2. NÜBÜVVET İNANCI
2.1. EHL-İ SÜNNET'TE NÜBÜVVET İNANCI
Ehl-i Sünnet'in inanç esası olarak kabul ettiği diğer bir konu da nübüvvet konusudur. Kur'ân-ı Kerîm'in birçok yerinde peygamberlere ve onların getirdiklerine
inanmaya dikkat çekilmektedir.339 Hadis kaynaklarına göre de, peygamberlere iman
ahrette kurtuluş vesilelerindendir.340
Peygamberlere imandan maksat, Allah'ın Kur'ân'da isimlerini zikrettiği peygamberleri kabul edip, Kur'ân'da ismi geçmeyen ve kesin sayıları yalnız Allah'ın bilgisi dâhilinde olan peygamberlerin hepsine
inanmaktır.341
Hadislerde peygamberler ve onlara iman hakkında çeşitli bilgiler verilmektedir. Burada Kur'ân âyetleri değil, Ehl-i Sünnet'in hadis kaynaklarında peygamberlere dair rivâyetlere dikkat çekilerek incelenecektir. Öncelikle şunu kaydedelim ki, Türkçede "peygamber" diye ifade edilen isim, Arapçada "rasûl" ve
339 Bakara, 2/136, 285; Nisâ, 4/136. 340 Buhârî, Enbiya, 49; Bed'ü'l-halk, 8.
"nebi" kelimeleriyle karşılanmaktadır. Kur'ân'da geçen "nebi" ve "rasûl" kavramları aynı anlamda kullanılsa da, hadislerde "nebi" ile "rasûl" arasında farklılık bulunduğu, rasûllerin sayısının 313 veya 315'e, nebilerin sayısının ise 124000'e ulaştığı
belirtilmiş,342
kitap ve şeriat verilenlerin rasûl, onların getirdiği kitapla dine davet
etmesi için vahiy verilen elçilerin ise nebi olduğuna işaret edildiği kabul edilmiştir.343
Peygamberlerin kabirlerinde olsalar bile, bedenlerinin çürümediği ve hatta canlı oldukları da hadislerde geçmektedir. Enes b. Mâlik'ten rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullâh (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Peygamberler kabirlerinde diridirler ve
namaz kılıyorlar." 344
Bu hadisi anlam olarak destekleyen başka rivâyetler de bulunmaktadır. Sahih-i Müslim'de geçen bir rivâyete göre, Hz. Peygamber İsrâ gecesi
Mûsâ'nın (a.s) yanına uğramış ve onun kabrinde namaz kıldığını görmüştür.345 Bu ve
benzeri rivâyetlerden peygamberlerin diğer insanlardan farklı olarak kabirlerinde olsalar bile diri oldukları ve itaat ve tazimlerine davam ettikleri anlaşılmaktadır. Peygamberlerin kabirlerinde bedenlerinin çürümemesi diri olmanın gereğidir. Rasûlullâh'ın (s.a.s) "Allah toprağa peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi haram
kıldı"346
anlamındaki hadisi buna bir delildir.
Hadis kaynaklarında, rasûllerin ilkinin Hz. Âdem mi, yoksa Hz. Nuh mu olduğuna dair farklılıklar bulunmaktadır. Şöyle ki, genel olarak ilk peygamberin Hz. Âdem olduğu bilgisinden ayrı olarak müttefakun aleyh olan bir rivâyette Hz. Nuh'un
rasûllerin ilki olduğu kaydedilmiştir.347 Hz. Âdem'in insanların babası olarak
tanımlandığı başka bir rivâyette ise Hz. Nuh'un nebilerin ilki olduğuna işaret edilmiştir.348
Bu rivâyetlerin, Hz. Nuh'un Hz. Âdem'den farklı olarak bütün insanlığa
342 Müsned, XXXVI, 619; Taberânî, el-Mucemu'l-kebîr, VIII, 217. Şuayb el-Arnavût bu hadisin
isnadının aşırı derecede zayıf olduğunu söylemiştir.
