• Sonuç bulunamadı

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2. Denetim Odağı Boyutu Rotter‟in içsel ve dıĢsal denetim için kullandığı bir boyuttur BaĢarı ve iç denetim arasında önemli bir korelasyon bulunmuĢtur Buna göre,

2.3.1.12. Psikanalitik Kuram ve Güdülenme

Duy (2009: 475-476) „un aktardıklarına göre; S.Freud doğrudan güdülenme ile ilgili bir kuram geliĢtirmemiĢtir. Ancak, güdünün yerine geçebilecek, onun iĢlevlerine sahip içgüdü kavramını kullanmıĢtır. BilinçdıĢında iĢlevde bulunan içgüdüler biyolojik ihtiyaçlara karĢılık gelirler ve psikolojik olarak arzular ve istekler aracılığıyla kendilerini ifade ederler. Ġstek davranıĢı güdüleyen bir etmendir; aç olan birey yiyecek arama davranıĢına yönelir. Ġçgüdüler bir taraftan davranıĢı güdülerken, diğer taraftan da davranıĢın yönünü tayin eder. Ayrıca, Freud‟a göre güdülenme süreci, fiziksel ve ruhsal enerji kaynağı olan bu biyolojik güçler (içgüdüler) tarafından düzenlenir. Freud birçok içgüdünün olduğundan bahsederken, yaĢam içgüdüsü (eros) ve ölüm içgüdüsünü (thanatos) iki temel içgüdü olarak tanımlamıĢlardır. En önemli yaĢam içgüdüsü cinsellik en önemli ölüm içgüdüsü ise saldırganlıktır.

YaĢam içgüdüleri bireysel yaĢamın ve insan ırkının sürekliliğini sağlar. Açlık, susuzluk ve cinsellik bu kategoriye girerler. Sigmund Freud davranıĢların oluĢmasında cinsel ihtiyaçların belirleyici rol oynadığını savunmuĢtur. YaĢam içgüdüsünü çalıĢtıran enerji türüne libido demiĢtir. Ölüm içgüdüsünün önemli bir türevi saldırganlık dürtüsüdür. Ona göre saldırganlık, aslında insanın kendine yönelik olan yıkıcı eğilimlerinin, dıĢ dünyadaki nesnelere çevrilmesidir. Ġnsan diğer insanlarla savaĢır ve onlara karĢı yıkıcı davranır, çünkü kendini yok etme isteği yaĢam içgüdülerinin gücü tarafından engellenmiĢtir. YaĢam ve ölüm içgüdüleri birbirini etkisiz kılabilir ya da biri diğerinin yerine geçebilir. Örneğin, yeme eyleminde açlık ve yıkıcılık birbirine geçmiĢtir. Doyum, yiyeceği ısırma, çiğneme ve yutma hareketleriyle sağlanır (ErcoĢkun ve Nalçacı, 2005: 366).

“Freud‟un kuramı kuĢkusuz insan davranıĢı konusunda dikkate değer birçok görüĢ, olgu öne sürmektedir, ancak eğitim-öğretim ortamında gerçekleĢen güdülenme süreci hakkında pek fazla bir Ģey sunmamaktadır. Özet olarak söylemek gerekirse, Freud güdülenmeyi acıdan uzaklaĢma, hazza yaklaĢma süreci olarak görmektedir” (Duy, 2009: 476).

2.3.2. Ġçsel (intrinsic) ve DıĢsal (extrinsic) Motivayon (Güdülenme)

Güdülenme içsel güdülenme ve dıĢsal güdülenme olarak ikiye ayrılır.

“Eğer birey dıĢsal bir uyaranın etkisiyle harekete geçiyorsa, bu dıĢsal güdülenmeyi ifade eder. Ancak birey herhangi bir dıĢsal uyaranın, kontrolün etkisi olmaksızın davranımda bulunuyorsa, bu durum içsel güdülenmeyi ifade eder” (Duy, 2009: 475).

