• Sonuç bulunamadı

5. ŞİA DÜŞÜNCESİNDE HADİSİN YERİ VE ÖNEMİ

5.1. BİLGİ KAYNAĞI OLARAK HADİS VE SÜNNET

5.1.4. Şia'nın Hadisle Amel Etme Şartları

Mutekaddimûn döneminden olan Şia alimleri hadisleri, doğruluğu malum olan, yalan olduğu kesin olan ve doğru veya yanlış olduğu bilinmeyen olmak üzere

üç kısma ayırmışlardır.92

Doğruluğu malum olan hadisler de, doğruluğu kendiliğinden olan ve doğruluğu başka bir karineye dayalı olan olmakla iki kısma ayrılmıştır.93

Mâmekânî'ye (ö. 1351/1932) göre hadisler içerisinde durumu malum

olmayanlar çoğunluk teşkil etmektedir.94

Bu tür hadisler hakkında hüküm, araştırma sonucunda verilmelidir. Şia âlimlerinin yaptıkları bu açıklamadan birinci kısımdaki hadislerle amel edileceği, ikinci kısımda olan rivâyetlerle amel edilmeyeceği, üçüncü kısımda olan hadislerle ise araştırma sonucunda amel edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu genel açıklamanın yanında Şia bir de hadis usulü kaynaklarında hadisleri mütevâtir ve âhad olmak üzere iki kısma ayırdıktan sonra her bir hadis çeşidinin amel edilirliği üzerinde de durmuştur. Şia'nın hadisleri ravilerinin durumuna binâen dörtlü olarak taksim etmeleri genel kabule göre, İbn Tavus (ö.

673/1274) ve Hillî (ö. 726/1325) tarafından başlatılmıştır.95 Şia'nın Ahbârîler96 kolu

bu dörtlü taksime karşı çıkarak bunun bidat olduğunu söylemişlerdir.97

Ehl-i Sünnet'te olduğu gibi, haber-i vahid'i "mütevatir derecesine ulaşmayan hadisler" şeklinde tanımlayan Şia, böyle bir hadisin hüccet olması konusunda kendi aralarında tartışarak genel olarak haber-i vahidin delil olarak kabul edileceğini benimsemişlerdir. Onlardan bir kısmı sadece sahih hadisle, bir kısmı sahih ve hasen hadisle, bir kısmı sahih, hasen ve müvessak hadisle, bir kısmı da belli konularda ve bazı şartlarla zayıf hadisle bile amel edileceği görüşündedirler. Seyyîd Murtazâ ise

92 Âmilî, Vusûlu'l-ahyâr ilâ usûli'l-ahbâr, s. 91-92.

93 Şehîd-i Sânî, el-Bidâye, s. 19; Mâmekânî, Mikbâsu'l-hidâye, I, 81-85. 94 Mâmekânî, Mikbâsu'l-hidâye, I, 85.

95

Hâşim Maruf el-Hasenî, el-Mevdûât fi'l-âsâr ve'l-ahbâr, s. 50.

96 Ahbârîler hakkında geniş bilgi için bkz: Uyar, Mazlum, İmâmiyye Şîası'nda Düşünce Ekolleri,

Ahbârîlik, Ayışığıkitapları, İstanbul, 2000.

haber-i vahidle amel edilmeyeceği kanaatindedir.98 Şimdi de Şia'nın sahih, hasen ve müvessak tanımlarına göz atalım.

5.1.4.1. Sahih Hadis

Sahih hadisi, bütün tabakalarda imamî99 ve adâlet sıfatına sahip bir ravinin

kendisi gibi bir raviden nakletmesi ile - şaz olsa bile - senedi masuma kadar ulaşan hadis şeklinde tarif eden Şehîd-i Sânî (ö. 965/1557), sahih hadisle mutlak sûrette

amel edileceğini belirtmiştir.100

Bazı Şia âlimleri ise hadisin sahih olması için ravinin

zabt sıfatına sahip olmasını ve hadisin şaz olmamasını da kaydetmişlerdir.101

Ehl-i Sünnet âlimleri, Şehîd-i Sânî'nin sahih hadis için yaptığı bu tanımdan farklı olarak

bir hadisin sahih sayılabilmesi için şaz ve illetten salim olmasını şart koşmuşlardır.102