343 Yusuf Şevki Yavuz, "Peygamber", DİA, XXXIV, 258.
344 Beyhakî, Hayâtu'l-enbiyâ salavâtullah ba'de vefâtihi, (thk. Ahmed b. Atiyye el-Ğâmidi),
Mektebetü'l-ulûm ve'l-hikem, Medine, 1993, s. 69. Beyhakî bu hadisin yalnız isnadda ismi geçen Hasan b. Kuteybe tarafından nakledildiğini söylemiştir. Dârekutnî bu şahs hakkında metrûku'l- hadîs tabirini kullanırken, Ebû Hâtim onun zayıf olduğunu söylemiştir. Bkz: Zehebî, Târîhu'l- İslâm, V, 297.
345 Müslim, Fadâil, 42 (2375). 346
Ebû Dâvud, Salât, 206; İbn Mâce, Salât, 79. Şuayb el-Arnavût bu hadisin sahîh li-gayrihî derecesinde olduğunu belirtmiştir.
347 Buhârî, Enbiya, 5; Müslim, İman, 84 (194). 348 Buhârî, Tevhîd, 24.
gönderilen ilk peygamber olduğu şeklinde izah olunması gerekir. Çünkü Hz. Nuh'un tarih itibariyle ilk peygamber olduğunu söylemek imkânsızdır.
Son peygamber olan Hz. Muhammed'e (s.a.s) gelince, Ehl-i Sünnet'e göre önceki peygamberlerden farklı olarak ona ve getirdiklerine hem icmâlî hem de tafsîlî
olarak iman etmek gerekir.349 Hz. Muhammed'in (s.a.s) peygamberliği konusunda
Ehl-i Sünnet kaynaklarında çok sayıda rivâyetler bulunmaktadır. Bu rivâyetlerden birinde Hz. Peygamber'in Hz. Âdem'den önce peygamber olarak yazıldığına dair bir rivâyet dikkatleri çekmektedir. Bu rivâyete göre, Hz. Peygamber'e ne zaman peygamber olarak yazıldığı sorulunca Hz. Peygamber; "Âdem, ruh ile ceset
arasındayken" cevabını vermiştir.350
Elbânî (ö. 1420/1999) sahih ve hasen hadislere
tahsis ettiği eserinde bu rivâyetin isnad bakımından sahih olduğunu kaydetmiştir.351
Bu hadis isnad bakımından sahih olsa da, anlam olarak izaha muhtaçtır. Allah Teâlâ'nın, eşyaları yaratmadan ve eşyalar mevcut olmadan önce onların varlığından haberdar olduğu bilinmektedir. Bu konuda peygamberlerle diğer insanlar aynıdırlar. Yani Allah, insanlar yaratılmadan önce onların yaratılacağını biliyordu. Hz. Muhammed'in peygamber olarak Âdem'den (a.s) önce takdir edilmesi de Allah'ın bilgisi dâhilinde mümkündür. Lakin bazı aşırı gruplar yaratılış olarak da Hz. Muhammed'in Hz. Âdem'den önce yaratıldığını ileri sürmüşlerdir ki, bu doğru bir
görüş değil ve İslam âlimleri tarafından da benimsenmemiştir.352
Kelamcılara göre, peygamberlerin beş özelliği vardır. Bunlar, mûcize göstermek, vahiy almak, beşeri niteliklere sahip olmak, Allah tarafından seçilmiş olmak ve günah işlemekten korunmuş olmak gibi özelliklerdir. Mûcize göstermek, Allah'tan vahiy aldığını iddia eden birinin, insanları peygamber olduğuna ikna etmek için başvurduğu bir yoldur. Mûcize ayrıca sahte peygamberle gerçek peygamberi
birbirinden ayıran yegâne kanıttır.353
Peygamberler tarafından gösterilen mûcizeler genellikle o dönemde insanlar arasında inkişaf etmiş muhtelif meslek ve sanat
349 Ebü'l-İzz Sadruddîn Ali, Şerhu't-tahâviyye fi'l-akîdeti's-selefiyye, s. 291. 350
Müsned, XXVII, 176. Şuayb el-Arnavut bu hadisin isnadının sahih olduğu görüşündedir.
351 Elbânî, Silsiletü'l-ehâdîsi's-sahîha, IV, 471. 352 İbn Teymiye, Mecmûu'l-fetâvâ, II, 237-238.
dallarıyla ilgili olmuştur. 354
Hz. Mûsâ devrinde sihir, Hz. İsa zamanında tıp, Hz.
