• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.5. BATI’DAKİ İLK ABSÜRT TİYATRO ÖRNEKLERİ

2.5.6. Doğu Avrupa Ülkelerinde Absürt Tiyatro

2.5.6.1. Çek Cumhuriyeti’nde Vaclav Havel ve Milan Kundera

2.5.6.1.2. Milan Kundera’nın Anahtar Sahipleri

Anahtar Sahipleri (1963) sayısız ödül almış, yazarlık mesleğinin yanı sıra sinema ve müzik ile de uğraşmış Milan Kundera’nın Absürt Tiyatro oyunlarından biridir. İkinci Dünya Savaşı sırasında geçtiği anlaşılan oyun, oyun kişilerinden Jiri ile eşi Alena ve onun ailesi arasındaki çatışma üzerine kuruludur. Absürt Tiyatro’da konu bütünlüğü olmamasına karşın, Milan Kundera’nın eserinde de, Vaclav Havel’in eserinde olduğu gibi, bir bütünlük gözlemlemek veya iddia etmek olasıdır.

2.5.6.1.2.1. Jiri Hariç Diğer Oyun Kişileri Arasında Birbirine Bağımlılık Görülür

Jiri, eşi Alena ve Alena’nın anne-babası Bay ve Bayan Kruta’nın aynı evde yaşadığı oyunda belki de aile olmalarının getirdiği bir yakınlıkla Alena, Bay ve Bayan Kruta’nın birbirlerine bağlı/bağımlı oldukları görülür. Diğer bir deyişle, Alena Jiri ile evlidir ancak onunla bir aile olamamıştır. Sanki Alena, anne-babası bir tarafta, Jiri tek başına diğer taraftadır ve bu iki taraf arasında oyun süresince bir çatışma yaşandığı gözlenir. Özellikle Alena-Jiri ve Bay Kruta-Jiri arasındaki çatışmanın şiddeti daha güçlü hissedilir. Alena ile Jiri sanki karı-koca değil, Alena’nın çocuksu ve umursamaz tavırları yüzünden iki yabancıdır:

JİRİ- Bir şey söylesene, dilini mi yuttun?

[…]

ALENA -Ne üstüme varıyorsun? Hapsetmedin mi beni?

[…]

JİRİ- İsteyerek yapmadım ki.

[…]

JİRİ- Ne giriyor böyle aramıza ikide bir?

[…]

JİRİ- Sanki iki yabancı oluveriyoruz.263

Aslında Jiri’nin de vurguladığı gibi karısı Alena ile aralarına giren onun anne-babası ve onların Jiri’ye karşı olan tavırlarıdır. Onların Jiri’ye kötü davranıp sürekli onu eleştirmesinden etkilenen Alena da kocasına kötü davranmakta, ona yabancılaşmaktadır. Bu yabancılaşma da aralarındaki çatışmanın şiddetini arttırır.

Öyle ki, bir süre sonra Alena her konuda eşi Jiri ile inatlaşmaya ve onun; kendisini korumak için söylediklerinin, isteklerinin tam tersini yapmaya başlar:

JİRİ- (Direnir) N’olursun bugün birbirimizden kopmayalım; sen benim miniminimsin değil mi?

[…]

ALENA- Hayır değilim.

[…]

ALENA- Benim de bir kişiliğim olduğunu…

[…]

ALENA- Bir yaşantım olduğunu anla artık.

[…]

JİRİ- Alena, bugün senin yanımda olmanı istiyorum. Açsana gözlerini! Çevremizde insanları hapsediyorlar, kurşuna diziyorlar, bizse incir çekirdeği doldurmayan şeyler için kavga ediyoruz.

ALENA- Rahat bırak beni!264

Jiri ile Alena arasındaki bu çatışma ve benzer diyaloglar oyun süresince ve oyunun sonunda da devam eder. Alena, eşi ile ailesi arasında yaşanan sorunlarda bile ailesinin tarafında yer alarak eşine karşı düşmanca tavırlar sergiler.

Oyun kişileri konusunda dikkate değer bir başka nokta, Absürt Tiyatro geleneğinin aksine, oyun kişilerinin Alena, Jiri, Vera gibi özgün isimlere sahip olmasıdır.

