• Sonuç bulunamadı

Metinde Görülen İşkâl Sebebiyle Yapılan Tenkitler

1.2. NEVEVÎ’NİN MÜSLİM VE SAHÎH’İ HAKKINDAKİ

1.2.2. Müslim’in Sahîh’ine Yöneltilen Tenkitler Ve Nevevî’nin Müdafaası

1.2.2.6. Metinde Görülen İşkâl Sebebiyle Yapılan Tenkitler

Sözlükte bir şeyin anlaşılmasında karışıklığın vuku bulması manasında kullanılan “işkâl” kelimesi,368 hadis ilminde açıklanması gereken, anlaşılması güç

olan hususu ifade eder. Bu terimin terkib halinde kullanımı olan “müşkilü’l-hadîs” ise anlaşılması ve açıklanması güç bir durum, bir ifade içeren hadis anlamında kullanılmaktadır.369 Kimi zaman muhtelifü’l-hadîs ilmini ifade sadedinde kullanılan

müşkilü’l-hadîs kavramını muhteva benzerliği hasebiyle aynı başlık altında tahlil edilebilir. Ancak ihtilaf ve işkâl teriminin arasındaki umum-husus ilişkisi sebebiyle ayrı başlık altında incelenmesi de mümkündür. Nitekim konu ile ilgili bir değerlendirmesinde İ. Lütfi Çakan, muhtelifü’l-hadîs ilminin, te’vîlü muhtelifi’l- hadîs, müşkilü’l-âsâr, müşkilü’l-hadîs, telfîkü’l-hadîs gibi oldukça farklı muhtevalara delâlet eden isimlerle literatüre geçmiş olduğunu, ancak bu isimlendirmelerde yeterince hassasiyet gösterilmemiş olduğunu ifade etmiştir.370

Müslim’de nakledilen rivayetlere baktığımız zaman hadislerin farklı tariklerinin bir arada değerlendirilmemesi, hakikat-mecaz ayrımının göz ardı edilmesi veya kelimelerin umum-husus yönünün düşünülmemesi gibi sebeplerle hadis metninde işkâlin olduğu zannı oluşabilmektedir. İmam Nevevî ise şerhinde zahirde işkâl olduğu izlenimi veren ve bu nedenle tenkit edilen rivayetleri farklı yöntemlerle izah etmeye çalışmıştır.

Mesela Hz. Peygamber’e İslâm hakkında soru soran Necid ehline mensub adamın bahsinin geçtiği hadiste,371 Hz. Peygamber bu şahsa İslâm’a girmesi halinde

ne yapması gerektiğini anlatmıştır. Soru soran da her seferinde bunun dışında başka vazifesinin olup olmadığını sorunca Hz. Peygamber; “عوطت نا لاا لا - Hayır. Ancak nafile olarak yapman dışında herhangi bir sorumluluğun yoktur.” şeklinde cevap vermiştir. Şahıs Hz. Peygamberden ayrılacağı esnada “Ya Rasulallah! Bu

368 Lisânü’l-Arab, “İşkal”, c.4, s.605; Bkz. Ferhat Koca, “Müşkil”, Diyanet İslam Ansiklopedisi,

c.32, s.161.

369 Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, s.158, 229; Ayrıca bkz. Mücteba Uğur, Hadis İlimleri

Edebiyatı, TDV Yayınları, Ankara 2006, s.212.

370 Bkz. Çakan, Hadis Edebiyatı, s.68-69. 371 Müslim, İman, 2.

104

söylediklerinin ne fazlasını ne de eksiğini yaparım.” diye belirtmiştir. Hz. Peygamber ise adam dönüp giderken “Şayet doğru söylemişse cennete gider.” beyanında bulunmuştur.

Nevevî, bu hadisi şerh ederken akla gelebilecek şöyle bir soru yöneltmiştir: “Şayet birisi ‘Bu hadiste vaciplerin, menhiyatın ve mendub sünnetlerin tamamı zikredilmemiş. Buna rağmen bu kişi nasıl olur da bunlardan başkasını yapmam diyebilmektedir.’ diyecek olursa ona nasıl cevap veririz?” Nevevî, dile getirdiği bu soru ile metnin zahiri manasından hareketle hadis metnine yöneltilebilecek muhtemel bir tenkite dikkat çekmiştir. Akabinde ise rivayette görülen bu işkâli şu şekilde izah etmiştir: “Bu sorunun cevabı Buhârî rivayetinin ahirinde yer alan ve maksadı izah eden ziyade lafzın içerisinde mündemiçtir. Bu rivayette geçen ziyade ise Hz. Peygamberin o şahsa haber verdiği hususların “İslâmın kanunları -ملاسا عئارش” olduğu ve şahsın giderken eksik veya fazla olarak yapmayacağı hususların kendisine Allah’ın farz kıldığı şeyler hakkında olacağı şeklindedir. Nevevî, bu iki ziyade ile hadiste zahirde mevcut olan işkâlin giderileceğini ifade etmiştir. Ayrıca Nevevî, nafilerle ilgili akla gelebilecek soruları da hesap ederek, hadisin “ عوطت نا لاا ” bölümü hakkında yapılan farklı yorumları sıralamıştır. Bu görüşler içerisinden ise “Buradaki şahıs farzlar hususunda herhangi bir eksikliğe gitmemek şartıyla nafileleri yapmayacağını söylemek istemiştir.” tevilini kabule şayan bulmuştur. Açıklamanın devamında Nevevî, ‘Bu şekilde davranan bir kişi sünnetleri terk etmeyi alışkanlık haline getirmesi sebebiyle her ne kadar günah bir fiilde bulunsa ve bu sebeple şehadeti reddedilse de bu kişi asi durumuna düşmez. Bilakis o kurtuluşa eren bir kişi olur.’372 izahında bulunmuştur.

