• Sonuç bulunamadı

Pinter’ın Oyun Kişileri Güçlü ve Güçsüz Olarak İki Zıt

1. BÖLÜM

2.5. BATI’DAKİ İLK ABSÜRT TİYATRO ÖRNEKLERİ

2.5.4. İngiltere’de Harold Pinter

2.5.4.1. Pinter’ın Oyun Kişileri Güçlü ve Güçsüz Olarak İki Zıt

Harold Pinter’ın birçok oyununda oyun kişilerinin bir kısmının daha dominant, diğer grupta yer alanların ise daha sessiz ve silik kişiler oldukları gözlenir. Tutaş ve Azak’ın da Pinter’ın oyun kişilerine güçlü-güçsüz ilişkisi bağlamında yaklaşarak oyun

187 Brockett, Tiyatro Tarihi, s. 601.

188 Erdinç Parlak ve A. Gökhan Biçer, “Harold Pinter’ın The Room (Oda) Oyununda Korku ve Barınak İlişkisi” SANAT (Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi) Sayı: 5, 2004, s. 32.

kişilerinin “[…] sıklıkla, baskın olanlar ve boyun eğenler olarak iki kutupta […]”189 toplandıklarını ifade etmeleri bizim bu konudaki iddiamızı destekler niteliktedir.

Yazarın oyunları ise genel olarak bu iki kutup arasındaki gerilim ve tansiyon üzerine kurulur. Örneğin Doğum Günü Partisi adlı oyunda Stanley adlı oyun kişisi boyun eğen kişi olarak görülürken, McCann ve Goldberg ikilisi onun üzerinde baskı kuran, dominant taraf olarak yansıtılır. Stanley’nin McCann ve Goldberg tarafından bir anlamda sorguya çekildiği sahne iki taraf arasındaki güçlü-güçsüz ilişkisini açık olarak ortaya koymaktadır:

GOLDBERG: Yalan söyleme.

McCANN: Örgüte ihanet ettin. Onu tanıyorum!

STANLEY: Tanımıyorsun!

[…]

(Sandalyenin her iki tarafında dururlar.) […]

GOLDBERG: Karın neredeydi?

STANLEY: Şey _ GOLDBERG: Cevap ver.

STANLEY (döner, iki büklüm): Ne karısı?

GOLDBERG: Karına ne yaptın?

McCANN: Onu öldürdü.

GOLDBERG: Karını neden öldürdün?

STANLEY (oturur, arkası seyirciye dönük): Ne karısı?

McCANN: Onu nasıl öldürdü?

GOLDBERG: Onu nasıl öldürdün?

McCANN: Onu boğdu.

GOLDBERG: Arsenikle.190

İki taraf arasındaki diyaloğun giderek bir sorgulama halini alması, okuyucu/izleyiciye İkinci Dünya Savaşı sırasındaki iki zıt tarafı, Naziler ve Yahudileri ve onlar arasındaki gerilimi hatırlatmaktadır. Stanley adının bir Yahudi adı191 olduğu dikkate alındığında, bu iddia daha da güçlü ve belirgin hale gelmektedir.

Beckett’in oyun kişileri gibi sürekli birbirleriyle atışan Pinter’ın oyun kişileri de, laf cambazlığı yapan iki komedyeni andırmaktadır. Ancak bu komik diyaloglar

189 Tutaş ve Demirkol Azak, “Harold Pinter”, s. 23.

190 Harold Pinter, “The Birthday Party” içinde Complete Works: One, çev. Arzu Özyön, Grove Press, New York ,1990, s. 58-59.

191 bkz. Arzu Özyön, “Toplumdaki Parçalanmışlığın Dile Yansımaları: Pinter’ın Doğum Günü Partisi ve Anday’ın Müfettişler Adlı Oyunu” içinde International Multidisciplinary Congress of Eurasia (IMCOFE) Bildiri Kitabı, Cilt 1, 11-13 Temmuz, 2016, s. 224.

sırasında bile kişiler arasındaki gerilim, birinin diğerine hükmetme çabası açık olarak hissedilmektedir. Örneğin Git-Gel Dolap adlı oyunda Ben ve Gus’ın “çaydanlığın altını yakmak” ve “gazı açmak” ifadeleri üzerine tartıştıkları diyalog okuyucu/izleyici üzerinde bir yandan komik bir etki bırakırken, diğer yandan Ben’in Gus üzerinde baskı kurmaya çalışan tehditkar hali dikkati çekmektedir:

Ben: Git ve yak.

Gus: Neyi yakayım?

Ben: Çaydanlığı.

Gus: Gazı kastediyorsun.

Ben: Kim kastediyor?

Gus: Sen?

Ben: (gözlerini kısarak) Gazı kastettiğimi söylerken ne kastediyorsun?

Gus: Senin kastettiğin şeyi söylüyorum, kastetmiyor musun? Gazı.

