• Sonuç bulunamadı

Oturum Başkanı / Türk Dişhekimleri Birliği

SÇS 6. Ulusal Kongremizin ikinci gününde Dişhekimliğinde Mesleki Tehlike ve Riskler Paneli’nde birlikteyiz.

Her çalışan sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma hakkına sahiptir. Ancak sağlık hiz- meti veren tüm sağlık çalışanları mesleki riskleri önlenemediği için çok sayıda iş kaza- larına, meslek hastalıklarına ve işe bağlı sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Ülkemizde uygulanan ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ ise buna bir ivme kazandırmıştır. Çünkü sistem; halka hizmet odaklı gibi iyimser bir maskenin altında, hastaların müşte- riye dönüşmesini, sağlık çalışanının ise ağır koşullarda güvencesiz çalışarak kendi kapa- sitelerinin üstünde ve sürekli hizmet üretmesini hedefledi.

Böylece hizmet verenle hizmet alanı kutuplaştıran ve her iki kesimi, hem hastalarımızı hem de bizleri nitelikli sağlık hizmetinden de sağlık hakkından da uzaklaştıran bu sistem sağlığımızın çöküş nedeni oldu.

Hâlbuki ‘Sağlık’ en temel haktır. Nedir bu sağlık hakkı? Birleşmiş Milletler İnsan Hak- ları Yüksek Komiserliği yapmış Mary Robinson’ın bir sözü vardır: “Sağlık hakkı, sağlıklı olma hakkı demek değildir. Yoksul ülkelerin, kaynakları olmadığı halde pahalı sağlık hizmetlerini kurmaları demek de değildir” der.

Katılıyorum, Sağlık hakkı, bireylerin sadece hastalandıktan sonra sağlığını elde etme yo- lunda aldığı çeşitli hizmetler zinciri olmamalı.

Ne yazık ki ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm politikalarıyla vatandaşa hasta olduklarında pahalı servis ve otelcilik hizmetleri vermenin sağlık hakkı olduğu algılatılırken; bunun sonucu olarak kışkırtılmış hasta talepleri, artan hasta sayıları ve performans gerçeği biz- leri kendi sağlığımızı gözetmeden sağlık hizmeti vermeye itti.

Biz sağlık çalışanları sağlığa hizmet verirken sağlığa muhtaç olduk.

22 EKİM 2017 | İSTANBUL

mümkün olan en kısa sürede herkesin ulaşabileceği ve yararlanabileceği bir sağlık siste- mini kuracak politikalar ve eylem planları ortaya koymalarını gerektirir.”

Ülkemizde kurulan sağlık politikaları böyle mi? Şu anki sağlık politikalarında herkesin eşit yararlanacağı bir sistem hedeflenmiyor. Oysa sosyal devletin gereği sağlık hakkından yararlanma herkese eşit olabilmeli, sadece müşteri gibi tanımlanmaya çalışılan hastala- rın değil, sağlık çalışkanlarının da sosyal devletin birer üyesi olduğu unutulmadan. Ne yazık ki, şu anki sistemle hizmet verenin sağlığı gözardı ediliyor. Sağlık hizmeti- nin niteliği ve gerçekte yarar sağlanma hedefi de gözetilmiyor. Sadece çok sayıda sağlık hizmeti sunulması hedefleniyor (Dolgu, protez, çekim ve muayeneler için hedef sayılar konuluyor). Sağlık hizmetinde nitelik değil nicelik artırılmaya çalışılıyor yani sağlık hiz- meti üretimi sayıca artırılıyor.

Sağlık hizmeti üretirken kendi sağlığımızı tüketmemeliyiz. Peki, ne yapmalıyız? Her sağ- lık çalışanı ve biz dişhekimleri parasız olan birinci basamak bir sağlık hizmeti alabilme- liyiz. Bu sağlık hizmeti, daha verimli çalışmayı, daha fazla üretmeyi veya bozulan sağlığı yerine getirmeyi değil; öncelikle mevcut sağlığımızı geliştirmeyi, korumayı, mesleki ve tehlike ve riskleri önlemeyi amaçlamalı.

Meslek hastalıklarımız ve iş kazalarımız hukuksal olarak bir tanımlanmalı. Sayı ve tür- lerini bilmediğimiz meslek hastalıkları da görünür olmalı, kayıtlara geçmeli. Meslek hastalıkları ve iş kazalarının sayıları olduğu kadar onunla ilişkili emek sürecine ilişkin faktörler için sürveyans sistemi kurulmalı. Çalışma koşullarımız iyileştirilmeli, önleyici tedbirler artırılmalı.