Oyuna adını da veren evin anahtarları Bay Kruta ile Jiri arasındaki çatışmada önem taşımaktadır. Bay Kruta yaşadıkları evin anahtarlarının kendisine ait olduğunu söyleyerek oyunda anahtarlar üzerinden Jiri’ye üstünlük kurmaya çalışır:

263 Milan Kundera. Anahtar Sahipleri, çev. Rekin Teksoy, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990, s. 34.

264 Kundera, Anahtar Sahipleri, s. 35.

BAY KRUTA- Sadece Alena’yı hapsettiğin için kızmadım sana. Daha önemli bir suçun var. Anahtarlar…

[…]

BAY KRUTA- Sen yokken üç deste anahtarımız vardı. Biri benim, biri karımın, biri de Alena’nındı. Sana kaç defa, anahtarcıya git kendin için bir dördüncü deste yaptır, dedim.

[…]

BAY KRUTA- Yaptırdın mı anahtarları?

[…]

BAY KRUTA- Bir deste anahtar kayboldu. Kimin kaybettiğini bilmiyor musun?

[…]

JİRİ- Bırakın soru sormayı, sanık mıyım ben?

[…]

BAY KRUTA- Tut ki sanıksın.265

Bay Kruta ve Jiri arasındaki diyaloğun, daha doğrusu Bay Kruta’nın tek taraflı sorularından oluşan konuşmanın bir tür sorgulamaya dönüşmesi ve Bay Kruta’nın “tut ki sanıksın” sözleri, onun Jiri üzerinde hȃkimiyet kurma çabasının bir göstergesidir.

Oyunun 1963 yılında yazılmış olduğu dikkate alınırsa, bu diyalo bir yandan iki kuşak arasında bir çatışma yaşandığını örneklerken, diğer yandan Almanya’da Doğu-Batı arasında örülen duvar sonucunda sisteme ve yeni yönetime kimin hakim olacağı konusunu Bay Kruta-Jiri çatışması üzerinden somutlaştırmaktadır. Bu üstünlük kurma çabası ikisi arasındaki diyalog ilerledikçe daha açık olarak görülür:

BAY KRUTA- Sen kaybettin anahtarları.

[…]

BAY KRUTA- Üç deste anahtardan ikisi kaldı.

[…]

BAY KRUTA- Öbür deste de benim. Onu da geri vereceksin.

JİRİ- Ama bizim anahtarlarımız onlar.

BAY KRUTA- Sizin mi? İyi dinleyin öyleyse. Her destede iki anahtar var. Biri sokak kapısının, biri dairenin kapısının. Sokak kapısının anahtarının sahibi kapıcı, daire

265 a.g.e., s. 45-46.

kapısının anahtarının sahibi ise benim. Sizin kullandığınız anahtarlar, sizin değil, ödünç. [...] Anladınız mı?266

Böylece Bay Kruta ile Jiri arasındaki çatışmada, Bay Kruta anahtarların ve dolayısıyla gücün kendisine ait olduğuna dikkat çekerek Jiri üzerinde üstünlük kurma mücadelesini kazanmaya çalışır. Bu mücadelede Alena yine babasının ve ailesinin tarafında yer almayı tercih eder:

BAY KRUTA- Şimdi anahtarları ver bana.

JİRİ- Yargıçlık taslıyorsunuz, ben yokum bu oyunda.

ALENA- Hak yerini bulmalı. Madem ki bir kusur işledin, cezanı çekmelisin.

JİRİ- Al sana bir gönüllü yargıç daha. Karşındakini kendin gibi sanıyorsun. Ama birden yargıç kesilip, ayaküstü yargılamaya kalkıyor seni. Beşikten mezara kadar sorgudan kurtulamıyorsun.267

Sonuç olarak, alıntıların hepsi göz önünde bulundurulduğunda Alena ve anne-babasının her defasında birbirlerini Jiri’ye karşı kollayarak, desteklemeleri onların birbirine bağımlı olduklarını ve Jiri’nin ve onların iki farklı safta bulunduklarını doğrulamaktadır.

2.5.6.1.2.2. İçinde Yaşadıkları Ev Yani Mekân Hapsolmuşluk Hissi Verir

Oyun, tek ve kapalı bir mekânda, bir evde geçmektedir. Bu kısıtlı mekân oyunun başında sahne notları kısmında betimlenir: “Yan yana ya da arka arkaya iki oda. İlki Jiri ve Alena Necas’ın, ikincisi Alena’nın anasıyla babasının. İki oda arasında bir kapı. Her odada ayrıca, evin giriş, mutfak ve banyosunun bulunduğu anlaşılan bölümüne açılan birer kapı.”268Mekân oyun boyunca da değişmeden kalır, bütün oyun aynı evde geçer.

