• Sonuç bulunamadı

3. ÂHİRET İNANCI

3.2. ŞİA'DA ÂHİRET İNANCI

3.2.1. Rec'at

Şia'nın diğer mezheplerden ayrıldığı hususlardan birisi de rec'ata

inanmalarıdır. İsnâaşeriyye Şiası'nın müstakil bir fırka olarak gelişmesiyle rec'at ayrı bir anlam kazanmıştır. Şia'nın Ehl-i Beyt'ten edindiklerini iddia ettikleri bu anlayışa göre, imamlarla onlara zulmedenler kıyametin kopmasından önce Mehdî'nin çıkışı sırasında eski sûret ve şekilleri ile diriltilip yeniden dünyaya gelecek, onlardan bir

kısmı yücelecek bir kısmı ise alçaltılacaktır.543

Şia ölülerin kıyametten önce dünyaya dönmesi hakkında iki fırkaya ayrılmıştır. Birinci fırka hesap gününden önce ölülerin dünyaya döneceğini iddia eder ki, bu Şia'nın çoğunluğunun görüşüdür. Bunlara göre, Allah İsrailoğullarından bir topluluğu öldükten sonra dirilttiği gibi, bu ümmetten de ölüleri diriltecek ve onları kıyametten önce dünyaya gönderecektir. İkinci fırka ise Şia'nın ğuluvv (aşırılar) koludur ki, bunlar kıyamet ve âhiretin olmadığını söyleyerek

ruhların bedenden bedene sûretlerde tenasüh edeceğini ileri sürmüşlerdir.544

Rec'at anlayışının ilk defa Sebeiyye tarafından ortaya atıldığı ihtimal olunmaktadır. İbn

542 Meclisî, Bihâr, VIII, 66.

543 Avni İlhan, "Şîa'da Usulü'd-Din", Şiîlik Sempozyumu, s. 425.

544 Eş'arî, İlk Dönem İslam Mezhepleri, (trc. Mehmet Dalkılıç, Ömer Aydın), Kabalcı Yayınevi,

Sebe ve taraftarları Hz. Ali'nin ölmediğini, Kıyametten önce dünyaya döneceğini,

zulümle dolu olan yeryüzünü adâletle dolduracağını iddia etmiştir.545

Şia'nın beşinci imamı olan Muhammed el-Bâkır ve ondan sonraki hemen her imamın vefatından sonra o imamın mensupları birtakım gruplara ayrılmış, bunlardan bazıları imamın gerçekte ölmediğini, Mehdî olarak bir gün geri döneceğini düşünmüştür. Tenasühü benimseyen aşırı fırkaların dışındaki gruplarda rec'at Mehdî sanılan imamın yeniden zuhuru şeklinde anlaşılmıştır. İsnâaşeriyye'nin müstakil bir fırka olarak gelişmesiyle rec'at farklı bir anlam kazanarak "imamlarla onlara zulmedenlerin kıyametten önce diriltilip yeniden dünyaya gelmesi" şeklinde

tanımlanmıştır.546

Rec'at inancının Şia içerisinde ne zaman ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte, dördüncü yüzyılın ikinci yarısından sonra olduğu muhakkaktır. Çünkü hicri 381'de vefat eden Şeyh Sadûk'un eserinde Şia'nın bügün anladığı şekliyle rec'atten bahsettiği

görülmektedir.547 Küleynî'nin hocası ve aynı zamanda Hasan el-Askerî ve babası Ali

b. Muhammed'in yakın arkadaşı olan Fazl b. Şâzân'nın (ö. 260/873) günümüze ulaşan İsbâtu'r-ric'a isimli küçük hacimli risalesinde kaydedilen yirmi bir hadis incelendiğinde İbn Şâzân'ın burada "rec'at" ile on ikinci imamın geri dönüşünü

kastettiği anlaşılmaktadır.548

Bu da Şeyh Sadûk'tan önceki dönemde rec'at inancının "imamlar ve onlara zulmedenlerin kıyametten önce diriltilip yeniden dünyaya gelmesi" anlamında kullanılmadığına işarettir. Nitekim Şia'nın günümüze ulaşan ilk hadis kaynaklarından el-Usûl sitte aşer, Kitâb'u Süleym, Besâiru'd-deracât ve el-Kâfî gibi önemli eserlerde bu anlamda bir rec'at anlayışıyla karşılaşılmamaktadır. Muhtemelen bu tür bir itirazla karşı karşıya kalan Hurr el-Âmilî (ö. 1104/1693) eserinde bu iddianın doğru olmadığını ve rec'atla ilgili hemen her kaynakta hadis

bulunduğunu ileri sürse de buna dair örnekler sunamamıştır.549

Nitekim Âmilî'nin kendisi Hasan el-Askerî'nin arkadaşı olduğu söylenen Sa'd b. Abdullah'ın (ö.