Bu misalde Nevevî, hadisin zahirinde hiçbir nafile kılmayacağını açıkça ifade etmesine rağmen kurtuluşun nasıl olacağı sorusuna neden olan bir işkâle cevap aramaktadır. Nevevî, işkâli gidermek için öncelikli olarak ziyade ifadeleri olan hadisleri araştırmıştır. Şerhinde zikrettiği ziyade lafızlar ve maksadın vechinde bir teville işkâli gidermeye çalışmıştır.

105

Hadis metinlerinde beyan edilen zümrelere ait vasıf benzerlikleri de kimi zaman metnin yorumunda işkâle sebebiyet verebilmektedir. Örneğin münafığın alametlerinin sayıldığı bir hadiste Hz. Peygamber, dile getirilen vasıflara sahip kişinin nifak içerisinde olduğunu belirtmektedir.373 Nevevî, içinde şüphe

içermeksizin İslâm’ı tasdik edenlerin arasında, bu vasıflara sahip kişilerin mevcudiyetinden ötürü bazı âlimlerin bu hadiste işkâlin olduğu kanısında olduklarını ifade etmiştir. Nitekim bu âlimler dili ve kalbiyle tasdik içerisinde olan bir kişinin, bu vasıfları taşıması sebebiyle küfrü ile hükmedilemeyeceği, ebedi ateş içerisinde kalan bir münafık gibi olmayacağı hususunda icmâ etmiştir. Çünkü bu kişiler tasdik içinde olmalarına rağmen bu vasıflara sahiptirler.

Nevevî’ye göre sayılan gerekçelerle her ne kadar ilgili hadis müşkil olduğu zannedilse de aslında o hadis müşkil değildir. Nevevî, bu hükmü verdikten sonra kendisinin tercih ettiği ve işkâli ortadan kaldıran manayı şu şekilde ortaya koymaktadır: “Hadiste belirtilen hasletler nifak alametleridir. Bu hasletleri taşıyan kişi de münafığın ahlakı ile bezendiği için bu vasıflarında münafığa benzemektedir. Nitekim batında olan şeyin aksini izhar etme durumu olan nifak, emanetlerin iadesi, sözlerin doğruluğu, ahidlerin yerine getirilmesi hususlarında mevcut gözükmektedir. Ancak buradaki nifak İslâm konusunda bir nifak değildir. Zaten Hz. Peygamber de bu hadiste saydığı vasıflara sahip olan kişilerdeki nifak alametiyle, ebedi cehennemlik olan ve küfür içerisindeki münafıkların durumunu kastetmemiştir.”374

Nevevî, böylece işkâl olduğu zannedilen bir hadisi dinin temel pensipleri ve Hz. Peygamberin hadislerinin genelinden çıkan mefhum manaya müracat ederek anlaşılır hale getirmiştir. Aynı bâbda nakledilen bir rivayette münafıklık alametleri dört sayısı ile kayıtlanmışken, bir başka rivayette bu sayı üç olarak dile getirilmiştir. Nevevî, sayılardaki farklılık sebebiyle bu iki rivayet arasında zıtlık olduğu düşünülebileceğini, ancak böyle bir durumun olmadığını ifade etmiştir. Sözlerinin devamında Nevevî, zahirde zıtlık olduğu farzedilen bu rivayetler arasında herhangi bir problemin olmadığını şu şekilde izah etmiştir: “Aynı şeyin pek çok alameti

373 Müslim, İman, 106-107.

106

olabildiği ve bu alametlerin her birisi ile o şeyin sıfatının elde edileceği bilinmektedir. Dolayısıyla o alamet tek bir şey olabildiği gibi birçok şey de olabilir.”375

Nevevî, bazı durumlarda sadece kendi görüşünü değil, işkâlin çözümü adına dile getirilen bütün görüşleri kaydetmiştir. Bunları zikrederken de zayıf gördüğü ve kabul etmediği görüşleri açıkça ifade etmiştir. Ayrıca delilsiz olarak serdedilen tevillerde şayet biliyorsa ilgili delili açıkça belirtmiştir. Mesela mümin kardeşine kafir diye seslenen bir kişinin akibetinin anlatıldığı hadiste Hz. Peygamber, “Kim kardeşine kafir derse, bu söz ikisinden birisine döner.”376 uyarısında

bulunmuştur. Nevevî’nin kaydettiğine göre farklı rivayet lafızlarıyla sevkedilen bu hadisler bazı âlimler tarafından müşkil olarak kabul edilmiştir. Şöyle ki; ehli hak mezhebine göre masiyet sebebiyle bir kişi kafir olmayacağına göre, İslâm dinini batıl kabul etmediği sürece mümin kardeşine kafir diye ithamda bulunmak da isabetli olmayacaktır. Dolayısıyla burada zahir mana murat edilmemiştir.

