• Sonuç bulunamadı

21 EKİM 2017 | İSTANBUL

Çalışmamızı yaptığımız hastanelerden ve Gazi Üniversitesi Klinik Araştırmalar Etik Ku- rulu’ndan araştırmanın yapılması için izin alındı. Ayrıca hemşirelerden de yazılı olarak bilgilendirilmiş onam alındı.

Genel olarak hemşirelerin tanıtıcı özelliklerine baktığımızda, hemşirelerin çoğunluğu- nun 30-39 yaş aralığında kadın, evli ve lisans mezunu olduğu görülmektedir.

Mesleki özelliklerine baktığımızda, hemşirelerin yüzde 37.6’sının meslekte 10-19 yıldır çalıştığını, yüzde 54.1’inin ameliyathanede 1-9 yıldır çalıştığını görmekteyiz. Hemşirele- rin çoğunluğu kendi isteğiyle ameliyathanede çalışmakta ve ameliyathanede çalışmaktan memnun olduğunu ifade etmektedir. Hemşirelerin dinlenme süresini sorguladığımızda yüzde 62.4’ünün 16 saat ve üzeri dinlenme süresinin olduğunu, fazla mesai yapma duru- muna baktığımızda da yüzde 65.4’ünün ara sıra fazla mesai yaptığını görmekteyiz. Hemşirelerin yüzde 63.9’u ayda ortalama olarak 1 ila 5 arasında nöbet tuttuğunu ifade etmiştir.

Mesleki risk faktörleri fiziksel, kimyasal, biyolojik ergonomik ve psikososyal olmak üze- re 5 başlıkta değerlendirildi.

Risk faktörlerini detaylandıracak olursak, hemşireler en fazla ergonomik risk faktörüne, sonrasında ise biyolojik risk faktörüne maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Fiziksel risk faktörleri içerisinde hemşirelerin yüzde 18’i gün ışığının uygun olmamasına bağlı, yüz- de 17’si ise iklimlendirmeye bağlı sorunlarla karşılaştığını ifade etmiştir. Biyolojik risk faktörleri olarak hemşirelerin yüzde 60.2’si kesici delici ve batıcı aletlerle yaralandığını, yüzde 55.6’sı ise iğne batmasına maruz kaldığını ifade etmiştir.

Kimyasal risk faktörlerinin detaylarına baktığımızda, hemşirelerin yüzde 69.9’u anestezi gazlarına maruz kaldıklarını, yüzde 57.1’i de dezenfektanların olumsuz etkilerine maruz kaldıklarını belirtmişlerdir.

Ergonomik risk faktörü olarak hemşirelerin yüzde 24’ü uzun süre ayakta kaldıklarını, yüzde 21’i de aynı pozisyonda uzun süre kalmaya ve hareketin kısıtlanmasına bağlı so- runlar yaşadıklarını ifade etmişlerdir.

Psikososyal risk faktörlerine baktığımızda, hemşirelerin yüzde 22’si çalıştıkları ortamın çok stresli ve izole olmasından dolayı, yüzde 19’u da aşırı dikkat gerektiren ağır çalışma koşullarından dolayı sorunlar yaşadıklarını belirtmişlerdir.

Maruz kalınan mesleki riskler sonucunda hemşirelerin yaşamış oldukları sağlık sorun- larına baktığımızda, hemşirelerin yüzde 85.7’si halsizlik, yorgunluk, yüzde 75.2’si de alt ekstremitelere ait ağrı sorunları yaşadıklarını belirtmişlerdir.

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI 6. ULUSAL KONGRESİ

76

Sağlık sorunlarına bağlı olarak rapor alma durumunu sorguladığımızda, hemşirelerin yıllık rapor alma ortalamasının 17.75/gün olduğunu görmekteyiz. Hemşirelerin yüzde 61’i 1 ila 10 gün arası, yüzde 25’i de 21 gün ve üzeri rapor aldığını ifade etmiştir. Ra- por alan hemşirelerin hangi hastalıklardan dolayı rapor aldığına baktığımızda, yüzde 5.3’ünün lumbal/servikal herni ya da lumbaljiye bağlı, yüzde 3’ünün de ayakta kalmaya bağlı rahatsızlıklardan dolayı rapor aldığını görmekteyiz. Rapor alan hemşireler kimya- sal, psikososyal ve ergonomik risk faktörlerine daha fazla maruz kaldığını düşünmekte- dir.

Hemşirelerin yüzde 75.2’si kronik hastalığının olmadığını ifade etmiştir. Kronik hastalı- ğı olan hemşirelerin yüzde 5.3’ü lumbal/servikal disk hernisi ve tiroit hastalıkları oldu- ğunu ifade etmiştir. Hemşirelerin yüzde 55.6’sı sağlık kontrollerini ara sıra yaptırdığını, yüzde 82’si de sağlık durumunu iyi olarak algıladığını ifade etmiştir.