Oyunda Jiri’nin evin anahtarlarını yedekleriyle birlikte alarak yanlışlıkla kapıyı kilitlemesi üzerine, Alena ve anne-babası oyunun bir bölümünde eve hapsolup kalırlar.

Böylece ev sembolik olarak hepsi için bir hapishaneye dönüşür:

ALENA- (Sesi dışarıdan gelir) Anahtarları bulamıyorum.

266 a.g.e. 46-47.

267 a.g.e. 48.

268a.g.e., s. 9.

Bn. KRUTA- (Yüksek sesle Alena’ya) Anahtarları n’apacaksın?

ALENA-(Dışardan) Kapıyı kilitlemiş.

BAY KRUTA- (Dışarıya doğru yüksek sesle) Benim anahtarlarım kapının yanında asılı. Al onlarla aç.

ALENA- Kapının yanında anahtar yok.

BAY KRUTA- İyi bak. (Antreye gider.) […]

ALENA- (Bay Kruta’ya) N’olur ceplerine baksana.

BAY KRUTA- Benim aklım başımda kızım. Anahtarları mutlaka o almıştır.

ALENA- Niye sizin anahtarlarınızı alsın. Jiri’nin kendi anahtarı var.

BAY KRUTA- Kendi anahtarı mı? Nereden onun oluyormuş anahtarlar?269

Diyalogdan da anlaşıldığı gibi Alena ile anne-babası Jiri tekrar eve gelinceye kadar evden dışarı çıkamazlar. Bu durumdan en çok rahatsızlık duyan Alena olur.

Çünkü işe bile gidemez:

ALENA- Çıldıracağım.

[…]

Bn. KRUTA- […] Seni böyle bir kafese hapsedilmiş gördükçe acıyorum Alena.

Haline bak şu kızın Jozef. (Alena’ya nasıl durması gerektiğini göstermek amacıyla göğsünü şişirir) Dik dur, göğüslerin belli olsun, utanılacak bir yanı yok bunun.

ALENA-(Göğsünü şişirir, aynaya kaçamak bakar, sonra soluğunu boşaltır) Evet ama dışarı çıkabilmemi sağlamıyor ki. Sanat sadece yeteneğe dayanmıyor. En önemlisi çalışmak. Ama anlatamıyorum ki ona. (öfkeli) Yatayım bari! Başka n’apabilirim?

Hapsoldum kaldım. (aklına öç almak gelir) Burada yatmayacağım. (Antreden, sokak kapısının kilidinde dönen anahtarın sesi gelir, sokak kapısı açılır.)270

Bayan Kruta’nın “Seni böyle bir kafese hapsedilmiş gördükçe acıyorum Alena” şeklindeki sözlerinden aslında evin sadece gerçek anlamda değil sembolik olarak da Alena için bir hapishaneye dönüştüğü anlaşılır. Çünkü Alena bale yapmak istemesine rağmen, Jiri’nin kendisine izin vermediğinden ve sürekli olarak engel olduğundan yakınır.

269 a.g.e., s. 17, 19.

270 a.g.e., s. 19-20.

Buna karşın sadece Alena değil; Jiri de kendini sıkışıp kalmış, hapsolmuş gibi hisseder. Ancak onun hücresi bu evin yanında içinde yaşadıkları bu küçük kasabadır:

JİRİ- Beni sevmiyor musun Alena?

ALENA- Seni sevmem, birlikte tereyağı almaya gitmemi gerektirmez ki.

JİRİ- Senin için her şeyi terk ettim Alena. Sırf birlikte olalım diye bu küçücük kasabaya tıkıldım. Hatırım için sen de bir kez olsun benimle gelmez misin?

ALENA- Tabii; ama canım isterse…271

Jiri’nin sadece Alena’ya olan aşkı yüzünden bu kasabada yaşamayı sürdürdüğü anlaşılır. Diğer bir deyişle, Alena sürekli Jiri’nin isteklerini gerçekleştirme konusunda kendisine engel olduğundan yakınırken, aslında o da bir anlamda Jiri’nin istediği hayatı istediği yerde yaşamasına; belki de hayallerini gerçekleştirmesine engel olmuştur. Belki de farkına varmadan onu bu kasabada sadece kendisine olan aşkı yüzünden hapis hayatı yaşamaya mahkum etmiştir.

