• Sonuç bulunamadı

SANAYİNİN YIĞILMASI KONUSUNDA YAPILAN ÇALIŞMALAR

2. BÖLÜM: YIĞILMA EKONOMİLERİ VE TÜRKİYE’DE İMALAT SANAYİNDE

2.3. SANAYİNİN YIĞILMASI KONUSUNDA YAPILAN ÇALIŞMALAR

Ekonomik aktivitelerin belirli bir bölgede yığılması ve bu kümelenmenin hangi koşullar altında oluştuğu ve devam ettiği konuları hakkında birçok çalışma yapılmıştır.

Bu konuyla ilgili en etkili çalışmalardan birisi, Ellison ve Glaeser (1997) tarafından yapılmıştır. Sanayinin coğrafik yoğunlaşmasıyla ilgili bir indeks geliştirmişler ve ABD için uygulamışlardır. Ellison-Glaeser indeksi, t zamanında s yerinde hangi i sanayinin coğrafi olarak yoğunlaşacağını (istihdam bakımından) ölçmektedir. Ellison ve Glaeser (1997:890)’in tartıştığı duruma göre; “sanayideki firmalar yerlerini haritaya ok atarak seçmektedir”. Burada firmalar, yer seçmek üzere atılan okları göstermektedir. Temel ampirik sonuçlar ise, dört basamaklı sanayi düzeyinde, sanayi istihdamının gerçekten de coğrafi olarak yoğunlaştığını ve ok atma yaklaşımının (dart-board approach) reddedildiğini göstermektedir. Buna göre istihdam ve doğal avantajlar gibi faktörler bazı okların birleşerek kümelenmesine neden olmaktadır. Buna karşın birçok sanayi için yoğunlaşma derecesi oldukça küçüktür. Bu indekse göre, sanayi düzeyinde coğrafi yoğunlaşma (firma düzeyinde değil) oldukça istikrarlıdır, yoğunlaşma derecesinin zaman içinde çok az azaldığı görülmektedir. Makaleye göre en fazla yoğunlaşan sektör kürk sektörüdür, bunun nedeni büyük olasılıkla bilgi transferi ve alıcıların araştırma maliyetlerinin düşük olmasıdır. Daha sonra yığılan sektörler, şarap ve petrol sahası makineleridir. Bu sektörlerin yığılma nedeni olarak, bölgeleri doğal avantaj gösterilmektedir.

Devereux, Griffith ve Simpson’ın(1999) çalışmasında İngiltere’de 4 basamaklı sanayi düzeyinde, istihdam verileri kullanılarak, 1992 yılı için imalat sanayinde yığılma ve coğrafi yoğunlaşma araştırılmıştır. Çalışmada kullanılan yöntemler sanayinin yoğunlaşmasını ölçen Herfindahl indeksi ve coğrafi yoğunlaşmayı tanımlayan Gini katsayısı’dır. Bununla birlikte, yığılmayı ölçmek üzere Ellison-Glaeser ve Maurel-Sedillot indeksleri hesaplanmıştır. Daha sonra makalede ortaya koyulan yeni yığılma indeksi (α) kullanılmıştır. Bu yöntemle sanayinin bir yerde kümelenmesiyle ilgili olarak ilk olarak belirli bir bölgede, bir ya da birkaç büyük firmanın bulunması nedeniyle sanayilerin coğrafi olarak yoğunlaşması, ikinci olarak bölgede birbiriyle ilgisiz birçok küçük firmanın bulunması nedeniyle sanayinin yoğunlaşması ayırt edilmeye çalışılmıştır. Ortaya koyulan yeni formüle göre yığılmanın ölçümü F (coğrafik yoğunlaşmanın ölçümü) ile M (sanayinin yoğunlaşmasının ölçümü) arasındaki farktır

α=F-M. 1985’ten 1992’ye kadar olan veri seti kullanılarak yığılmanın sürekli olduğu bulunmuştur. Coğrafik yoğunlaşma ve yığılmanın elde edilmesinde 1992 yılı için yatay kesit veri incelenmiştir. Firmaların giriş, çıkış ve hayatta kalma oranları, iş yaratma ve iş bozma oranları hesaplanmış ve bunların sanayini yığılmasına etkileri incelenmiştir.

