• Sonuç bulunamadı

ANLAŞMA YOLUYLA DIŞSAL SELF DETERMİNASYON HAKKININ KULLANILMASI.

A. DIŞSAL SELF DETERMİNASYON

3. ANLAŞMA YOLUYLA DIŞSAL SELF DETERMİNASYON HAKKININ KULLANILMASI.

Aynı devlette yaşayan halkların anlaşma ile ayrılması veya ortak dil, din, etnik köken ve kültürel mirasa sahip bir topluluğun, değişik adlarda kurmuş olduğu devletlerin anlaşma ile biraraya gelerek yeni devlet veya devletler kurması, uluslararası hukukta dışsal self determinasyon hakkının kullanılması olarak kabul görmüştür. Aslında, anlaşmayla ayrılma veya birleşme çok yaygın bir uygulama olmasa da halkların anlaşmayla ayrılarak yeni devlet oluşturmalarına en bariz örnek, Çekoslovakya'nın anlaşmayla ve halkların rızasıyla bölünerek, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olmak üzere iki farklı devlet oluşturması örneğidir690. Bunun yanında, Eritre'nin Etiyopya'dan ayrılarak bağımsız devlet kurması olayı691 da bu konuya sık sık verilen örneklerdendir. Ancak federal cumhuriyetlerin ayrılmaları, hatta aleyhte birtakım anayasal hükümler mevcut olsa dahi, sadece barışçıl bir şekilde ayrılma konusunda aralarında bir anlaşmaya vardıkları sürece mümkün olabilmektedir692. Sonuç olarak, bir egemen devlette yaşayan gruplar arasında elde edilen anlaşma ile, söz konusu devletin belirli bir bölümünün ya da anlaşmada belirlenen şekliyle meydana gelen yeni oluşumların uluslararası statüsünün belirlenmesinin, uluslararası toplum tarafından kabul edilebilir olduğunu söyleyebiliriz. Yani, bir ülke içerisinde, tarafların, aralarında anlaşarak yeni oluşumlar ortaya çıkarması, uluslararası toplum tarafından itirazlara neden olmamaktadır. Bunun yanında, böyle bir anlaşmanın söz konusu olmadığı takdirde, devletlerin anayasal hükümlerine önem verilmeden, bir tarafın tek taraflı olarak ayrılma çabası, uluslararası toplum gibi halklar ve grupların da barış ve istikrarını tehlikeye sokar. Bu durumu ifade adına, eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Butros

690Çek ve Slovak Federal Cumhurıyeti 31 Aralık 1992 tarihli anlaşmayla parçalanarak, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya devletleri kurulmuştur. Her iki devlet daha önce Çekoslovakya'nın imzaladığı andlaşmalardan ileri gelen sorumlulukları üzerlerine alarak uluslararası kuruluşlarda temsil olunmak için ayrılıkta başvuru yapmışlar. CRAWFORD, "The Creation of States in International Law", s. 706-707.

691Eritre'nin Etiyopya'dan ayrılması olayı aslında Çek Cumhuriyeti ve Slovakya'nın ayrılarak yeni devletler oluşturması olayıyla tıpa tıp aynı değildir. Zira, Eritre olayında yaklaşık otuz yıllık silahlı bağımsızlık mücadelesi söz konusu olmuş ve sonuç olarak Etiyopya merkezi yönetimi çökertilmiş ve bir bakıma Eritre kendi bağımsızlığını kabul ettirmiştir. ŞAHİN, “Avrupa Birliği”, s. 31; Ancak, sonuç itibariyle 1993 yılında yapılan referanduma Etiyopya'nın da destek vermesi ve bu referandumdan sonra Eritre'nin bağımsızlığını ilan etmesi durumu, Eritre'nin de anlaşmayla ana devletten ayrılıp bağımsızlık elde eden devlet olarak bilinmesine yol açmıştır.

160

Ghali'nin “eğer her etnik grup devlet olma iddiasında bulunursa, parçalanmada sınır olmayacak, dünyada barış, güvenlik ve ekonomik refaha ulaşmak çok daha zor hale gelecektir”693 cümlesi oldukça manidardır. Dolayısıyla, kalıcı bir barış inşa etmek adına, self determinasyon hakkının diğer meşru çıkar ve haklarla dengelenmesi gerekmektedir.