2.5.6.1.2.3. Zamanın Belirsizliği Oyun Süresince Vurgulanır

Bay Kruta evin farklı yerlerindeki saatleri aynı anda kurmasına rağmen saatlerin her biri farklı zamanları gösterir. Oyun süresince birkaç defa saatleri kuran ve bunu neredeyse takıntı haline getiren Bay Kruta, her defasında aynı durumu yaşar:

BAY KRUTA- (Odasındaki saatlerin hepsini kurmuştur; aynı işi yapmak için Alena’nın odasına gelir) Ne var, n’oluyor?

Bn. KRUTA- Jiri dışarı çıkmış, Alena nereye gittiğini bile bilmiyor.

[…]

BAY KRUTA- (Odadaki saatleri kurmaya koyulur) Hepsini aynı anda çaldırabilsem…

ALENA- (Aynanın önünde taranır) Şuraya bir dalga…

BAY KRUTA- (Bir saate yaklaşıp akrebini biraz öne alır) Canlarının istediği gibi dolaşabileceklerini sanıyorlar kadranın üstünde…

ALENA- Ben saat olsaydım, inadına hep geri kalırdım.

BAY KRUTA- Ona ne şüphe!

271 a.g.e., s. 71-72.

ALENA- Bu elbise de hiç düzgün durmaz.

BAY KRUTA- Sanki ben komut vermişim gibi hepsinin birden çalması hoşuna gitmiyor mu?272

Aynı kapalı ortamda yaşayan iki insan (Bay Kruta ve Alena) kendi dünyalarında yaşamaktadırlar. Konuşmaları kesişmemekte, çoğunlukla birbirini teğet geçmektedir. Babanın gündeminde zaman dahil her şeye hakim olmak vardır. Kızın gündeminde ise estetik. Bu da kişilerin benmerkezci bir duruş sergilediklerini gösterir.

Bay Kruta’nın saatlerin hepsini birden aynı anda çaldıramaması saatlerin farklı zamanları gösterdiklerine, dolayısıyla zaman konusunda bir karmaşa ve belirsizliğin yaşandığına işaret eder. Bunun yanında “Hepsini aynı anda çaldırabilsem”, “istedikleri gibi dolaşabileceklerini sanıyorlar”, “komut vermişim gibi hepsinin birden aynı anda çalması” gibi ifadeler bizi aslında Bay Kruta’nın Jiri’ye yaptığı gibi zamana da üstünlük kurmaya çalıştığı, onu da kontrol etmek için mücadele ettiği ancak başarısız olduğu sonucuna götürür. Çünkü ne yapılırsa yapılsın, önüne geçip durdurulamayacak tek şey sürekli akan zamandır. Bay Kruta’nın saatleri aynı anda çalacak şekilde ayarlayamaması ve zamanın hükmedilemez bir olgu oluşu oyunun ilerleyen bölümlerinde de dikkat çekmeye devam eder:

BAY KRUTA- Kapı mı çaldı? (zil çok hafif çaldığı için Bay Kruta işitmemiştir; Bay Kruta kapının çalıp çalmadığını anlamak için kendi odasından antreye çıkar; bu sırada ilk saat sekizi çalmaya başlar; Bay Kruta iki odada bulunan kırka yakın saatin hepsini aynı zamanda çalacak biçimde ayarlamayı başaramadığından, ilk saati ikincisi, onu üçüncüsü vb. izler; saatlerin çalması bir iki dakika sürer, en geri kalan saatin tek başına çalışıyla sona erer.)273

Alena saatin sekiz olduğunu söylese de saatlerin birbiri ardına çalması, saatlerin güvenilmezliğine işaret eder ki bu da zaman algısı konusunda bir karmaşa ve belirsizlik yaşanmasına ve saatin tam olarak kaç olduğu konusunda şüpheye düşülmesine neden olur. Milan Kundera’nın ana dilinde edebiyat eserleri yazmadığını söyleyen Çek yayın yönetmeni Martin Simecka, ihanet ettiği o dili ve ülkeyi terk

272 a.g.e., s. 15-16.

