• Sonuç bulunamadı

SAĞLIK ÇALIŞANLARINDA TÜKENMİŞLİĞİ ÖNLEYİCİ BİREYSEL MÜDAHALELER

21 EKİM 2017 | İSTANBUL

da ayrılıyor. Birazdan bahsedeceğim, uluslararası birçok çalışma var. Orada temel mo- tivasyon “acaba sağlık çalışanları çok zarar görebilir bunu nasıl azaltalım”dan öte tabii ki. Bunun da araştırılması gerek. Orada ciddi bir verimlilik düşüşü var. Yani en azından araştırmalar motivasyonu buradan alıyor, ciddi bir verimlilik düşüşü var sağlık hizmet- lerinde. Ve bunu nasıl artırabiliriz? Çünkü çok ciddi şekilde devamsızlık, rapor alma işe gitmeme gibi psiko somatik hastalıklarla birlikte bir sürü verimlilik anlamın-da düşüşler olduğu için üniversiteler bu araştırmalara ciddi anlamda fonlar yaratıyor ve bunlar araş- tırılıyor.

Burada birkaç sonuçtan bahsedeceğim. Bir kere, hasta bakımları ile ilgili olumsuz so- nuçları olduğu söyleniyor. Profesyonelliğini etkiliyor. Hekimin kendi sağlığı biraz daha burada asıl yoğunlaştığımız konu bu. Hekimin kendi sağlığı ve güvenliğine, iş güvenliği- ne zarar verici sonuçlara yol açıyor ve sağlık bakımından işleyişine zarar veriyor tüken- mişlik sendromu.

Ve şimdi yapılan müdahale programlarının ne kadar verimli olduğunu birlikte konuşu- ruz. Buna biraz eleştirel bakmakta da fayda var ama tükenmişlik sendromu kurallarında mesela ölçümler yapıldığında azalma yani bir müdahale programından sonra belli bir miktar azalma da intihar düşüncesi ve kişinin sürekli hata yapmasına dair algısı, yani kendinin hep hata yaptığına dair algısını da ciddi bir azalma gözlenmiş. Yani bu anlamda tü-kenmişlik sendromunun yapılan müdahalelerinin ne kadar başarılı olduğuna dair ve- riliyor bunlar. Amerika’da yapılan ciddi çalışmalar var. Orada hekimlerin yüzde 50’sine dair bir orana ulaşan araştırmalar var. Aşağıda referansları da verdim. Yüzde ellisinde saptanmış tükenmişlik sendromu. Almanya’da ve İngiltere’de yakın oranlar, ikisinde de yüzde 27 oranında. Bu sadece bize özgü bir sorun değil, sağlık çalışanlarından bahsedi- yo-ruz.

Peki, az önce gerçekten örgütsel müdahalelerden bahsettik. İnancınız, tutumunuz nasıl bilmiyorum ama tar-tışmalı bir şey bireysel müdahalelere inanıyor musunuz? Sağlıktaki tablo ortada. Sağlıkta dönüşüm uzun ça-lışma saatleri, siyasi bir kadrolaşma ve artıran baskılar, KHK’lar, işten atılmalar, sağlık çalışanlarına yönelik şid-det gibi bir ortamda bu koşulların olduğu bir yerde bireysel müdahalelerle acaba bu tükenmişlik sendromu-nu azaltmada bir etkisi olabilir mi? Bunu soralım ve bu soruya cevapları arayalım.

Az önce bahsettiğim araştırma çok ciddi, yüksek bütçeli araştırmalardan biri. İki araş- tırmanın sonuçlarından size bahsetmek istiyorum. Bunlar çok geniş kapsamlı yapılan araştırmalar. Bu araştırma Almanya’da yapılmış. Fakat sadece Almanya değil Hollanda, İngiltere, Kanada, Finlandiya, Norveç’ten 25 çalışma yapılmış durumda. Yani uluslarara- sı bir çalışma. Burada hem bireysel müdahaleler hem de örgütsel müdahaleler var ve bu ikisi birden inceleniyor. Araştırma şuna bakıyor aslında. Şu tezleri öne sürüyor. Bireysel müdahaleler iyileşme sağ-lar ama kısa süreli sağlar. Örgütsel müdahaleler ise daha uzun süreli sağlar ama en sağlıklı müdahale bu araş-tırma tezinde her ikisi birden uygulan-