Yığılan ve yığılma özelliği olmayan sanayilerdeki farklılıklar ortaya konmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda eş yığılma (coagglomerasyon) iki ya da daha fazla sanayiler arasındaki coğrafik yoğunlaşmanın büyüklüğü araştırılmıştır. Çalışmada coğrafi bölgeleri oluşturmak için posta kodları kullanılmıştır. İki basamaklı sanayi düzeyi verileri kullanılarak, yığılma ve eş yığılma hesaplanmıştır. Buna göre, tekstil sektörü birçok ülkede olduğu gibi İngiltere’de de çok fazla yığılmaktadır ve iki basamaklı sanayilerde yüksek derecede coğrafi yoğunlaşma tespit edilmiştir. Kağıt ve kağıt ürünleri sanayinde yüksek düzeyde eş yığılma bulunmuştur. Teknoloji yoğun olmayan sektörler (ya da geleneksel sektörler), ileri teknolojiye sahip sektörlere göre daha fazla yığılmaktadır. Bütün alternatif yığılma ölçümlerinde dokuma ve örme sanayi en fazla yığılmayı göstermiş, daha sonra seramik ürünleri ve dantel gelmiştir. En az yığılan endüstriler arasında tekerlekli traktör, çimento, kireç, alçı, plaster, elektronik alt aksamlar bulunmaktadır. 1985–1991 yılları arasında yığılma şeklinin değişip değişmediği araştırılmış, bunun için sanayinin yoğunlaşmasına, yığılmasına ve istihdamdaki değişime karşılaştırılmıştır. Buna göre yığılma durumlarını değiştiren sanayiler sabun ve deterjan, elektrikli olmayan ev ısıtıcıları/mutfak aletleri ve motor araçları için elektrikli araçlardır. Bazı bölgelerde de istihdamın yoğunluğu değişmekte dolayısıyla bazı sanayilerin yeri bölgeler itibariyle değişmiştir. Bununla birlikte çıkış oranları ve iş yaratma oranı, yığılmaları güçlendirirken, giriş oranları ve iş bozma oranları tam tersi bir etki yaratmaktadır.

Doğan (2001) makalesinde, Türkiye’de yığılma ekonomileri ve verimlilik arasındaki ilişki araştırılmıştır. Verimlilik aynı sanayilerde (yerelleşme ekonomileri) ya da farklı sanayilerde (kentleşme ekonomileri) firmaların birbirine yakın yerleşmesi ile artabilmektedir. Verimlilik (işçi başına düşen çıktı) sanayi büyüklüğüne, kent nüfusuna ve diğer ilgili değişkenlere ilişkilendirilmiştir. Kamu teşebbüsleri yoğunluğunun ölçümü, kamu sektöründeki firmaların olası etkisizliklerini kontrol etmek için regresyona dahil edilmiştir. Bununla birlikte kontrol amacıyla, sabit ikame esnekliği dahil edilmiştir. Çalışmada yatay kesit olarak TUİK’in 1985 yılı verileri kullanılmıştır.

2 basamaklı sanayi sınıflandırılmasıyla birlikte altı bölge ele alınmıştır. Bunlar; kuzey, kuzeybatı, batı, güney, doğu ve merkezdir. Kuzeybatı bölgesi, Türkiye’nin en kalkınmış

bölgesi ve önemli bir metropol olan İstanbul’u barındırdığı için, çoklu doğrusallığı önlemek için regresyonda ihmal edilmiştir. Kamu teşebbüslerinin yoğunlaşması regresyona dahil edildiğinde, sadece gıda üretimi, tekstil, metal ana sanayi ve metal ürünlerinde anlamlı çıkmıştır, fakat katsayılar negatiftir. Sonuç olarak, çalışmada gıda ürünleri, tekstil, kereste üretimi ve metal ürünlerinde yığılma ekonomileri bulunmuştur.

Buna göre gıda üretimi ve tekstilde kentleşme ekonomileri, kereste üretimi ve metal ürünlerinde yerelleşme ekonomileri saptanmıştır.

Akgüngör ve Falcıoğlu (2005) makalesinde; Türkiye imalat sanayinde uzmanlaşmanın ve yoğunlaşma şeklinin zaman içinde değişip değişmediği araştırılmaktadır. Özellikle 1996’da AB ile yapılan Gümrük Birliği anlaşmasından sonra Türkiye’de imalat sanayinde coğrafi yoğunlaşmayı harekete geçiren faktörler açığa çıkarılmaktadır. 1992–2001 yılları arasında düzey 2 istatistikî bölge sınıflandırılmasına göre yapılan çalışmada, sanayinin yoğunlaşması ve bölgesel uzmanlaşma için Gini indeksi kullanılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre; bölgelerde uzmanlaşma eğilimi bulunmuştur. Fakat Gümrük Birliği’nin sanayinin uzmanlaşmasına etkisi çok fazla açıklanamamaktadır. Ölçek ekonomileri ve firmalar arasında ileri ve geri bağlantıların yüksek olduğu bölgelerde, ekonomik faaliyetlerin kümelendiği bulunmuştur. Bölgeler arasında sanayi kompozisyonu ve uzmanlaşma ele alındığında, mühendislikle ilgili sanayilerin yığılması zaman içinde artmaktadır.