Ġçten Güdülenme, Öncü (2005:174)‟ye göre; bireyin içinden gelen etkilerle (örneğin ilgi, merak, ihtiyaç vb.) ortaya çıkmaktadır. Eğer öğrenciler, bir etkinliğe katılarak ihtiyaçlarını karĢılayacaklarını anlarsalar, bir öğrenme etkinliğine yönelik olarak içten güdülenmiĢ olurlar. Ayrıca, içten güdülenme, merak, öğrenme ihtiyacı, büyüme ve yarıĢma duygusu gibi öğrencinin içinde yer alan ihtiyaçlara verilen cevaptır. Örneğin; Zeynep sağlıklı olmayı ve hastalanmamayı arzuluyor. Tam bir diyetin sağlığına katkıda bulunacağına inanıyor. Sonuçta, yedinci sınıf öğretmeni sınıfın beslenmeyle ilgili bölümü okumasını istediğinde, Zeynep ödevini isteyerek tamamlıyor.

gözünde iyi bir evlat olmak için derslerine çalıĢıyorsa, Bora dıĢsal güdülenme yaĢamaktadır. ġayet Bora yeni bir Ģeyler öğrenmekten dolayı keyif aldığı, kendini geliĢtirdiği için derslerini çalıĢıyorsa, bu durumda Bora içsel güdülenme yaĢamaktadır.

Ülgen (1997: 73)‟de konuyla ilgili olarak, “eğer, birey doyum elde etmek için iĢi baĢarmaya çalıĢıyor ise, bu bir içsel kaynaklı güdülenmedir” der ve Atkinson‟un iĢaret ettiği gibi, dıĢsal etkilerle öğrenci için özendirici hedefler seçilerek ya da pekiĢtireçler kullanılarak baĢarı güdüsü geliĢtirilirse bu durumda güdülenmenin dıĢsal kaynaklı olacağını ifade eder.

Kızıltepe (2004: 173) ise bu konuyu Ģöyle açıklar:

Bir öğrenci düĢünün ki dersini kendi istediği için değil de öğretmeninin veya ailesinin aferinini kazanmak, yüksek notlar almak, okulunun çalıĢkanlarının arasına girmek veya adının iftihar-Ģeref listesine yazdırmak için çalıĢsın. Diğer yanda baĢka bir öğrenciyi düĢünün ki dersini sırf dersle ilgilendiği için, öğrenmek için, öğrendiği bilgilerin kendisine yararı olacağına inandığı için çalıĢsın. Birinci öğrenciyi iten dıĢsal güdü; ikinciyi iten ise içsel güdüdür. Birincisi dıĢtan gelen sebepler yüzünden, ikincisi ise içten gelenlerle hareket etmektedir.

KılbaĢ (2010: 354)‟a göre; içsel güdüleme yaklaĢımı, öğretmenlerin öğrencilerin ilgilerini çekecek ve eğlenceli etkinlikler bulmaları gerektiği düĢüncesine dayanır ancak farklı algılamaların, farklı eylemlerle sonuçlanması, insanların tutumları, gereksinimleri, ilgileri farklıdır ve bunun nedenleri de Ģunlardır:

1. Ġçsel olarak ödüllendirici etkinlikler, genellikle baskıdan ve stresten uzaktır. 2. Öğretmenlerin öğrencilerini güdüleme çabalarına sadece eğitimci olarak değil, aynı zamanda yetke olarak da davranmaları gerektiği gerçeği belirler. Öğretmenler, öğrencilerin baĢarımlarını değerlendirip not verirler ve sınıf içi kurallarını ve beklentilerini zorlarlar. Bunların dıĢındaki hiçbir tek etken, tüm öğrenciler için içsel güdüleme değerine sahip olmayacaktır.

Ġçsel güdülenme bireyin dıĢsal herhangi bir uyarıcı olmaksızın bir etkinliği, iĢi sırf o iĢi yapmıĢ olmanın getirdiği haz, doyum v.b. sebeplerle yapması durumunda ortaya çıkar. Ġçsel güdülenmede etkinliğin, iĢin kendisi güdüleyici bir değere sahiptir ve birey herhangi bir dıĢsal etkiye gerek kalmaksızın eylemi gerçekleĢtirir. Öğrenme eyleminin kendisi güdüleyici olmaktadır (Duy, 2009: 494).

AraĢtırmalar (Ryan &Deci, 1998), içsel olarak motive eden etkinlikler için en az dört özellik tanımlamıĢtır:

UğraĢtırıcı; hedeflerin kısmen daha zor olduğu ve baĢarının garanti olmadığı etkinlikler,

Kontrol veya özerklik; öğrencinin öğrenmeleri üzerinde bir miktar etki ve hâkimiyeti olduğunu hissettiği etkinlikler.

Merak veya yenilik; ĢaĢırtıcı veya öğrencinin var olan fikirlerinden farklı deneyimler.

Estetik Değer; duygusal tepkiler uyandıran, kısmen güzellikle ilgili olan deneyimler (Yüksel, 2004: 107).