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI 6. ULUSAL KONGRESİ

64

Kimisine örgütsel müdahalelerde bulunuluyor kimi gruplara da her ikisi birden uygula- nıyor. Bireysel müdahaleden kasıt ne? Ne olabilir? Şimdi bazı grup çalışmaları yapılıyor eğitim çalışmaları bilişsel-davranışçı mesela terapi grupları oluşturuluyor, danışmanlık hizmeti veriliyor, adaptasyon çalışmaları yapılı-yor. İletişim becerileri, mindfulness de- nilen bir zihinsel farkındalık çalışmaları, gevşeme teknikleri gibi grup ça-lışmaları birey- sel müdahale çalışmaları bazı gruplarda uygulanıyor. 17 araştırmada yani araştırmaların yüzde 68’de bu müdahaleler yapılıyor. Aslı’nın bahsettiği örgütselliğin biraz daha yapıl- ması zor, çalışma süreci yeni-den yapılandırılıyor. Bazı yerlerde çalışma azaltmayı deni- yorlar. İş sürecinde bazı değişiklikler deniyorlar işin yapılanmasında. Sonuç olarak şun- lara ulaşıyorlar: Bireysel müdahale programlarında yüzde seksen ikisinde tükenmişlik sendromunda ciddi oranda bir azalma var. Yüzde 82, yani bireysel müdahale uygulanan gruplar-da. Bu olumlu değişim ancak 6 ay kadar sürüyor. Yani 6 aydan sonra bunların et- kisi de azalıyor. Bireysel mü-dahalelerin yüzde atmışında da aslında en yüksek düzeyde iyileşmeye ulaşılıyor. Örgütsel müdahaleler daha uzun süreli iyileşmeye yol açıyor mu, bu araştırmada doğrulayamıyorlar. Çünkü öyle bir şey bir yıldan sonra onda da etkisi azalıyor ama her ikisinin de olduğu çalışmalarda gerçekten çok olumlu etkinlik yaratıl- mış. Mü-dahalelerin %50 si en yüksek düzeyde verilere sahip.

Bu grupta ikinci araştırma bu, Almanya’da da Amerika’da yapılan bir çalışma yine bah- settiğim. Mayo klinik şöyle bir çalışma yapıyor, bugüne kadar literatürde bu tükenmiş- lik sendromu ile ilgili kim ne yaptıysa toplu-yorlar. 2617 tane çalışma buluyorlar. Hatta sadece İngilizce olmasına gerek yok farklı dillerden de bunların hepsini topluyorlar. 52 çalışmalı toplam 3630 hekim üzerinde, sağlık çalışanları üzerinde yapılmış çalışmaları seçtim. Burada da örgütsel müdahalelerde, bireysel müdahalelerin aslında etkisine ba- kılıyor. Yine bireysel müdahaleler bahsettiğim müdahaleler. İletişim becerileri eğitimi, küçük grup çalışmaları gibi... Müdahale gruplarında mücadele çalışması uygulanan gruplarda tükenmişlik sendromunda bir azalma var. Her grupta da %54’ten %40’a ister bireysel ister örgütsel olsun işte o bahsettiğimiz 2 puan duygusal tükenmişlik kısmın-da bir azalma var 23’ten. Duyarsızlaşmada bir azalma var. Anlamlı bir azalma söz konusu. Şöyle bir şey çıkıyor burada, bireysel mi ve örgütsel mi müdahale etkili? Her ikisinde de müdahalelerin sonuç-ları biraz benzer çıkıyor. Ayrıca asistanlar ve uzman hekimler arasında bir farklılık çıkmıyor. Hem bireysel mü-dahaleler hem örgütsel müdahalelerde ciddi bir tükenmişlik sendromunda azalma var. Biri birinden daha etkin diyebilecek bir veri sayılarını ulaşılamıyor. Yani her ikisi de kendine göre etkili olduğu ulaşılıyor. Ciddi bir araştırma dediğim gibi, çok uzun süreli yapılıyor, çok büyük bir bütçeyle yapılıyor. İki araştırma sonucu sonrasında ben biraz aslında çalışmanın mantığına da dönmek is- tiyorum. Bahsettiğim gibi tükenmişlik aslında bir işyeri hastalığı. Yani çalışırken hasta- lanıyoruz ve bu bizde bir eziyet. Ki çalışmak ne-den hastalıkla bir hale gelir? Çalışmak neden hastalığa yol açacak bir sürece dönüşür sorularını sormak istiyo-rum. Yani ne oldu da çalışmak böyle bir sürece dönüştü? Aslında daha iyi kurgulanabilir mi sorula- rına da. Ama biraz çalışmanın doğasına da bakmak gerektiğini düşünüyorum. Nasıl bir