Kaya’nın (2006) çalışmasında amaç, Türkiye’de imalat sanayinin yoğunlaşma eğilimini belirlemek ve bu eğilim vasıtasıyla Türkiye’de bölgesel politikaların gerçekleştirilmesine katkıda bulunmaktır. Düzey 2 istatistiki bölge birimleri sınıflandırmasına (26 NUTS) göre bölgesel uzmanlaşma ve yoğunlaşmanın ölçümü için Lokasyon Oranı hesaplanmıştır. Dört basamaklı ISIC Rev.3 kodlu istihdam verileri kullanılarak, bölgesel en önemli (high point) sanayiler belirlenmiştir. Buna göre, bölgedeki en önemli sanayiler bölgesel işgücününün en az % 0,2’nin üstünde bulunduğu ve yoğunlaşmanın ortalamadan en az %25 daha fazla (LQ>1.25) olduğu yerlerde bulunmaktadır. Sanayi kümeleri, Türkiye’de bölgelerin karşılaştırmalı üstünlüğünü göstererek, sürdürülebilir bölgesel kalkınma politikalarının yaratılmasına yardımcı olacaktır. Belirli bölgelerde belirli sanayilerin yığılması, bölgesel uzmanlaşmayı da beraberinde getirmektedir. Bu indekse göre en çok yoğunlaşmanın olduğu bölgeler sırasıyla, Mardin (TRC3), Van (TRB2), Gaziantep (TRC1), Ağrı (TRA1), Trabzon (TR10), Hatay (TR63), Zonguldak (TR81), Malatya (TRB1), Erzurum (TRA1), Aydın (TRA2), İstanbul (TR10), Kırıkkale (TR71), Kastamonu(TR82), Tekirdağ (TR21),

Konya (TR52), Balıkesir (TR22), Kayseri (TR71), Samsun (TR83), Ankara (TR51), İzmir (TR31), Manisa (TR33) ve Kocaeli (TR42)’dir. En az yoğunlaşan bölgeler Antalya (TR61) ve Şanlıurfa (TRC2)’dır. Hemen hemen bütün bölgelerde, büyük boyutta tekstil, deri ve ayakkabı, paketlenmiş gıda ve meşrubat sanayi gibi düşük teknolojili (emek yoğun) sanayiler bulunmaktadır. En fazla uzmanlaşma düşük teknolojili sanayilerde olmaktadır. Buna karşın düşük teknolojili sanayilerin uzmanlaşma derecesi azalmaya başlamaktadır, bu kalkınma trendini sanayilerde ölçeğe göre artan getiriler ve daha yüksek teknolojili sanayilerde artış izlemektedir. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Kocaeli gibi metropol merkezlerde birbirine benzemeyen bir yada iki yüksek teknolojili sanayi bulunmaktadır. Metropol bölgeler çoğunlukla orta-yüksek ve orta-düşük teknolojili sanayiler yoğunlaşırken, kırsal bölgelerde düşük teknolojili sanayiler yoğunlaşmaktadır. Buna göre düşük teknolojili sanayiler metropollerden Mardin, Şanlıurfa, Van, Ağrı, Erzurum ve Kastamonu gibi kırsal bölgelere kaymaktadır. Bununla birlikte Kayseri, Gaziantep, Zonguldak, Hatay ve Trabzon gibi orta bölgeler 1995–2001 yılları arasında oldukça iyi performans göstermiştir. Kümeler Türkiye coğrafyasındaki doğal kaynaklara göre dağılmaktadır.

Birkaç bölge hariç her bölgede bir küme uzmanlaşmaktadır. Kümelerin oluşması ya da mevcut kümelerin kapasitelerinin artması özellikle orta ve kırsal bölgelerin rekabet derecesini yükseltmektedir. Böylece bir ya da birkaç sanayide uzmanlaşan bölgeler Dünya ile rekabet edebilecektir. Bu çalışma bölgesel kalkınma politikalarının geliştirilmesi için bazı ipuçları vermektedir. Türkiye’de sürdürülebilir bölgesel kalkınma için rekabetçi sanayi kümelerinin ve bölgelerdeki önemli sanayilerin kalkınmasını desteklemek ve kolaylaştırmak için gerekli politikalar ortaya konmalıdır.