Pek çok öğretmen, içsel motivasyon yerine, öğrencileri notla motive etme yoluna gitmektedir. Burada, iyi not alan öğrenciyi övmek ile kötü not vererek dersten bırakmakla tehdit etmek arasında motivasyon çeĢidi açısından herhangi bir fark yoktur. Her ikisi de dıĢsal motivasyondur ve aslında her ikisi de özellikle sanat dersleri açısından onaylanmayan bir motivasyon türüdür (Yılmaz, 2010: 197).

Duy (2009: 495)‟un belirttiğine göre; içsel güdülenme öğrenmeye güdülenme olarak da tanımlanmaktadır ve Brophy öğrencilerin öğrenmeye güdülenmelerini sağlamak bağlamında öğretmenlere bazı önerilerde bulunmuĢtur:

Güdülenme konusunda model olmak.

Öğrencilerle olan tüm etkileĢimlerinizde, öğrencilerinizin öğrenmeye karĢı duyduğunuz coĢkuyu paylaĢtığını gösteren olumlu tutumları, inançları, beklentileri ve yüklemeleri yansıtın.

Öğrencilerin öğrenmeyi geliĢtiren eğitsel etkinlikler ile performansı ölçen sınavları ayrı tutmalarını sağlayarak sınav kaygısını en aza indirin.

Sözel ve sözel olmayan iletiĢimi kullanarak öğrencilerin dikkatini öğrenilen konuya yoğunlaĢtırmalarını sağlayın.

Öğrencilerin gerçekleĢtirdiğiniz etkinliğe ilgisini çekmeye ve etkinliği değerli bulmalarını sağlamaya çalıĢın.

Öğrencilere tanıdık bir konu sunduğunuzda konunun çeliĢkisel, beklenmedik, bilinmeyen yönlerine vurgu yaparak öğrencilerde merak uyandırın.

Soyut olan içeriğin daha kiĢisel, somut veya anlaĢılır olmasını sağlayın. Görevle ilgili düĢünme ve sorun çözme konusunda öğrencilere model olun.

“Ġçsel güdülenmesi yüksek olan öğrenciler kendilerine çoğu zaman yetkinlik/ öğrenme amaçları belirlerler. Belirtilen özelliklerden dolayı, içsel güdülenmesi yüksek olan öğrenciler baĢarısızlığa karĢı daha dirençlidirler” diyen Duy (2009:495) bununla beraber, aslında bizlerin öğretim ortamına girdiğimizde içsel olarak güdülenmiĢ olarak öğretim etkinliklerine katıldığımızı, ancak süreç içinde sunulan ödül/ ceza‟nın öğrencileri dıĢsal olarak güdülenir hale getirdiğini belirtir.

Kızıltepe (2004:173), küçük yaĢtaki öğrencilerin okulda öğrenmeye daha çok dıĢsal güdü ile baĢladıklarını çünkü yıldızlar, kırmızı kurdeleler, armağanlar gibi dıĢtan gelen etkilerin ve sebeplerin onları ittiğini, heveslendirdiğini, ancak öğrencilerin büyüdükçe onların bu dıĢsal güdüsünün içsel hale sokulması gerektiğini belirtir. Genelde öğretmen merkezli sınıflarda, öğretmenin daha iddialı ve kesin kurallar koyduğu ve öğrencilerinin ise edilgen (pasif) olduğu sınıflarda dıĢsal güdünün hâkim olduğunu da belirterek; dıĢsal güdüyü kötü ve zararlı sayıp tamamen devreden çıkarmayıp, onun içsel güdü ile birlikte kullanılmasını sağlamanın önemine dikkat çeker.

“Bruner‟e göre, özendiriciler, dıĢsal pekiĢtireçler, sadece içsel güdülenmeyi geliĢtirmek için kullanılmalıdır” (Ülgen, 1997: 73).

Ġçsel ve dıĢsal güdü bir doğrunun iki aksi yönündeki ucunda bulunmamakta; sadece birbirlerinden bağımsız olarak iĢlev görmektedirler. Örneğin, aynı öğrenci hem öğretmeninden övgü bekleyebilir, hem de öğrenmekten son derece hoĢnut olabilir. Bu güdülenme durumu konudan konuya, dersten derse değiĢebilir. Bir derste sadece geçer not almak için uğraĢan öğrenci, diğer bir dersi büyük bir heves ve zevkle çalıĢabilir (Kızıltepe, 2004: 174).

