• Sonuç bulunamadı

3. ÂHİRET İNANCI

1.2. KİTAPLARA İMAN

1.2.2. Şia'nın Semâvî Kitaplar Hakkındaki Anlayışı

1.2.2.1. Kur'ân ve Tahrif

Şia ile Ehl-i Sünnet arasında ihtilaf, önceki kitaplardan daha ziyade Kur'ân üzerindeki tartışmalarda öne çıkmıştır. Zira Şia hadis kaynaklarında geçen ve Şia'nın bazı kesimleri tarafından kabul edilen anlayışa göre, Kur'ân tahrif olunmuş ve değiştirilmiştir. Her ne kadar Şia'nın çoğunluğu bunu kabul etmese de şu bir gerçektir ki, Şia'nın en önemli hadis kitabının müellifi Küleynî bu görüşe sahip olanların başını çekmektedir. Zira Küleynî'nin eserinde Kur'ân'ın tahrif olunduğuna

dair çok sayıda örnek bulunmaktadır.646

Ca'fer es-Sâdık'tan nakledilen bu hadislerin

birinde, "Cebrail'in Muhammed'e (s.a.s) getirdiği Kur'ân on yedi bin âyetti"647

ifadesi yer almaktadır. Lakin elde mevcut olan Kur'ân'da altı bin küsur âyet bulunmaktadır.

Küleynî'nin hocası ve Şia'nın ilk tefsir eserlerinden birinin müellifi Ebü'l- Hasan Ali b. İbrahim el-Kummî'nin (ö. 307/919) de Kur'ân'ın tahrif olunduğunu ifade

eden görüşe sahip olduğu kaydedilmektedir.648

Küleynî'nin bu konuda kendi hocasından etkilendiği muhtemeldir. Lakin tarih olarak daha önce yaşayan ve Hasan el-Askerî'nin de arkadaşı olduğu söylenen Saffâr'ın (ö. 290/902) eserinde de muhteva olarak Küleynî'nin eserindeki rivâyetlere benzer hadislere rastlanmaktadır.

Sâlim b. Seleme şöyle anlatıyor: "Bir adam Ebû Abdullah'ın (Ca'fer es-Sâdık) yanında Kur'ân okuyordu, ben de onu dinliyordum. Lakin o, insanların okuduğundan farklı bir şekilde okuyordu. Bunu duyan Ebû Abdullah: "Sus sus! Bu kıraatten vazgeç. Kaim gelinceye dek insanların okuduğu gibi oku. O geldiğinde Allah'ın kitabını gerektiği gibi okuyacak. (Ca'fer es-Sâdık) Ali'nin yazdığı mushafı çıkardı ve şöyle dedi:

645

Muhammed Rıza el-Muzaffer, Akâidu'l-İmâmiyye, s. 43

646 Bkz: Küleynî, el-Kâfî, I, 284, 479. 647 Küleynî, el-Kâfî, II, 634.

"Ali bu mushafı insanlar ondan ayrıldıkları zaman çıkarmış ve yazmış ve onlara şöyle demişti: "Allah'ın Muhammed'e indirdiği kitap budur. Ben onu iki kapak arasına cem ettim."649

Rivâyette Hz. Ali'nin mushafından bahsedilmektedir. Ehl-i Sünnet'e göre bu

Mushaf Hz. Ali'nin ferdî çalışmasıdır ve içerik olarak Hz. Muhammed'e indirilen

Kur'ân'dan bir farkı yoktur. Nitekim Abdullah b. Mesud, Abdullah b. Abbâs gibi bazı sahabîlerin de Kur'ân üzerine yaptıkları özel bazı çalışmaları ve mushafları bulunmuştur. Buradaki tek farklılık, Hz. Ali'nin kendi Mushaf'ına bazı özel notlar