Şia'nın bu tutumu Ehl-i Sünnet'e muhalefet etmek sebebiyle olabilir.103

Kanaatimizce Şia'nın hadisin şaz olmasına göz yummalarının asıl sebebi muhalefetten daha ziyade kendi kaynaklarında şaz (ihtilaflı) rivâyetlerin çokluğudur. Nitekim Tûsî (ö. 460/1067) el-İstibsâr isimli kitabını Tehzîbü'l-ahkâm isimli eserinden seçmiş olduğu

ihtilaflı hadislerden oluşturmuştur.104

Ayrıca Şeyh Tûsî Kütüb-i erbaa'dan biri olan

Tehzîbu'l-ahkâm adlı eserinde senedini zikretmediği ya da imamların ashabına nispet

ettiği birçok hadise yer vermiştir. Şia'nın sahih hadisin muttasıl olmasını şart koşmalarına rağmen Tûsî'nin cezim sigâsı ile rivâyet ettiği hadisler muttasıl ve sahih

kabul edilirken, cezim sigası olmadan rivâyet ettikleri sahih kabul edilmemiştir.105

Tüm bunlar Şia kaynaklarında ihtilaflı (şaz) rivâyetlerin çokluğuna işaret etmektedir ki, muhtemelen Şia bundan kurtulmak için bir hadisin sahih kabul edilmesinde şaz

98 Sübhânî, Usûlu'l-hadîs, s. 60. 99

Şia'ya göre imâmî râvi demek, asrının imamına inanan kimse demektir. Bu kimse asrının imamından sonra gelecek olan imamın ismini ve şahsını bilmese bile yine imâmî ravi olarak kabul edilir. Hal böyleyken Fatahiyye, Vâkıfiyye ve benzeri Şia fırkaları imâmî olmaktan çıkmaktadırlar. Zira onlar kendi asırlarının imamlarını kabul etmemekteydiler. Fatahiyye, Abdullah el-Eftah'ı imam olarak kabul ederken, Vâkıfiyye de son imam olarak Mûsa el-Kâzım'ı görmekteydiler. Eğer imâmî râvi sadece on iki imama inanan kimse olarak kabul edilirse, o zaman da birçok sahih olarak kabul edilen haberin sıhhat derecesi düşmüş olur. Zira o dönemde Şia'nın çoğunluğu imamların isimlerini ve özelliklerini bilmiyorlardı. Bunu bilenler sadece Şia'nın havass tabakasıydı. Bkz: Sübhânî, Usûlü'l-hadîs, s. 51-52.

100 Şehîd-i Sânî, el-Bidâye, s. 23-24.

101 Hasan Sadr, Nihâyetü'd-dirâye, s. 236; Sübhânî, Usûlu'l-hadîs, s. 56.

102 Şeyh Abdussamed Şia'nın genel kabulünün aksine olarak el-Vecîze adlı eserinde sahih hadis için

şaz ve illetli olmamasını şart koşmuştur. (bkz: Hâşim Maruf, el-Mevdûât, s. 51) .

103 Sofuoğlu, "Şîa-i İmamiyye'nin Hadis Anlayışı", s. 278. 104 Özpınar, Şiâ Hadis Tarihinin Teşekkül Dönemi, s. 388. 105 Hâşim Maruf, el-Mevdûât, 52.

olmamasını şart olarak koşmamıştır. Sübhânî de hadisin şaz olmasını sahih olmasına mani olarak görmemektedir. Ona göre, hadisler arasında muhalefetin (şuzûz) olduğu yerde tercîh yapılması gerekir. Rivâyetlerin çoğunluğu tercih yolu ile seçildiği için bu bakımdan şaz olanı reddedilir. Böyle olduğu için sahih hadis için "şaz olmaması"

