• Sonuç bulunamadı

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

3. Öğretmen karakteristiği Veenman‟ın 9 ülkede iĢe yeni baĢlayan öğretmenler üzerinde yaptığı çalıĢmaya değinen Öncü (2005: 169), sınıf yönetiminin

2.3.3.2. Öğrenmede Motivasyonu Sağlama Yolları

“Öğretmenin, öğrencisine istenilen davranıĢları kazandırabilmesi ve etkili sınıf yönetimi becerisine sahip olabilmesi için öğrencilerin öğrenme motivasyonlarını yükseltmesi gerekir. Bunu sağlayabilmek için öğrenciyi güdülemenin yollarının neler olduğunu bilmelidir” (Öncü, 2005: 182).

“Öğrenciler neden baĢarısız?” sorusunun cevabı, onların tembel, haylaz vb. oldukları gibi bir cevapla geçiĢtirilemez. Her öğretmen kendine, “acaba baĢarma ihtiyacını öğrencilere yeterince hissettirmede üzerime düĢeni yerine getirebildim mi?” Ģeklinde bir soru sormalı ve bir öz değerlendirme yapmalıdır (Oral, 2009: 462).

“Eğer öğretmenler sınıflarında daha baĢarılı öğrenciler görmek istiyorlarsa, öğrencilerinin güdülerini, heveslerini çoğaltmaya, onlara Ģevk vermek için özen göstermeye baĢlamaları, heveslerini kıracak herhangi bir Ģeyin oluĢmasına izin vermemeleri gerekmektedir” (Kızıltepe, 2004: 173).

Öğrencileri motive edecek Ģekilde ders kurgusu oluĢturmak için Ada ve Çetin (2002: 119-120) tarafından Ģu öneriler ortaya atılmıĢtır:

1. Öğrencilerin ilgilerini göz önüne alın. Öğrencilerin derse katılımları süresince neler hissettiklerini ve beklentilerinin neler olduğunun belirlenmesi gereklidir. Öğrencilerin ilgileri göz önüne alınarak, destekleyici mahiyette projelerin verilmesi önemlidir.

2. Olanakların elverdiği ölçüde yapılan çalıĢmaları öğrencilerin seçmesine izin verin. Ödev vereceğiniz zaman birden fazla baĢlık verip, bunlar arasından kendilerine en uygun olanı seçmelerine olanak tanımak.

3. Okutulan derslerde kolaydan zora doğru bir yol izleyin. Eğer öğrenciler baĢlangıçtaki konuları baĢarabildiklerini görürlerse biraz daha karmaĢık konuları baĢarma konusunda istekli olabilirler.

4. Farklı öğrenme yöntemleri uygulayın. Bu durum, değiĢik öğrencilerin derse olan katılımlarını ve motivasyonlarını yeniden uyandırır. Örneğin, rol yaptırımcı, tartıĢma, küçük grup çalıĢmaları vb.

Fidan (1986: 151)‟a göre, ilköğretimde baskın olan güdüler vardır. Bunlar:

1. Öğretmenin takdirini ve beğenisini kazanmak, 2. Öğretmene benzemek,

3. Akademik alanda (derslerde) baĢarılı olmak, 4. Belirsizlikleri çözme, merakını giderme,

5. Kontrol etme, kuvvet sahibi olma, statü kazanmadır.

Ada ve Çetin (2002: 124-125-126) “eğer bir çocuk motivasyondan yoksun ise, bu davranıĢının amacını keĢfetmek için onun dünyasına girmek faydalı olur” der ve motivasyon eksikliğiyle ilgili 17 neden gösterir:

1. Anne-baba ve öğretmenlerin yüksek beklenti içerisinde olmaları 2. Sevgilerini belli bir koĢula bağlamaları

3. Bazı durumlarda çocuğun yetersizliğine inanması 4. BaĢarısızlıkla yüzleĢmekten kaçınması

5. Daha baĢarılı olan bir baĢkası ile mukayese edilmesi

6. Anne-babanın göstermiĢ olduğu olumsuz tepkiler, çocuğun iĢini yapmaları, onu daha zor olan durum ve hedeflere itmeleri sonucunda çocuğun kendini kötü hissetmesi