DıĢtan güdülenme, dıĢarıdan gelen ödül, ceza, baskı ve rica gibi etkiler sonucu ortaya çıkar. Yüksek notlar ve öğretmenin iltifatları Ģeklindeki pekiĢtireçler sonucu öğrencinin dıĢında oluĢan güdülenmedir. Örnek: a) Ahmet‟in yedinci sınıf öğretmeni kendisinden sağlıklı beslenme ile ilgili bölümü Fen Bilgisi kitabından okumasını istiyor. Ahmet, babasını mutlu kılmak için ödevini tamamlayarak yüksek notlar alıyor. Ahmet, sağlıklı beslenme ile ilgili bölümü okuyarak; notlarını yükselteceğini inanıyor. b)Türkçe öğretmeni yaratıcı yazı yazma ile ilgili ders anlatırken Zeynep öğretmenini istekle dinliyor. Çünkü dinlemezse sınıfta soru sorulduğunda cevap veremediğinde, sıkılacağından korkuyor (Öncü, 2005: 173).

Duy (2009: 494), öğretmenler her ne kadar ödülü öğrencilerin belli akademik görevleri yapmalarını sağlamak veya istendik davranıĢlar yerleĢtirmek amacıyla kullanıyor olsalar da, asıl sorunun ödülün öğretmenlerce yetkin ve doğru biçimde kullanılmaması olduğuna dikkat çekmiĢtir. Bunun dıĢında ödülün baĢka olumsuz sonuçlarına da değinmiĢtir ki, bunlar; yaratıcılığı engellemesi, bireyi öğrenmeye değil, öğrenme sonrası gelecek ödüle güdülemesi, yarıĢmacı bir ortam hazırlaması, öğrencileri özerk kılmaması, performans yönelimli kılması gibi olumsuzluklardır.

Yılmaz (2010: 209), isteksiz öğrencilerin küçük baĢarılarının hemen ödüllendirilmesini ancak, sözel ödülün daha sık kullanılması gerekliliğine iĢaret eder.

Ödül, uygun bir Ģekilde kullanıldığında öğrenciyi baĢarıya güdülemede etkili olabilmektedir. Brophy ödülün güdülemede etkili ve etkisiz kullanımından bahsetmekte ve etkili kullanımı için bazı önerilerde bulunmaktadır (Duy, 2009: 494). Buna göre ödül;

Bir Ģarta, duruma bağlı olarak sunulduğunda BaĢarının niteliklerini belirgin kıldığında,

Öğrencinin baĢarısına açık biçimde dikkati çektiğinde,

Belli performans ölçütlerinin yerine getirilmesini sağladığında,

Öğrencinin yetkinliği veya baĢarının değeri hakkında bilgi verici nitelikte olduğunda,

Öğrencileri görev yönelimli davranıĢı takdir etmeye ve sorun çözmeye düĢünmeye sevk ettiğinde,

Öğrencilerin eski baĢarıları, mevcut baĢarılarını açıklamada bağlam olarak kullanıldığında,

Zor görevleri baĢarmanın veya takdire değer çabanın tanınması anlamında verildiğinde,

BaĢarıyı çaba ve beceriye yüklediğinde, KiĢisel yüklemeleri desteklediğinde,

Öğrencilerin dikkatini kendi görev yönelimli davranıĢlarına odakladığında ve iĢlem tamamlandığında görev yönelimli davranıĢın ve istendik yüklemelerin takdir edilmesini sağladığında öğrencileri güdülemede etkili biçimde kullanılmıĢ olacaktır (Duy, 2009: 494).

Oral (2009: 461) içsel güdülenme ile dıĢsal güdülenmeyi karĢılaĢtırdığında Ģu sonuçlara varmıĢtır:

1. Ġçsel kaynaklı güdülenme uzun süreli, dıĢsal kaynaklı güdülenme ise, kısa sürelidir. DıĢsal pekiĢtireçler uyarıcı ortamdan geri çekildiğinde, bireyin güdülenmiĢlik düzeyi düĢer.

2. DıĢsal kaynaklı güdülenmenin içsel güdülenmeyi zayıflattığı görüĢü yaygındır. Bu anlamda dıĢsal kaynaklı güdülenmenin ortadan kaldırılması, içsel güdülenmeyi güçlendirir.

3. DıĢsal güdülenme bireyi dıĢa bağımlı kılar. Ġçsel güdülenme, bireyin özgürce karar vermesinin iĢaretidir.

Ġçsel ve dıĢsal güdülenmede dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta: “DıĢsal ödüllerin bir iĢin baĢlanması, hamle yapılıp ya da gayret gösterilip harekete geçilmesi için yeterli olacağı ama onun devamının gelmesi için mutlaka içsel ödüllere gereksinimin olacağıdır” (Kızıltepe, 2004:175).

Benzer Belgeler