• Sonuç bulunamadı

BÂB BAŞLIĞINDA FIKHÎ GÖRÜŞÜNÜ İFADE ETMESİ

Nevevî, bâb başlığı seçiminde kimi zaman kendi kanaatini belirten bir başlık yerine rivayetlerin genelini kapsayan hüküm cümlesini tercih eder. “Tahrîmü’l-kibri ve beyânühü”709, “Kibrin haramlığı ve beyanı”, “Beyânü ğılzı

tahrîmi’l-nemîme” “Nemimenin haramlığının ağırlığı”710 bâb başlıklarında

görüldüğü üzere Nevevî, hadisin muhtevasında zâhir olan ahkamı bâb başlığı olarak kaydeder. Bazen de Nevevî, “Men ğaşşenâ feleyse minnâ”711 “Aldatan bizden değildir” bâbında olduğu gibi hüküm ifade eden bir cümle yerine bâb içerisinde mevcut hadisin metnini bâb başlığı olarak koymuştur. Bununla birlikte Nevevî’nin kendi kanaatini ve mezhebinin görüşünü yansıtan bâb başlıklarının miktarının hiç de azımsanmayacak seviyede olduğunu söylemek mümkündür. Hatta kimi yerde Nevevî, hadislerin tevilindeki kanaatini bâb başlığını oluştururken dikkate aldığını açıkça ifade etmiştir. Mesela “eşribe” bölümü içerisinde zikredilen bir rivayette, Hz. Peygamber’in kabın içine solumaktan nehiy buyurduğu nakledilmiştir.712 Buna

mukabil, Enes hadisinde Hz. Peygamber’in bir şey içerken kabın içerisine üç defa soluduğu rivayet edilmiştir.713 Enes’den nakledilen hadisin bir diğer rivayeti ise daha

kapsamlı olup şu şekildedir: “Rasûlullah içtiği şeyin içerisine üç defa solur ve ‘Bu daha kandırıcı, daha sâlim ve afiyetlidir.’ buyururdu.” Bu hadisin sonunda Enes “İşte ben de içilen şeyin içine üç defa soluyorum.” demiştir.714

708 Bkz. Nevevî, el-Minhâc, c.5, s.23-30. 709 Nevevî, el-Minhâc, c.2, s.273 710 Nevevî, el-Minhâc, c.2, s.295. 711 Nevevî, el-Minhâc, c.2, s.291. 712 Bkz. Müslim, Eşribe, 121. 713 Müslim, Eşribe, 122. 714 Müslim, Eşribe, 122.

180

Nevevî, Ebû Katâde ve Enes hadisi için “Aynı kabın içine solumanın keraheti ve kabın dışına üç defa teneffüs etmenin müstehab oluşu” şeklinde bir bâb başlığı tercih etmiştir. Konu ile ilgili izahında ise Nevevî şunları ifade etmiştir: “Hz. Peygamber’in kabın içine solumayı nehyeden hadisi ile bir şeyi içerken üç defa soluduğunu beyan eden diğer hadis tercih ettiğimiz bâb başlığındaki ifadelere hamledilir. Buna göre Hz. Peygamber’in kabın içine solumaktan nehyeden ifadesi, bâb başlığının birinci kısmına hamledilirken, Hz. Peygamberin üç defa soluduğuna dair beyanı ise bâb başlığının ikinci kısmındaki ibare ile tevil edilir.”715 Nevevî

yapmış olduğu bu izahat ile hem bâb başlıklarını kendisinin oluşturduğunu açıkça ifade etmiş,716 hem de bâb başlığı tercihinde göz önünde bulundurduğu hususlara

işarette bulunmuştur.

Nevevî’nin bâb başlığında kanaatini yansıtmasına dair bu gibi misalleri şerhin farklı yerlerinde görmek mümkündür. Mesela bir bedevinin mescide bevletmesi ve bunun izalesine dair bazı konuları ihtiva eden bâba717 başlık olarak

Nevevî, “Eğer mescidde hâsıl olursa, bevl ve diğer necasetlerin yıkanmasının vücûbu ve necasetin gömülmesine gereksinim olmaksızın sadece yıkanması ile yerin temizlenmiş olacağı” ifadesini seçer. Bâbın izahında ise Nevevî şu istidlalde bulunur: “Buradan anlaşıldığına göre yer, üzerine suyun dökülmesi ile temizlenir. Bu durumda necasetin gömülmesi şart değildir. Bu bizim ve cumhurun görüşüdür. Ebû Hanife ise, yerde bulunan necasetin ancak gömülerek izale edilebileceğini söyler.”718

Böylece Nevevî, ahkâma dair kendi kanaatini bâb başlığına açık olarak yansıtmak istemiştir.