eklemesinden ibarettir.650 Rivâyette Hz. Ali'nin: "Allah'ın Muhammed'e indirdiği

kitap budur. Ben onu iki kapak arasına cem ettim" sözü de sözkonusu mushafın

Kur'ân olduğuna işaret etmektedir. Fakat Ca'fer es-Sâdık'ın, okunan Kur'ân'ı susturarak diğer insanlar gibi okumayı talep etmesi, eldeki Kur'ân'da bazı noksanlıkların bulunduğuna işaret etmektedir. Zira Allah'ın kitabını gerektiği gibi kaim imam geldikten sonra okuyacaktır. Yine Saffâr'ın eserinde Muhammed el- Bâkır'ın diliyle Kur'ân'ın tahrif olunduğunu ifade eden farklı bir rivâyete de rastlanmaktadır. O, Hz. Peygamber'in sakaleyn hadisini zikrettikten sonra: "Allah'ın

kitabını tahrif ettiler, Kâbe'yi yıktılar, Ehl-i Beyt'i katlettiler ve Allah'ın bütün emanetlerini ortadan kaldırdılar"651

demiştir. Bu ve benzeri rivâyetlerden anlaşılmaktadır ki, Saffâr, Kummî ve Küleynî'nin yaşadığı ilk asırlarda Kur'ân üzerinde bazı tartışmalar yapılmış ve bunun sonucunda Şia kaynaklarında bu gibi rivâyetlere yer verilmiştir. Kur'ân'ın tahrif edildiğini ileri süren rivâyetlerin genel muhtevasına bakıldığında burada genellikle imâmete dair eklemelerin olduğu dikkat

çekiyor.652 Bu da ilk asırlarda Şia'nın inanç esası olarak benimsediği imâmetin,

Kur'ân'da yer almamasına karşın yapılan çabalar olarak yorumlanabilir.653 Şia,

imâmetin Kur'ân'da yer almadığına dair iddialara cevap verirken imamların diliyle bunu tasdik etme yoluna gitmiş ve Kur'ân'dan imamlara dair âyetlerin çıkarıldığı sonucuna varmıştır. Şia içerisinde Kur'ân'ın tahrif olunduğunu iddia eden sesler tarih içerisinde azınlıkta kalsa da yine de belli zamanlarda kendini göstermiştir. Hatta bazı

649 Saffâr, Besâiru'd-derecât, 230; Küleynî, el-Kâfî, II, 633.

650 Hüseyin Güneş, Tahrif İddiası Bağlamında Şia ve Kuran, Kitap Dünyası Yayınları, Konya, 2007,

s. 126.

651 Saffâr, Besâiru'd-derecât, 456. 652 Bkz: Küleynî, el-Kâfî, I, 479-505.

kimseler tarafından Kur'ân hakkındaki bu düşünceler o kadar ileri seviyeye taşınmış ki, bu konuda "Faslu'l-hitap fî isbâti tahrîfi kitâbi Rabbi'l-erbâb" ismiyle özel bir kitap kaleme alan İran asıllı Âyetullâh Mirza Hüseyin Nûrî el-Mâzendarânî et- Tabersî (ö. 1320/1902), burada Kur'ân'ın tahrif olunduğuna dair binden fazla rivâyet

zikretmiştir.654

Yukarıda zikrettiklerimize ilaveten Kur'ân'ın tahrif olunduğunu iddia ettiği söylenen bazı Şia âlimleri aşağıdakilerdir:

* Ebü'l-Kâsım Ali b. Ahmed b. Mûsâ el-Kûfî (ö. 352/963): Hz. Ali'nin neslinden olduğunu iddia eden ve birçok konuda eserleri bulunan Ebü'l-Kâsım'ın ömrünün sonlarına doğru aşırı görüşlere sahip olduğu ve mezhebini ifsat ettiği

söylenmektedir.655

* Şeyh Müfîd, Muhammed b. Muhammed b. Nu'mân (ö. 413/1022): Şia'nın

önde gelen fıkıh, kelam ve hadis âlimlerindendir.656

Bu bakımdan Müfîd'in Kur'ân hakkındaki görüşleri diğer âlimlere nispetle daha çok önem arzetmektedir. el-