21 EKİM 2017 | İSTANBUL

süreç olarak tanımlarsınız? Hepimizin hayatının en temel ilişkisi çalışmak. İşimiz bizim zamanımızın en ağırlıklı kesimi kimliğimizin çok bü-yük oranda belirliyor. Kendimizi o meslekle tanıtıyoruz ama baktığımız zaman ben bu resimleri şunun için seçtim. Çalışma kelimesi Latince ‘de ve Eski Roma’daki ‘labor’ kelimesinin kökenine mesela gidersek la- boriel doğumdaki sancıdan geliyor. Doğum anında çekilen sancıdan geliyor. Acı ıstırap üzerinden oluşuyor. Aynı şey emek acı ıstırap anlatıyor etimolojik olarak baktığımızda. Latince lateriel kavramı çalışma kavramı orada iş-kence aleti şu resimdeki işkence ale- tinden türediği bulunuyor. Aslında çalışma etimolojik kelimenin de oluşan alana bak- tığımızda eziyet sıkıntılardan oluşan bir süreç çalışmak. Ama günümüzde baktığımız zaman bir ça-lışmayı sanki biraz daha kutsanmış bütün bu süreçlerden aramış gibi düşü- yoruz. Neden çalışıyoruz sorusu aslında biraz belki günümüzde cevabına yaklaştırabilir. Neden çalışıyoruz, sadece para için mi çalışıyoruz me-sela? Genelde verilen cevap para için, geçimimi sağlamak için. Mesela şu sorulduğunda da, para olmasa yani çok paranız olsa ve çalışmak zorunda kalmazsınız da çalışır mısınız? Kendinize de bu soruyu sorabi- lirsiniz Çok büyük oranda kişi ‘evet çalışırım’ diyor. Çünkü çalışmak bir kimlik, mevki, bir tatmindir. Aynı tecrübeyi yapan insanlarla birlikte ilişki kurabilmenin bir yoludur. Aslında burada vurgulanan şey çalışmanın mantığı… Çalış-manın sorun üreten bir ya- pısı var bu bütün bu çalışmalarda tükenmişlik sendromu olsun diğer işyeri hastalık-ları olsun bu kadar yaygın görmemiz çalışmaya dair değişen anlamla da ilgili. Çalışmak çok eziyetli, ilk çıkışında böyle bir anlama sahip iken Protestan ahlakı meselesinde de bunu görürsünüz. Şimdi ise çok kutsal, çok özel bir şey.

