• Sonuç bulunamadı

1.2. NEVEVÎ’NİN MÜSLİM VE SAHÎH’İ HAKKINDAKİ

1.2.2. Müslim’in Sahîh’ine Yöneltilen Tenkitler Ve Nevevî’nin Müdafaası

1.2.2.4. Ta’lîkât İle İlgili Tenkitler

“Ta’lîk”, bir şeyi yüksek bir şeye bağlamak, asmak, bağlı olmak anlamlarına gelen, “قلع” “Alak” kökünden gelir.326 Hadis ıstılahında ise “ta’lîk”,

323 Bkz. Nevevî, el-Minhâc, c.3, s.142; c.8, s.269. 324 Müslim, İman, 238.

325 Nevevî, el-Minhâc, c.2, s.362.

95

isnadın başından bir veya daha fazla râvinin hazf edilmesi anlamına gelir. Bu şekilde rivayet edilen hadise de “muallak hadis” denir.327

Muallak hadisler, bazen “ركذ, لاق ,لعف ,يور ” “zekera- kâle- feale, ravâ” gibi kesinlik bildiren cezm siğalarıyla rivayet edilir ki, bu şekilde rivayet edilenlerin, kendisinden ta’lîk yapılana nispetinin sahih olduğu iddia edilmiştir. Bazen de “يكحي , يوري,ركذي” “yuhkâ, yürvâ, yüzkeru” gibi kesinlik bildirmeyen temrîz sîgalarıyla rivayet edilirler. Bu şekilde rivayet edilenlerin ise kendisinden ta’lîk yapılana nispetinin sıhhatine hükmedilmeyeceği belirtilmiştir.328 Süyûtî (ö. 911/1505) de

Tedrîbü’r-Râvi adlı eserinde ta’lîkin sıhhati hakkında benzerî muhtevada

değerlendirmeleri kaydetmiştir. Buna göre muallak hadisin sıhhati, isnadının bilinmesine veya hadisçiler arasında maruf olmasına bağlıdır. İsnadı bilinen ve kabul şartlarına haiz olarak hadisçiler arasında maruf olan muallak bir hadisin sahih veya hasen hükmünü taşıması gayet tabidir. Herhangi sahih ve maruf bir hadisin isnadının hazfedilerek “kâle Rasûlullah” denilmesi ta’lîktir.329 Ta’lîk, Buhârî’nin330 Sahîh’inde

çok olmakla beraber Müslim’in Sahîh’inde oldukça azdır.331

Buhârî ve Müslim’de yer alan muallak hadisler, muhaddisler nazarında farklı değerlendirmelerin zuhur etmesine sebep olmuştur. Yapılan tenkitler karşısında Nevevî, İbnü’s-Salâh’tan yaptığı nakilde332 Buhârî ve Müslim’de sureten munkatı

hadislerin bulunduğunu, ancak bu rivayetlerin sahih hadis kapsamından çıkarılarak zayıf hadislere dahil edilmesinin doğru olmayacağını belirtmiştir.333

İbnü’s-Salâh, Sıyânetü Sahîh-i Müslim adlı eserinde değerlendirmelerine şöyle devam etmektedir: “Dârekutnî (ö. 385/995) ve el-Cem Beyne’s-Sahîhayn isimli

327 İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-Hadîs, s.24. Nevevî, İrşâd, s.62. Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü,

s.194; Ayrıca bkz. İzmirli İsmail Hakkı, Hadis Tarihi, İbrahim Hatiboğlu, (Tenkitli Neşir), Darulhadis, İstanbul 2002, s.116

328 Ahmed Naim, Tecrîd-i Sarîh, c.1, s.157, 158.

329 Süyûtî, Tedrîbü’r-Râvi fî Şerhi Takrîbü’n-Nevevî, s.59; Krş. Koçyiğit, Hadis Usûlü, TDV

Yayınları, Ankara 2004, s.68.

330 Buhârî’nin ta’lîkleri hakkında değerlendirme için bkz. İbn Hacer, Hedyü’s-Sârî Mukaddimetü

Fethu’l-Bârî, s.635-640; M. Fuad Sezgin, Buhârî’nin Kaynakları, Otto Yayınları, Ankara 2015,

s.117- 138; Bilen, İbn Hacer’in Buhârî Savunusu, s.164-176.

331 İbnü’s-Salâh, Sıyânet-ü Sahîh-i Müslim, s.24. 332 İbnü’s-Salâh, Sıyânet-ü Sahîh-i Müslim, s.75-76.