7. Gösterilen tepkilerle çocuğu utandırmaya çalıĢmak, basit bir yolla ondan kaçınmak

8. Çocuğa güncün üzerinde ödev ve sorumluluk vermek

9. Çocuğun geliĢim özelliklerini ve her geliĢim döneminde göstermiĢ olduğu davranıĢları göz önüne almamak

10. Standart davranıĢlar konusunda anne-baba ve öğretmenler arasında fikir birliğinin olmaması

11. Okulda her Ģeyin nota endekslenmesi

12. Programın hazırlanıĢ ve uygulanmasında öğrenci özelliklerinin göz önüne alınmaması

13. Öğretmenin aktif, öğrencinin pasif olduğu öğrenme ortamlarının bulunması 14. Ödül ve Cezanın adil olarak kullanılmaması ya da geliĢigüzel uygulanması 15. Öğretim materyallerinin çocuğun geliĢimine uygun olarak hazırlanmaması 16. Öğretmenin çoğunlukla araç ve gerece baĢvurmadan ders anlatması

17. Öğrenciyi değerlendirmek için yapılan sınavların sayı bakımından yetersiz olması. Örneğin bir ara sınav, bir final gibi.

Öğrencilerin motivasyonlarını sağlamak için uzmanlar birbiriyle benzer ve birbirinden farklı birçok yol önermiĢtir. Bacanlı (2004: 207)‟ya göre Ģu yollar uygulanmalıdır:

1. Güven duygusu yaratın. 2. Mantıklı nedenler gösterin. 3. Güdüleyecek düĢünceler öğretin. 4. DüĢünceleri eylemle bağlantılandırın. 5. Dersi hayatla iliĢkilendirin.

6. Benlik imajında düzelme olacağını gösterin (öğrenirse, baĢkalarıyla geçinme sorunları ortadan kalkacak, sosyal iliĢkileri düzelecek, vb.)

7. Kültürel (çevresel) bir ilerleme ve destek sağlayın.

8. Öğrencilerin bağlılık hissetmelerini (konuyu benimsemelerini) sağlayın. 9. Ġlerlemeyi gösterin.

10. Sıcak, dürüst ve destekleyici olun.

11. Sınıfı bir destek hizmet sınıfı haline getirin. 12. Kültürel değerlerle ilgilenin.

Duy (2009: 497)‟ da Gage ve Berliner‟in ortaya attığı, öğretmenlerin sınıfta öğrencilerini güdülemede kullanabilecekleri bazı önerilere değinmiĢtir. Bunlardan bazıları; derse baĢlamadan önce, öğrencilere anlatılacak konuya güdülenmeleri için bir neden sunma, öğrencilere onlardan tam olarak neler beklendiğinin anlatılması, öğrencilerin kısa erimli amaçlar edinmesinin sağlanması, bu amaçların öğrenci için ulaĢılabilir, inanılır, belirgin ve istendik olmasına özen gösterilmesi, yarıĢma konusunda dikkatli olunması, sınıftaki her öğrencinin baĢarıyı tatmasının sağlanmasıdır.

“Her Ģeyden önce öğretmen, samimi ve doğal olmalıdır” diyen Yılmaz (2010: 203)‟a göre de; öğretmenin öğrencilere karĢı sıcak, samimi ve içten davranması motivasyonu artıran en önemli etkenlerdendir.

“Güler yüzlü, sabırlı, tutarlı, sevecen, dürüst ve anlayıĢlı bir öğretmen kiĢiliği, öğrencinin ders güdülenmesinin ön Ģartıdır” (Öncü, 2005:182).