Mesleki-tehlikenin riske, riskin meslek hastalıkları, iş kazaları ve işe bağlı sağlık sorun- larına dönüşmesine yol açan, aşırı-fazla-yoğun çalışmasının, performansa dayalı ücret- lendirmenin, ortadan kaldırılması için tüm sağlık bileşenleri olarak beraber mücadele edilmeli.

Bu mücadelede yapılan değerli katkı ve çalışmaların hem kamuoyu hem de başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere tüm sağlık işverenleri tarafından dikkate alınması gerekir. Biz de Türk Dişhekimleri Birliği olarak sağlık hakkımızı elde etmek için yapacağımız her tür mücadelelere katkı vermenin yanı sıra dişhekimliği alanına özgü tehlike ve riskleri hatırlamak, bilgi tazelemek için üç panelistimizle ve sizlerle bu Pazar sabahı hep bera- beriz.

Mesleki risklerimizin bizlerde oluşturduğu sağlık sorunlarımıza genel bir bakış yaptığı- mızda en çok karşımıza çıkanlar; solunum hastalıkları, üst ekstremite hastalıkları ve cilt hastalıkları oldu. Bu üç alanda bizlerle bilgi paylaşımı yapacak Hocalarımıza şimdiden

102

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI 6. ULUSAL KONGRESİ

Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli konuklar, hepinize öncelikle teşekkür ediyorum Pazar günü herkesin ailesiyle, çoluk çocuğuyla ya da başka aktivitelerinin olduğu bir günde zaman ayırarak geldiğiniz için. Ben bu salonda her konuştuğumda çok heyecan duyu- yorum. Birincisi böyle elit bir topluluğa konuşmak ikincisi de 1986 yılında burada dip- lomamı aldığımdaki o heyecanı her seferinde nedense aklıma geliyor. O yüzden sesimin titremesi için şimdiden kusura bakmayın.

Diş hekimliğimde mesleki solunum hastalıklarını bu başlıklar altında çok kısaca özetle- mek istiyorum. Öncelikle ‘diş hekimliğinde karşılaşılan genel riskler nelerdir?’ Şöyle bir gruplama yaptığımız zaman fiziksel riskler tabii ki ön planda. Vibrasyon, ses, ışık, ısı değişiklikleri ve solunum sistemi açısından özellikle toz burada önemli bir konu. Çalış- ma alanı, aygıtlar konusundaki riskleri ve etkilerini Sinan Hoca eminim bahsedecektir. Kimyasallardan, gazlar, duman, sıvı, buhar oldukça önemlidir. Ergonomik sorunlardan yine bu oturumda çokça bahsedilecektir. Biyolojik sorunlar hemen her sistemi ilgilendi- rebilen enfeksiyon ajanları, viral bakteriyel mantarlar, radyasyon, iyonize ışınlar ve biraz önce sayın başkanın bahsettiği çalışma yaşamının iyice artık çok seri hale dönüştüğü psi- kososyal riskler oldukça önemlidir. Böyle bir sınıflama bizim klasik kitaplarda hep bah- sedilen bir sınıflamaydı. Ama ne ilave olmuş diye bu konuşmayı hazırlarken baktığımda bir iki ay önce Hırvatistan’dan bir yayında biyolojik, biyomekanik, kimyasal, fiziksel ve psikolojik riskleri biraz daha konsolide etmişler. Yani çerçeveyi biraz daha anlaşılır bir hale getirdiklerini görüyoruz.

Bunların kişiler üzerinde, diş hekimleri üzerinde ya da diş hekimliği uygulamaları ya- pan çalışanlar üzerindeki etkileri nedir diye araştırdığımda yine geçen sene Hırvatlar’ın yaptığı bir çalışmayı gördüm. Hırvatlar bu konuda son yıllarda ciddi çalışmalar yapıyor- lar. Onlara ilk başta baktığımda aslında solunum sisteminin burada ilk plana alınmasını neredeyse soru işareti bırakır hale getiriyor. Yani diş hekimleri ya da diş hekimliği ile ilgilenenlerde anket çalışması sonucunda 506 kişinin söylemiyle en çok sırt bel ağrıları yaşanıyor. Yani burada en çok Sinan Hoca’ya iş düşecek. İkinci sırada görme sorunları, cilt sorunları, işitme sorunları var. Konu böyle mi diye biraz daha bakınca, diş hekimliği uygulamalarında özellikle her aşamada çalışanların sorunlarının tedavi edilebilirliğine bakınca işte burada solunum sistemi hastalıklarının da tedaviyi gerektiren dördüncü