545 Eş'arî, İlk Dönem İslam Mezhepleri, s. 46. 546 İlyas Üzüm, "Rec'at", DİA, XXXIV, 505. 547

Sadûk, el-İ'tikâdât, s. 60-63.

548 Fazl b. Şâzân, Muhtasaru İsbâti'r-ric'a, Utbetu'l-Hüseyniyye el-Mukaddese, Kerbelâ, 2016, s. 45-

68.

301/914)550 Muhtasar'u basâir isimli eserinin üzerine yaptığı çalışmada şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Benim (burada) rec'at hakkında rivâyet ettiğim hadisler

Sa'd b. Abdullah'ın tarikiyle gelmemiştir. Ben onları bu varaklarda buldum."551

Allâme el-Efendî de bu hususa dikkat çekerek Âmilî'nin eserin aslına birçok hadis

eklediğini bildirmektedir.552

Aynı eserin muhakkiki Âmilî'nin böyle bir yola başvurmasını rec'at konusundaki gerçeğin ortaya çıkması ve faidenin hâsıl olması

şeklinde açıklamıştır.553

Bu bakımdan Âmilî'nin eseri okunduğunda bu hususun dikkate alınması gerekir. Yani eserin içinde yer alan "Risâletü'r-ric'a" Sa'd b. Abdullah'ın değil, Âmilî'nin kendi derlemesidir. Lakin Muhtasar'u basâir'in ana metni içerisinde rec'ata işaret eden bir kaç rivâyete rastlanmaktadır. Eğer bu rivâyetlerin gerçekten Sa'd b. Abdullah'ın eserinde geçtiği doğruysa, o zaman üçüncü asrın sonlarında rec'atten bahsedildiği anlaşılmaktadır. Lakin Sa'd b. Abdullah'ın

eseri üzerinde de bazı şüpheler bulunmaktadır.554

Çağdaş Şia âlimlerinden Muhammed es-Sened mütekaddimun döneminden başlayarak rec'at hakkında Şia ulemasının görüşlerini zikrederken Sa'd b. Abdullah'ın eserini zikretmeden Şia'nın önemli hadis âlimlerinden kabul edilen Şeyh Sadûk'la başlamış, Müfîd (ö. 413/1022), Murtazâ (ö. 436/1044), Tabersî (ö. 548/1127) ve başka âlimlerin de görüşlerini

kaydetmiştir.555

Her ne kadar müellif Şia'nın Müminu't-Tâk, Ehl-i Sünnet'in ise Şeytânu't-Tâk diye isimlendirdiği Muhammed b. Ali b. Nu'man el-Becelî ile Ebû Hanîfe arasında geçen rec'at hakkındaki bir konuşmaya yer verse de bu rivâyetin Şia'nın itimat olunan hadis kaynaklarında geçmemesi Şia tarafından bile kabul

edilmediğinin bir işaretidir.556

Ayrıca bu rivâyetin içeriğine bakıldığında burada

550 Necâşî, Ricâlu'n-Necâşî, Kum, 1418, s. 177.

551 Hurr el-Âmilî, el-Mecmûatu'l-hadîsiyye, (thk. Muştak Sâlih el-Muzaffer), Kum, 1430, s. 155. 552

Hurr el-Âmilî, el-Mecmûatu'l-hadîsiyye, (Mukaddime) s. 15.

553 Hurr el-Âmilî, el-Mecmûatu'l-hadîsiyye, (Mukaddime) s. 23. 554 Necâşî, Ricâlu'n-Necâşî, Kum, 1418, s. 178.

555

Muhammed es-Sened, Ricat, (thk. Ahmed b. Hüseyin), Dâru Zeynulâbidin, Tahran, 2014, I, 294- 298.