KılbaĢ (2010: 348), öğretmenlerin, öğrenme sürecinde öğrencileri ile olan tüm etkileĢimlerde onlara örnek olmaları gerektiğini; örnek olmanın da, öğrencilerin dikkatini sadece okulda öğretilen uygulama ya da içeriğe çekmekten daha fazlası olduğunu belirtir. O‟na göre; öğretmenler, öğrencileri ile o uygulama ya da örneklerle alakalı görüĢlerini paylaĢmalıdır ki; öğrenciler, eğitimli bireylerin okulda öğrenilen bilgi ve içerikleri günlük deneyimlerinde ve güncel olayları anlama ve karĢılamada nasıl kullandıklarını görsünler.

Öğretmenler, her zaman özellikle de anahtar açıklamaları sunarken, konunun önemini ve dikkat gerektirdiğini belirtmek için zamanlamayı, sözel olmayan ifadeleri, jestleri, ipuçlarını ve sözel teknikleri kullanabilirler. Duraklama, ipuçlarını ve iĢaretleri abartma ve benzeri sözel teknikler, özellikle süreçlerde ya da sorun çözme stratejilerinde oldukça yararlıdır. Özellikle kuralları gösterirken; aĢamalı ilerlemek, duraklama, birinci ya da ikinci kiĢinin ağzından konuĢmak daha doğal ve etkili öğretme yöntemleridir (KılbaĢ, 2010: 349).

Öncü (2005:182)‟ ye göre de; öğrencileri güdüleyebilmek için, onlara istenilen bir davranıĢı kazandırmada model olmalı, bu nedenle öğretmen hangi davranıĢı ya da davranıĢları öğrencilerine kazandırmak istiyorsa bunları öğrencilerinin gözlemlerine sunabilmeli, aksi bir durumun gözlenmesi, öğretmenin sözleri ile davranıĢları arasındaki

tutarsızlığı gösterecek, bu da öğrencilerin öğrenme motivasyonlarının düĢmesine yol açacaktır.

Öğretmenler, öğrencilerin öğretmenin öğrenme hevesini paylaĢacak davranıĢlarını, inançlarını, beklentilerini ve niteliklerini düzenli olarak planlamalıdır. Öğretmenler, öğrencilerden meraklı, gerçekleri öğrenmek isteyen, ilkeleri ve baĢlıca becerileri anlayan ve öğrendiklerinin anlamlı, gerçek yaĢama uygulanabilir olduğunu görebilen bireyler olmalarını beklediklerini anlamalarını sağlamalıdırlar. Eğer öğretmenler, bir konuyu ilginç, önemli ve yapılmaya değer ve istekli sunarlarsa, öğrencilerde bu davranıĢı benimser (KılbaĢ, 2010: 348- 349).

Yılmaz (2010: 205)‟da bununla ilgili Ģunları söyler:

Öğrencilerin mutlaka ilgileri, idealleri, tutkuları ve ihtiyaçlarından hareket edilmeli, ilgi ve ihtiyaçlarla ders içeriği arasında iliĢki kurulmalıdır. Her içerik, çocuğun çevresi ve yaĢantısıyla, günlük hayatla bağlantılar kurularak sunulmalı, böylece içselleĢtirilmesi sağlanmalıdır. ĠçselleĢtirme, özellikle sanatsal çalıĢmalarda en önemli motivasyon kaynağıdır. ĠçselleĢtirmeyi sağlayan yöntemlerden biri de empati kurmaktır. Öğrencilere, empati yapma alıĢkanlığı kazandırılmalı, “ben olsaydım” ile baĢlayan cümleler kurmaları sağlanmalıdır. Konular, öğrencilerin sevdiği ve hayran olduğu kiĢilerle ve durumlarla iliĢkilendirilmelidir. Öğrencilerin bildiklerinden baĢlanmalı, yeni bilgilerin kavratılması, eski bilgilerle bağlantı kurularak sağlanmalıdır.