96

eserinde Humeydî (ö. 488/1095) bu tür rivayetlere ta’lîk ismini vermiştir. Bu rivayetler Buhârî’de çok olmakla birlikte Müslim’de oldukça azdır.334 İbnü’s-Salâh Müslim’in Sahîh’indeki muallak hadislerin sayısı hakkında şunları kaydeder: “el-

Mu’lim” in müellifi Ebû Abdullah el-Mâzerî (ö. 536/1141) Ebû Ali Gassânî el-

Ceyyânî’den (ö. 498/1105) nakille Müslim’in Sahîh’inde 14 yerde muallak rivayetin bulunduğundan bahsetmiştir. Bu ise ilgili konuda tutarsız bir takım açıklamalara sebep teşkil eder. Hâlbuki durum böyle değildir. Bunlardan hiçbirisi bu şekilde tahriç edilmemiştir. Çünkü bunlarda sahih hadisin özellikleri vardır. Hatta bu hadisler sahih mevsuldürler. Özellikle de aralarında mutâbaat yoluyla zikredilmiş olanlar ve aynı kitapta (bölümde) mevsul olarak zikredilmiş olanlarda durum böyledir. Çünkü Müslim, o hadisin, hadis âlimleri nezdinde bilinen bir hadis olması ile yetinmiştir. Nitekim Müslim, zayıf birtakım râvilerden de hadis rivayet etmiştir. Bunu yaparken de onlardan naklettiği bu rivayetin, sika kimselerin bir rivayeti olarak tanınan bir rivayet olmasından dolayıdır.”335

İbnü’s-Salâh, Ebû Ali Gassânî el-Ceyyânî’nin Müslim’in kitabındaki ta’lîkin sayısını on dört olarak tespit ettiğini, ancak bu sayının on iki olmasının gerektiğini belirtir ve gerekçesini de şöyle açıklar: “Çünkü Ebû Ali on dördüncü hadis olan İbn Ömer’in naklettiği “Bana sizin bu geceniz gösterildi.” şeklindeki “fezâil” bölümünde bulunan hadisi kendi kitabında zikretmiştir. Bu hadisi başka bir sefer daha zikretmiş olduğundan ötürü bu sayı on üçe düşer. İkinci hadisi336 de

kapsam dışı bırakırsak bu sayı on ikiye düşer. Çünkü hadis râvilerinden el-Cülûdî (ö. 368/978) bu hadisi Müslim’den mevsul olarak rivayet etmiştir. Onun rivayeti de mutemet ve meşhur bir rivayettir. Buna göre Müslim’deki maktu337 hadislerin

toplamı on ikidir.338

334 İbnü’s-Salâh, Sıyânet-ü Sahîh-i Müslim, s.76. Ayrıca bkz. Nevevî, el-Minhâc, c.1, s.131

(Nevevî’nin Mukaddimesi); Davudoğlu, Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi, c.1, s.34.

335 İbnü’s-Salâh, Sıyanetü Sahîh-i Müslim, s.81; Krş. Nevevî, el-Minhâc, c.1, s.134. (Nevevî’nin

Mukaddimesi)

336 Müslim, Salât, 68.

337 İmam Nevevî, bu hadislerden bahsederken “ehâdîsü’l-maktûât” ifadesini kullanmıştır. Devamında

ise bu hadislerin “muallak” olarak isimlendirildiğini belirterek “maktu’ ” ifadesi ile kastedilenin Müslim’deki ta’likler olduğuna işaret etmiştir. Nevevî’nin şerhinde görülen bu durumun kavram

97

İbnü’s-Salâh Müslim’de geçen bu ta’lîklerin yerini tek tek belirtir ve akabinde bunların mevsul tarikleri hakkında bilgi verir. Nevevî de mukaddimesinde bu bilgileri nakleder. Buna göre Ebû Ali el-Gassânî el-Ceyyânî’nin339 (ö.498/1105)

inkıta’/ ta’lik olduğunu söylediği bahisler şunlardır:  Teyemmüm340

 Namaz341

 Tekbir ile kıraat arasında sükut342

 Cenaze343

 Cevâih344 (Tabii afetler),

 Cevâih345

 İhtikâr,346

 Peygamber’in sıfatı347

 Fezâil348

kargaşasına sebebiyet vermesi muhtemeldir. (Bkz. Nevevî, el-Minhâc, c.10, s.463) Bu sebeple

tezimizde anlam karmaşası olmaması adına Nevevî’nin muallak anlamında kullandığı “maktûât” ibaresi yerine muallak veya ta’lik kelimesini kullanmaya çalıştık.