Mesâilu's-sereviyye isimli eserinde Şeyh Müfîd'in Kur'ân hakkındaki açıklaması

özetle şöyledir:

Şüphe yoktur ki, iki kapak arasında toplanan Kur'ân'ın tamamı Allah'ın kelamıdır ve Allah tarafından indirilmiştir. Onun içinde hiç bir beşer sözü yer almamaktadır... Emîru'l-müminîn indirilen Kur'ân'ı başından sonuna kadar toplamış ve vacip olduğu şekilde telif etmiştir. Mekkî sûreleri Medenî sûrelerden, mensûh olanı da nâsih olandan önce zikretmiştir. Böylece o, tüm âyetleri kendi yerlerine yerleştirmiştir. Bu nedenle de, Ca'fer b. Muhammed es-Sâdık (a.s) şöyle demektedir: "Allah'a yemin olsun ki, eğer Kur'ân nazil olduğu gibi okunsaydı, mutlaka orada bizden öncekilerin isimlerini gördüğünüz gibi bizim de isimlerimizi görürdünüz. Yine Ca'fer es-Sâdık şöyle demektedir: Kur'ân dört bölüm olarak indi. Dörtte biri bizim,

654

Eserin el yazması internette mevcuttur. 1991 yılında İran'da olduğu zaman Tabersî'nin ismi geçen bu eserini satın almak istediğini söyleyen M. Kâzım Yılmaz, bu kitabı bulmaya çalıştığını lakin bir türlü satın alamadığını ifade etmektedir. Ona göre, kitaba ya hiç kimse sahip çıkmıyordu, ya da yeni baskıları artık yapılmamaktaydı. (Bkz: Musa Kâzım Yılmaz, "Şia'nın Kur'ân İlimleriyle İlgili Görüşleri", Şiîlik Sempozyumu, s. 189). Lakin Muhammed Habîb bu kitabın mukaddimesinde 1968 yılında İran'da bu kitapla ilgili yaşadığı hatıratı anlatırken, kitabı yaşlı bir ihtiyardan zorlukla aldığını, ihtiyarın kitabı satarken çok tereddüt ettiğini kaydetmektedir. Habîb, elde ettiği bu kitabın eski taş baskısı bir nüsha olduğunu ve yaklaşık dört yüz sayfadan oluştuğunu ifade ediyor. O bu eseri 2007 yılında kendi değerlendirmelerini eklemek sûretiyle neşretmiştir. (Bkz: Muhammed Habîb, Faslu'l-hitap fî isbâti tahrîfi kitâbi Rabb'il-erbâb, yy. 2007).

655 Necâşî, Ricâlu'n-Necâşî, s. 265. (Şahıs no: 691). 656 Necâşî, Ricâlu'n-Necâşî, s. 399. (Şahıs no: 1067).

dörtte biri düşmanlarımız, dörtte biri meseller, dörtte biri de farâiz ve ahkâmla ilgilidir."657

Müfîd Kur'ân hakkında yaptığı bu değerlendirmede eldeki mevcut Kur'ân'ın noksan olduğuna işaret etmektedir. Şöyle ki, ona göre Kur'ân Hz. Ali tarafından tam olarak cem edilmiştir ve toplanırken Ehl-i Beyt'le ilgili âyetler Kur'ân'a yerleştirilmemiştir. O bu görüşüne destek olarak Ca'fer es-Sâdık'tan naklen iki hadis kaydetmiştir. Müfîd sözlerinin devamında: "Kaim gelip Allah'ın indirdiği şekilde Hz. Ali'nin cem ettiği Kur'ân'ı okuyuncaya dek kimsenin eldeki iki kapak arasında olan Kur'ân'ın noksan veya ziyade olduğunu söylememesi gerekir." diyerek elde mevcut olan Kur'ân'ın açık bir şekilde noksan olduğunu söylemenın doğru olmadığını ileri sürmüştür. Fakat Müfid, Kur'ân'ın asıl nüshasının Hz. Ali tarafından yazıldığını söylemekle ve bu nüshada imamların isimlerinin bulunduğuna dair

rivâyetleri zikretmekle eldeki Kur'ân nüshasının noksan olduğunu îma etmiştir.658