Hadislerin izahında mezhebî mensubiyetini öne çıkaran Nevevî’nin bu tavrının bâb başlığı seçiminde de hissedildiğine dair farklı misaller vermek mümkündür. Örneğin İbn Ömer’den nakledilen bir hadiste, Hz. Peygamber’in iftitah tekbirinde, rüku’ya giderken ve ruku’dan doğrulurken ellerini omuz hizasına

715 Nevevî, el-Minhâc, c.13, s.197.

716 Benzeri bir ifade için bkz. Nevevî, el-Minhâc, c.13, s.183. 717 Bkz. Müslim, Tahâret, 98-100.

181

kaldırarak tekbir aldığı rivayet edilmektedir.719 Hadisin şerhinde Nevevî, iftitah

tekbirinde ellerin kaldırılmasının müstehhaplığı noktasında âlimlerin icmâ ettiklerini, fakat bunun dışındaki yerlerde ellerin kaldırılması hususunda ihtilafa düştüklerini aktarır. Şârih, bu değerlendirmenin akabinde İmam Şâfiî’nin, Ahmed b. Hanbel’in ve ashabın cumhurunun ruku’da da ellerin kaldırılmasının müstehaplığı kanaatini taşıdıklarını hatta Şâfiî’nin bunlara, birinci teşehhütten sonrasını da eklediğini zikreder. En isabetli görüşün Şâfiî’ye ait olduğunu belirten Nevevî, kendi kanaatini ve delilini belirttikten sonra muhalif görüşlere de temas eder. Bu bağlamda Nevevî, bazı ehl-i hadîsin secde esnasında da ellerin kaldırılmasını savunurken, Ebû Hanîfe ve Kûfe’den bir grub âlimin ise iftitah tekbiri dışında ellerin kaldırılmasının müstehap olmadığı kanaatinde olduklarını belirtir. Burada mevzu ile alakalı dikkat çeken husus ise Nevevî’nin bu bölümdeki hadisler için mezhebinin kanaati vechinde “Ellerin tekbir getirirken, rukuya giderken ve rukudan doğrulurken omuz hizasına kaldırılması” şeklinde bir bâb başlığı tercihinde bulunmasıdır.720

“نيمدقلا يلع ءاعقلاا زاوج” “Ökçeler üzerine çömelme” bâbında yine Nevevî’nin tercihlerinin yansımasını görmek mümkündür. Bu bâbın muhtevasında İbn Abbas tariki ile zikredilen bir rivayette721 namaz esnasında “ik’â”722 diye ifade

bulan oturuş şeklinin sünnet olduğu belirtilmektedir. Bu hadisin izahında Nevevî, bu konuda iki hadisin sevkedildiğini belirtir. Buna göre İbn Abbas’dan gelen mezkur rivayette bu fiilin sünnet olduğu zikredilirken, Tirmizî, İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel ve Beyhakî’de ise bahsi geçen fiilin nehyedildiği rivayet edilmiştir. İbn Abbas rivayetinde zikredilen sünnet hükmünü kabul eden Nevevî, diğer rivayetlerin tamamının senedinin zayıf olduğunu belirtir. Şerhinde bahsi geçen oturuşu, iki secde

719 Müslim, Salât, 22.

720 Nevevî, el-Minhâc, c.4, s.315. 721 Müslim, Mesâcid, 32.

722 “el-İk’âü”, kelimesi kişinin makatını yere yayarak dizlerini dikmesi ve elleriyle de yere dayanarak

köpek oturuşuna benzer şekilde oturması anlamındadır. Bkz. Lisânü’l-Arab, “el-İk’âü”, c.15, s.192. Nevevî bu hadisin şerhinde “ik’â” nın iki türünün olduğunu belirtir. “İk’â’ ” nın birinci türü, kişinin makatını yere yayarak dizlerini dikmesi ve elleriyle de yere dayanarak köpek oturuşuna benzer şekilde oturmasıdır ki, nehyedilen ve mekruh olan oturuş şekli budur. “İk’â’ ” nın ikinci şekli ise iki secde arasında makatın ökçeler üzerine yayılarak oturulmasıdır. Hadiste sözü edilen ik’â budur. Nevevî, el-Minhâc, c.5, s.22; Davudoğlu, Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi, c.3, s.1571.

182

arasında mak’adın ökçeler üzerine yayılarak oturulması şeklinde tasvir eden Nevevî, bâb başlığında da bu oturuşun hükmüne dair mezhebî kanaatini yansıtan ifadeyi tercih etmiştir.723.