556 Rivâyete göre, bir gün Ebû Hanife Müminu't-Tâk ile rec'at hakkında tartışmış ve kendisine: "Ey

Ebû Ca'fer! Sen rec'atı kabul ediyor musun?" diye sormuş, o da "Evet!" cevabını vermiştir. Bunun üzerine Ebû Hanife: "O zaman cebinden bana beş yüz dinar borç ver öldükten sonra geri döndüğümüzde ben sana borcumu öderim." Müminu't-Tâk o anda şöyle cevap vermiştir: "Ben senin yeniden dirildiğinde insan olarak dirileceğine dair bir kefil istiyorum. Korkarım ki, sen dirildiğinde maymun olarak dirilesin ve ben borcumu senden ala bilmeyeyim." Bkz: Necâşî, Ricâlu'n-Necâşî, Kum, 1418, s. 325-326.

rec'at değil, tenasuhtan bahsedildiği görülecektir. Hâlbuki Sadûk, rec'atın tenasuh

olduğunu iddia edenlerin kâfir olduğunu belirtmiştir.557

Şia'nın müteahhirun dönemi âlimlerinin eserleri incelendiğinde ise rec'at inancının bir inanç doktrini olarak şekillendiği görülmektedir. Şeyh Sadûk'tan sonra Şeyh Müfîd de rec'atın ölümden sonra geri dönüş olduğunu ve dünyaya geri dönenlerin iki grup olacağını belirtmektedir. Birinci grup insanlar, dünyadayken salih ameller işleyerek dünyalarını değiştiren insanlar iken; ikinci grup insanlar ise, bunun

tam aksidir.558 Müfîd'den sonra aynı çizgide hareket eden Murtazâ da Mutezile'nin

rec'at konusunda yaptığı eleştirilere hocası Müfîd'in verdiği cevapları kaydederek,

rec'atın kesin olduğunu savunmuştur.559 Rec'atın bir inanç doktrini olarak oluştuğu

bu dönemden sonra yaşayan Şia ulemasının cumhuru kendilerinden önceki âlimlerin görüşlerini benimseyerek aynı çizgide hareket etmişlerdir. Nitekim Meclisî Bihâru'l-

envâr'da rec'at hakkında iki yüzden fazla hadisi zikrettiğini söyleyerek bu hadislerin

rec'ati ispat edecek açık deliller olduğunu söylemektedir.560

Şia rec'at hakkında Kur'ân'dan birçok âyeti delil olarak göstermektedir. Bu âyetlerden bazıları aşağıdakilerdir:

4 -

َنوُعِجْرَ ي ْمُهَّلَعَل َِبَْكَْلَا ِباَذَعْلا َنوُد هنىْدَْلَا ِباَذَعْلا َنِم ْمُهَّ نَقيذُنَلَو

And olsun ki biz onlara - belki dönerler diye - o en büyük azaptan önce

yakın azabı mutlaka tattıracağız.561

Ca'fer es-Sâdık, (ى ٰنْدَ ْلْا ِباَذَعْلا) "yakın azab"ın

rec'atten sonraki kılıçla verilen azap, ( ِرَبْكَ ْلْا ِباَذَعْلا) "büyük azab"ın ise kıyametteki azap olduğunu belirtmiştir. Âyetin sonundaki ( َنوُع ِج ْرَي ْمُههلَعَل) "belki dönerler"

ifadesinin ise, rec'atte dönüp azap olunurlar anlamına geldiğini bildirmiştir.562

2 -

ْمُّتُم ْوَا ِه للَّا ِليبَس فِ ْمُتْلِتُق ْنِئَلَو

557 Sadûk, el-İ'tikâdât, s. 63. 558 Müfîd, Evâilu'l-makâlât, s. 78. 559

Şerîf el-Murtazâ, el-Fusûlu'l-muhtâra, s. 153.