273 a.g.e., s. 21-22.

ettiğini ileri sürer.274 Bu bağlamda, oyunda zamana hükmedememek zamanın (geçmişin) kişiyi ne zaman yakalayacağının bilinememesine de işaret eder.

Zamanın insanlar tarafından kontrol edilemez oluşu bir kez de Jiri ve dava arkadaşı Vera arasındaki diyalogdan açık olarak anlaşılır:

VERA- Bu saatler ne?

JİRİ- (Bıkkın) Sinek gibi vızıldıyorlar değil mi?

VERA- (Oturur, ilk kez rahatlamış görünür.) Yoo.. Birkaç gündür ben de saat gibiyim, durup dinlenmeden koşuyorum. Bazen zamanın benim dışımda akıp gittiğini duyuyorum… Tıpkı bir ırmak gibi… Çok yorgunum, bir bardak su verebilir misin?275

Vera’nın “zamanın benim dışımda akıp gittiğini duyuyorum” ifadesi, zamanın önüne geçilemeyeceğinin ve durdurulamayacağının; ne yaparsak yapalım akmaya devam edeceğinin altını çizmektedir. Buna rağmen Bay Kruta ısrarla tıpkı insanları olduğu gibi zamanı da kontrol edebileceğini düşünmektedir:

Bn. KRUTA- (Alınmıştır, Jiri’ye) Gitmemizi istiyorsun değil mi?

VERA- (Daha önce davranır) Saatlere bakıyorduk.

BAY KRUTA- Saat koleksiyonum hoşunuza gitti demek?

VERA- İlginç buldum!

BAY KRUTA- Her sabah bu saatleri kurarım. Kurmayacak olsam sabah olduğunu anlamam. Eskiden alayı teftiş ederdim; emekli olduktan sonra alayın yerini bu saatler aldı.276

Böylece Bay Kruta’nın üst rütbeli eski bir asker olduğu ve alayda emrindeki askerleri teftiş etmeye, onlara hükmetmeye alışık olduğu anlaşılmaktadır. Onun Jiri’ye ve saatlere hükmetmek için mücadele vermesinin nedeni de böylelikle mesleki alışkanlığına bağlanabilir. Ancak ne Jiri’ye ne de saatlere üstünlük sağlamada başarılı olabilir. Özellikle saatler, onun kendilerini bir düzene sokmak için ayarlamaya, kurmaya çalışmasına adeta isyan ederler ve her defasında kendi kafalarına göre farklı zamanlarda çalmayı sürdürürler. Bu da oyun süresince zaman kavramı konusundaki

274bkz. Martin Simecka, “Der Besitzer des Schlüssels” (15.10.2008- ‘Respekt’) (Almancadan Türkçeye çev. Nazire Akbulut) perlentaucher. de Das Kulturmagazin https://www.perlentaucher.de/essay/der-besitzer-des-schluessels.html Erişim 19.11.2017.

275Anahtar Sahipleri, s. 31.

276 a.g.e., s. 33.

belirsizliğin devam etmesine neden olur. Ayrıca Bay Kruta’nın her çabasının sonuçsuz kalması, zamanın insana boyun eğmeyeceğini ve doğal akışını sürdüreceğini kanıtlar.

2.5.6.1.2.4. Jiri Dışındaki Oyun Kişilerinde Eylemsizlik Görülür

Oyunda genel olarak kişilerin herhangi bir eylemde bulunmadıkları, sadece dış dünyada yaşananlardan uzak kalmakla yetindikleri görülür. Bay Kruta emekli olduğu için, eşi ise ev hanımı olduğundan sürekli evde vakit geçirirler. Önceki bölümde de görüldüğü gibi Bay Kruta takıntılı bir biçimde sürekli saatleri kurar ve onların aynı anda çalması için uğraşır. Alena’nın ise yaptığı tek şey bale derslerine gitmektir. Bale onun için hayati önem taşımaktadır ve tek gayesi haline gelmiştir:

JİRİ- Hep demiyor muydun bana, her gün yeniden evlenelim diye.

ALENA- Ne güzel olurdu her gün yeniden evlenebilseydik. Evlendikten sonrası da güzel ama, öncesi gibi değil… (Bale hareketleri yapmaya başlar.)