Kimi zaman Nevevî, Ebû Hanîfe’nin Şâfiî mezhebine muarız delil olarak zikrettiği Müslim rivayetini yine mezhebî görüşü vechesinde tevil eder ve bunu da bâb başlığına açık olarak yansıtır. Mesela bir rivayette Hz. Peygamber’in, “Her kim, içinde fâtihâtü’l-kitâb okumadan namaz kılarsa, o namaz eksiktir.”724 beyanında

bulunduğu nakledilmektedir. Rivayetin ahkâmı bağlamında Nevevî, namazda Fâtiha sûresini okumanın tayin edilmiş olup, okumaktan aciz olanlar dışında başka bir şey okumanın yeterli olmayacağını ifade etmiştir. Sözlerinin devamında Şârih, Hz. Peygamber’in mescidde namaz kılan sahâbîye hitaben söylediği “Kur’ân’dan kolayına geleni oku.”725 rivayetine binaen Ebû Hanîfe’nin, namazda Fâtiha’nın değil

Kur’ân’dan herhangi bir yeri okumanın vücub ifade ettiği kanaatinde olduğunu kaydetmiştir. Nevevî karşı delil olarak zikredilen bu rivayeti, Fâtiha sûresine, fâtiha okumaktan aciz olanlara veya fâtihadan sonra ziyade yapılan kıraate hamletmenin imkânından bahsederek hadisi mezhebî vechesinde tevil eder.726 Bu kanaatini de

muhtasar olarak“ ام أرق اهملعت هنكما لاو ةحتافلا نسحي مل اذا هنا و ةعكر لك يف ةحتافلا ةءارق بوجو اهريغ نم هل رسيت" “Her rekatte fâtiha okumanın vücûbu, fâtiha okumayı beceremiyenin ve öğrenme imkânı bulamayanın, kolayına gelen başka bir sûre okuması” adı altında özetler.727

Bazı durumlarda ise Nevevî’nin, muarız görüşün hüccetini bâb başlığı olarak tercih ettiği olmaktadır. Ancak dikkatli incelendiği zaman Nevevî’nin bu durumda bile mezhebî kanaatine dolaylı îmalarda bulunduğu görülmektedir. Mesela bir rivayette Enes b. Mâlik’in şöyle dediği nakledilir: “Hz. Peygamber, Ebû Bekir, Ömer ve Osman’ın arkasında namaz kıldım. Onlar kıraate “Elhamdülillâhi Rabbi’l- âlemîn” ile başlayıp, kıraatin başında veya sonunda “Bismillahirrahmanirrahim”

723 Bkz. Nevevî, el-Minhâc, c.5, s.22. 724 Müslim, Salât, 41. 725 Müslim, Salât, 45. 726 Nevevî, el-Minhâc, c.4, 322. 727 Nevevî, el-Minhâc, c.4, s.321.

183

demezlerdi.”728 Nevevî, bu hadisin besmelenin fâtihadan ayrı olduğunu kabul

edenlerin, bir de besmelenin fâtihanın bir parçası olduğunu kabulle beraber besmelenin sessiz tilavet edilmesi gerektiğini iddia edenlerin bir delili olduğunu kaydeder. Akabinde ise Nevevî, hem Şâfiî’nin hem de halef ve seleften bir grubun ise besmelenin fâtihadan bir ayet olduğunu ve besmelenin fâtihanın cehrî okunduğu yerlerde aynı şekilde tilavet edilmesi gerektiğini kabul ettiklerini belirtir.729 Bu

hadisin besmelenin fâtihadan ayrı olduğunu iddia edenlerce de hüccet olarak kullanıldığı bilinmesine rağmen Nevevî, bu hadisi “Besmelenin cehrî okunmaması gerektiğini kabul edenlerin hücceti” bâbı altında şerhetmeyi uygun görmüştür. Böylece Nevevî, hadisin, besmelenin fâtihadan ayrı olduğunu iddia edenlerin hücceti bağlamı yerine besmelenin fâtihadan bir ayet olduğunu kabul etmekle beraber sessiz okunması gerektiği kanaatini taşıyanların hücceti kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine îmada bulunduğu söylenebilir. Nitekim besmelenin fâtihadan bir ayet olduğuna işaret eden hadis için “Besmelenin “Berâe” haricindeki sûrelerin evvelindeki bir ayet olmasını kabul edenlerin hücceti”730 şeklinde bâb başlığı seçen

Nevevî’nin, muarız kanaatin delilini içeren bâbda ise besmelenin ayetliğini değil de cehrî okunmasını öne çıkarmış olmasını, mezhebî bir tavırla izah etmek mümkündür.

