• Sonuç bulunamadı

2. NÜBÜVVET İNANCI

2.2. ŞİA'DA NÜBÜVVET İNANCI

2.2.3. Fazîlet

Peygamberlerin fazileti konusunda Şia âlimlerinin Ehl-i Sünnet'ten ayrıldığı bazı konular bulunmaktadır. Bununla ilgili Şia kaynaklarında çok sayıda rivâyet vardır. Bu rivâyetler, Hz. Peygamber'in diğer peygamberlerden ve meleklerden üstünlüğü, peygamberlerin birinin diğerine olan üstünlüğü, İmamların önceki peygamberlerden ve meleklerden üstünlüğü gibi konuları ihtiva etmektedir. Hz. Peygamber'in fazileti konusunda Ehl-i Sünnet ile Şia düşüncesi birbirine yakındır. Hatta bu konuda benzer rivâyetlerin her iki mezhebin kaynaklarında geçtiğine rastlamak mümkündür. Örneğin, "Ben âdemoğlunun efendisiyim. Bunu övünmek için

söylemiyorum" hadisine her iki mezhebin kaynaklarında rastlamak mümkündür.423

Şia kaynaklarında Hz. Peygamber'in üstünlüğüne işaret eden rivâyetlerin çoğunluğu imamlardan gelmektedir. Örnek olarak, Ca'fer es-Sâdık şöyle demiştir: "Allah'a

yemin ederim ki, Allah Hz. Muhammed'den daha hayırlı bir varlık yaratmamıştır."424 Şia kaynaklarında geçen ve üslubu peygamber tevazuu ile örtüşmeyecek bir rivâyet de şöyledir: "Ben Cebrail'den, Mikail'den, İsrafil'den, mukarrab meleklerden ve arşı

taşıyan meleklerden daha üstünüm. Ben iyilerin en iyisiyim. Ben âdem evladının

422

Ebü'l-Hasan Ali b. İsa el-Erbîlî, Keşfü'l-ğimme fî ma'rifeti eimme, Dâru'l-advâ, Beyrût, 1985, I, 23- 29; Şibbir, Hakku'l-yakîn, I, 157-163; Zencânî, Akâidu'l-İmâmiyye, I, 56-60.

423 Tirmizî, Tefsîr, 18; İbn Mâce, Zühd, 37; Meclisî, Bihâr, IX, 187; Şibbir, Hakku'l-yakîn, I, 149. 424 Küleynî, el-Kâfî, I, 510-511.

efendisiyim".425 Bu ve benzeri rivâyetler Şia itikadında Hz. Peygamberin bütün yaratılmışlar üzerindeki üstünlüğünü ifade etmektedir. Her iki mezhep bu konuda fikir birliği içerinde olsa da rivâyetler incelendiğinde Şia kaynaklarında geçen rivâyetlerin fazilet konusunda daha abartılı ifadeler içerdiği görülür.

Şia kaynaklarında Hz. Peygamber'den önceki peygamberler ile imamlar arasındaki fazilet tartışması da yer almaktadır. Bu konuda Şia'nın içinde üç farklı görüşün olduğu söylenebilir. Birinci görüş sahiplerine göre, imamlar Hz. Peygamber hariç tüm peygamberlerden üstündürler. İkinci görüş sahiplerine göre, imamlar ulu'l- azm (Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Mûsâ, Hz. İsa, Hz. Muhammed) peygamberler hariç tüm peygamberlerden üstündürler. Üçüncü görüşe göre ise, peygamberler

imamlardan üstündürler.426 Lakin Şia'nın genel kabulü birinci görüş istikametindedir.

Muhammed el-Bâkır'in: "Allah'a yemin olsun ki, Ali, Mûsâ ve Îsâ'dan daha

bilgilidir"427 sözü de imamların ulu'l-azm peygamberlerden üstünlüğü olduğunu söyleyen görüş sahiplerinin görüşünü desteklemektedir. Hatta bazı rivâyetlerde peygamberlerin gönderilme maksatlarının imamları tanıtmak ve üstünlüklerini

anlatmak olduğu söylenir.428

Lakin Şia kaynaklarında bunun aksini ifade eden rivâyetlere de rastlanmaktadır. "Siz mi üstünsünüz, nebiler mi?" diye soru soran

birine Ali b. Hüseyin: "Tabii ki, nebiler üstündürler" cevabını vermiştir.429 Başka bir

rivâyette de Muhammed el-Bâkır'ın: "(Biz) Mûsâ'nın arkadaşı ve Zülkarney'ne

benziyoruz. Onlar âlimdirler, lakin peygamber değildirler"430 sözü imamların ulu'l- azm peygamberlerden üstünlüğü anlayışı ile çelişmektedir. Çünkü Mûsâ'nın yanındaki Yûşâ b. Nûn ve Zülkarneyn derece itibariyle peygamberlerden aşağıdırlar. Şia'nın genel kabulünün aksine olan bu rivâyetler Şia âlimleri tarafından dikkate alınmamıştır.

Bu ve benzeri rivâyetler Şia'nın fazilet konusunda Ehl-i Sünnet ile farklılaşmasına yol açmıştır. Birçok konuda olduğu gibi fazilet konusunda da Şia

425 Sadûk, el-İ'tikâdât, s. 90. 426 Müfîd, Evâilu'l-makâlât, s. 70. 427 Saffâr, Besâiru'd-derecât, s. 264. 428

Küleynî, el-Kâfî, I, 507; Saffâr, Besâiru'd-derecât, s. 107-108.

