• Sonuç bulunamadı

Sahîh’deki Hadislerin Senedi İle İlgili Tenkitler

1.2. NEVEVÎ’NİN MÜSLİM VE SAHÎH’İ HAKKINDAKİ

1.2.3. Nevevî’nin Müslim Ve Sahîh İsimli Eseri İle İlgili Tenkitleri

1.2.3.1. Sahîh’deki Hadislerin Senedi İle İlgili Tenkitler

Nevevî, bazı sened zincirlerinde Müslim’in tasarrufu sebebiyle kapalılığın oluştuğunu kabul eder. Bu durumda Nevevî, mevcut kapalılığı yaptığı ziyade açıklama ile izhar etmeye çalışmıştır. Mesela cenazeler bahsinde geçen bir rivayetin ikinci isnadında Müslim, sened zincirini naklederken “ انربخا دلخم نب دلاخ انربخا--- دانسلاا اذهب اعيمج للاب نب ناميلس”387 “Bunlar, toptan bu isnadla rivayet etmişlerdir. Bütün

nüshalarda aynı şekilde rivayet edilen bu ibare sahih olmakla beraber yeterince açık değildir. Onun için Ebû Ali el-Gassânî (ö. 498/1105) ve diğer hadis uleması, “Bu sözden murad, mezkur zevatın toptan Umâre b. Gaziyye’den bu isnadla rivayet etmiş olmalarıdır.” demiştir. Yani gerek Abdulaziz ed-Deraverdi gerekse Süleyman b. Bilal bu hadisi aynı isnadla Umâre b. Gaziyye’den rivayet etmiştir. Müslim dahi onu bu şekilde tasrih etse daha iyi ve daha vazıh olurdu. Nitekim Müslim’in adeti de bu şekildeydi. Yalnız burada bu ilmin ulemasınca mesele açık olarak anlaşılacağı için

386 Kandemir, bu konuda ilgili makalesindeki şu tespitlerde bulunmuştur: “Sahihayn hadislerini ve

râvilerini muhtelif açılardan ele alan pek çok çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmaların bir kısmı Sahîhayn hadislerinin tenkidine ve bu tenkidlere verilen cevaplara dairdir. Şunu hemen belirtmek gerekir ki, günümüze gelinceye kadar Sahihayn'e yapılan tenkidlerin tamamına yakını bu eserlerdeki hadislerin râvilerine yönelik sened tenkididir. Bunların bir kısmında birkaç hadisin metnine dair tenkid yapıldığı da olmuştur. Bu durum, Sahihayn'in ihtiva ettiği hadislerin metinlerinde tenkide değer bir kusur bulunmadığını göstermektedir.” (Kandemir, Sünnetin

Dindeki Yeri, s.340.) Kandemir’in, metin tenkidinin az olmasını bağladığı gerekçenin yeterince

isabetli olmadığı kanaatini taşımaktayız. Çünkü temas ettiğimiz üzere kusursuzluk sadece Kur’ân’a ait bir meziyettir.

111

ibareden hazif yapmıştır.388 Burada Nevevî’nin sened konusundaki hassasiyetine

şahit olmaktayız. Dikkat çeken diğer bir nokta ise Nevevî’nin Müslim’i tenkit ederken dahi müdafaa etmesidir. Nevevî adeta Müslim’in hatasını tevil ederek telafi etmeye çalışmaktadır. Bu durumu tenkit âdâbı ile açıklamak mümkün olduğu gibi, şârihin Müslim’i müdafaayı önceleme gibi bir kaygı taşıması ile de izah etmek ihtimal dahilindedir.

Yukarıdaki misalde olduğu gibi Nevevî, şerhinin pek çok yerinde Müslim’in hadis ilmindeki konumuna atıfta bulunduğu ve bu bağlamda da pek çok defa Müslim müdafasına giriştiği görülmektedir. Bununla birlikte Nevevî, isimlerin teleffuzu sadedinde Müslim’de gördüğü bariz hataları tenkit ve akabinde de tashihten geri durmaz.389 Mesela “kitâbü’l-hayz” bölümünde zikredilen bir hadisin “ يلع انلخد يراصنلاا تمصلا نب ثراحلا نب مهجلا يبا” şeklinde sevkedilen isnadında yer alan Ebû Cehm isminin yanlış nakledildiğini kaydeden Nevevî, bu şahsın Buhârî’de “ميهجلا” “Cüheym” şeklinde zabtedildiğini belirtmiştir. Nevevî, bu şahıs ile alakalı malumatlarına şöyle devam etmektedir: “Bahsi geçen râvinin ismi, esmâ kitaplarında bu şekilde meşhurdur. Müslim, “Esmâ’ur-Rical” adlı eserinde, Buhârî “Tarih”inde ve bu alanda eser tasnif eden diğer müellifler bu şahsı Ebû Cüheym şeklinde zabtetmişlerdir. Bu şahsın ismi Abdullah’tır. Aynı zamanda Müslim de “Kitâbü’l-

Künâ” adlı eserinde bu şahsı bu isimle tesmiye etmiştir.”390

Nevevî, râvinin zabtı ile alakalı verdiği bu malumatın akabinde Ebû Cüheym ile Ebû Cehm’in temyiz edilebilmesi adına şu tafsilatta bulunur: “Bu kişi “namaz kılanın önünden geçilmesi” hadisi391 ile meşhur olan zattır. İsmi, Abdullah b.

