Publishers, The Hague 2000, s. 299.

578HENRARD, s. 307.

131

Çağdaş uluslararası hukukta, içsel self determinasyon hakkının azınlık grupların hakkı olarak gözden geçirilmesi eğilimi artmaktadır580. Genel olarak, azınlık grupların haklarının korunması mekanizmalarının, halkların içsel self determinasyon hakkı olarak kabul edilen temel hak ve özgürlüklerin korunma yöntemleriyle hemen hemen aynı olduğu söylenebilir. Farazi olarak, bir toplumun üyelerinin sistematik olarak bir ayrımcılığa maruz kaldığını düşünürsek, o üyelerden oluşan grubun dışsal self determinasyon hakkını kullanabilmeleri için, öncelikle içsel self determinasyonun olabilecek bütün çeşit ve şekillerini tüketmeleri gerekmektedir. Bu yüzden, içsel self determinasyon hakkı, devletin ulusunu oluşturan halkların yanı sıra, azınlıkların da haklarının korunduğu ve sağlandığı581, aynı zamanda, devletlerin ülkesel bütünlüğü ilkesine de aykırı olmayan bir formül olarak düşünülebilir.

Ülkesel bütünlük ilkesinin dışsal self determinasyonla olan karşılıklı ilişkisine değinecek olursak, meseleye tarihi perspektiften bakmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz. Ülkesel bütünlük ilkesinin genel bir kural olarak yer aldığı ilk uluslararası belge, Milletler Cemiyeti Misakı olmuştur582. Self determinasyon ilkesinin yer almadığı Misakın, ülkesel bütünlük ilkesi bakımından en önemli maddesi olan 10. madde, Milletler Cemiyetine üye olan devletlerin siyasal bağımsızlığının ve ülkesel bütünlüğünün dıştan gelen saldırılara karşı korunmasını ve bu ilkelere saygı gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir583.

Ülkesel bütünlük ilkesi, daha sonra Birleşmiş Milletler tarafından da benimsenmiştir. Birleşmiş Milletler Andlaşmasının 2. maddesinin 4. fıkrasında, üye devletlerin kendi uluslararası ilişkilerinde, diğer devletlerin siyasal bağımsızlıkları ve ülkesel bütünlüklerine karşı güç kullanmaktan ve tehditten çekinecekleri belirtilmiştir. Buna göre, bir devletin sınırları, ancak o devletin rızasına ve hukuka uygun bir şekilde değişikliklere maruz kalabilecektir. Bu şekilde, bir devletin içindeki farklı toplulukların, farklılıklarına dayanarak devleti parçalama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Ancak Milletler Cemiyeti Misakı'ndan farklı olarak, Birleşmiş Milletler Andlaşmasında hem ülkesel bütünlük ilkesi, hem de self determinasyon ilkesi yer aldığından dolayı, bu ilkelerin çatışması kaçınılmaz olmuştur.

580

PENTASSUGLIA Gaetano, "State Sovereignty, Minorities and Self Determination: A Comprehensive Legal View", International Journal on Minority and Group Rights, No. 9, Kluwer Law International, The Netherlands 2002, s. 307.

581Ayrıntılı bilgi için bkz., PENTASSUGLIA, "State Sovereignty, Minorities and Self Determination", s. 312-314. 582PAZARCI, II, s. 15.

132

Sömürge Halkları Beyannamesi, hem ülkesel bütünlük ilkesini hem de self determinasyon hakkını içeren bir Genel Kurul kararıdır. Beyannamenin 2. maddesinde, her halkın self determinasyon hakkına sahip olduğu ve halkların bu hakka dayanarak siyasi konumlarını özgür bir şekilde belirleyebildikleri yer almıştır. Ancak beyannamenin 6. maddesi, bir devletin ulusal birliğini ve ülkesel bütünlüğünü kısmen veya tamamen parçalamayı amaçlayan her girişimin, Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkeleriyle bağdaşmayacağını belirterek, ülkesel bütünlüğü ön plana çıkarmıştır. Yani beyanname, bir taraftan halklara kendi konumlarını belirleme hakkı tanırken, diğer taraftan da halkın, egemenliği altında yaşadığı devletin ülkesel bütünlüğüne zarar verecek her türlü girişimi yasaklamıştır. Böylece, self determinasyon özgürce kullanılan bir hak olmaktan çıkmış, devletin iradesine tabi kılınmıştır584.

Ülkesel bütünlük ve self determinasyon ilkelerini bir arada ele alan bir diğer uluslararası belge de Dostça İlişkiler Beyannamesi olmuştur. Beyanname, halkların hak eşitliğini ve self determinasyon hakkını temin eden bir yönetime sahip olan devletin ülkesel bütünlüğüne saygı gösterilmeli olduğunu vurgulayarak, iki ilkenin çatışmasını önlemeye çalışmıştır. Bir taraftan devletlerin ülkesel bütünlüğünün korunmasına vurgu yapılırken, diğer taraftan söz konusu devletin, halkların self determinasyon hakkına saygılı davrandığı takdirde, bu ilkenin geçerli olacağı belirtilmiştir.

