5. ŞİA DÜŞÜNCESİNDE HADİSİN YERİ VE ÖNEMİ
1.2. ŞİA'DA TEVHÎD İNANCI
2.1.1. Allah'ın İsimleri (Sıfatları)
Allah'ın isimleri konusuna gelince, isimlerin sayısı ile ilgili Ehl-i Sünnet kaynaklarında geçen rivâyetlere benzer bir rivâyet Şia kaynaklarında da geçmektedir. Hz. Ali tarikiyle nakledilen bu rivâyetin başında Allah'ın 99 ismi vardır denilse de,
sayılan bu isimlerin toplam 102 olduğu görülmektedir. 238
Bu isimlerin muhtevası ve sayısı konusunda her iki mezhebin kendi içinde bile ihtilaf ettiği görülür. Nitekim
Bihâru'l-envâr'da geçen bir rivâyete göre, bu isimlerin sayısı 100'dür.239 Şia hadis kaynaklarında Ehl-i Sünnet'ten farklı olarak Allah'ın isimleri hakkındaki rivâyetler daha çok ve daha çeşitlidir. Nitekim Küleynî'nin Cafer es-Sâdık'tan naklen eserine kaydettiği bir rivâyette Allah'ın 360 isminin olduğuna işaret olunmuştur ki, Ehl-i
Sünnet kaynaklarında böyle bir rivâyete rastlanmamaktadır.240
Ayrıca yine Şia hadis kaynaklarında açık bir şekilde Allah'ın isimleri ve sıfatlarına dair, "İsimlerin sonradan oluşu", "İsimlerin anlamları ve türeyişleri", "Zâtî sıfatlar ve fîlî sıfatlar"241 gibi özel bab başlıklarına rastlanmaktadır ki, Ehl-i Sünnet hadis kaynaklarında bu tarz isimlerle özel bab başlıkları bulunmamaktadır. Bu da Şia hadis kaynaklarına isim ve sıfatlarla ilgili rivâyetlerin bu konuların tartışıldığı dönemlerde geçtiğini göstermektedir. Zira Şia, imamların hayatta olduğu dönemlerde onlardan sadır olan
236 Küleynî, el-Kâfî, I, 215.
237 Kâşânî, Kitâbu'l-vâfî, İsfahan, ty. I, 337-338. 238
Sadûk, et-Tevhîd, Dâru'l-marife, Beyrût, s. 194-195, 219.
239 Meclisî, Bihâr, IV, 389. 240 Küleynî, el-Kâfî, I, 164-165. 241 Küleynî, el-Kâfî, I, 159, 164, 166.
veya onlar adına söylenen söz ve kavilleri de hadis olarak kendi kaynaklarında nakletmişlerdir.
Şia âlimleri isimleri saymaktan maksadın onların anlamına vakıf olarak ilmini
ihâtâ etmek şeklinde izah ederek zâhirî anlamdaki saymak şeklinde
anlamamışlardır.242
Şia'nın bu yaklaşımına Ehl-i Sünnet kaynaklarında da rastlanmaktadır. Nitekim Buhârî'den itibaren "ihsâ" kelimesinin üzerinde durularak bu kelimenin sözlük anlamından daha ziyade farklı bir anlam taşıdığı görüşü
üzerinde durulmuştur.243
Şia kaynaklarında sayılan isimlerin arasında Ehl-i Sünnet kaynaklarında geçmeyen isimlere de rastlanmaktadır. Örneğin, Âh, ez-Zârî, er-Râî,
el-Hafî gibi isimler Şia kaynaklarında sayılan isimlerdendir.244
Şia hadis kaynaklarına göre, Allah'ın sıfatları sonradan yaratılmıştır. Bir rivâyette; "Allah, isim ve sıfatları kendisiyle yarattığı varlıklar arasında birer aracı
olmaları için yarattı ki, yaratılmışlar bunlar aracılığıyla O'na yakarıp dua etsinler"
buyrulmaktadır.245
Hatta Küleynî eserinde isimlerin sonradan yaratıldığına dair özel