Burada belki bir çalışmanın bir anlam değişiminde toplama kamplarının resmini koy- dum. Bunlar aslında birer çalışma kampları aynı zamanda. Kapısında ‘çalışmak özgür- leştirir’ yazısıyla karşılıyorlar. Aslında Agamben’in bir sözü var. Yani Batı’nın siyasi mo- deli şehirler değil toplama kampları diyor aslında. Yani orada ulaşılan model kapitalist üretim ilişkileri anlamında günümüz modern dünyasında da. Aslında pure olarak ula- şılmak istenen bir modelin en böyle artık pureleşmiş hali. Yani orada mesela sermaye birikimi belki en yüksek en büyük biri-kimin sağlandığı bir dönem. Orası sermayenin bir ütopyası, çünkü ulaşmak istediği bir yer. Çünkü insanlar ücretsiz, karın tokluğuna bir tas çorba ile sabahtan akşama kadar çalıştırıyorlar uzun çalışma saatleri ile ve böyle bir çalışma şekli şu an mesela bütün Alman şirketlerinin büyümesinde o dönemki artışında elde edilen birikim var. Neredeyse ücret de almıyorlar. Bu anlamda da bir model ve bir çalışmanın aslında günümüz üre-tim ilişkilerinin belki dediğim gibi sermaye ütopyası burası. Bu anlamda da biraz toplumsal mücadelelerle biraz inceltilmiş halinde yaşasak çalışma ilişkileri Aslı’nın da çok güzel anlattığı gibi sorun yaratan bir yapıya sahip. Bu araştırmalarda uzun çalışma saatlerinin tükenmişlik sendromuna yol açtığı çok açık ola- rak bulunmuş ve şu söyleniyor: Gerçekten bilimsel olarak kanıtlanmış çalışma saatini düşürdüğünüz zaman tükenmişlik çok azalı-yor. O zaman sosyal politika olarak uygu- lamak gerekiyor. Mesela şeyler de sonuna not düşmüş ama bu so-nuçlar üretim karşıtı bir yere dönüşmemeli, böyle algılamamak gerekir diye. Aslında bireysel müdahalelere bu eksende baktığımızda yani çalışma yaşamının sorun üreten doğasına bireyler olarak

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI 6. ULUSAL KONGRESİ

66

de bireysel olarak yapabileceğimiz bir şey var mı diye. Toplama kampları en uç nokta belki. En püre gözlemleyebileceğimiz bir nokta laboratuvar anlamında bir çalışmasını nasıl istediklerine dair. Peki, burada bile çıkan bir örnek var mesela o baş etme becerileri birey-sel müdahalelerin önemine dair. Koşullar ne olursa olsun şu an çok ağır sağlık çalışanlarının çok ağır koşullar-da çalıştığını biliyoruz taşeronlaşma olsun işte sağlıkta- ki dönüşüm artan şiddet bahsettiğimiz bütün bu koşul-larda yapılabilecek bireysel mü- dahaleler hiç mi yok? Yani bizim kendimizin, bireysel müdahalemizin hiç mi an-lamı yok? Bir Psikiyatrist Doktor biraz daha varoluşçu bir yerden size cevap verecek. Kendisi varoluşçu bir psikiyatrist. Toplama kamplarında kalıyor, bütün ailesini kaybediyor aynı zamanda böyle bir hikâyesi de var. Bu toplama kamplarında aslında bütün araştırması da yok ediliyor, çalışmalarını yanında saklayarak getiriyor. Onu da tabii ki yakıp atıyorlar. Kampta kaldığı sürece şöyle düşünün bütün eşi, annesi, bütün akrabaları, ya-nındaki bütün dostları yavaş yavaş öldürülüyor. Yani o sağ kalmayı başaranlardan. Orada hayatta kalmayı başaranları da inceliyor ve sonra onun üzerine yaşama dair tezini varoluşçu bir yaklaşımla daha da geliştiriyor. İnsanın aslında her koşulda bireysel olarak kendi iç dün- yasına bir film indirerek var olabileceğini söylüyor. Bu-rada birkaç noktası var mesela sanata ve mizaha vurgu yapıyor. Mizahın çok önemli olduğunu, toplama kampında bile olduğunu, sanatın orada bile üretildiğini ifade ediyor. İnsanı bir yere kapatıyorsunuz, adınız bile yok, sayıdan ibaretsiniz burada günde bir tas çorba yiyorsunuz o koşulda bile insanın bir özgürlük alanı bula-bildiğini söylüyor. En uç koşullarda bile bireysel müda- halelerin olabildiğiyle birlikte bireysel müdahaleler su-numunu kapamak istiyorum. Bu koşullarda da dahil dediğim gibi tinsel dünyada yapılabilecek şeyler olduğu-na inanıyor. Nietzsche’nin şu sözüne hep referans veriyor ve bunu teorisinde de kullanıyor. Yaşamak için bir nedeni olan hemen her şeye katlanabilir diyor. Bütün teorisini de bunun üzerin- den geliştiriyor. Binlediğiniz için teşekkür ediyorum.