Artut (2009: 99)‟a göre; sanatsal etkinliklerde öğrencilere kazandırılacak istendik davranıĢların oluĢturulmasında, onların geliĢim ve hazır bulunuĢluk düzeylerine uygun program içeriklerinin oluĢturulmasıyla iliĢkilidir. Etkinlik sürecinde öğrencinin kendisiyle çevresindeki yaĢantı arasındaki bağlantıları kurabilme olanağı sağlanmalıdır.

Bunların yanı sıra güdülenmeyi sağlama yolları Öncü (2005:182)‟ye göre; öğrenilecekleri bir sorunla da iliĢkilendirmektir. Öğrenci öğreneceklerinin gerçekten öğrenilmesi gerekli Ģeyler olduğuna inanmalı ve bunların hangi problemlerin çözümünde kullanılacağını bilmelidir. Öğretmen öğrencilerine “depremden korunmak için okul ve sınıf ortamında ne gibi tedbirler almamız gerekiyor biliyor musunuz? diye bir soru yönelterek onların deprem konusuna güdülenmelerini sağlayabilir.

Yılmaz (2010: 210); soru sormanın öğrencilerin derse aktif katılımını ve motivasyonunu canlı tutmanın önemli bir yolu olduğunu belirtir. Ġyi yapılandırılmıĢ, üst

düzey düĢünmeye yardımcı olan sorular, öğrencilerin derse aktif katılımını sağladığından, öğrenciyi motive edebilmek, hazır bulunuĢluluğu sağlayabilmek için, onları doğru sorularla yönlendirmek gerektiğini ifade eder.

“Ġçeriğin sunulmasında, özellikle düz cümleler yerine, öğrencilerin soru- cevapla uyanık tutulması, soru sormaya cesaretlendirilmesi gerektiğini savunan Yılmaz (2010: 208), öğrencilerin soru sorma cesaretinin kırılmasının, motivasyonu yok edeceğini belirtir. Bunun yanında öğrencinin iĢlenen konuya ilgi duymamasının, dikkatin baĢka noktalara kaymasına neden olacağını da belirten Yılmaz (2010, 203- 204), öğretmenin ilk yapması gerekenin öğrencinin dikkatini çekmek olduğunu, derse, içerik hakkında öğrencilerde merak uyandıracak ilginç ya da beklenmedik bir davranıĢla, güzel bir Ģiir ya da bir soruyla vb. baĢlamalarını önerir. Aynı zamanda “öğretmen, mutlaka öğrencilerinin merak duygularını harekete geçirmeli, öğrencinin merakı sürekli olarak beslenmeli, bunun için hayret, ĢaĢkınlık, Ģüpheye düĢürme ve çeliĢkilerden yararlanılmalıdır” derken yeni ve alıĢık olunmayan durumların dikkat çekilmesine sebep olacağına, ara sıra beklenmeyen Ģeyler yapılmasının gerekliliğine, bunun öğrencinin ilgi ve dikkatini toplamasını sağlayacağına; öğretmenin amacına ve öğrenci düzeyine uygun değiĢik öğretmen rollerine bürünmesinin gerekliliğine dikkat çeker.

GeliĢmiĢ ülkelerde, temel eğitim ve tüm derslerin iĢlenmesinde bir yöntem ya da bir eğitim biçimi olarak, örneğin; resim, müzik, oyun, drama, dans, öykü, Ģiir, yaratıcı iĢ etkinlikleri vb. yoluyla kullanılan sanatların, öğrencinin katıldığı uygulamalı etkinlikler olduğunu belirten Kaptan (2004: 187), böylece yaĢayarak, düĢünerek, tartıĢarak, yaparak, katılarak gerçekleĢen öğrenmenin, öğrenciler için kalıcı olduğunu ve gerçek yaĢama geçirilebildiğini ifade eder.

