• Sonuç bulunamadı

3. ÂHİRET İNANCI

1.1. MELEKLERE İMAN

1.1.2. Şia'nın Melek Anlayışı

Malum olduğu üzere meleklere inanmak Kur'ân-ı Kerîm'de imanın rükünleri

arasında zikredilmiştir.604

Fakat Şia inanç esasları arasında meleklere inanmak, bir rükün olarak zikredilmemektedir. Zira Şia hadis kaynakları incelendiğinde Şia'nın melek anlayışının imâmet inancının gölgesinde kaldığı anlaşılır. Başka bir ifade ile imâmet inancının, meleklere iman konusunda etkili olduğu görülür. Bihâru'l-

envâr'da geçen bir rivâyette Allah'ın Hz. Ali'nin yüzünün nurundan yetmiş bin melek

yarattığı ve bu meleklerin Hz. Ali ve onu sevenler için kıyamete kadar istiğfar

ettikleri kaydedilmiştir.605

Hatta bazı rivâyetlerde dört bin rahmet meleğinin

vazifesinin yalnız Hz. Hüseyin'in kabri başında Kıyamet'e kadar ağlamak olduğu,606

semada olanların (meleklerin) sırasıyla grup grup gelerek Hz. Hüseyin'in kabrini

ziyaret ettikleri,607 meleklerin, imamların ve onları sevenlerin hizmetçileri olması608

gibi rivâyetler Şia'nın melek anlayışı üzerinde imâmet inancının ne kadar baskın olduğunu gösteren rivâyetlerden bazılarıdır. Bu kabilden olmak üzere bir rivâyette

Ehl-i Beyt'in, meleklerin uğrak makamı olduğu söylenmiş,609 başka bir rivâyette ise

meleklerin tüylerinden imamların kendi çocukları için pazubandı yaptıkları kaydedilmiştir. Bu anlamda Ebû Hamza es-Sumalî'nin naklettiği rivâyet şöyledir:

Ali b. Hüseyin (Zeynulâbidîn)'in yanına gittim. Bir saat kadar bahçede bekledim, sonra eve girdim. Yerden bir şeyler topladığını ve perdenin arkasında duran birine verdiğini gördüm. Dedim ki: "Sana kurban olayım. Yerden topladığını gördüğüm şey nedir?" Buyurdu ki: "Bunlar meleklerin kanatlarından dökülen artıklardı. Onlarla baş başa kaldığımız zaman, onları toplarız. Sonra bunları çocuklarımız için pazuband yaparız." Dedim ki: "Sana kurban olayım, melekler size geliyorlar mı?" Dedi ki: "Ey Ebû Hamza! Bazen o kadar çok gelirler ki, bize yaslanacak yer bırakmazlar."610

Kaydedilen rivâyetlerden anlaşıldığı gibi melekler imamlardan fazilet bakımından daha aşağı varlıklar olarak tavsif edilmiştir. Şeyh Müfîd bu duruma şöyle bir açıklama getirmektedir:

604 Bakara, 2/177.

605 Meclisî, Bihâr, XXIII, 320. 606 Küleynî, el-Kâfî, IV, 578-579. 607

Tûsî, Tehzîb, VI, 39

608 Hurr el-Âmilî, el-Fusûlu'l-mühimme, I, 409. 609 Küleynî, el-Kâfî, I, 278.

Meleklerden resûl (elçi) olarak görevlendirilenler, insanlardan resûl olarak görevlendirilenler gibidir. Lakin bunlar dışında kalan diğer meleklere gelince imamlar onlardan daha faziletli ve Allah katında sevap bakımından daha üstündürler.611

