• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.5. BATI’DAKİ İLK ABSÜRT TİYATRO ÖRNEKLERİ

2.5.6. Doğu Avrupa Ülkelerinde Absürt Tiyatro

2.5.6.2. Polonya’da Slawomir Mrozek ve Tango

2.5.6.2.1. Arthur ile Diğer Oyun Kişileri Arasında Bir

Oyun iki grup, iki taraf arasındaki güç savaşı üzerine kurgulanmıştır. Tarihte okuduklarımızın ve çağımızda tanık olduğumuzun aksine, yaşlı kuşak var olan değerlere aykırı davranmaktadır. Genç bir tıp öğrencisi olan Arthur kendinden önceki iki nesli temsil eden anne-babası ve büyükannesi ve büyük amcası ile sürekli çatışma halindedir. Bu çatışmanın nedeni Arthur’un onların yaşadığı kuralsız ve bohem hayata karşı oluşudur:

ALA: Ne söylememi istiyorsun? Bilmiyorum, hepsi bu. Beni rahat bırak.

ARTHUR [onu bırakarak]: Gayet iyi biliyorsun. Çünkü bu dejenere anarşiyi gerçekten sevmiyorsun- sadece seviyormuş gibi yapıyorsun.

ALA: Ben mi?

ARTHUR: Elbette. Sevmiyorsun çünkü sana uymuyor. Seçimlerini ortadan kaldırıyor ve alanını sınırlandırıyor. Sana kalan tek şey giysilerinin içine girip çıkmak.285

Burada Arthur, kuzeni Ala’nın, ailesinin yaşadığı Bohem hayatı sevmediğini söylerken, aslında bir anlamda yansıtma yöntemi ile içten içe kendi gerçek duygularını

283 bkz. http://culture.pl/en/artist/slawomir-mrozek#second-menu-1 Erişim 19.11.2017.

284 bkz. Martin Esslin, Introduction in, çev. Arzu Özyön, Three East European Plays. Penguin Plays, 1970, s. 15.

285 Slawomir Mrozek, “Tango”, çev. Arzu Özyön, in Three East European Plays. Penguin Plays, 1970, s. 131.

açığa vurmaktadır. Ailesinin yaşadığı hayata karşı olan ve onların pervasız davranışlarını onaylamayan aslında kendisidir. Arthur ve diğerlerinin aynı evin içinde iki farklı taraf oluşturduğu gerçeği, babası ile diyaloğu sırasında açık olarak gözlenir:

STOMIL: O benim sorunum değil. Ben formdan (şekil) kurtulmakla ilgileniyorum.

ARTHUR: O zaman sonuç itibariyle farklı taraflardayız.

STOMIL: Öyleysek ne olmuş? Asıl konu seni kurallara kafa yormaktan alıkoymak.286

Stomil şekilcilikten/ biçimsel olandan, yani var olan kurallardan ve düzenden kurtulmaya çalışırken, Arthur kuralların yokluğundan şikâyet etmekte ve her fırsatta kuralların gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu da babası ve diğerlerinin kuralsız yaşayan, kendisinin ise kurallara bağlı iki farklı taraf olduğunu doğrulamaktadır. Polonyalılar hem dindar hem de gelenekçi bir toplumdur. Yazar, yeni kuşakları ‘muhafazakar’

göstererek projeksiyon tekniği yanında chiasmus, yani ters ve çapraz bağlantı oluşturur. Buna göre oyunda, genç kuşak gelenekçi, kuralcı, disiplinli ve yasakçı olarak gösterilirken; yaşlı kuşak yenilikçi, kuralsız, disiplinsiz ve asi olarak sergilenir.

Oyundaki absürtlük de kuşklar arasında kurulan bu ters ve çapraz bağlantıda yatmaktadır. Oyunun ilerleyen bölümlerinde iki taraf arasındaki gerilim iyice gün yüzüne çıkar:

ARTHUR: Neden hepiniz bana karşısınız? Ben size ne yaptım? Anne, seninle konuşuyorum!

ELEONORA: Ala, seni uyarmıştım.

ARTHUR [ELEONORA’yı kolundan yakalayarak]: Ona söyle bana bunu yapamaz-söyle bana- yapamaz-söyle ona yapamam… Neden bana böyle davranıyor? [Ağlar.]

