• Sonuç bulunamadı

Sünnetin (Hadisin) Tanımı ve Kısımları

5. ŞİA DÜŞÜNCESİNDE HADİSİN YERİ VE ÖNEMİ

5.1. BİLGİ KAYNAĞI OLARAK HADİS VE SÜNNET

5.1.1. Sünnetin (Hadisin) Tanımı ve Kısımları

Ehl-i Sünnet'ten farklı olarak Şia'da ilmin tevârüsü genellikle Ehl-i Beyt kanalıyla gerçekleşmiştir. Şia, Hz. Peygamber de dâhil olmakla ilmin kendileri vasıtasıyla aktarıldığı şahısları genel bir isim olarak "masumlar" diye isimlendirmiştir. Şia'ya göre "masum"dan kastedilen Hz. Peygamber, kızı Fâtıma ve

Oniki İmam'dır.51 Şia'nın sünnet ve hadis hakkında yaptıkları tanımlara bakıldığında

hadisin bu "masumlar" tarikiyle gelmesi gerektiğine dikkat çekildiği görülmektedir.

48 Sofuoğlu, Tarihte ve Günümüzde Şiîlik Sempozyumu, "Şîa-i İmamiyye'nin Hadis Anlayışı", s. 261-

263.

49

Özpınar, Şîa Hadis Tarihinin Teşekkül Dönemi, s. 154.

50 Bkz. Sübhânî, el-Hadîsu'n-Nebevî beyne'r-rivâye ve'd-dirâye, s. 9-11.

51 Serdar Demirel, Ehl-i Sünnet İle İmâmiyye Şiası Arası Karşılaştırmalı Hadis İlimleri, Karınca ve

Şeyh Hüseyin b. Abdussamed el-Âmilî (ö. 974/1566) sünneti, söz, fiil ve takrîr olarak Hz. Peygamber, onun ailesi veya kendisinden hadis nakledilen imam tarikiyle gelen hadislerdir, şeklinde tarif etmiştir. Ona göre, Peygamber (s.a.s)

asâleten, imamlar ise niyâbeten "sünnet"in sahibi durumundalar.52 Seyyid Hasan

Sadr (ö. 1354/1936) ise sünneti; Kur'ân ve sıradan insanlar dışında "masum"un sözü,

fiili ya da takriri olarak tarif etmiştir.53

Mâmekânî'ye (ö. 1351/1933) göre ise sünnetin en güzel tarifi şöyledir; "Sünnet, Kur'ân ve masum olmayan birinin sözü dışında kendisine yalan ve hata isnat edilmesi caiz olmayanın sözü, fiili ve

takriridir."54 Yapılan tanımlardan görüldüğü üzere Şia'da sünnet'in terim anlamının

ilim adamlarının maksadına ve amacına göre belli farklılıklar arz ettiği görülmektedir.

Şia âlimlerinin "sünnet" hakkındaki tanımlarında Ehl-i Sünnet'ten farklı

olarak "masumlar" kelimesini özellikle vurguladıkları dikkat çekmektedir.55

Böylece Şia "sünnet"i kendilerine has bir kavrama dönüştürmüştür. Yukarıda da dikkat çektiğimiz üzere "masumlar"dan maksat, Hz. Peygamber ile birlikte Şia'nın "İmam"

dediği Ehl-i Beyt mensuplarının tamamıdır.56

Yani Şia "sünnet"i sadece Hz. Peygamber'in söz, fiil ve takrirleri için değil, masum olarak kabul ettikleri imamların söz, fiil ve takrirleri için de kullanmıştır.

"Hadis"e gelince, Şia'nın günümüze ulaşan ilk hadis usulü kitabının müellifi Şehîd-i Sâni diye tanınan Zeynuddîn b. Alî (ö. 965/1557) onu "sünnet" gibi;

Masumlardan nakledilen söz, fiil ve takrirler şeklinde tarif etmiştir.57

Sübhânî de hadisi; masumun sözünü, fiilini ve takrirlerini anlatan söz olarak tanımlamıştır. Ona göre "sünnet", masumun bizzat dediği söze, yaptığı fiil ve takrirlere verilen bir isim iken, "hadis" bu söz, fiil ve takrirlerin nakledilmesidir. Bundan dolayı sünnetin tek bir kısmı vardır. O da yalandan ve hatadan uzak olan sahih sünnet'tir. "Hadis" ise

sahih ve sahih olmayan olmak üzere iki kısma ayrılmıştır.58

Böylece "sünnet"

52 Hüseyin b. Abdussamed el-Âmilî, Vusûlu'l-ahyâr ilâ usûli'l-ahbâr, s. 88. 53 Seyyid Hasan Sadr, Nihâyetü'd-dirâye, s. 85.