338 İbnü’s-Salâh, Sıyanetü Sahîh-i Müslim, s.81; Krş. Nevevî, el-Minhâc, c.1, s.133. (Nevevî’nin

Mukaddimesi) Nevevî, şerhinde kimi yerde bu sayının on dört (Nevevî, el-Minhâc, c.11, s.45) kimi yerde on iki (Nevevî, el-Minhâc, c.10, s.463) olduğunu söylemiştir.

339 Ebû Ali Hüseyin b. Muhammed el-Gassânî el-Ceyyânî, Takyîdü’l-Mühmel eserinde İmam Müslim

için ayrı bir bölüm açmış ve burada Müslim’in ravileri hakkında geniş bir şekilde değerlendirmelerde bulunmuştur. Bkz. Ebû Ali el-Gassânî el-Ceyyânî, Takyîdü’l-Mühmel ve

Temyîzü’l-Müşkil, c.3, s.763-937.

340 Müslim, Hayz, 114. 341 Müslim, Salât, 68. 342 Müslim, Salât, 148 343 Müslim, Cenâiz, 103.

344 İmam Nevevî’nin “Cevâih” bâbında olduğunu söylediği hadis Müslim, Kitâbü’l-Musâkât, 19,

“Borcun bir kısmını hesaptan düşmenin müstehap oluşu bâbı” nda yer almaktadır. Nevevî her ne kadar Mukaddime’de bu hadisin yeri olarak “Cevâih” demiş olsa da bu bâb “ Vaz’ul-Cevâih” şeklinde bir önceki bâbda geçmiştir. İbnü’s-Salâh’ın Sıyânetü Sahîh-i Müslim eserinde ise bu bâb “Havâic” bâbı şeklinde yazılmıştır. Bkz. İbnü’s-Salâh, Sıyanetü Sahîh-i Müslim, s.78.

345 Müslim, Musâkât, 21. 346 Müslim, Musâkât, 130. 347 Müslim, Fedâil, 24.

98  Kader349

 Orta namaz350

 Recim351

 İmâret352 şeklinde kaydedilmiştir.353

İbnü’s-Salâh, Sıyânetü Sahîh-i Müslim eserinde ta’lîk olduğu söylenen bu yerleri kaydetmiş, akabinde ise buradaki munkatı rivayetlerin mevsul tarikleri hakkında bilgi vermiştir. İmam Nevevî ise bu bilgileri mukaddimede kaydettiği gibi ilgili bölümlerde rivayetlerin durumları hakkında bazı değerlendirmelerde bulunmuştur. Mesela “ilim” kitabının, “Yahudi ve Hristiyanların yolunu takip etme” bâbında, Ebû Said el-Hudrî’nin rivayetinin munkatı olduğu iddia edilmiştir.354

Mezkur rivayette Müslim, “ميرم نب ديعس نع انباحصا نم ةدع” “Said b. Meryem’den bazı arkadaşlarımız rivayet etti.” şeklinde hadisi rivayet etmiştir. Nevevî, hadisin senedi hakkında yaptığı değerlendirmede Mâzerî’nin (ö. 536/1141) bu hadisi Müslim’de mevcut olan muallak 14 hadisin sonuncusu olarak zikrettiğini aktarmıştır. Nevevî devamında Kâdî İyâz’dan (ö. 544/1149) şu bilgileri nakletmiştir: “Mâzerî, Ebû Ali Gassânî’yi taklit ederek bu hadise maktû demişse de bu tesmiye batıldır. Bu hadis ulema nezdinde rivayeti meçhul kabilindendir.” Nevevî, Kâdî İyâz’ın Mâzerî’ye olan tenkidini naklederken maktû tanımı hususunda Kâdî İyâz’ı da eleştirir. Nevevî, şöyle devam eder: “Kâdî İyâz her ne kadar maktû hadis hakkında ‘Senedinden bir râvi atılan hadistir.’demişse de bu tarif de mecâzîdir. Onun tarif ettiği maktû hadis, usûl ve fıkıh ulemasına göre munkatı ve mürseldir. Mezkur zevata göre maktûnun hakikati, tâbiîne nisbet edilen hadistir. Her halükarda hadisin metni birinci rivayetinde muttasıldır. Müslim bu ikinci rivayeti mutabaat için getirmiştir. Hatta bu

348 Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe, 217. 349 Müslim, İlim, 6. 350 Müslim, Mesâcid, 208. 351 Müslim, Hudûd, 16. 352 Müslim, İmâret, 65.