Yazılı ve sözlü edebiyat ürünlerinin, görsel sanatlar dersinin en güçlü motivasyon kaynaklarından olduğunu, bu yüzden, Ģiir, Ģarkı sözü, öykü, masal, mani, tekerleme, efsane, fabl, fıkra, atasözü, destan, deyim, anı gibi her türlü yazılı ve sözlü edebiyat ürünlerinden görsel sanatlar derslerinde sıkça yararlanma yoluna gidilmesi gerektiğini düĢünen Yılmaz (2009: 791- 792)‟da, çalıĢmalar öncesinde, öğrencilerin duygu dünyasının beslenmesinin çok önemli olduğuna, etkinliklerin gerçekleĢtirilmesinde mutlaka bu çeĢitli sanat alanları ürünlerinden öğrenci seviyesine uygun olarak yararlanma yoluna gidilmesi gerektiğine, öğrenci motivasyonu ve hayal

güçlerini harekete geçirmek açısından bunların yararına değinmiĢtir. Bir öyküden yola çıkarak, duyuĢsal ve düĢünsel hazırlığı sağlamak, motivasyonu artırarak, görsel sanat çalıĢmaları yaptırabilmek ya da masallardan yola çıkarak, empati kurma ve eleĢtirel düĢünmeyi sağlamak, içselleĢtirmeye katkı yapmak gibi amaçlara dikkat çekmiĢtir.

“Eğitimde drama, öğrencinin kiĢisel geliĢiminde amaç olarak; bir kavramın, konunun, öğretilmesinde araç, yani yöntem olarak kullanılmaktadır. Yapılandırmacı eğitim kuramının özelliklerini taĢır. Öğrenci çoklu iletiĢim ortamındadır” (Yüksel, 2004: 291).

Drama için oyun ve canlandırmaya dayalı olarak günlük yaĢamdaki herhangi bir sözcüğün, kavramın, sesin, bir konunun, bir tablonun, bir heykelin ya da bir masalın, öykünün, Ģiirin ya da çocukların kendi uydurdukları öykülerin, durumların canlandırılması, oynanması denebilir. ÇıkıĢ noktası doğaçlama ve oyuna dayalı olan drama, sanat eğitiminin vazgeçilmez önemli bir unsurudur (Artut, 2009 217- 218).

Oyunun çocuğun derslere olan ilgisini artırdığını, çocuğun dağılan ilgisini topladığını, dersi sıkıcı olmaktan kurtararak canlılık kattığını ve öğretmen için iyi bir güdüleme aracı olduğunu savunan Kaptan (2004: 188-189), oyun güdüsünü estetik ve resim-iĢ eğitimi kapsamında değerlendirmiĢtir. Ona göre; oyun ve sanat birlikteliği çocuğun kendisini ifade etmede ve imge yaratmada eğitim- öğretim kurumları için ideal kavramlardır. Oyunla öğrenme, resim- iĢ eğitimi derslerinin önemli problemleri arasında yer alan imge oluĢturma, yaratıcılık, kendini ifade etme, çözüm üretme, sosyalleĢme ve toplumsal hayata hazırlama gibi kavramlara da yardımcı olmaktadır.

Motive etmenin yanı sıra Martinez (2001:102-103)‟e göre de, çocuk oyun oynarken arzularını, beklentilerini ve dıĢ dünyaya açıldığı zaman elde etmek istediklerini göstermektedir. Oyundaki taklit kiĢilikler sayesinde – yani rollere bürünerek- ebeveyn, anne, asker olabilen çocuk bize kendi dünya gözlemlerini, iç dünyasının zenginliğini ya da dıĢ dünyayla arasında kurduğu köprüleri ve gelecekte nasıl roller yüklenmek isteyebileceğini gösterir.

“Çocuğun özsaygısı kendisini tanımasını gerektirir, fiziksel benliğini ve psikolojisini tanıması oyunlarla dıĢa vurulur, bu da bize çocuğun her türlü geliĢimi

hakkında büyük ipuçları verir” (Martinez, 2001:106).

