• Sonuç bulunamadı

Bu oyunlar bize Mahur Beste’de Behçet Bey’in karısı Atiye Hanım’ın çocukluk aşkı Refi k Bey’le

Şerife Çağın *

8 Bu oyunlar bize Mahur Beste’de Behçet Bey’in karısı Atiye Hanım’ın çocukluk aşkı Refi k Bey’le

küçükken yaşadıkları eğlenceleri hatırlatır. Derin izler bırakacak olan bu eğlenceler ileride Refi k Bey’in Atiye’yi resmettiği bir sulu boya tabloya taşınacak ve küllenmiş bir aşkı alevlendirecektir (Ma-

hur Beste, s. 132-135).

9 Bkz. Şerife Çağın, “Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Roman ve Hikâyelerinde Kadın İmajı”, Ö. Faruk Hu- yugüzel’e Armağan, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir, 2010, s. 261-275.

sında cinsellikleriyle, hafi fl ikleriyle ön plana çıkan bir ikinci gruba dahil edilebilecek kadınlar vardır.

Tanpınar “haz” kelimesiyle ifade ettiği bu tip kadınlarla yaşanabilecek böyle bir tecrübeyi, Huzur’da Mümtaz’a, Aydaki Kadın’da Selim’e, Sahnenin Dışındakiler’de de Cemal’e yaşatır:

Fakat Göztepe’deki tecrübem bununla kalmadı. O zaman on altı yaşında olduğumu söy- lemiştim. Gelişen uzviyet yavaş yavaş bende de hükmünü sürmeye başlamıştı. Saint Au- gustin’in dediği gibi ben de hazların “Kartaca”sını ister istemez tanıyacaktım. Nitekim anlatmaya hiç de lüzum olmayan bir tesadüfl e kadın vücudunu ilk defa orada tattım. Bu, yirmi beş, yirmi altı yaşlarında genç bir dulla oldu. Fakat bana hiçbir şey söylemedi. Sarhoşluk geçer geçmez içimde garip bir acılık, bir nevi ıztırap başladı. Aşkın tecrübesini hazdan evvel geçirmiş olmam bana bu yolu vaktinden çok evvel kapatmıştı. (s. 138)

Kara Kitap’ın “Beni Tanıdınız mı?” bölümünde Galip, İngiliz gazetecilerle birlikte Merih Manken Atölyesi’ni gezip başlangıç noktası olan odaya döndüğün- de Belkıs adında bir kadınla karşılaşır. Belkıs, Galip’e orta okuldayken aynı sınıfta olduklarını söyler. Dante’nin İlahi Komedya’sını hatırlatan bu bölümde bir mimarın eşliğinde Galip’le Belkıs’ın Süleymaniye Camii’ni gezmeleri dikkat çekicidir. Bel- kıs, Cennet’te Dante’ye eşlik eden Beatrice’in, Huzur’da Mümtaz’a eşlik eden Nu- ran’ın aksine Galip’i baştan çıkarmaya çalışan, erotik hazzı temsil eden bir kadındır. Caminin minaresine Galip’ten evvel Belkıs’ın çıkması ve camiin yüzyıllardır Haliç’e kayan, sürekli yerinden oynayan ve insanı üşüten, soğuk bir yapı olarak anlatılması anlamlıdır. Eşya ve taşlar da olması gerekenden çıplaktır ve sanki eşyalar Galip’i “Bize bir anlam ver!” diye çağırırlar. Galip’le Belkıs şerefeye çıktıklarında, bir süre sonra ezan sesi duyulur. Ezan sesiyle metropol arasındaki ilişki şöyle verilir:

Tek tek duvarlar, bacalar, damlar arasından sigara ve banka reklamlarının iri harfl eri gö- zükmeye başlayınca hemen yanı başlarındaki hoparlörden sabah ezanını okuyan imamın madeni sesini duydular. (s. 184)

Orhan Pamuk sadece Tanpınar’ın Bedesten’de, Boğaz’da eşyalar ve musiki ka- nalıyla duyurmaya çalıştığı bütünlük ve devam fi krini yıkmakla kalmaz, aynı zaman- da burada olduğu gibi –Tanpınar’ın hayranlık duyduğunu bildiğimiz– Süleymaniye Camii’ni de içi boş, zemini kayan bir bina şeklinde göstererek dinî referansları alt üst etmeye çalışır (Bu bölüm, özellikle “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiiriyle Yahya Kemal’i de akla getirir).