Şeyh Müfîd'in bu açıklamasından imamların tüm meleklerden değil, resûl olmayan meleklerden faziletli oldukları sonucu ortaya çıkmaktadır. Yani Şeyh Müfîd'e göre, Cebrâil gibi elçilik vazifesine sahip olan büyük melekler fazilet bakımından imamlarla aynıdır. Fakat Şiî hadis kaynaklarında geçen bazı rivâyetler durumun farklı olduğunu, yani imamların tüm meleklerden faziletli olduğunu beyan etmektedir. Bu anlamdaki bir rivâyette kaydedildiğine göre, semada Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fâtıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in isminin yazılı olduğunu gören Cebrail (a.s) onlara hizmetçi olması için Allah'a dua etmiş ve Allah da onun duasını

kabul ederek onu imamların hizmetçisi yapmıştır.612

Fazilet konusunda Şia'nın imamları ön planda tutması ve kayıtsız-şartsız imamların faziletine inanmaları, Ehl-i Sünnet ile Şia arasında melek anlayışındaki en önemli farklılıktır. Zira Ehl-i Sünnet'in cumhuru herhangi bir kayıt koymaksızın salih kimselerin meleklerden

faziletli olabileceğini kabul ederlerken,613

Şia bu konuda imamların faziletine özel vurgu yapmıştır. Aslında Şia'nın bu tutumu bir inanç doktrini olarak imamları, peygamberlik müessesesinin bir devamı olarak görmelerinin tabii sonucudur.

Şia hadis kaynaklarında meleklerin yetmiş sınıf oldukları ve yeryüzünde olan herkesin toplanıp o melekleri saymak isteseler bile çokluklarından dolayı sayamayacaklarına dair rivâyetler meleklerin sayısının çok olduğuna işaret

etmektedir.614 Meleklerin sayısının çokluğuna işaret eden benzer rivâyetlere Ehl-i

Sünnet kaynaklarında da rastlanmaktadır.615 Fakat Şiî rivâyetlerde meleklerin

hepsinin, imamların velâyetlerini kabul ettikleri özellikle vurgulanmıştır ki,616 bu iki

mezhep arasında rivâyetlerden kaynaklanan farklılıklara işaret etmektedir. Şiî hadis kaynaklarında meleklerin, imamların velâyetini kabul konusunda farklı rivâyetlere de rastlamak mümkündür. Ca'fer es-Sâdık'tan nakledilen bir rivâyette imamların

611 Müfîd, Evâilu'l-makâlât, s. 71. 612 Meclisî, Bihâr, XXVI, 344-345. 613 İbn Hacer, Fethü'l-bârî, XIII, 386. 614

Saffâr, Besâir, s. 455; İzzuddîn Ebû Muhammed el-Hasan b. Süleyman el-Hillî, Tafdîlu'l-eimme ale'l-enbiyâ ve'l-melâike, (thk. Muştak Sâlih el-Muzaffer), Kum, 1430, s. 344.

615 İbn Mâce, Zühd, 19. 616 Saffâr, Besâir, s. 100.

velâyetinin yalnız mukarrep melekler tarafından ikrâr edildiği,617 başka bir rivâyette ise Fıtrıs diye isimlendirilen bir meleğin Hz. Ali'nin velâyetini kabul etmemesi

sebebiyle Allah tarafından kanatlarının kırıldığı kaydedilmiştir.618

Bu rivâyet Ehl-i Sünnet gibi Şia tarafından da masum olarak kabul edilen her hangi bir meleğin itaatsizlik yaparak cezalandırılmasının mümkün olup-olmadığı sorusunu akla getirmektedir. Buna açıklık getirmeye çalışan Hıllî (ö. 802/1400), meleklerin Allah'a olan yakınlık derecelerinin, Hz. Muhammed ve Ehl-i Beyti'ni tanımaları ve onların

faziletlerini ikrar etmeleri nispetinde olduğunu söylemiştir.619 Bu açıklamadan

meleklerin de insanlar gibi sorumluluk taşıdıkları ve imâmeti kabul edenlerin derecesinin yükseleceği, imâmeti kabul etmeyenlerin ise cezalandırılacağı anlaşılmaktadır. Nitekim Şeyh Müfîd'e göre melekler de insanlar gibi yaptıklarından

mükelleftirler. Fakat onlar ateşle cezalandırılmaktan masumdurlar.620

O, "ismet"i Allah'ın dinine sarılmak olarak tarif etmiş ve bu anlamda meleklerin de

peygamberler ve imamlar gibi masum olduğunu söylemiştir.621

O bu görüşünü desteklemek için Kur'ân'dan: "Meleklerden her kim, 'Allah'tan başka ben de

