• Sonuç bulunamadı

Nurullah Çetin, “Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Şiiri”, Hece Dergisi, Ahmet Hamdi Tanpınar Özel Sayısı,

Seçil Dumantepe *

1 Nurullah Çetin, “Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Şiiri”, Hece Dergisi, Ahmet Hamdi Tanpınar Özel Sayısı,

Yıl: 6, Sayı 61, Ocak 2002, ss. 39-56, s. 50.

bu düzeyde görülen rüyadır. Ne bilinç düzeyi ne de bilinçaltı düzeyi diyebileceğimiz üçüncü bir hal de “ölüm” fi kri etrafında şekillenir. Bu kavram, şairi ebediyete taşıyan, geçmiş zamanda kesintisiz bir akış içinde kalmasını sağlayan olumlu bir unsurdur.

Uyanıklık hali uyku hali “ölüm” kavramı

Tarihî fi gürler -rüya- -rüya-

Tabiî fi gürler (“ölüm” ve “rüya”, şiirin

son bölümünde “ebediyet”

Estetik fi gürler kavramıyla birleşir)

Hatıra Hayal kurma -rüya-

İnsanın “uyku hali” ve “uyanıklık hali”, Tanpınar’a göre birbirini tamamlayan bir zıtlıktır. “Kozmik nizamın ta kendisi olan ritm, ancak bu zıtlıkla kabildir.”3 Bu zıtlığın yarattığı ritmi, şiirin genel yapısında da görürüz. Uyku ve rüya halinde za- man, uyanık halde yaşanan kozmik zamandan farklıdır. Rüyada mazi, hal ve istikbal hepsi karışık bir zihin sırasıyla birbirinin içine geçer ve bir hatıra örgüsüne dönüşür. Uyanıkken tek bir kişinin zamanı söz konusuyken, rüyada sayısız varlık ve onların zamanları, geçmiş hatıraları bir terkip halinde yer alır. Tanpınar, rüyayı bütün zaman- ları ve mekânları kendinde toplayan sonsuzlukla eşdeğer tutar ve bu ruh hali insana sonsuzluğun bir parçası olduğunu hatırlatır. Şiirin son bölümünün son mısralarında “ölüm”, “ebediyet”, “uyku” (son uyku, ilah uykusu) ve “rüya” kavramlarının oluştur- duğu tenasüp, sonsuzluk teminde birleşir.

Tanpınar için “rüya”, sadece uyku haline bağlı bir kavram değildir. Ona göre uyanıkken de çok defa rüya hali yaşanabilir. Dede Efendi’nin “Mahur Beste”sini din- lerken zihninde uyanan ağaç imajını, uyanıkken görülen rüyaya örnek olarak göste- rir.4 Çünkü burada zihinde canlanan nesnenin, somut bir mekân ve zamana gönderge- si yoktur. Rüya, Tanpınar’ın ifadesiyle “zamansız ve soyut bir kuruluştur.”5 Böylece, her ikisi de “psikolojik zaman”a ait olan “hayal” ve “rüya”yı birbirinden ayıran asıl

3 Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler, Dergâh Yay., İstanbul, 1998, s. 30. 4 Age., s. 35.

5 Age., s. 34.

ŞİİRDE GEÇMİŞ ZAMANI YENİDEN KURMANIN YOLLARI

BİLİNÇALTI DÜZEYİNE AİT ARAÇLAR

BİLİNÇ DÜZEYİNE AİT ARAÇLAR NE BİLİNÇ NEDE BİLİNÇALTI

fark, belirli bir zaman ve mekân algısına sahip olup olmamalarıdır.

Tanpınar’ın şiirinde geçmişi canlandırmanın asıl yolu “hayal kurma”dır. Hayal kurma, aynı zamanda Tanpınar’a, “geçmişe, şimdiki zamanın ve kendi duygularının arasından bakma”6 imkânını verir. Fakat Tanpınar’ın aksine “Yahya Kemal, Süley- maniye’de Bayram Sabahı’nda olduğu gibi yarattığı destani havayla yaşadığı andan koparak maziye yerleşir.”7

Hayal kurma, sadece geçmiş bir dünyaya değil, olabilecek olan, geleceğe de ait bir olgudur.8 E.V. Aster’e göre hayal gücü ve hatırlama, geçmişin şimdiki bilincimiz üzerinde oynadığı rollerdir:

E.V. Aster, objelerin kronolojik zamana (geçmiş-şimdi-gelecek) göre zihnimiz- de algılanışını “hatıra” ve “beklenti” olmak üzere iki yönlü olarak değerlendirir. Bu tasnife göre, hatıra ve beklenti, bilinç düzeyine ait iki kavram olup reel zaman ve mekâna göndermede bulunur. Her iki durumda da yaşadığımız ya da yaşamayı hayal ettiğimiz belirli bir zaman ve mekân vardır. Beklentilerimiz ise, hayal kurma (imgele- me) yoluyla bilincimizde oluşur. Hatırlamanın bize sağladığı gereçlerden faydalana- rak yeni tasavvurlar oluştururuz. Bu tasnife göre şiiri tekrar değerlendirdiğimizde, ilk bölümünün hatıraya ya da geçmişe, son bölümünün ise beklentiye ya da geleceğe dö- nük bir hayal kurma olduğunu görürüz. Fakat ister hatıralarına dönük, isterse beklen- tilerine dönük olsun, hayali kurulan, ulaşılmak istenen asıl nesne “geçmiş zaman”dır. Şimdi bu tasnifl eri daha iyi değerlendirebilmek ve bir anlam eksenine yerleştirebil- mek için öncelikle şiirin türü ve bölümlenme ilkeleri üzerinde durmak gerekir.

“Bursa’da Zaman”, bir tahkiye şiiri değildir. Genel olarak söylem (discours) kipi- nin özelliklerini yansıtır. Çağdaş dilbilimine göre yazılı olsun, sözlü olsun tüm metin- ler, sözün söylenme anının izlerini taşıyıp taşımamalarına göre “söylem (discourse)” ve “anlatı (récit)” olmak üzere ikiye ayrılır. Bir sözün söylenme anının izlerini taşıyan metinler, söylem alanına aittir. Söylem türünün başlıca özellikleri, sözün üretiliş şart-

6 Mehmet Kaplan, Tanpınar’ın Şiir Dünyası, Dergâh Yay, İstanbul, 2001, s. 99. 7 Kaplan, age., s. 113.

8 Ernst Von Aster, Bilgi Teorisi ve Mantık, çev.: Macit Gökberk, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 1994, s. 35.

HAYAL KURMA (ŞİMDİ) HATIRA (GEÇMİŞ) BEKLENTİ (GELECEK)

larının metne yansıyan belirtileridir. Bu belirtilere “sözceleme belirtileri (indis)” adı verilir. 1. ve 2. şahıs kullanımı, yer ve zaman göstericileri, konuşanın duygularını yan- sıtan değer hükümleri, sözceleme belirtilerine örnektir.9 “Bursa’da Zaman” şiiri hem söylem kipinde yazılması hem de lirik bir tonu olması sebebiyle sözceleme anının izlerini yansıtır. Bu belirtileri şöyle sıralayabiliriz:

– “Şiirin genelinde konuşma kipi kullanılmıştır. 1. ve 2. şahıs kullanımı buna örnektir:

….içinde gülüyor bana derinden…..başındayım sanki bir mucizenin….isterdim bu eski yerde seninle / baş başa uyumak son uykumuzu….

– “Şair, şiirin birinci ve ikinci bölümünde gizli okura, üçüncü bölümünde sevgi- lisine olmak üzere iki farklı şahsa hitap eder.

– “dün”, “bugün”, “yarın” gibi hale bağlı zarfl ar kullanılması, sözceleme anını yansıtan diğer belirtilerdir:

…yeşil türbesini gezdik dün akşam..

– “Konuşanın (şair) duygularını belirten ifadeler, hemen hemen her mısrada kar- şımıza çıkar:

…ve mimarîlerin en ilahisi… Gümüşlü bir fecrin zafer aynası....Muradiye sabrın acı meyvası….sesi nabzım olmuş hengâmelerin…başındayım sanki bir mucizenin…fetih günlerinin saf neşesini / aydınlanmış buldum tebessümünle…

– “burada” gibi yer zarfl arı; “bu”, “şu” gibi işaret sıfatları konuşma anının şim- diki zaman olduğunu gösterir:

…hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın…bir zafer müjdesi burda her isim…isterdim bu eski yerde seninle…

Manfred Jahn, “anlatı/söylem” ayrımına benzer olarak bütün metinleri, “anlatı/ anlatı olmayan” olarak ikiye ayırır. Bu ayırım içinde şiirin, sunulduğu söylem türüne göre iki başlık altında da yer aldığı görülür. Şiir, temel olarak “anlatı şiiri (narrative poem)” ve “lirik şiir (liric poem)” olmak üzere iki sınıfa ayrılır. Anlatı şiiri, roman, hikâye gibi anlatısal metinler; lirik şiir ise deneme, tasvir, kanıtlayıcı yazılar gibi anlatısal olmayan metinler içine dahil edilir.10

9 Rıza Filizok, “Bağlı Sözce ve Kopmuş Sözce”, Ege Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, Sayı 15, Ağustos 2008, Ege Üni. Edebiyat Fakültesi Yay., İzmir, s. 56.

Outline

Benzer Belgeler