Süleymaniye Camii’ni gezdikten sonra Belkıs kendisinin de Nişantaşı’nda otur- duğunu, onu da evine bırakabileceğini söyler. Galip’e olan ilgisini saklamayan kadın, Rüya’yla birlikte onları pek çok kere gördüğünü, hep kendisini Rüya’nın yerine koy- duğunu itiraf eder. Aşağıdaki parçada ideal sevgiliyi temsil eden Rüya’nın karşısında

Belkıs’ın ve yaşanacak ilişkinin hafi fl iği dolaylı bir anlatımla sezdirilmiştir:

“Bazı Cumartesi öğleden sonraları, yanınızda sizleri gülümseten bir amca, Taksim dol- muşlarına doğru yürüdüğünüzü gördüğümde, seninle birlikte Beyoğlu’na benim de gö- türüldüğümü hayal ederdim ben”

“Ne kadar sürdü bu oyun?” dedi Galip, arabanın radyosunu açarken.

“Oyun değildi” dedi kadın, sokağın önünden hiç yavaşlamadan geçerken ekledi. “Sizin sokağa sapmıyorum.”

“Müziği hatırladım” dedi Galip, kendi evinin sokağına uzak bir kentin kartpostalına ba- kar gibi bakarken. “Bunu Trini Lopez söylerdi.”

Sokakta ve apartmanda Rüya’nın eve döndüğüne ilişkin hiçbir belirti yoktu. Galip elle- riyle bir şey yapmak isteyince radyonun istasyon düğmesini çevirdi. Terbiyeli ve şefkatli bir erkek sesi ahırlarımızdaki tarla farelerinden korunmak için alınacak önlemlerden söz ediyordu. “Hiç evlenmedin mi?” diye sordu Galip, araba Nişantaşı’nın arka sokaklarına

girerken.10 (s. 185-186)

Rüya’nın eski kocasına gitmediğini anlayan Galip’in şüphesi bu defa Celal üzerinde yoğunlaşır. Artık ikisinin birlikte olduğundan şüphesi kalmamıştır. Celal, Galip’in kendisine rakip olarak gördüğü, aynı zamanda onun gibi olmak isteyecek kadar hayranlık duyduğu baskın bir karakterdir. Nihayet romanın bir yerinde Galip, Celalmiş gibi telefon konuşmaları yapmaya, onun gibi düşünüp onun gibi yazmaya başlar. Bu anlamda romanın gidişatında insanın kendisi olma probleminin ön plana çıktığını görürüz. Böyle bir entelektüel arayışta kadının da, tıpkı Tanpınar’ın roman- larında olduğu gibi tam anlamıyla ele geçmeyen, karşısında aciz kalınan, fakat sürek- li besleyen, gidilen yolda aşılması gereken, mücadele edilen önemli bir güç olduğunu görürüz. Bu anlamda Rüya’yı, küçük harfl e de anlamlandırmak elbette mümkündür. Her ne kadar Tanpınar’ın romanlarında, tam anlamıyla Kara Kitap’ta olduğu gibi bir dönüşüm, yer değiştirme yaşanmasa da pek ala Huzur’da Mümtaz üzerinde İhsan ve Suat’ın, Sahnenin Dışındakiler’de Cemal üzerinde İhsan ve Nasır Paşanın tesiri açıktır. Üstelik Sahnenin Dışındakiler’de bu tesir oldukça dikkat çekicidir. Ortada

Outline

Benzer Belgeler