şüphesiz bir ilâhım' derse, böylesini cehennemle cezalandırırız. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız"622

âyetini delil olarak göstermiştir.

Şia hadis kaynaklarında meleklerin de insanlar gibi öleceklerine dair rivâyetlere rastlanmaktadır. Hurr el-Âmilî'nin eserinde kaydettiği uzunca bir rivâyette yeryüzünde olan herkes öldükten sonra semadakilerin de öleceğine dikkat çekilmiş ve en sonunda ölüm meleği de öldükten sonra Allah'ın yeri ve gökleri eline alarak:

"Bana ortak koşanlar nerdeler?" diyeceği kaydedilmiştir.623

Ehl-i Sünnet'in bazı hadis kaynaklarında benzer rivâyetlere rastlansa da genellikle bu rivâyetlerin zayıf olduğu

kaydedilmiştir.624

Fakat İbn Hacer ve Münâvî (ö. 1031/1622) gibi önemli hadis

alimleri meleklerin de insanlar gibi ölümlü olduklarını söylemişlerdir.625

Buradan

617 Saffâr, Besâir, s. 100; Hillî, Tafdîlu'l-eimme, s. 344. 618 Saffâr, Besâir, s. 101. 619 Hillî, Tafdîlu'l-eimme, s. 346. 620 Müfîd, Evâilu'l-makâlât, s. 71. 621 Müfîd, Evâilu'l-makâlât, s. 134-135. 622 Enbiya, 21/29. 623

Hurr el-Âmilî, el-Fusûlu'l-mühimme, I, 297-298.

624 Beyhakî, Şuabu'l-îmân, I, 535-537.

625 İbn Hacer, Fethü'l-bârî, XIII, 370; Zeynuddîn Muhammed el-Münâvî, Feydu'l-kadîr şerhu'l-

hem Ehl-i Sünnet'in hem de Şia'nın meleklerin ölümlü olduğu konusunda müttefik oldukları anlaşılmaktadır. Fakat Ehl-i Sünnet'in bu konudaki asıl dayanağı hadisler

değil, Kur'ân'da geçen: "O'nun zatından başka her şey yok olacaktır" âyetidir.626

Netice itibariyle, Şia hadis kaynaklarında tasvir edilen melek anlayışı Şia'nın imâmet inancından etkilenmiş durumdadır. Meleklerle ilgili kaydedilen hemen her rivâyette imâmete de vurgu yapılmıştır. Ehl-i Sünnet ile Şia arasındaki melek anlayışındaki temel farklılık da imâmet inancı üzerinde ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki, Ehl-i Sünnet kaynaklarında geçen rivâyetlerde imâmetten herhangi bir şekilde bahsedilmemiş, birçok rivâyette meleklere inanmanın imanın bir rüknü olduğu vurgulanmıştır. Bu bakımdan Ehl-i Sünnet kaynakları Şia hadis kaynaklarından muhteva olarak farklı anlamdaki hadislere yer vermiştir. Zira Şia hadis kaynaklarında meleklere inanmaya dair rivâyetlere rastlanmamaktadır. Belki de Şia âlimlerinin îtikâdî konulara dair kaleme aldıkları birçok eserde meleklerle ilgili konulara yer vermemelerinin temel sebebi, hadis kaynaklarında meleklere inanmaya özel vurgu yapılmaması olmuştur.