Dışsal self determinasyon hakkının kullanılması, sadece anlaşmayla ayrılma sonucu değil, aynı zamanda anlaşmayla bir araya gelme ve entegrasyon sonucu da ortaya çıkarabilir. Bu konuda yaygın olarak başvurulan en belirgin örnek, Doğu Almanya ile Batı Almanya'nın birleşerek Almanya devletini kurmaları olmuştur694. İki ülkenin halkı, self determinasyon hakkını kullanarak birleşmeye karar vermiş ve Almanya Federal Cumhuriyeti'ni oluşturmuşlar. Adeta, Doğu Almanya dediğimiz Almanya Demokratik Cumhuriyeti, Batı Almanya'ya yani Almanya Federal Cumhuriyeti'ne katılmıştır. Aynı zamanda, 1990 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin dört daimi üyesi arasında imzalanan Almanya konusunda nihai çözüm hususundaki sözleşmenin 1. ve 7. maddelerinde, self determinasyon hakkına atıfta bulunulmuştur. Ancak konumuz açısından önemli olan nokta, bu birleşme zamanı herhangi büyük çaplı silahlı çatışmaların olmaması ve uluslararası topluluğun bu birleşmeye karşı çıkacak herhangi bir açıklamalarının ve eylemlerinin olmaması olmuştur. Zira, yukarıda da anlattığımız gibi, anlaşmayla birleşme ve ayrılma yoluyla self determinasyon hakkının kullanılması zamanı önemli olan, tarafların rızası meselesidir.

Diğer bir anlaşma yoluyla birleşmek suretiyle self determinasyon hakkının kullanılması örneği, Kuzey Yemen ile Güney Yemen devletlerinin birleşerek Yemen Cumhuriyeti devletini oluşturmaları olayıdır695. Bu örnekte de, aynı halkın kurmuş olduğu Yemen Arap Cumhuriyeti ve Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti adlı iki devletin birleşerek Yemen Cumhuriyetini kurmaları gerçekleşmiştir. Birleşme konusunda tarafların 22 Nisan 1990 tarihinde imzaladığı anlaşmada, Yemen Cumhuriyetinin her iki selef devletin tek ve tam yetkili halefi olacağı

693COLEMAN, s. 24-25; TAŞDEMİR, “Yeni Dünya Düzeni”, s. 54.

694Almanya'nın birleşmesi, Almanya Demokratik Cumhuriyeti'nin ortadan kalkması ve bu devletin Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve diğer uluslararası kuruluşlardaki üyeliğinin feshedilmesiyle sonuçlanmıştır. Böylece, Almanya Federal Cumhuriyeti kendi kimliğini koruyarak genişlemiştir. CRAWFORD, "The Creation of States in

International Law", s. 705.

695Kuzey Yemen olarak bilinen Yemen Arap Cumhuriyeti ve Güney Yemen olarak bilinen Yemen Demokratik Halk

Cumhuriyeti uzun süren görüşmelerden sonra 22 Nisan 1990 tarihinde Yemen Cumhuriyeti kurma konusunda anlaşmaya varmışlar. Anlaşmaya göre, her iki devlet uluslararası kimliklerinden vazgeçerek tüm yetki ve sorumluluklarını tek ardıl olan Yemen Cumhuriyetine devretmişler. CRAWFORD, "The Creation of States in International Law", s. 706.

161

kaydedilerek yeni kurulan devletin uluslararası statüsü belirtilmiştir. Her iki devletin, daha önce imzaladığı uluslararası anlaşmalar, selef devletlerin ülkelerinde hukuki geçerliliğini korumuş ve bu andlaşmalardan doğan görev ve yetkiler yeni devlete, yani Yemen Cumhuriyetine devredilmiştir. Aynı yaklaşım, Arap Ligi, İslam Konferansi Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşlara üyelik konusunda da benimsenmiştir. Uluslararası kuruluşlar, Yemen Cumhuriyeti'nin üyeliğe kabul edilmesiyle ilgili herhangi bir başvuru prosedürüne gerek duymadan, her iki eski Yemen devletlerinin üyeliklerinin yeni tek Yemen Cumhuriyeti devleti tarafından devam ettirilmesini uygun görmüşler696. Bahsettiğimiz güncel örnek olaylardan yola çıkarak, self determinasyon hakkının hem birleştirici hem de ayrımcı mahiyete sahip iki zıt yönü olan bir kavram olduğunu söyleyebiliriz.