Kimi zaman Nevevî’nin mezhebî kanaatini, bâb başlığı içerisindeki açıklama cümlesinde görebilmekteyiz. Nevevî, Hz. Peygamber’in kendisine ve ehline sadaka olarak gönderilen şeyleri almasının helal olmadığını ifade eden rivayetler731 için başlık olarak “ مهو هلا يلعو ملسو هيلع يلاعت الله يلص الله لوسر يلع ةاكزلا ميرحت مهريغ نود بلطملا ونبو مشاه ونب” 732 “Rasûlullah ile Benî Hâşim ve Benî Muttalib’den

ibaret olan âline zekat almanın haram kılınması bâbı” ifadesini kullanır. Bâb içerisinde mezkur olan rivayetlerde Hz. Peygamber’in ehline kimlerin dahil olduğuna dair herhangi bir bilgi olmamasına rağmen Nevevî’nin bâb başlığında yapmış olduğu bu ziyade malumatı mezhebî saikle izah etmek mümkündür. Nitekim ilgili hadislerin şerhinde Nevevî, Hz. Peygamber’in ehli ile ilgili âlimlerin ihtilafına şu sözlerle

728 Müslim, Salât, 52.

729 Nevevî, el-Minhâc, c.4, s.332. 730 Nevevî, el-Minhâc, c.4, s.333. 731 Bkz. Müslim, Zekat, 161-166.

184

dikkat çeker: “Şâfiî mezhebi ve buna muvafık olanlara göre Hz. Peygamber’in âli, Benî Hâşim ve Benî Muttalib’tir. Ebû Hanîfe ve Mâlik’e göre ise bu kişiler sadece Benî Hâşim’dir.733 Bunun dışında daha farklı görüşlere ve Şâfiî’nin delillerine de yer

veren Nevevî’nin tercihini mezhebinden tarafa kullandığını bâb başlığında açıkça görebilmekteyiz.

Nevevî şerhinde mezhebî tavır ağırlıklı olmakla beraber, şârihin İmam Şâfiî’ye muhalif olduğu durumlar da söz konusudur. Ancak şârihin bu muhalefetini her daim bâb başlığına da yansıtacağı anlamına gelmemektedir. Nitekim şerh içerisindeki açıklamalarında Şâfiî’ye muhalefet edildiği kimi yerlerde Nevevî, bâb başlığını kendi tercihinden yana değil de yine Şâfiî’nin ihtiyârı çerçevesinde oluşturduğu görülmektedir. Mesela, “cenaze” kitabında Hz. Peygamber’in cenazeyi görünce kalkılmasını ihtiva eden rivayetleri734 nakledilmektedir. Nevevî, bu

rivayetleri “Cenaze için kalkılması” başlığı altında şerhetmiştir. Bu bâbın hemen akabinde ise Hz. Peygamber’in cenaze için kalktığını, daha sonra ise oturduğunu ifade eden rivayetler735 nakledilmiştir. Nevevî, bu bâbdaki hadisleri ise “Cenaze için

kalkılmasının neshi” başlığı altında tasnif etmiştir. Her ne kadar Nevevî, başlık olarak cenaze için kalkılmasının neshedilmesi şeklinde bir ifade kullansa da ilgili rivayetlerin şerhinde Kâdî İyâz’dan naklen şu bilgilere yer verir: “İnsanlar bu meselede ihtilaf etmişlerdir. Mâlik, Ebû Hanîfe ve Şâfiî’ye göre cenaze için kalkılması neshedilmiştir.” Nevevî, ilgili konuda farklı görüşleri de naklettikten sonra Şafîi mezhebine mensub bazı âlimlerin cenaze için kalkılmasını müstehap olarak kabul ettiğini ve tercih edilen görüşün de bu olduğunu ifade etmiştir. Müellif sözlerine şöyle devam eder: “Buna göre kalkma emri nedb için, oturmayı beyan eden rivayetler ise cevâzı beyan içindir. Haliyle bu gibi durumlarda nesh iddiası sahih değildir. Çünkü nesh cem’in imkânsızlığı durumunda vaki olur.”736

Burada görüldüğü üzere Nevevî, başlık olarak kendi kanaatini de yansıtan “Kıyamın müstehaplığı” yerine “Kıyamın neshi” ifadesini seçmiştir. Nevevî’nin bu

733 Nevevî, el-Minhâc, c.7, s.175. 734 Müslim, Cenâiz, 73-81. 735 Müslim, Cenâiz, 82-84. 736 Nevevî, el-Minhâc, c.7, s.32.

185

tercihinde bâb içerisindeki hadislerin lafzı etkili olabileceği gibi, Şâfiî’nin kanaatinin bu yönde olmasının da etkisinin ihtimal dahilinde olduğu söylenebilir.

2.6. BÂB BAŞLIĞININ RİVAYETİN KAPSAMI DIŞINDA HÜKÜM