“Öğrencileri öğrenmeye güdüleme stratejilerinden biri olarak, konuya ilgi ve istek uyandırmanın baĢlıca amacı, öğrenciyi eğlendirmek ya da heyecanlandırmak değil, konuya değer vermesini sağlamaktır” (KılbaĢ, 2010: 349).

Öğrencileri güdülemede Yılmaz (2010: 204- 205), onların dikkat ve merakını sağlamaya yardım için ders materyallerinin organizasyonu, sırası ve sunumunun çeĢitlendirilmesi gerektiğine de dikkat çeker. Ona göre; öğrencilerinki ile benzer olan ders materyallerinin görüntüleri ve çeĢitli özelliklerinin kullanılmasıyla öğrenciler bu durumdan mutlu olacak ve derse karĢı ilgileri artacaktır.

Öğrencinin dikkati, sürekli olarak öğrenme materyaline kanalize edilmelidir. Güdülenme, süreklilik ve bütünlük gösteren bir etkinlikler sistemi içinde tasarlanmalıdır. Etkin sınıf yönetiminin temel hedeflerinden biri, öğrencinin dikkatini sürekli öğrenme materyaline kanalize etme, diğeri öğrenme motivasyonunu artırma ve bir diğeri de öğrencilerde öğrenmeye yönelik içsel kontrolü geliĢtirme olarak tanımlanmaktadır. Öğrencilerin öğrenme materyaline güdülenmeden belirtilen materyale kanalize olmaları düĢünülemez (Öncü, 2005:182).

Genellikle motive etme, öğrencilerin bir kavram ya da bir sanat biçimi ile ilgili deneyimleri ile baĢlar. Yeni sanat biçimleri ise, görsel iĢitsel araçlar, yerinde incelemeler, konuk konuĢmacılar, sergiler, oyunlar, haritalar ve video gösterileri gibi kimi yeni ilgi çekici deneyimler gerektirir. Üst sınıflardaki ilkokul öğrencileri yaĢıtları ile çok bağlantılı olduklarından, grup incelemelerini ve sanatçılarla konuĢmaları içeren güdülemeler ve hatta video gösterileri onlara bu konularda çok yardımcı olabilir (Yılmaz, 2010: 204).

“Öğrencileri güdülemenin yollarından biri de bireyler arasındaki farklılıkların dikkate alınarak güdülemenin yapılmasıdır” diyen Öncü (2005: 183- 184) bunu Ģöyle açıklar:

BaĢarılı bir güdüleme, öğrencinin, ilgi, beklenti ve ihtiyaçlarına dönük yatay ve insancıl bir iletiĢim örüntüsünün sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle öğretmen üretken bir öğrenme ortamının oluĢturulmasına katkıda bulunan öğretim stratejileri ve sınıf ortamının düzenlenebilmesi için öğrenciler arasındaki ilgi, yetenek, ihtiyaç, değer ve sosyo-ekonomik durum, vb. özellikleri ve bunların düzeylerini dikkate alarak öğrencileri güdülemelidir. Öğretmen, öğrenciyi utandırma, eleĢtirme, gülünç duruma sokma, küçük düĢürme ve cezalandırma,

suçlama ve tehdit gibi davranıĢlardan kendini soyutlamalıdır (Öncü, 2005: 183- 184).

Unutulmaması gereken temel husus; her bir öğrencinin eĢit düzeyde davranıĢlar göstermesini sağlamak değil, her öğrencinin kendi bireysel özellikleri doğrultusunda azami performansı göstererek kendi geliĢimine katkı sağlamaktır. Bireysel farklara önem verilmesi ilkesi, yalnızca motivasyon aĢamasında değil, öğrenme-öğretme sürecinin tüm aĢamalarında esas alınması gereken bir ilkedir (Yılmaz, 2010: 211).