bir bab başlığı açmış ve konuyla ilgili olarak burada bir kaç hadisi zikretmiştir.246
Şia'nın sonradan yaratıldığını kesin bir dille ifade ettiği sıfatlardan biri Allah'ın kelam sıfatıdır. İki mezhep arasında farklılaşmaya yol açtığı için burada Allah'ın kelam sıfatıyla ilgili Şia hadis kaynaklarında geçen rivâyetlerden bazılarına işaret edilecektir. Bu rivâyetlerin birinde Ca'fer es-Sâdık kelam sıfatı hakkında; "Kelam
sonradan yaratılan bir sıfattır, ezelî değildir. Allah vardı ve mütekellim değildi"
demiştir.247
Yine Allah'ın kelam sıfatıyla bağlantılı Hz. Ali'nin şöyle bir açıklamasıyla karşılaşmaktayız: "Allah'ın kelamı O'nun yarattığı bir fiilidir. Onun
(kelamın) bir benzeri daha önce yaratılmamıştır. Eğer o (kelam) kadim olmuş olsaydı o zaman ikinci bir ilahın olması gerekirdi."248
Bu ve benzeri rivâyetlerden hareketle Şia ve Mutezile Ehl-i Sünnet'ten farklı olarak Kur'ân'ın mahlûk olduğu görüşünü savunmuşlardır. Zira Ehl-i Sünnet'in genel kabulüne göre, Kur'ân Allah'ın
242 Sadûk, et-Tevhîd, 194-195.
243 Bu konudaki farklı görüşler için bkz: İbn Hacer, Fethü'l-bârî, XI, 220. 244 Sadûk, et-Tevhîd, 194-195; Meclisî, Bihâr, IV, 389.
245
Küleynî, el-Kâfî, I, 168.
246 Küleynî, el-Kâfî, I, 164. 247 Küleynî, el-Kâfî, I, 159.
kelamı olduğu için mahlûk değildir. Çünkü kelam sıfatı Allah'ın zâtî sıfatlarındandır.
Zâtî sıfatların da sonradan yaratılması düşünülemez.249
Bu konuda iki mezhep arasındaki farklılaşmanın temelleri Hz. Peygamber'in vefatından sonraki dönemlerde atıldığı için Ehl-i Sünnet cephesinden konuyla ilgili doğrudan her hangi bir hadis veya âyete başvurulmamış, sahabe ve sonraki dönemlerde yaşamış islam âlimlerinin görüşleri esas alınmıştır. Nitekim Ehl-i Sünnet kaynaklarında Hz. Ömer'e nispetle Kur'ân'ın Allah'ın kelamı olduğu, Hz. Ali'ye nispetle de Allah kelamı olan Kur'ân'ın
mahlûk olmadığına dair bazı rivâyetlere rastlanmaktadır.250
Fakat bu rivâyetlere rağmen Şia, Mutezile'nin etkisi altında kalarak Kur'ân'ın mahlûk olduğu yönündeki görüşü benimsemiş ve böylece Ehl-i Sünnet'ten ayrılmıştır. Her ne kadar Şia hadis kaynaklarında yukarıda kaydettiğimiz, Allah'ın sıfatlarının mahlûk olduğuna dair rivâyetler bulunmuş olsa da, Şiî hadis kaynaklarında bu görüşün aksini ifade eden rivâyetlere de rastlanmaktadır. Ali b. Mûsâ'ya; "Ey Rasûlullâh'ın torunu Kur'ân
mahlûk mudur değil midir?" sorusu sorulmuş o da; "Hiç birisi değildir. Kur'ân Allah'ın kelamıdır" cevabını vermiştir.251
Hatta Ayyâşî'nin tefsirinde açık şekilde; "O
(Kur'ân) Allah'ın kelamıdır ve yaratılmamıştır" ifadesi yer almaktadır.252 Ehl-i Sünnet müelliflerinden olan Beyhakî de kendi eserinde Ca'fer es-Sâdık'tan burada geçen anlamı destekleyecek bir rivâyeti aktarmıştır. Bu rivâyete göre, Ca'fer es- Sâdık, Kur'ân'ın mahlûk olup olmadığını soran birisine Ali b. Mûsâ'nın cevabına benzer bir cevap vererek; "Kur'ân ne hâlık'tır ne de mahlûk. Kur'ân azîz ve celîl olan