Haris b. es-Sımme el-Ensârî el-Buhârî’dir. Bu kişi “hamîsa ve enbicaniyye” adlı elbiselerin zikredildiği hadiste392 zikri geçen ve ismi Âmir b. Huzeyfe b. Ğânim el-

Kureşî el-Adevî olan Ebû Cehm ile karıştırılmamalıdır.393

388 Nevevî, el-Minhâc, c.6, s.458.

389 Bkz. Ahmed Atâ İbrahim, es-Sınâatü’l-Hadisiyye, s.260-267. 390 Nevevî, el-Minhâc, c.4, s.286.

391 Müslim, Salât, 261. 392 Müslim, Mesâcid, 61.

112

Nevevî’nin isnaddaki râvilere yönelik bir başka tenkidine “kitâbü’s-salât” bölümünde rastlamaktayız. “Sabah namazında kıraat” bâbında zikredilen bir rivayetin isnadında yer alan Muhammed b. Abbâd b. Cafer’in “Bana Ebû Seleme b. Süfyan, Abdullah b. Amr b. el-Âs ve Abdullah b. el-Müseyyeb el-Âbidî, Abdullah b. es-Sâib’den haber verdi.”394 dediği nakledilmektedir. Nevevî, şerhinde sened zincirinde zikri geçen Abdullah b. Amr el-Âs’a dikkat çeker. Buna göre bâbın birinci hadisini ihtiva eden Abdullah b. es-Sâib rivayetinin senedindeki “İbn Âs” lafzı, hadis ulemasının beyanına göre yanlışlıkla kaydedilmiştir. Çünkü buradaki râvi ashâb-ı kirâmdan olan Abdullah b. Amr b. el-Âs değil, Abdullah b. Amr b. el- Hicâzî’dir. Bunu Buhârî “Tarih” adlı eserinde belirttiği gibi, İbn Ebî Hatim (ö. 277/890) ve pek çok hadis uleması da aynı şeyi ifade etmiştir.395 Verdiğimiz bu örnek Nevevî’nin dikkatini ve rical ilmindeki vukufiyetine işaret etmektedir. Aynı zamanda bu misal, her kime ait olursa olsun yapılan bir yanlış karşısında, doğrunun açıkça izhar edilmesi gerektiğine de numune teşkil etmektedir.

Nevevî, Müslim’in râvilerini bizzat kendisi tenkit ettiği gibi başka âlimlerin Müslim’e yönelttikleri tenkidleri kaydettiği de görülmektedir. Mesela, “kitâbü’l-hac” bölümünde zikredilen rivayetin396 senedinde geçen bir râvi ile alakalı

şu tespitte bulunur: “Mezkûr rivayette geçen ‘İbn Ziyad’ Müslim’in bütün nüshalarında bu şekilde geçmişse de Ebû Ali el-Gassânî (ö.498/1105), Mâzerî (ö. 536/1141), Kâdî İyâz (ö. 544/1149) ve Müslim’in Sahîh’i hakkında konuşan bütün hadis uleması, bunun yanlış olduğunu söylemişlerdir. Doğrusu ise Ziyad b. Ebî Süfyan’dır. Bu ismin teleffuzu, Sahîh-i Buhârî, Muvatta, Sünen-i Ebû Dâvûd ve bunların dışındaki mutemet hadis kitaplarında bu şekilde kaydedilmiştir. Aynı zamanda İbn Ziyad’ın Hz. Aişe’yi görmediği de bir hakikattir.397

“Kitâbü’l-büyû’” bölümünde Müslim’in, Ahmed b. İbrahim’den tahriç ettiği bir rivayetin398 senedinde vaki olan müşkille ilgili yapılan şu tenkit, Nevevî’nin

394 Müslim, Salât, 163. 395 Nevevî, el-Minhâc, c.4, s.398. 396 Bkz. Müslim, Hac, 369. 397 Nevevî, el-Minhâc, c.9, s.78. 398 Müslim, Büyû’, 10.

113

şahsında hadis ulemasının hadis ricali hakkında ne kadar titiz bir çalışma içerisinde olduklarını göstermektedir. Nevevî’ye göre mezkur rivayette “Haddesenâ Şu’be an Alâi, Süheyl an Ebîhimâ an Ebî Hureyye” şeklindeki senedde, Alâi ile Süheyl’in babalarından nakilleri hakkında “امهيبا نع” lafzının kullanılmasında müşkil vardır. Çünkü Alâi’nin babası Abdurrahman, Süheyl’in babası ise Ebû Sâlih’tir. Yani bunlar babaları bir kardeş değildir.”399 Nevevî şerhin devamında bu ifadenin ne şekilde

yazılması gerektiğini ifade etmiş ve böylece ravilerin isimlendirilmesinde karışıklıkların olmaması adına ne kadar hassas bir çalışma içerisinde olduğunu ortaya koymuştur.

Bu bölümde zikretmiş olduğumuz misallerde dikkat çeken husus, Müslim’in Sahîh’indeki hadislerin senedine yönelik tenkitlerin çoğunluğunun senedin sıhhatine yönelik olmayıp, seneddeki bazı isimler ve bu isimlerin zabtına dair tenkitleri içermiş olmasıdır.