Sözel övgünün de öğrencileri güdüleyeceğini belirten Öncü (2005:184), her öğrencinin övülebilecek bir davranıĢı olduğunu, öğretmenin bunu görmesi ve beğendiğini öğrencilere belli etmesi gerektiğini belirtir. Ona göre; ödevini çok az hata ile tamamlayan öğrenciye “aferin, sen iyi bir öğrencisin” ifadesi kullanılırsa, ödevi doğru yapma davranıĢı ile iyi insan olma özellikleri karıĢtırılmıĢ olur. Bunun yerine; “ ödevin yeni yaklaĢımları içerdiği için güzel hazırlanmıĢ” biçiminde ifade edilirse ödevi doğru yapma davranıĢı ödüllendirilir, bu da sınıfta öğrenciyi güdülemede öğretmenden beklenen bir davranıĢ olur.

Övmek, onaylamak, takdir etmek bir ödül kriteri olarak kabul edilebilir. Takdirsiz bir ödül, bazen çocuk için anlamsız olur, çocuk hangi olumlu davranıĢ için ödüllendirildiğini bilemez, dolayısıyla ödül de etkisini kaybeder. Bunun için, ödül verilirken hangi davranıĢın karĢılığı olduğunu açık bir dille belirtmek ve davranıĢı takdir etmek önemlidir. Övmek ise kiĢinin davranıĢı ya da baĢarılarının olumlu değerlendirilmesini içeren sözlü bir iletidir (Ada ve Çetin, 2002: 58).

“Öğrencileri sınıfta güdülemenin yollarından bir diğeri de öğrencileri dersin hedeflerinden haberdar etmektir” diyen Öncü (2005:185), öğrencinin, dersle ilgili etkinlikler sonucu hangi hedefe ya da hedeflere ve niçin ulaĢacağını dersin baĢlangıç aĢamasında bilmesi gerektiğini, öğrenci bu durumdan haberdar edilmezse konuya yeterince güdülenemeyeceğini belirtir. Bununla ilgili olarak Oral (2009: 462) da, bütün öğrencilerin neyi nasıl yapacaklarını ve ulaĢacakları hedefe nasıl gideceklerini bilip bilmediklerinden emin olmak gerektiğini vurgulamıĢtır.

Kaygı yaratacağı için, süre baskısının da motivasyonu düĢüreceğini belirten Yılmaz (2010: 212), öğrenciye, kendi hızına göre ilerleme seçeneği sunulmasının gerekliliğini ifade ederken, etkinliklerin ortalama bir tamamlanma süresi olmakla birlikte, kimi öğrencilerin ortalama sürenin üzerine çıkabileceğini belirtir. Bunun

yanında Sardoğan ve Karahan (2009: 131), “Öğretmenler sınıf içi yaĢantılarda öğrencilere karĢı demokratik tutum sergilemelidir (….) Demokratik tutum sınıf içi yaĢantılara yönelik korku ve kaygıları da ortadan kaldıracaktır. Dolayısıyla korku ve kaygılarından arınan öğrenciler çalıĢma ve baĢarılı olmak için daha istekli hale geleceklerdir” der.

“Sanatsal açıdan ele alındığında, motivasyonu kısaca; öğrencinin sanatsal çalıĢmalar yapmaya istekli hale gelmesi ve ihtiyaç duyması Ģeklinde tanımlayabiliriz” diyen Yılmaz, (2009: 789-790) sanat eğitiminde de, sanat öğretmenlerinin en önemli görevinin, öğrencilerin duygu dünyasını doyurarak, onları içten motive ederek sanatsal etkinlikleri sevmesini sağlamak olduğunu belirtir. Ona göre; her birey, ilgi çekici bulduğu ve merak duyduğu etkinlikleri çok daha etkili gerçekleĢtirir, merak ettiği, sevdiği ve ilgi duyduğu konuları çok daha çabuk öğrenir.