Muhammed döneminde edebiyat geliştiğinden Hz. Mûsâ'ya sihirbazlara karşı asa,355
Hz. İsa'ya ölüleri diriltme yeteneği,356
Hz. Muhammed'e Kur'ân mûcizesi357 ve diğer
peygamberlere de farklı mûcizeler verilmiştir.
Peygamberlerin mûcizeleriyle ilgili hadis kaynaklarında çok sayıda rivâyet bulunmaktadır. Kur'ân'da diğer peygamberlerin gösterdikleri mûcizeler açık olarak beyan edilmekle beraber Hz. Muhammed'in mûcizesinin sadece Kur'ân olduğuna
işaret eden âyetler bulunmaktadır.358
Fakat hadis kaynaklarında Hz. Muhammed'in farklı bazı mûcizelerinin olduğuna dikkat çekilmiştir. Peygamberin elini su kabına
soktuktan sonra suyun artarak herkesin abdest alacağı kadar çoğalması,359 parmak
aralarından suyun akması,360
hurma kütüğünün inlemesi,361 ayın yarılması362 gibi
mûcizeler hadis kaynaklarında geçen mûcize örneklerinden bazılarıdır. Ehl-i Sünnet âlimlerinin çoğunluğu Peygamber'e hissî mûcizelerin verildiğini kabul etseler de, bazı âlimler Kur'ân'ı-Kerîm'de müşriklerin mûcize taleplerine karşı olumsuz tavra dikkat çekerek bunu kabul etmemişlerdir. Öte yandan Hz. Peygamber’in elinde bazı mûcizevî olaylar gerçekleşmişse de bunlarla peygamberliğin ispatı amaçlanmamıştır. Ayın yarılması, hurma kütüğünün inlemesi, yemeğin bereketlenmesi ve suyun çoğalması gibi olaylar Müslümanların imanını arttırmaya ve onları gönül huzuruna
kavuşturmaya yönelik ilâhî lütuflardır.363
Peygamberlerin masumiyeti konusuna gelince, Ehl-i Sünnet ve Mutezile'ye göre ismet sıfatı yalnız peygamberlere mahsustur. Şia'ya göre ise bu sıfat peygamberlerle beraber imamlara da aittir. Masumiyetin keyfiyeti hususunda her mezhep farklı bir görüş benimsemiştir. Ehl-i Sünnet'in çoğunluğuna göre, peygamberlerin masumiyeti nübüvvet vaktinden, Şia'ya göre ise, hem
354 Yusuf Şevki Yavuz, "Nübüvvet", DİA, XXXIII, 283. 355 Taha, 20/18-21. 356 Maide, 5/110. 357 Ankebut, 29/50-51. 358 Ankebut, 29/50-51; İsra, 17/59.
359 Buhârî, Vudû, 32; Menâkıb, 25; Müslim, Fadâil, 3 (2279). 360
Müslim, Fadâil, 3 (2279); Tirmizî, Menâkıb, 6.
361 Buhârî, Menâkıb, 25; Tirmizî, Cuma, 362; İbn Mâce, İkâmetu's-salavât, 199. 362 Buhârî, Menâkıb, 27; Müslim, Sıfatu'l-kıyâme, 8 (2802).
peygamberlerin hem de imamların masumiyeti doğumlarından itibaren
başlamaktadır.364
Ehl-i Sünnet peygamberlerin masumiyetini dini tebliğ konusunda mutlak sûrette kabul ederken, beşeri konularda peygamberlerin belli hatalarının olabileceğini ileri sürmüştür. Çünkü Kur'ân'da Hz. Âdem'in günah işledikten sonra
tövbe etmesi,365 Hz. Mûsâ'nın bir Kıptî'yi öldürdükten sonra Allah'tan bağışlanmasını
dilemesi,366 Hz. Dâvûd'un davacılardan birini dinleyerek hüküm vermesi367 ve Hz.
Muhammed'in eşlerine göre, Allah'ın helal kıldığı bir şeyi kendisine haram
kılması,368
Kureyş büyüklerinin yanındayken yüzünü âmâ olan Abdullah b. Ümmi
Mektum'dan çevirmesi369 gibi örnekler peygamberlerin beşeri hataları olarak
yorumlanmaktadır. Hadis kaynaklarında da buna dair örnekler bulunmaktadır. Müslim'de geçen bir rivâyette Hz. Peygamber'in esirleri bağışlamak konusunda verdiği içtihadının beşeri olduğu ve Allah tarafından gelen bir vahye dayanmadığı ve ayrıca Medine'ye geldiği zaman yerli halkın hurma ağaçlarını aşıladıklarını
gördüğünde böyle yapmamalarını söylemesi370
Allah Rasûlü'nün beşeri hataları olarak açıklanmaktadır.