Allah'ın kelamıdır"253
demiştir. Nitekim Şeyh Sadûk (ö. 381/991) da, Şia'nın genel kabulünün aksine olarak; "Kitap'ta Kur'ân'ın Allah'ın kelâmı, vahyi, sözü ve kitabı olduğu geçmektedir. Kur'ân'ın mahlûk olduğu geçmiyor. Bu yüzden biz de Kur'ân'a
mahlûk demekten geri duruyoruz" diyerek farklı bir açıklamada bulunmuştur.254
Lakin birçok konuda olduğu gibi, burada da Şia bu tür farklı rivâyetlerin takiyye ile
söylendiğini ileri sürerek bu konuyu geçiştirmiştir.255
Lakin Şia hadis kaynaklarında sıfatların sonradan yaratıldığına dair rivâyetler dikkatle incelendiğinde şöyle bir
249 Beyhakî, el-İ'tikâd, s. 107. 250 Beyhakî, el-İ'tikât, s. 104-105. 251 Sadûk, et-Tevhîd, s. 223. 252
Ayyâşî, et-Tefsîr, Tahran, 1421, I, 81.
253 Beyhakî, el-İ'tikât, s. 107. 254 Sadûk, et-Tevhîd, s. 225. 255 Meclisî, Bihâr, LIV, 274.
ihtimalin olabileceği de akla gelmektedir. Belki de Allah'ın sıfatlarının ezeli olmadığını ifade eden rivâyetler Allah'ı tecsîm ve teşbîhten uzak tutmak ve Allah'ın
zatında tek olduğu inancına zarar vermemek için söylenmiştir.256
Bu görüşü destekleyecek mahiyette Ca'fer es-Sâdık'a nispet edilen bir rivâyeti zikretmek mümkündür. "Allah, eşyayı yaratmadan önce tıpkı eşyayı yarattıktan sonra bilmesi
gibi her zaman biliyordu".257 Bu rivâyette Allah'ın ilim sıfatının sonradan yaratılmayıp her zaman var olduğu anlaşılmaktadır. Bu da başta kaydettiğimiz, isim ve sıfatların mahlûk olduğuna dair rivâyetle çelişmektedir. Bu rivâyetten de anlaşıldığı üzere Şia kelam sıfatıyla beraber, Allah'ın ilim sıfatının da kadîm olmadığı görüşündedir. Yedinci imam Mûsâ el-Kâzım döneminde yaşayan Hişam b. el-Hakem'e nispet olunan bir görüşe göre o şöyle demiştir; "Allah'ın ilim sıfatı ezelî değildir. Çünkü Allah'ın eşyalar yaratılmadan önce onlar hakkında bilgisi olmaz. Lakin bilfiil yaratıldıktan sonra onlar hakkında bilgi sahibi olur." Şia bu konuda
kendi içinde ihtilaf halindedir. 258
Sonuç olarak, Ehl-i Sünnet ile Şia arasında Allah'ın isim ve sıfatları konusundaki farklılaşmanın izlerine Hz. Peygamber'in vefatından sonraki dönemlerde rastlanmaktadır. Bu sebeple de Ehl-i Sünnet bu konuyla ilgili merfû hadislere değil, sahâbe, tâbiûn ve sonraki dönem âlimlerinin görüşlerine istinat etmiştir. Fakat Şia bu konuda imâmet inancından dolayı imamlerın sözlerine de hadis gözüyle baktığı için onlara nispet olunan sözlere istinat ederek isim ve sıfatların sonradan yaratıldığı görüşünü benimsemiştir. Fakat şu bir gerçektir ki, Şia hadis kaynaklarında bu konuda çelişkili rivâyetlere de rastlanmaktadır.