560 Meclisî, Mir'âtu'l-ukûl, III, 201. 561 Secde, 32/21.

Eğer Allah yolunda öldürülür, ya da ölürseniz...563

Muhammed el-

Bâkır'dan rivâyet olunduğuna göre, âyette geçen "öldürülme" ifadesi Hz. Ali ve onun ailesinin yolunda öldürülmek anlamına gelmektedir. Zira kim Hz. Ali'nin vilâyeti yolunda öldürülürse, Allah yolunda ölmüş olur. Bu şekilde ölen birisinin mutlaka

yeniden dünyaya rec'at ederek yeniden normal ölümü tatması gerekir.564

4 -

ِْينَ تَنْ ثا اَنَّ تَمَا اَنَّ بَر اوُلاَق

ٍّليبَس ْنِم ٍّجوُرُخ هلَِا ْلَهَ ف اَنِبوُنُذِب اَنْ فَرَ تْعاَف ِْينَ تَنْ ثا اَنَ تْيَ يْحَاَو

Onlar da şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. Günahlarımızı kabulleniyoruz. Şimdi (bu ateşten) bir çıkış yolu var

mı?565

Ca'fer es-Sâdık'tan gelen bir rivâyete göre, iki diriltmeden birinin rec'at,

diğerinin kıyamet, iki öldürmeden birinin dünyadaki ölüm, diğerinin ise rec'at sonrası

ölüm olduğu ifade edilmiştir.566

1 -

ْنَِّمِ اًجْوَ ف ٍّةَّمُا ِ لُك ْنِم ُرُشَْنَ َمْوَ يَو

َنوُعَزوُي ْمُهَ ف اَنِتاَيهاِب ُبِ ذَكُي

O gün her ümmetten âyetlerimizi yalan sayan birer cemaat toplarız,

onlar bir araya getirilip Allah'ın huzuruna sevk olunurlar.567

Rivâyete göre,

Ca'fer es-Sâdık Irak halkının rec'ati inkâr ettiklerini duyması üzerine: "Onlar Kur'ân

okumuyorlar mı? Hâlbuki Kur'ân'da "O gün her ümmetten birer cemaat toplarız" buyrulmaktadır" demiştir.568

Lakin hakikatte âyet, âhiret gününden bahsetmektedir. Rec'at inancına göre, salihler ve fasıklar olmakla iki zıt grubun dünyaya döneceklerine inanılırken, âyette sadece âyetleri yalanlayanların toplanacağından bahsedilmektedir. Bu da âyetin rec'ate delil olmadığını göstermektedir.

Görüldüğü üzere Şia Kur'ân'dan bu ve benzeri birçok âyetleri rec'ata delil olarak göstermek sûretiyle rec'ati bir inanç olarak temellendirmeye gayret göstermiştir. Hadis kaynaklarından dayandıkları delillere gelince, bu konuda hem Hz. Peygamber'e hem de imamlara nispet olunan çok sayıda rivâyet bulunmaktadır. Nitekim yukarıda da kaydettiğimiz üzere Meclisî bu rivâyetlerden iki yüz kadarını

563 Ali-İmran, 3/157.

564 Meclisî, Bihâr, LIII, 40-41. 565

Mümin, 40/11.

566 Zencânî, Akâidu'l-İmâmiyye, II, 230. 567 Neml, 27/83.

kendi eserinde cem etmiştir. Ca'fer es-Sâdık'tan nakledilen: "Bizim dünyaya rec'at

edeceğimize inanmayanlar ve bizim mut'amızı helal saymayanlar bizden değildir"

sözü rec'atın Şia inancındaki önemine işaret etmektedir.569 Şeyh Sadûk Hz.

Peygamber'in "Önceki ümmetlerde olan her şey bu ümmette de olacaktır" hadisini kaydettikten sonra "bu hadise göre, bu ümmetin içinde de rec'atin olması gerekir" demiştir. Zira Şeyh Sadûk Kur'ân'da Mûsâ (a.s), İsa (a.s), Üzeyir (a.s) ve ashab-ı kehf

hakkındaki âyetlerin570

rec'ate işaret ettiği görüşündedir. 571 Rec'atin kimler hakkında

olacağına dair rivâyetlere bakıldığında öncelikle rec'atin imamlar ve peygamberler için kesin olduğu görülmektedir. Şia'ya göre, Hz. Ali ve Hz. Hüseyin'in rec'atiyle ilgili hadisler mütevatir derecesindedir. Hz. Peygamber'in rec'ati ile ilgili de çok sayıda hadis bulunmaktadır. Lakin diğer imamların rec'atiyle ilgili hadisler Hz. Ali

ve Hz. Hüseyin kadar çok değildir.572

Bu hadislerde dünyaya ilk rec'at edenin Hz. Hüseyin olacağı ve insanları uzun yıllar yönettikten sonra tekrar öleceği

vurgulanmaktadır.573

Rec'atle ilgili rivâyetlerin genel muhtevasına bakıldığında rivâyetlerin intikam ve nefret içerikli olduğu dikkat çekmektedir. Şöyle ki, Hz. Ali ve Hz. Hüseyin dünyaya rec'at ettikten sonra Ben-i Ümeyye, Muaviye, Muaviye'nin ailesi ve

onunla harbe katılanların her birisinden intikam alacağı vurgulanmaktadır.574

Dikkat çeken bir rivâyet de şöyledir:

Ca'fer es-Sâdık şöyle demiştir: "Kâim imamımız (Mehdî) geldiği zaman Humeyrâ (Hz. Âişe) kendisine getirilir o da onu kırbaçlar. Böylece Fâtıma'nın annesinin intikamını alır." Ravi: "Kırbaçlama sebebi nedir?" diye soruyor. Ca'fer es- Sâdık: "İbrahimin annesine (Hz. Hatice) iftira attığı için" cevabını verir. Ravi: "Allah bu işi neden Kâime bırakmış?" diye sorunca, Ca'fer es-Sâdık: "Çünkü Allah Muhammed'i rahmet olarak, Kâim'i ise intikam alıcı olarak göndermiştir" cevabını verir.575

Hz. Adem'den son peygambere kadar gelip geçen tüm peygamberler rec'at ettikten sonra Hz. Peygamber ve Hz. Ali'ye yardım edeceklerdir. Çünkü âyette ( هنُن ِم ْؤُتَل هِب) "ona (Rasûlullâh'a) iman edeceksiniz" ( ُههن ُرُصْنَتَل َو) "ve (Hz. Ali'ye) yardımda

569 Sadûk, Men lâ yahduruhu'l-fakîh, III, 408.

570 Bakara, 2/56, 259; Ali-İmran, 3/55; Mâide, 5/110; Kehf, 18/25. 571 Sadûk, el-İ'tikâdât, s. 61-62.

572

Meclisî, Mir'âtu'l-ukûl, III, 201.

573 Hurr el-Âmilî, el-Mecmûatu'l-hadîsiyye, s. 147, 149. 574 Hurr el-Âmilî, el-Mecmûatu'l-hadîsiyye, s. 150.

bulunacaksınız" (Ali-İmran, 3/81) buyrulmaktadır. 576

Diğer bir rivâyette de, dünyaya ilk rec'at edecek olanların ashabıyla beraber Hz. Hüseyin ve yine ashabıyla beraber Yezid b. Muaviye olacağı vurgulanmakta, Hz. Hüseyin ve ashabının Yezid

ve etrafındakileri pire gibi öldürecekleri kaydedilmektedir.577

Sonuç olarak, Şia'ya göre rec'at âyetler ve tevatür derecesine varan hadislerle desteklenmektedir. Bu sebeple de rec'at, inanılması gereken bir konudur. Rec'at inancı her ne kadar Şiî müellifler tarafından nasslarla sabit bir konu olarak kaleme

verilse de, rec'atin mahiyeti konusunda Şia kendi içinde ihtilaf etmiştir.578 Bu sebeple

de rec'at inancı üzerinde icmanın olduğu söylenemez. Nitekim Tabersî Şia'nın bu

konudaki farklı görüşlerini kendi eserinde kaydederek buna işarette bulunmuştur.579

Meclisî de bu hususa işaret ederek rec'at konusundaki rivâyetlerin çeşitliliğine dikkat

çekmiş ve tüm rivâyetlerin ortak noktası olarak rec'atin var olduğunu savunmuştur.580

Şia bahsedilen karmaşadan dolayı rec'at konusunda bazı çıkmazlara girmiş olacak ki, kaynaklarında bu inancın saklı tutulmasını ve konuşulmamasını tavsiye eden rivâyetlere de rastlanmaktadır. "....Rec'at hakkında konuşmayın! Eğer denilse ki, "Siz