Müfid'in bu konuda açık bir tavır sergilemeyerek îma yoluyla görüşünü ortaya koymak istemesinin sebebi, net bir görüş ortaya koyacağı takdirde Şia'nın içerisinden bile tahrife karşı çıkanların ciddi eleştirilerine maruz kalacağı endişesi olsa gerektir. Bu sebeple de o, sözü rivâyetlere atfederek kendi görüşünü bu şekilde gizli tutmuştur. Her ne kadar Ca'feriyan ve Lâmirdî, Müfîd'in böyle bir görüşe sahip olmadığını savunmaya çalışsalar da aslında Müfîd'in eserinden naklen kaydettiğimiz kısım onun tahrifi savunanlar sırasında olduğunu anlamak için yeterlidir.

* Ahmed b. Muhammed el-Erdebîlî (ö. 993/1585): Safevîler döneminde

yaşamış ve Şah Tahmasb'a yakınlığı olan tanınmış kelam ve fıkıh âlimidir.659

Güney Azerbaycan'ın en kadim şehirlerinden biri olan Erdebil'de doğduğu için oraya nispetle Erdebîlî nisbesiyle tanınmıştır. Hicri tarihle 993'te Meşhed'de vefat eden el-

Erdebîlî birçok eserlerin müellifidir.660

* Ebû Mansûr Ahmed b. Ali et-Tabersî (ö. 548/1154): Şia'nın tanınmış hadis, fıkıh ve kelam âlimi olan Tabersî'nin birçok konuda eserleri bulunmaktadır. Tabersî Şia'nın meşhur Mecmeu'l-Beyân isimli tefsir kitabının müellifi Fazl b. Hasan et-

657

Müfîd, el-Mesâilu's-sereviyye, s. 79-80.

658 Müfîd, el-Mesâilu's-sereviyye, s. 81-82.

659 Muhammed Meâlullâh, eş-Şîatu ve tahrifu'l-Kurân, s. 69. 660 Muhsin el-Emîn, A'yânu'ş-Şîa, III, 80-82.

Tabersî ile nisbe benzerliğinden dolayı karıştırılmıştır. İbn Şahrâşub her iki Tabersî'nin kendisinin hocaları olduğunu söyleyerek aralarında akrabalık bağı

bulunduğunu ileri sürmüştür.661

Haklarında kısa bilgi verdiğimiz Şia'nın bu tanınmış âlimlerine ilaveten aşağıda isimlerini zikretmekle yetineceğimiz başka Şia âlimleri de Kur'ân'ın tahrif olunduğunu iddia etmişlerdir.

* Muhammed b. Murtazâ Molla Muhsin el-Kâşî (ö. 1091/1680). * Muhammed b. Bâkır el-Meclisî (ö. 1110/1699).

* Nimetullah b. Abdullah el-Cezâirî (ö. 1112/1701). * Ebü'l-Hasan el-Âmilî (ö. 1138/1726).

* Sultan Muhammed b. Haydar el-Horâsânî.662

Muhammed Meâlullah'ın eserinde zikrettiği bu isimlerin, Kur'ân'ın tahrif olunduğu görüşüne sahip olmadıklarını savunan son dönem Şiî müelliflerinden Resûl Ca'feriyan, bunun tam aksini iddia ederek aslında tahrifin Ehl-i Sünnet tarafından

yapıldığını ileri sürmüştür.663

Hatta diğer bir Şia müellif, Kur'ân'ın tahrif meselesini Hz. Âişe, Abdullah b. Mesud, Abdullah b. Abbâs ve başka sahabîlere kadar

götürerek ilk tahrifin bu sahabîler tarafından yapıldığını iddia etmiştir.664