429 Küleynî, el-Kâfî, I, 228.

430 Küleynî, el-Kâfî, I, 324-325. "İmamlar Konumları İtibariyle Kimlere Benzerler ve Onların

mezhebinin imâmet inancından hareketle akîdesini oluşturduğu açık bir şekilde gözükmektedir. Şeyh Sadûk, itikadın gereği olarak Hz. Muhammed ve imamlardan daha faziletli bir varlığın olduğunu kabul etmemek gerektiğini ifade ederek, Allah'ın tüm kâinatı onlar için yarattığını ve eğer onlar olmasaydı Allah'ın göğü, yeri, cenneti,

cehennemi, Âdem'i, Havva'yı ve melekleri yaratmayacağını söylemektedir.431

Hatta peygamberlerle ilgili Şia kaynaklarında geçen pek çok ilginç rivâyetler vardır ki, bu rivâyetler peygamber makamını velâyet makamı karşısında küçük düşürmektedir. Hz. Ali'ye şöyle bir söz nispet edilmektedir: "Allah benim velâyetimi gök ve yer

halkına arz edince, kabul edenler etti, etmeyenler de etmedi. Yunus da kabul etmeyince Allah onu kabul edinceye dek balığın karnında hapsetti."432

Meclisî (ö.

1110/1699), peygamberlerin Hz. Muhammed ve imamları aracı kılarak Allah'a tevessül ettiklerine dair bir başlık açarak orada ulu'l-azm'dan olan peygamberlerin

Hz. Muhammed ve imamları vesile kıldıklarına dair rivâyetleri zikretmiştir.433

Şia kaynaklarında geçen bu rivâyetler Kur'ân'ın temel ilkelerine açık bir şekilde ters düşse de Şia akîdesinin oluşumunda bu tarz rivâyetlerin etkili olduğunu söylemek mümkündür. Ehl-i Sünnet'in peygamber anlayışının genel çizgileri Kur'ân merkezli olduğu için bu anlamda Şia'dan tamamen ayrılmaktadır.

Şia, imamların fazileti konusunda o kadar ileriye gitmiş ki, onların peygamber olabileceklerini bile söylemeye çalışmıştır. Nitekim Allah'a itaat gereği imamların peygamber olduğunu söylemenin mümkün olmadığını söyleyen Meclisî, şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Onların peygamber olmadıklarına dair bir kanıtımız yoktur. Sadece (Hz. Muhammed'in) peygamberlerin sonuncusu olduğu ilkesine dikkat etmekteyiz. Aklımız nübüvvet ile imâmeti birbirinden ayırmakta

acizdir"434 Meclisî'nin bu açıklamasından öyle anlaşılmaktadır ki, eğer Kur'ân'da Hz.

Muhammed'in son peygamber olduğu söylenmeseydi, o zaman imamların

peygamber olduğunu ileri sürerlerdi.435

Bu anlayış dinin temel çizgisinden uzaklaştırılmasına sebep olan bir anlayıştır. Nitekim imâmet temelleri üzerinde kurulan Şia akîdesi de her konuyu imâmetle ilişkilendirerek farklı bir yol izlemiştir.

431 Sadûk, el-İ'tikâdât, s. 93. 432

Saffâr, Besâiru'd-derecât, s. 108.

433 Meclisî, Bihâr, XXVI, 437. 434 Meclisî, Bihâr, XXVI, 289. 435 Nedâf, Mesâilu'l-i'tikâd, II, 575.

Şu bir gerçektir ki, Şia içerisinden farklı zamanlarda hep aşırı guruplar çıkmıştır. Bunun asıl sebebi imâmet anlayışından kaynaklanmaktadır. Hatta o kadar ki, Hz. Peygamberi zemmederek O'nu insanları Ali'ye davet etmesi gerekirken kendisine

davet etmekle suçlamışlardır.436

Albâiyye diye adlandırılan bu gurubun bu kadar ileri gitmesi hiç şüphesiz ki, imâmet teorisinin imamların diliyle abartılmasından kaynaklanmıştır. Sübutu katî olan Kur'ân'da imamların faziletine dair açık bir âyet bulunmamasına rağmen Şia'nın imamları peygamberlerden faziletli görmesi çok ilginçtir. Gerçi Şia hadis kaynaklarında ve özellikle de Şia tefsirlerinde birçok âyetin

batınî yorumunda imamlara işaret olduğu söylense de437

bu, ümmetin çoğunluğunun kabul ettiği bir yorum değildir.

Sonuç olarak, Ehl-i Sünnet ve Şia Hz. Peygamber'in fazileti konusunda benzer tutum sergileseler de önceki peygamberlerin fazileti konusunda birbirinden farklı anlayışa sahiptirler. Bunun temelinde yatan asıl sebeb hiç şüphesiz Şia'nın imâmet inancıdır. Şia kaynaklarında geçen birçok rivâyet, imamların önceki peygamberlerden üstün olduğuna delalet etmektedir ki, bu rivâyetler fazilet konusunda iki mezhep arasında farklılaşmaya yol açmıştır. Zira Ehl-i Sünnet hadis kaynaklarında bu tarz rivâyetler yer almamaktadır.