şartına gerek kalmamaktadır.106

Şia, sahih hadisin tarifindeki "imâmî", ravi kaydı ile de Ehl-i Sünnet'ten ayrılmıştır. Çünkü Şia ravinin sadece "âdil" olmasıyla yetinmemiş, "imamî" olmasını da şart koşmuştur. Böylece Ehl-i Sünnet'in sahih derecesindeki hadislerinin sayısı

artarken, Şia'nın sahih hadis sayısı azalmıştır.107

Zira hadis kaynaklarında ismi geçen ravilerin büyük çoğunluğu âdil oldukları halde imâmet inancına sahip olmayan kimselerdir. Hal böyleyken Ehl-i Sünnet kaynaklarında geçen rivâyetlerin çoğunluğu ravilerin imamî olmadığından dolayı Şia'nın hadis üsûlü kaidelerine göre, sahih olarak görülmemektedir.

5.1.4.2. Hasen Hadis

Adâleti ve güvenilirliği hakkında açık bir delil bulunmamakla birlikte hakkında medh lafızları bulunan imamî bir ravinin senedi masuma kadar ulaşan bir

tarikle naklettiği hadise hasen hadis denilmiştir.108

Hasen hadisle amel konusunda Şia alimler arasında ihtilaf bulunmaktadır. Sahih hadis gibi mutlak olarak amel edilir

diyenlerlerin yanı sıra kesin olarak amel edilmez diyenler de vardır. 109 Şia'nın genel

olarak hasen hadisle amel etmeyi kabul etmemelerinin sebebi, hasen hadisin

ravilerinin sahih hadisin ravileri gibi adâlet vasfına sahip olmamalarıdır.110

5.1.4.3. Müvessak Hadis

Müvessak, senedinde Şiî ulemânın, akîdesinin bozukluğuna rağmen sika

olduğunu kabul ettikleri bir ravi bulunan hadistir.111

Şia, amel konusunda müvessak

hadisi de hasen hadis gibi kabul etmektedir.112 Bu bağlamda Ehl-i Sünnet hadis

kaynaklarında geçen hadislerin bir kısmı Şia'ya göre müvessak hadis olarak

106 Sübhânî, Usûlü'l-hadîs, s. 56-57.

107 Sofuoğlu, "Şîa-i İmamiyye'nin Hadis Anlayışı", s. 278. 108 Şehîd-i Sânî, el-Bidâye, s. 23-24; Âmilî, Vusûlu'l-ahyâr, s. 95. 109

Şehîd-i Sânî, el-Bidâye, s. 25; Âmilî, Vusûlu'l-ahyâr, s. 97.

110 Hâşim Maruf, el-Mevdûât, 69-70.

111 Âmilî, Vusûlu'l-ahyâr, s. 98; Mevsûatu'ş-Şehîdu'l-Evvel, V, 13. 112 Şehîd-i Sânî, el-Bidâye, s. 25.

değerlendirilmektedir. Zira Şia'ya göre, sahabe neslinden başlayarak ta hadislerin tasnif olunduğu döneme kadar geçen zaman zarfında hadisleri nakleden ravilerde imâmet inancına sahip olmak şartı aranmaktadır.

5.1.4.4. Zayıf Hadis

Sahih, Hasen ve Müvessak hadisteki şartları taşımayan hadisler de zayıf hadislerdir. Şia'nın çoğunluğu zayıf hadisle mutlak olarak amel edilmeyeceği kanaatindedirler. Lakin bazı Şia âlimleri karinelerle desteklendiği takdirde zayıf hadisle de amel edileceğini söylemişlerdir. Genel kabule göre ise helal ve haram gibi şerî konularda değil, kıssalar, öğüt-nasihat ve faziletli amellerle ilgili konularda zayıf

hadisle amel edilebilir.113

Sonuç olarak, Şia'nın dinin temel konularında bir hadisle amel etmek için ileri sürdükleri şartların başında hadisi nakleden ravinin îmâmî olması gelmektedir. Bu yönüyle Şia, Ehl-i Sünnet ile benzer tutum içerisinde hareket etmektedir. Zira Ehl-i Sünnet'in hadis usûlü kaidelerine göre de ravinin âdil olması için akidesini etkileyecek bidatlerden uzak durması gerekir.