ELEONORA [kendisini kurtararak]: Benden uzak dur, seni aptal çocuk.287

Arthur’un “Neden hepiniz bana karşısınız?” cümlesi onun evdeki diğer kişilere karşı tek başına, diğer tarafta olduğunu daha açık bir şekilde göstermektedir. Bu durum da zaman zaman kontrolünü kaybederek bağırıp çağırmasına, agresif davranışlar sergilemesine ve çevresindekileri hırpalamasına sebep olmakta ve bu şekilde evdeki diğer insanlara üstünlük kurmaya çalışmaktadır. Onun bu üstünlük kurma mücadelesi bazen evdekileri cezalandırmaya kadar varır:

ARTHUR: Evet, ben. Neler oluyor?

286 a.g.e., s. 112.

287 a.g.e., s. 178.

EUGENIA: Kâğıt oynuyoruz.

ARTHUR: Kiminle? - asıl soru bu.

EUGENIA: Ne demek kiminle? Eugene Amcanı hatırlamıyor musun?

ARTHUR: Eugene Amcadan bahsetmiyordum. [Eddie’yi işaret eder.] Şu kim?

[…]

[Masanın etrafında EUGENIA’yı kovalar. O da ondan kaçar.]

EUGENIA: Hayır- lütfen- hayır!

ARTHUR: Evet! – ve şimdi.

EUGENIA: Ne istiyorsun?

ARTHUR: Sen ne istediğimi gayet iyi biliyorsun. [Onu kovalar.]288

Arthur’un “ne istediğimi gayet iyi biliyorsun” sözleri bu durumun daha önce de yaşanmış olduğuna ve Arthur’un Eugenia’yı cezalandırmak için onu yakalamaya çalıştığına dikkat çekmektedir. Bu diyalogdan kısa süre sonra da Arthur’un hem Eugene Amca’yı hem de Eugenia’yı nasıl cezalandırdığı görülür:

ARTHUR: […] Sadece o değil. Sen neden çalışmıyorsun? Anılarını yazıyor olman gerekirdi.

EUGENE: Bu sabah biraz yazdım, Arthur, ama sonra onlar beni almaya geldiler-[…]

ARTHUR: Tamam, ama yine de cezanı çekmek zorundasın. [Altı olmayan kuş kafesini EUGENE’in başına geçirir.] Ben gitmene izin verene kadar otur.

EUGENIA: İyi oldu ona.

ARTHUR: Ve sen de kaçacağını sanma [İçinde siyah bir örtüyle örtülü, etrafında mumlar olan katafalkın bulunduğu oyuğu açar.] Katafalk, Büyükanne!

[…]

EUGENIA: Lütfen, Arthur, tekrar olmaz, ah lütfen!

ARTHUR: Kapa çeneni!

[EUGENIA itaatkâr bir şekilde katafalka yürür; EUGENE ona elini uzatır.]289

Arthur, annesinin sevgilisi olduğunu bildiği Eddie’den ve onun hiçbir şey yokmuş gibi evin içinde dolaşmasından nefret eder. Bu nedenle de uyarıda bulunduğu

288 a.g.e., s. 100-101.

289 a.g.e., s. 101.

halde onunla iletişime geçen ya da kâğıt oynayan Eugene ve Eugenia’yı her defasında cezalandırdığı anlaşılır. Bu cezalandırma işlemi görünüşe göre, onlara sözünü dinletene yani onlar üzerinde üstünlük kurana kadar devam edecektir. Onlar sözünü dinleyene kadar ise Arthur’un Eugene ve Eugenia üzerinde üstünlük kurma yöntemi, onları cezalandırmak olarak kalacaktır.

Arthur ve diğerlerinin iki farklı tarafta bulundukları ve sürekli bir mücadele içinde oldukları Arthur’un onlara yönelttiği eleştiri yüklü sözlerden de anlaşılmaktadır: “ARTHUR: Dinleyin- geleneğe karşı hiçbir itirazım yok. Fakat bu evde hiçbir gelenek yok ve hiçbir düzen yok, toz ve moloz dışında hiçbir şey yok. Ölü nesneler. Mahvediyorsunuz ve mahvetmeye o kadar uzun süredir devam ediyorsunuz ki her şeyin nereden başladığını bile unuttunuz.”290 Arthur evdeki bu düzensizliğe, toz ve döküntülere ve en önemlisi bunların sembolize ettiği ahlaki çöküntüye ve bunu yaratan diğer aile üyelerine tamamen karşı çıkmaktadır. Eve bir düzen getirmeye çalıştığı için de onları eline geçen her fırsatta eleştirmekten ve hatta cezalandırmaktan çekinmemektedir.