[…]

JİRİ- (Pencereyi göstererek) Bak hava ne güzel. (Alena bale yapar) Senin de hoşuna gidecek. (Alena bale yapar) Pazar bugün! (Alena devam eder) N’olursun, beni seviyorsan, sen de gel.

ALENA- (Sert) Hiçbir yere gitmeyeceğim, dedim sana. Derse gitmemi engelledin, hiç olmazsa evde çalışayım. Ne sanıyorsun baleyi? Her insanın yaşamda önemli bir görevi olduğunu anlamayacak mısın?277

Görüldüğü gibi bale Alena için hayattaki en önemli tutkusudur ve sırf bu yüzden eşi Jiri ile gitmeyi reddederek belki de hayatına mal olacak bir karar alır.

Oyunun birçok yerinden anlaşıldığı üzere oyun Hitler döneminde geçmektedir.

Jiri’nin daha önce de vurguladığı gibi insanlar hapsedilmekte, kurşuna dizilmektedir.

Ancak böyle bir durumda bile Alena son derece duyarsız ve kayıtsızdır. Eylemde bulunmak bir yana, hiçbir şey yaşanmıyormuş gibi kendisini dış dünyadan soyutlayarak gündelik hayatına devam eder:

ALENA- Ben kahvaltı ettim.

277 a.g.e., s. 72.

Bn. KRUTA- Yemesen de bizimle otur. (Vera, Jiri, Bay Kruta, Bayan Kruta masaya oturup kahvaltı etmeye başlarlar; Alena kararsız, pencereye yönelip sokağa bakar) İlginç bir şey mi var sokakta?

ALENA- (Pencereye dayanır) Yoo! Nazilerle izciler…

BAY KRUTA- (Vera’ya) Buyurun.

VERA- (Sinirli) N’apıyorlar?

BAY KRUTA- Bugün de geçit töreni var. Kapıcı izcilerin dama çıkmasına göz yumuyor, öyle tepiniyorlar ki tavan çökecek sanıyor insan.

ALENA- Bugün de güneşlenemeyeceğim demek. Yukarı çıkıp yanmayı düşünüyordum oysa. Suzana simsiyah oldu, ben daha vakit bulup da yanacağım.278

Dışarıda Nazilerin boy göstermesi Alena için sıradan, önemsiz bir olaydır;

insanların canı yanarken onun tek düşündüğü yukarı çıkıp güneşlenmek ve Suzana kadar yanmaktır. Bu da Alena’nın çevresine ve toplumsal sorunlara son derece duyarsız olduğunun, bu konuda hiçbir eylemde bulunmadığının göstergesidir.

Alena’nın ‘sanat’ı ve ‘sanatçı’yı temsil ettiği düşünülürse, Alena ve onun tutumu üzerinden “Sanat sanat içindir.” anlayışı da eleştiriliyor olabilir.

Eyleme geçme girişiminde bulunan tek oyun kişisi Jiri ise neredeyse oyun boyunca eşi Alena ve onun anne-babası tarafından gerek sözsel gerek davranışsal olarak engellenir. Buna rağmen Jiri’nin eyleme geçtiği ilk an, muhbirlik yapan kapıcı Sedlacek’i öldürdüğü andır. Olay, kapıcı Sedlacek’in Jiri’nin evinde rastladığı Vera’dan şüphelenmesi ve ona sorular sorması sonucunda cereyan eder. Oyun psikoanaliz ile yorumlanmaya çalışıldığında, soruna iki boyutlu bakmakta yarar vardır.

İlk yorum olarak, insan gençliğinde veya genel anlamda yaşamında hata yapabilir.

Bunun üstesinden gelebilmek için -edebiyatçı ise- sorunu yansıtma tekniği ile eserdeki figürler aracılığı ile dile getirir. Edebiyat dünyası, Freud ile bunun yöntemine, Kafka’nın eserleri ile de uygulamasına tanıktır. Aynı durum Kundera için de geçerlidir. Gençliğinde ‘bir vatansever’ olarak gerçekleştirdiği davranış, sistem ve değer yargıları ile birlikte bakış açısı değişince, ‘hata’ olarak değerlendirilebilmektedir.

Diğer bir yorum ise insani değerler doğrultusunda değil de, sistem odaklı hareketin insanları süreç içerisinde zor duruma düşürmesi üzerine yapılabilir. Milan

278 a.g.e., s. 40.