Nevevî, dile getirilen bu hususların daha önceden kendisi tarafından da dile getirildiğini belirttikten sonra şerhinde metinle alakalı yorumları tek tek sıralar. Yapılan kimi tevillere göre, burada kafir olmakla uyarılan kişi kardeşine kafir demeyi helal kabul eden kişiye aittir, diğer bir tevilde ise burada dönen şey kardeşini eksik görmesi ve kafir ithamında bulunmuş olmadan neşet eden masiyettir. Kâdî İyâz’ın Malik b. Enes’ten naklettiği bir tevile göre ise burada dile getirilen, müminlere kafir diyen haricîlerle alakalıdır. Nevevî, her ne kadar Kâdî İyâz’a sıklıkla müracaat etse de, bu görüşü zayıf ve kabul edilemez olduğunu belirtmiştir. Hadis ile ilgili bir diğer yorum, bu sebepten ötürü kişi netice olarak küfre varacağı şeklindedir. Nevevî’nin kaydettiği son yoruma göre ise, buradaki döndüğü ifade edilen şey küfür olmayıp, mümin kardeşine atfen kullandığı tekfirdir.377 Nevevî, böylece müşkil kabul

edilen bir hadisle ilgili yapılan beş farklı tevili ve bunlarla ilgili yorum, gerekçe ve delillerini dile getirmiştir. Ancak farklı görüşlerin yer aldığı her bölümde bu türden

375 Nevevî, el-Minhâc, c.2, s.236. 376 Müslim, İman, 111.

107

geniş izahatların olmadığı da bilinmelidir. Çünkü Nevevî’nin, kimi zaman serdedilen görüşü destekleyen, gerekçelendiren veya tenkit eden herhangi bir açıklama yapmaksızın diğer görüşlere ait özet mahiyetinde bilgileri kaydetmekle yetindiği de görülmektedir. Bu durumda Nevevî’nin kabul etmediği herhangi bir görüş olduğu zaman yaptığı açıklamalar göz önünde bulundurulursa, Onun hiçbir açıklama yapmadan sadece tevilleri sıralamış olması bu tevillerin hepsini ihtimal dahilinde gördüğünü göstermektedir.378

İmam Nevevî, rivayetlerde görülen işkâli çözümleme adına gayret sarfettiği bilinmekle birlikte kimi durumlarda, hadis metnindeki işkâli kabul etmeyerek hadis metnini zahiri manasına hamlettiği de olmaktadır. Ancak bu cihetteki kanaatlerinde kimi zaman izahı ve kabulü zor olan yorumlar yaptığı da görülmektedir. Mesela Hz Peygamber bir beyanında kadının dininin ve aklının eksik olduğunu ve dinî eksikliğin sebebinin de hayız döneminde namaz kılamaması ve oruç tutamaması olarak açıklar.379 Nevevî, burada bazılarının işkâl olduğu zannına

kapıldığını, ancak hadisin manasının açık olduğunu ve işkâlin olmadığını belirtir. Nevevî’ye göre kimin ibadeti fazla ise imanı ziyadeleşir, kimin de ibadet ve taati eksik olursa imanı, dolayısıyla dini noksanlaşır. Hadis ise işte bu prensip doğrultusunda ibadeti eksik olan kadının dininin de eksik olacağını söyler.380

Bu misalde görüldüğü üzere Nevevî, hadiste görülen işkâli izah adına bazı açıklamalarda bulunmaktadır. Ancak Nevevî hadisle ilgili bir diğer beyanında hayızlı bir kişinin bu halinde namaza niyetlenmesinin haram olduğunu ifade etmiştir. Bu durumda Allah’ın emri gereği ve emre itaat etmek için namaz kılmayan bir kadının bu itaatine rağmen dinî bir eksiklikle itham edilmesi çelişki arzetmektedir. Nitekim Buhârî şârihi Aynî (ö. 855/1451) bu çelişkiye itiraz ederek haram bir şeyi terk eden kişinin noksanlık bir yana, aslında sevap alması icab ettiğini ifade etmiştir.381

378 Bkz. Nevevî, el-Minhâc, c.2, s.242, 243. 379 Bkz. Müslim, İman, 132.

380 Nevevî, el-Minhâc, c.2, s.255

108

Verilen örneklerde görüldüğü üzere Nevevî, şerhinde hadislerin zahirinde görülen müşkillleri çözümlemeye ve bu kapsamda Müslim’e yöneltilen tenkitleri müdafaa etmeye çalışmaktadır. Bununla beraber kimi zaman Nevevî’nin de Müslim’e yönelttiği tenkitlere rastlamak mümkündür. Bu bölümde Şârih’in Müslim ve eserine dair yönelttiği bazı iddialara yer vereceğiz.