(daha önce) rec'at hakkında konuşurdunuz (şimdi ne oldu?)" "(O zaman konuşurduk) artık konuşmuyoruz" cevabını verin." Bu hadisi eserinde kaydeden Âmilî, "Bu hadis

takiyye gereği söylenmiştir, zira imamların zamanında onların taraftarları Allah'a

takiyye yoluyla ibadet ederlerdi" açıklamasında bulunmuştur.581

Ölümden sonra dünyaya dönme anlayışının farklı şekillerde de olsa İslam'dan önce var olduğu bilinmektedir. Nitekim Hz. Peygamber vefat ettiğinde Hz. Ömer'in ilk tepkisi, cahiliyeden kalma inancın bir yansımasıydı. Zira o ilk olarak Hz. Peygamber'in ölmediğini ve geri geleceğini söylemişti. Aynı anlayış Yahudilikte de mevcut idi. Onlar da İlyas peygamberin ölmediğine, semaya yükseldiğine ve dünyaya geri döneceğine inanmaktaydılar. Şia'nın mehdî inancının ve dolayısıyla

576 Hurr el-Âmilî, el-Îkâz, s. 334. 577 Hurr el-Âmilî, el-Îkâz, s. 299. 578

Müfîd, Evâilu'l-makâlât, s. 46.

579 Tabersî, Mecmeu'l-beyân, I-X, Dâru'l-Murtazâ, Beyrût, 2006, VII, 294. 580 Meclisî, Mir'âtu'l-ukûl, III, 201.

rec'at anlayışının da İslam'dan önceki bu inançlardan etkilenerek İslam'daki bir

yansıması şeklinde görülebilir.582

Rec'atle ilgili rivâyetler incelendiğinde yukarıda da kaydedildiği üzere muhtevasının intikam ve nefret içerikli olduğu görülür. Bunun sebebi, Şia'nın tarih boyunca inandığı ve bağlı olduğu merci olan imamların başlarına gelen azap ve işkencelerdir. Buna göre de denilebilir ki, bu rivâyetler Şia'nın ezilmişlik psikolojisinin bir yansımasıdır. İnancı nefret ve intikam üzerine kurulan bir anlayış hiç şüphesiz ki, kendini psikolojik olarak rahatlatacak nasslara muhtaçtır. Rec'atle ilgili rivâyetler de Şia mensuplarına bu anlamda bir rahatlık vermiş ve bu rivâyetlere inanmışlardır. Hâlbuki bu anlayış âhiret inancını yaralamaktadır. Çünkü âhiret inancının içinde amellere göre hesap vermek vardır ki, âhiretten önce böyle bir hesaplaşmanın olması bu inanca ters düşmektedir. Tüm bu sebeplerden dolayı Ehl-i Sünnet rec'at inancına karşı çıkmıştır. Zira Ehl-i Sünnet kaynaklarında geçen bazı hadisler Şia'nın rec'at inancını yalanlamaktadır.

Asım b. Damra şöyle demiştir: "Hz. Hasandan: "Şia Hz. Ali'nin rec'at edeceğini iddia etmektedir." Hz. Hasan: "O yalancılar yalan diyorlar. Eğer böyle bir şey olsaydı, (o öldükten sonra) hanımları evlenmezdi, biz de mirasını paylaşmazdık"583

Müslim'de geçen bir rivâyette de Cabir b. Yezid el-Cufî'den inancını açıklamadan önce hadis alındığı lakin rec'at inancına sahip olduğu anlaşılınca

insanların bazısının ondan hadis almayı terk ettiği kaydedilmektedir.584

582 Ahmed Emîn, Fecru'l-İslâm, s. 270. 583 Müsned, II, 415.

İKİNCİ BÖLÜM

RİVÂYETLERİN EHL-İ SÜNNET VE ŞİA ARASINDA FARKLI İNANÇ ESASLARININ OLUŞUMUNDA ETKİSİ

1. ŞİA'NIN BEŞ İNANÇ ESASI ARASINDA GEÇMEYEN HUSUSLAR

Malum olduğu üzere Ehl-i Sünnet ve Şia'nın inanç esasları belli başlıklarda birbirinden farklılık arzetmektedir. Bu esaslardan tevhîd, nübüvvet ve meâd gibi esaslar her iki mezhepte ismen de olsa müşterek iken, bir mezhepin inanç esasları arasında geçmeyip diğer mezhebin inanç esasları arasında yer alan farklı başlıklar da bulunmaktadır. Bunlar meleklere ve kitaplara iman, adâlet, imâmet, kazâ ve kader konularıdır.