Ehl-i Sünnet'in peygamberlere iman konusu dâhilinde inanç olarak benimsediği bir konu da Hz. Muhammed'in son peygamber oluşudur. Çünkü
Kur'ân'da Hz. Muhammed'in nebilerin sonuncusu olduğu açıkça beyan edilmiştir.371
Hz. Muhammed'in bütün âlemlere peygamber olarak gönderildiğini,372
İslam'dan
başka din arayanların hüsrana uğrayacaklarını,373
din olarak yalnız İslam'ın kabul
edileceğini,374
Kıyamet'e kadar Kur'ân'ın korunacağını375 bildiren âyetler Hz.
Muhammed'in son peygamber olduğunun kesin delilleridir. Hadis kaynaklarında da Hz. Muhammed'in hem nebilerin hem de rasûllerin sonuncusu olduğunu, risaletin ve nübüvvetin kendisiyle sona erdiğini ifade eden rivâyetler bulunmaktadır. Konuyla
364
Mehmet Bulut, "İsmet", DİA, XXIII, 135.
365 Tâha, 20/121-122. 366 Kasas, 28/15-16. 367 Sad, 38/24-25. 368 Tahrim, 66/1. 369 Abese, 80/1. 370 Müslim, Fadâil, 38 (2363). 371 Ahzab, 33/40, 45-47; Feth, 48/29. 372
Enam, 6/19; Araf, 7/158; Furkan, 25/1; Sebe, 34/28.
373 Ali-İmran, 3/85. 374 Maide, 5/3. 375 Hicr, 15/9.
ilgili olarak bir hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz benimle benden
önceki peygamberlerin misali, şu kimsenin misali gibidir ki, o kimse bir ev yaptırmış ve onu süsleyip güzelleştirmiş; yalnız bir köşede bir kerpiç yeri boş bırakılmış. Akabinde insanlar evi dolaşmaya, evi takdirle beğenmeye ve: Keşke şu tek kerpiç de yerine konulsaydı - demeye başlarlar". Rasûlullâh: "İşte ben, o (yeri boş bırakılan) kerpicim; ben peygamberlerin sonuncusuyum."376
Yukarıda kaydedilen âyetler ve metni zikredilen hadis Hz. Muhammed'in peygamberler halkasının sonuncusu olduğunu ifade eden kesin naklî delillerdir. Tarih boyunca Müslümanlar bu konuda hemfikir olmuşlardır. Aklen de, Hz. Peygamberin son peygamber olduğu anlaşılmaktadır. Şöyle ki, Hz. Peygamber'in insanlık için ortaya koyduğu esaslar her dönemde ve her yaş seviyesinde insanlar için doyurucu bilgiler ihtiva etmektedir. Aklın varabildiği yere kadar fikir üretebilen bir insan, tıkandığı yerde Hz. Peygamber'in Allah'tan aldığı vahye istinat ederek kendine bir yol bulabilir. Ayrıca geçen tarihi süreç içerisinde Hz. Peygamber gibi bir şahsiyetin
ortaya çıkmaması da O'nun son peygamber olduğunun en belirgin delilidir.377
Sonuç olarak, Ehl-Sünnet Allah tarafından peygamberlerin gönderildiğini kabul ederek onların hepsine icmali olarak inanılması gerektiği görüşünü benimsemiştir. Son peygamber olarak kabul ettiği Hz. Muhammed'in getirdiklerine ise tafsili olarak inanmayı kabul etmiştir. Peygamberlerin beşeri olarak bazı hatalarının olabileceğini kabul eden Ehl-i Sünnet, bu konuda Şia'dan ayrılmaktadır. Mûcize konusuna gelince, önceki peygamberlerin hissî mûcizeler gösterdiklerini kabul etseler de, Hz. Muhammed'in hissî mûcize gösterdiğinde ihtilaf etmişlerdir. Bu
bakımdan Şia mûcize konusunda Ehl-i Sünnet'ten daha tutucu gözükmektedir.