353 İbnü’s-Salâh, Sıyanetü Sahîh-i Müslim, s.77- 80; Nevevî, Minhâc, c.1, s.134 (Nevevî’nin

Mukaddimesi); İbnü’s-Salâh, Sıyanetü Sahîh-i Müslim, s.77- 80.

99

ikinci rivayetin de Ebû İshak, İbrahim b. Süfyan tarikiyle muttasıl olarak nakledildiği pek çok nüsha görülmüştür.355

İzah edildiği üzere Müslim, ”ميرم نب ديعس نع انباحصا نم ةدع ” şeklinde hadisi rivayet ettikten sonra akabinde “Kâle Ebû İshak, İbrahim b. Muhammed, haddesenâ Muhammed b. Yahyâ, haddesenâ ibn Ebi Meryem” tarikini de getirmiştir. Böylece Müslim, “ نباحصا نم ةدعا ” “bazı arkadaşlarım” şeklindeki ibareden dolayı munkatı tenkidine uğrayan rivayeti “İbrahim b. Muhammed ve Muhammed b. Yahyâ” tariki ile mevsul olarak zikretmiştir.

Müslim’in ta’lîkâtına dair iddialar karşısında Nevevî’nin benzeri bir müdafaası “musâkât” bölümünde rastlanmaktadır. Nevevî bu hadisin şerhinde şu değerlendirmede bulunur: “Ğassânî ve diğer hadis âlimleri, ‘Yiyecek şeylerde ihtikar yapmanın haram kılınması’ bâbında ‘Bazı arkadaşlarım bana Amr b. Avn’dan tahdis etti.’ şeklinde devam eden rivayetin Müslim’in tahriç ettiği on dört muallak hadisten birisi olduğunu iddia etmişlerdir.” Nevevî devamında Müslim’in bu hadisini Kâdî İyâz’dan naklen şöyle müdafaa eder: “Evvelce de söylediğimiz gibi, böyle hadise muallak denilemez; bu ancak mechulün rivayeti kabilindendir.” Nevevî, Kâdî İyâz’ın bu sözlerini tasdik sadedinde şöyle devam eder: “Bu rivayetin zararı yoktur. Çünkü İmam Müslim onu mütâbaat olarak getirmiştir. Asıl hadisi sika râvilerin rivayetleriyle muttasıl olarak zikretmiştir. Buradaki meçhul râviyi Ebû Dâvûd ve diğer hadis imamları rivayetlerinde ismiyle vermiştir.”356

Yine “musâkât” bölümünde zikredilen bir hadisin357 Ebû Ali Gassânî’nin

sözünü ettiği muallak hadislerden olduğu iddia edilmiştir. Mezkur rivayet senedinde yer alan “انباحصا نم دحاو ريغ ينثدح” “Bana arkadaşlarımdan birkaçı tahdis etti” ifadesi sebebiyle tenkit edilince Nevevî, Kâdî İyâz’dan nakille Müslim’in rivayetini şöyle müdafaa etmiştir: “Şayet râvi, ‘Bana pek çok kimse rivayet etti.’, ‘Bana sika bir zat rivayet etti.’, ‘Bana arkadaşlarımızdan birkaçı rivayet etti.’ derse bu hadis bu ilmin ehlince ne maktûdur, ne mürseldir, ne de mu’daldır. Bilakis bu hadis meçhul bir

355 Nevevî, el-Minhâc, c.16, s.437. 356 Nevevî, el-Minhâc, c.11, s.35. 357 Müslim, Müsâkât, 19.

100

kimsenin rivayeti kabilindendir.”358 Nevevî, Kâdî İyâz’ın bu tespitlerini onayladıktan

sonra sözlerine şöyle devam etmiştir: “Fakat ne olursa olsun, şayet bu hadis başka bir tarikten sabit olmasaydı, bu rivayetin metni ile ihticac olunamazdı. Ama başka bir tarikten bu rivayet sabit olmuştur. Nitekim Buhârî, bu hadisi Sahîh’inde İsmail b. Ebî Üveys’den rivayet etmiştir. İhtimal Müslim “دحاو ريغ” ifadesi ile Buhârî ve başkalarını kastetmiştir. Aynı zamanda Müslim bu hadisi hac bahsinde ve “cihad” kitabının sonunda Buhârî’de zikri geçen İsmail’den vasıtasız olarak rivayet etmiştir.”359 Nevevî sözlerinin devamında bu hadisin Müslim’de geçen diğer muttasıl

tariklerinden de zikrederek maktû/muallak olarak tenkit edilen hadisin aslında pek çok yerde muttasıl tariklerinin mevcut olduğundan bahisle yapılan tenkidi onaylamadığını ortaya koymuştur.