54 Mâmekânî, Mikbâsu'l-hidâye, I, 69. 55

İbrahim Guliyev, Hadisşünaslığın Esasları, Elm Neşiyyatı, Bakü, 2013, s. 511.

56 Özpınar, Şîa Hadis Tarihinin Teşekkül Dönemi, s. 156. 57 Şehîd-i Sânî, el-Bidâye fî ilmi'd-dirâye, Kûm, 1421, s. 18. 58 Sübhânî, Usûlu'l-hadîs, s. 19.

anlatılan, "hadis" ise anlatan olmakla farklı iki muhtevaya sahip farklı iki unsur olarak bir birinden ayrılmıştır. Buna göre asıl olan sünnet'tir; hadis ise masuma ait

olan bilgiyi başkalarına ulaştıran, anlatan, aktaran ve raviye ait olan unsurdur.59

Diğer bir yaklaşıma göre ise sünnet ile hadis arasındaki en önemli fark şudur; Hadis, Rasûlullâh'ın peygamberliğinden hem önce hem de sonra söz, fiil ve takrirlerini içine

alırken, sünnet, Hz. Peygamber'den yalnız fiili olarak nakledilen rivâyetlerdir.60

Şia hadis usulü kaynaklarında geçen "eser" ve "haber" kavramları da konumuz açısından önem arz etmektedir. Şia'nın genel kabulüne göre "haber", hadisle aynı manaya gelmektedir. Fakat "haber"in masum olmayan sahâbe ve tabiûn

gibi ravilerden nakledilen söz anlamına geldiği de söylenmiştir.61 "Eser" ise hem

masumdan hem de masum olmayandan nakledilen hadise verilen bir isimdir.62 Şia'da

mütekaddimûn63 dönemi âlimleri "haber" ile aynı kökten gelen "ahbarî" ismiyle

isimlendirilmiştir. Onların ahbârî olarak isimlendirilmelerinin sebebi masumdan nakledilen hadislerle daha çok iştigal etmeleri ile açıklanmıştır. Ayrıca "ahbârî" ismi "usûlî" isminin mükabilinde de kullanılmıştır. Bunun sebebi, ahbârîler'in usûlîler

tarafından itimat edilen bazı usûl kurallarına itimat etmemeleridir.64

Sonuç olarak, Şia'da "sünnet", "hadis", "haber" ve "eser" gibi kavramların tamamı imâmet merkezli olarak tanımlanmıştır. Şia'nın verdiği bu tanımlarda geçen "masum" ifadesi Hz. Peygamber'in ismiyle değiştirildiğinde Ehl-i Sünnet'in bu kavramlara verdiği tanımlarla aynı olduğu görülecektir. Şia hadis anlayışında Hz. Peygamber ve imamlara ait bilgileri ifade için bu kavramlar içerisinden en kapsayıcı kavramın "ahbar" olduğunu söylemek gerekir. Şia tarafından bu kavramın tercih

59 Özpınar, Şîa Hadis Tarihinin Teşekkül Dönemi, s. 157. 60

Guliyev, Hadisşünaslığın Esasları, s. 513.

61

Hasan Sadr, Nihâyetü'd-dirâye, s. 83.

62 Şehîd-i Sânî, el-Bidâye, s. 18; Sübhânî, Usûlu'l-hadîs, s. 19-20; Azimov, Ramil, Hadis ve Rical

İlmi, s. 10.

63 Şia âlimleri "mütekaddimûn" terimi yerine "kudâma" terimini de kullanmışlardır. Şia'ya göre,

"mütekaddimûn"dan maksat, miladi takvimle on birinci asra kadar yaşamış âlimler kastedilmektedir. Mesela, Küleynî, Şeyh Sadûk, Şeyh Tûsi gibi âlimler mütekaddimun âlimlerinden sayılır. Bkz; Azimov, Hadis ve Rical İlmi, s. 18.

edilmesinde hem Ehl-i Sünnet ile arasındaki hadis anlayışının farklılığını ifade etmek

hem de hadisten daha geniş bir mana ifade etmesinin etkisi olduğu anlaşılmaktadır.65