Ben: (Güçlü bir şekilde) Git ve çaydanlığı yak diyorum, gitmeni ve çaydanlığı yakmanı kastediyorum.

Gus: Bir çaydanlığı nasıl yakabilirsin ki?

[...]

Ben: (tehditkâr) Ne demek istiyorsun?

Gus: Çaydanlığı ocağa koy denir.192

Ben’in Gus’a karşı üstünlük sağlama çabası kullandığı dile de yansımakta;

neredeyse oyun süresince burada olduğu gibi emir verircesine konuşması, oyundaki baskın kişi olduğunu göstermektedir. Pinter’ın oyun kişileri arasındaki bu güçlü-güçsüz kutuplaşması ve gerilim diğer bir oyunu olan İnce Sızı’da da dikkat çeken özelliklerden biridir. Oyunda Edward, eşi Flora ile konuşurken emir kipi kullanmakta, böylelikle oyundaki iki kişiden birinin yine diğeri üzerinde hȃkimiyet kurma çabaları bir kez daha doğrulanmaktadır:

FLORA: Ondan korkuyorsun.

EDWARD: Hayır korkmuyorum.

[...]

192 Harold Pinter, “The Dumb Waiter” içinde Complete Works: One, çev. Arzu Özyön, Grove Press, New York ,1990, s. 141.

FLORA: O zavallı, yaşlı, zararsız bir adam.

EDWARD: Ahhh, gözlerim.

FLORA: Gel hadi gözlerini yıkayalım.

EDWARD: Uzak dur.

[Duraksama]

[Yavaşça] O adamla konuşmak istiyorum. Onunla bir iki çift laf etmek istiyorum.

[...]

FLORA: Dışarı onunla konuşmaya mı gidiyorsun?

EDWARD: Tabii ki hayır! Dışarıya onun ayağına gitmek mi? Tabii ki... hayır. Onu buraya davet edeceğim. Çalışma odama. Sonra... işin aslını öğreneceğiz.

[...]

EDWARD: Onu içeri çağır.

FLORA: Ben mi?

EDWARD: Dışarı çık ve onu içeri çağır.193

Oyunun bu sahnesinde Edward ve Flora arasında geçen diyalogdan, oyunun başında Flora’nın daha baskın görünmesine rağmen, durumun giderek değiştiği;

özellikle Edward’ın buyurgan konuşma tarzından onun Flora’ya karşı kaba davrandığı;

onun üzerinde üstünlük kurmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Bunun yanısıra, Edward’ın Kibritçi ile konuşmak üzere dışarı çıkmak yerine, onu küçümseyerek ayağına çağırması; hatta çağırma işini de son derece kaba bir dille ve yine emirlerle eşine yaptırması; sadece eşine karşı değil, hiç tanımadığı bir adama karşı da üstünlük kurmaya çalıştığının göstergesidir. Yazarın Oda adlı oyunundaki karı-koca arasında da benzer bir ilişki görülür. Ancak bu defa eşler arasındaki güçlü-güçsüz ilişkisi erkeğin kadına söz aracılığı ile üstünlük kurmasına dayanmaz. Aksine Rose sürekli konuşurken, kocası Bert ona hiçbir şekilde karşılık vermez. Rose, Beckett’in Mutlu Günler’deki Winnie adlı oyun kişisi gibi oyun süresince neredeyse kendi kendine konuşur:

ROSE. Al bakalım. Bu seni soğuktan korur.

Pastırmayı ve yumurtaları tabağa koyar, gazı kapatır ve tabağı masaya götürür.

193 Harold Pinter, “A Slight Ache” içinde Complete Works: One, çev. Arzu Özyön, Grove Press, New York ,1990, s. 178-179.

Dışarısının çok soğuk olduğunu söyleyebilirim. Berbat derecede.

[...]

Eğer dışarı çıkmak istiyorsan içine de bir şeyler giyebilirsin. Çünkü dışarı çıktığında soğuğu hissedeceksin.

Fincana süt döker.

Daha şimdi pencereden dışarı baktım. Bana yetti. Etrafta bir Allah’ın kulu yok.

Rüzgarı duyabiliyor musun?

Sallanan sandalyeye oturur.

Kim olduğunu hiç görmedim. Kim ki? Aşağıda kim yaşıyor? Sormak zorundayım.

Yani, sen de biliyorsun, Bert. Ama her kimse, çok da rahat olmamalı.

Duraksama.194

Bert’in eşine karşı bu tavrı, kendisine sorulan onca sorudan tek birini bile cevaplamayışı, eşini umursamadığının ya da yok saydığının kanıtıdır. Bu durum da yine iki taraftan birinin diğeri üzerinde, bu defa diğer oyunlardakinden farklı olarak sözcükler ve konuşma aracılığıyla değil; sessizliği kullanarak ve sessiz kalarak; diğer bir deyişle ona karşı duyarsızlığı ile Rose’a varlığını, önemini hissettirmeyerek baskı ve hȃkimiyet kurma stratejisi olarak görülmelidir.