“Çocukların özellikle yaratıcılığın çıkıĢ noktası olan merak, araĢtırma yapma duyguları köreltilmemeli, yaratıcı düĢünce güçlerini geliĢtiren yaklaĢımlar, bilgi birikimleri, ortamlar eğitim sistemi içerisinde onlara sunulmalıdır” (Buyurgan, U ve Buyurgan S, 2001: 15).

Günümüzde, yaĢadığı hayatın güzellikleri ve kalitesini hissettirecek olan duygular, bilgiler, inanıĢlar, hayaller ve yer-zaman iliĢkileri her yaĢtaki insana öğretilmesi gereken konular arasındadır. Bunlar insanlara yaĢadıkları çevreyi anlamaları, değerlendirmeleri, günümüz toplumuyla geçmiĢte yaĢayan kültürleri nasıl birleĢtireceği konusunda onlara yol gösterecektir. Bu nedenle okul yıllarında öğrencilerin kendilerine aktarılan sanat eğitimi yanında görsel sanat konularında da bilgilendirilmeleri, onların bu formları öğrenmelerini sağlayarak anlaĢılmalarını kolaylaĢtıracaktır. Öğrencinin yaptığı ürünler hakkında düĢünmesini sağlayan, hep aynı konuların çizilip boyanmadığı, ezberin olmadığı, sorgulamanın ön plana çıktığı, resim derslerinin olması öğrencinin derse katılımını sağladığı için etkin bir öğrenme gerçekleĢtirecektir (Gökay, 2008: 424- 425).

Sanatsal çalıĢmalarda, hayal gücünün ve yaratıcı yetinin harekete geçirilebilmesinde motivasyonun önemi oldukça büyüktür. Öğrencilere, konuyu verip, “haydi çocuklar, bu konuda bir resim yapın” Ģeklindeki yönergeyle iĢlenen bir dersin sonucunda ortaya çıkacak çalıĢmalarla; düĢünsel ve duyuĢsal açıdan doyurulan, çeĢitli sorularla düĢünmeye sevk edilen, Ģiirler, Ģarkılar, öyküler, efsanelerle duygu dünyaları beslenen, hayal güçleri harekete geçirilen öğrencilerin yapacakları çalıĢmalar arasında hiç kuĢku yok ki, gerek yaratıcı yaklaĢım, gerek imgesel zenginlik, gerekse görsel değerler açısından büyük farklar ortaya çıkacaktır. Yani motivasyon, öğrencilerin yalnızca çalıĢmaya istek duyması açısından değil, aynı zamanda ortaya çıkacak olan çalıĢmanın niteliği açısından da büyük önem arz etmektedir. Her çocuk yaratıcıdır, ancak, farklı düzeylerde yaratma potansiyeline sahiptir. Örneğin, bir öğrenci, yüksek düzeyde yaratıcı potansiyele sahip olmakla birlikte düĢük performans gösteriyor ise, bu durum motivasyon yetersizliğinden, onun yeterince motive edilememiĢ olmasından kaynaklanıyor demektir (Yılmaz, 2009: 789- 790).

Darıca (2003: 4-5-6 ), öğrencileri yaratıcılık açısından güdüleyebilmenin yollarını kısaca Ģöyle sıralar:

Fiziksel gereksinimlerin giderilmesi, Ġlgi ve merakların dikkate alınması,

ArkadaĢlarla birlikte çalıĢmanın desteklenmesi, Eğlenceli etkinlikler sunma,

Amaçlara ortak etme, ÇeĢitlilik sunma,

Mücadele etme fırsatını vermek, PekiĢtirmeye önem vermek,

Çocukların duygularını önemsemek.

“Atölyelerin fiziksel koĢulları, olanakları sanatsal öğrenme ortamının verimliliği üzerinde önemli bir rol oynar. Kötü düzenlenmiĢ bir çevre, ıĢıklandırma ve havalandırmanın yetersizliği, rahatsızlık veren ısı dereceleri, hem öğrencilerin hem de

Benzer Belgeler