Genel olarak, ülkesel bütünlük ilkesinin self determinasyon ilkesiyle çatışmalı şekilde algılanmasının altında yatan neden, dışsal self determinasyon kavramının içinde barındırdığı mevcut devletten ayrılma ihtimalidir585. Dışsal self determinasyon veya ayrılma hakkı, bir devletin belirli bir bölgesinde yaşayan halkın, içsel self determinasyon talebinin yerine getirilmediği durumlarda, ayrılarak kendi bağımsız devletlerini kurma hakkı olarak açıklanabilir586. Yeni bir bağımsız devlet oluşturma, dışsal self determinasyon hakkının uygulanmasının sadece bir şeklidir. Dostça İlişkiler Beyannamesinde, bağımsız bir devlete özgürce birleşme veya bütünleşme, ya da başka bir siyasal statü belirleme de dışsal self determinasyon hakkının kullanılması olarak yer almıştır. Ancak, beyanname, sömürge rejimi altında olan ülkeleri, sömürgeci devletin ülkesi olarak görmemiştir. Bu yüzden de, bir sömürge

584POLAT Necati, Ahlak Siyaset Şiddet: Bir Kuram Olarak Uluslararası Hukuk, Kızılelma Yayınevi, İstanbul 1999, s. 88-89.

585RAIC, s. 308-309. 586RAIC, s. 308.

133

ülkesinin bağımsızlık kazanması, sömürgeci devletin ülkesel bütünlüğünün bozulması olarak anlaşılmamıştır587. Böylece, self determinasyon hakkının, mevcut devletlerin sınırları içerisinde yaşayan farklı halkların bağımsız devletlerini kurma gerekçesiyle, yaşadıkları devletin ülkesel bütünlüğünü bozma hakkı olmadığı, sömürge yönetimi altında olan ülkelerin bağımsızlık hakkı olduğu söylenebilir588.

Sonuç olarak, ülkesel bütünlük ilkesinin, uluslararası güvenliğin ve istikrarın korunmasında daha önemli görüldüğünden dolayı, self determinasyon hakkı karşısında daha güçlü bir ilke olarak kabul edildiği söylenebilir. Böyle bir fikrin oluşmasında neredeyse ayrılma talebiyle eşanlamlı olarak kullanılan, self determinasyonun dışsal boyutunun katkısı az olmamıştır. Uluslararası topluluğun, ülkesel bütünlük ilkesini neredeyse mutlak bir ilke olarak görmek kaydıyla, ayrılma talebini saf dışı bırakmasının altında yatan en önemli neden uluslararası güvenlik endişesidir589. Bu durum, ülkesel bütünlük ilkesinin kapsamının, sadece ülke dışından gelen saldırılara karşı değil, hem de ülke içinde ayrılma taraftarı akımlara karşı da ileri sürülebilir şekilde genişletilmesi sonucunu doğurmuştur590. Böylece, çağdaş uluslararası sistemde, ülkesel bütünlük ilkesinin korunmasıyla ilgili devletler arasında olan uzlaşmanın, self determinasyon hakkıyla ilgili sergilendiğini söylemek güçtür. Birleşmiş Milletler Teşkilatı da, self determinasyon hakkını, üye devletlerin ülkesel bütünlüğünü bozmaya yönelik haklı bir saldırı olarak yorumlamaya kalkışırsa çok zor bir duruma düşeceğinden, bu iki ilkenin çatışmasında ülkesel bütünlük ilkesine daha önemli yer ayırmıştır591. Ulus devletlerden oluşan uluslararası topluluk üyelerinin, kendi toprakları dahilinde farklı etnik ve ulusal grupların yaşadığı gerçeğini göz önünde bulundurursak, böyle bir durumun ortaya çıkmış olması şaşırtıcı olmasa gerek. Bu yüzden, mevcut şartlarda, içsel self determinasyonun devletin tüm nüfusunu kapsayacak şekilde geliştirilmesi, tüm halkların ve azınlıkların devlet yönetimine ve imkanlarına eşit erişimlerinin sağlanması, ülkesel bütünlük ve self determinasyon ilkelerinin bir arada mevcut olmasının en uygun biçimidir. Dışsal self determinasyon ise içsel self determinasyonun bütün çeşit ve şekillerinin uygulanmasından sonra, başvurulacak son çare olarak değerlendirilmelidir.

587PAZARCI, II, s. 10.

588

KNİGHT B. David, "Territory and People or People and Territory? Thoughts on Postcolonial Self-

Determination", International Political Science Review / Revue internationale de science politique, Vol. 6, No. 2, 1985, s. 260-261; KARAOSMANOĞLU, “Kendi Kaderini Tayin”, s. 152.

589BARTKUS Ona Viva, The Dynamic of Seccession, Cambridge University Press, Cambridge 2004, s. 68.

590

KARAOSMANOĞLU, “İç Çatışmaların Çözümü”, s. 77.

591VYVER Van Der D. Johan, “Self-Determination Of The Peoples Of Quebec Under International Law”, Journal

134