Mevcut mesleki risklerin önlenmesine yönelik hemşirelerin aldığı standart önlemleri sorguladığımızda hemşirelerin yüzde 94’ü maske taktığını, yüzde 91’i de eldiven giy- diğini ifade etmiştir. Neden standart önlemleri uygulamadıklarını sorguladığımızda da hemşirelerin yüzde 26’sı malzeme yetersizliğini, yüzde 25’i de rahat hareket edememesi- ni gerekçe göstermiştir.

Kurumlara yönelik bilgileri sorguladığımızda, kurumların yüzde 76.7’sinde iş sağlığı ku- rumunun olduğunu görmekteyiz.

Gün içerisinde 10 ve üzeri sayıda ameliyata giren hemşirelerde fiziksel, kimyasal, psiko- sosyal ve ergonomik risk faktörlerine daha fazla rastlanmaktadır.

Dinlenme arasını kullanamayan hemşirelerde az önce belirtmiş olduğum 5 başlıktaki risk faktörlerinin hepsinde daha fazla artış olduğu görülmektedir.

Mesleki riskleri önlemeye yönelik hemşirelerin önerilerini sorduğumuzda, hemşirelerin yüzde 9’u çalışma koşullarının düzenlenmesini, yüzde 4.5’i de kurum ve yönetimle ilgili düzenlemeler yapılması gerektiğini belirtmiştir.

Bu sonuçlar doğrultusunda önerilerimiz ise ameliyathane ortamlarında çalışanlarla bir- likte gerçek risk analizlerinin yapılması, ameliyathane ortamlarında fiziksel ve kimyasal risklere yönelik ölçümlerin yapılması, çalışma ortamındaki donanımların ergonomik durumlarının belirlenmesi, bireysel ve kurumsal önlem almayı etkileyen faktörlerin ve bunların çözüm yollarının saptanması ile gerekli düzenlemelerin yapılmasıdır.

21 EKİM 2017 | İSTANBUL

Sağlık çalışanının sağlığı denildiğinde genellikle şiddetten, kesici delici alet yaralanma- larından, Hepatit B, C, HIV enfeksiyonlarından ya da tüberkülozdan bahsediyoruz ama hasta bina sendromundan bugüne kadar pek bahsedilmedi. Literatürde de daha yeni yeni çalışmalar var sağlık çalışanlarında hasta bina sendromu olarak. Bu durum Kişinin hava geçirgenliği olmayan binalar içinde çalışma ya da yaşama alanı olarak kullandığı binalarda, yaşadığı tüm sorunlar olarak tanımlanabilir. Genellikle spesifik bir nedeni yoktur. Farklı isimleri de var literatürde Building Related Illness ya da, Sick Building Syndrome olarak da geçebiliyor. Hepsi aynı anlamdadır.

Ne oluyor? Hasta bina sendromu o binanın içinde bulunanları etkiliyor ve binadan uzaklaştıkları andan itibaren o şikâyetleri geriliyor. Neler meydana geliyor? Akut olarak genellikle meydana gelen şikâyetler var. Boğaz kuruluğu, gözde kaşıntı, gözde kızarık- lık, burun tıkanıklığı, nezle, ciltte iritasyon, halsizlik, yorgunluk, hatta nefes darlığıyla seyreden bir semptom… Genel olarak hayatımızın yüzde 80-90’ını kapalı ortamlarda yaşadığımız düşünülürse ve yeni yapılan binaların neredeyse hepsinin havalandırması- nın, pencerelerinin açılmadan yapıldığı düşünülürse giderek daha çok göreceğimiz bir sendrom olduğunu düşünüyorum.

Yorgunluk işe geldikten birkaç saat içinde başlıyor genel olarak. Binayı terk ettikten bir- kaç dakika içinde de geriliyor ve kışın artmaya eğilimli bir semptom. Baş ağrısı oluyor. Nadiren zonklayıcı, İskandinavya’da yorgunluktan çok daha sık görüldüğü bildiriliyor literatürde. Mukozal semptomların içinde de en sık burun tıkanıklığı gözüküyor. Boğaz kuruluğu, meslek olarak sesini kullanan santral çalışanı, spiker gibi insanların bulundu- ğu gruplarda çok daha sık. Hapşırık, nezle çok daha az. Bir de özellikle bilgisayar başında çalışanlarda gözlerde kuruma gözüküyor. Bir çalışmada iç epikantüste sıvı azalması, göz- yaşı yenilenme süresinde uzama olarak tanımlanmış gözlerde kuruma.

Ciltte kuruma, binadan uzaklaştıktan günler sonra geriliyor. Ekran başında çalışanlarda tipik raş oluşuyor. Bunun da sebebi olarak yüklü iyonların yüzde birikmesi suçlanıyor. Bazı çalışmalar bu semptomların psikolojik de oluşabileceğini ifade etmişler. Böyle ça-

Hilal Altınöz Özel Academic Hospital