Kundera’nın yanı sıra, Batı için çalışan Çek vatandaşı da hatalıdır. Sonuçta o da bir başka sistem için ajanlığı kabul etmiştir. Ancak değerlendirmelerde kapitalist Batı etkin olduğu ve çökertilmek istenen Komünist rejim olduğu için yapılanlar mübah gösterilmektedir.

Vera, Sedlacek’in kendisini soruları ile bunaltması ve en sonunda bir şeyler bildiğini ima etmesi üzerine Jiri’nin evinden bir an önce çıkmaya çalışır. Ancak Sedlacek’in Vera’yı elinden kaçırmaya hiç niyeti yoktur. Sorularını sormaya devam eder:

SEDLACEK- (Kapının yanındadır; kolunu kaldırarak) Bir dakika… (Vera çıkamayacağını anlayınca durur) Son bir soru. Planlama bürosunda hangi mühendisle çalıştınız?

[…]

VERA- Kendiniz kedi, beni fare yerine koymaya kalkmayın. […]

SEDLACEK- (Bir şey söylemeden Vera’nın kapıya yaklaşmasını bekler, tabancasını çeker; yine saygılı) Demek sizi sorguya çekmeye hakkım yok öyle mi?

JİRİ- Ama Bay Sedlacek Vera bizim arkadaşımız; bizi de tanıdığınıza göre…

SEDLACEK- (Tabanca’yı Vera’ya çevirerek) Kapıcıyı budala mı sanıyorsunuz delikanlı? (Vera’ya) Sağa dönün biraz. Tamam. (Vera yavaşça sağa döner.) Benden daha önemli kişiler, hangi trenle geldiğini söyletmesini bilirler sana. (Kapıcı Vera’yı öne yürütmek ister; bu arada Jiri çalışma masasındaki kâğıt keseceğini alır, vurmak istermiş gibi kapıcıya yaklaşır.)279

Kapıcının Vera’yı yakalayarak Nazilere teslim edeceğini anlayan Jiri, arkadaşını onun elinden kurtarmak için eyleme geçer ve elindeki kâğıt keseceği ile kapıcıya saldırır: “(Yeniden Kruta’ların dairesi; Jiri vurmuş ve kapıcı yere düşmüştür.

Jiri, kâğıt keseceği ceketine sürüp temizledikten sonra yazı masasının üstüne bırakır;

Vera’nın başıyla işareti üzerine kapıcının cesedini yatağın altına gizler; Bayan Kruta, peşinde Alena, dipteki kapıdan ikinci odaya girer.)”280 Oyun süresince çok fazla eylemde bulunmayan Jiri, böylece ilk kez bir dava uğruna arkadaşını kurtarmak için muhbirlik yapan kapıcıyı öldürerek eyleme geçmiş olur. “Anahtar Sahipleri” adlı bu oyunda olduğu gibi yazar Kundera’nın eserlerinde sıklıkla jurnalcilik konusunu işlemesini ‘Respekt’ adlı Çek derginin yayın yönetmeni Martin Simecka, 15.10.2008

279 a.g.e., s. 52-54.

280 a.g.e., s. 59-60.

tarihinde yayınladğı makalede Milan Kundera’nın gerçek hayatından bir olay ile bağdaştırır: Kundera yirmili yaşlarda Batı için çalışan bir Çekliyi jurnaller ve adam idamdan son anda kurtulur; ancak 14 yıl hapis yatar.281

Kapıcı Sedlacek’i öldürmesinin yanı sıra, Jiri’nin asıl önemli eylemi oyunun sonunda kendisi ile gelmeyi reddeden eşini ve ailesini arkasında bırakarak arkadaşlarıyla birlikte kaçması olur. Oyunun sonundaki bu eylem onun yeni bir hayata adım atmasını sağlar. Ancak oyunda geçen zamana hükmedilemeyeceği fikri, geçmişe

Kapıcı Sedlacek’i öldürmesinin yanı sıra, Jiri’nin asıl önemli eylemi oyunun sonunda kendisi ile gelmeyi reddeden eşini ve ailesini arkasında bırakarak arkadaşlarıyla birlikte kaçması olur. Oyunun sonundaki bu eylem onun yeni bir hayata adım atmasını sağlar. Ancak oyunda geçen zamana hükmedilemeyeceği fikri, geçmişe