• Sonuç bulunamadı

Menemenlizade Mehmet Tahir, “Beşir Fuat Beyefendinin ‘Yetmiş Bin Beyitli Bir Hicviye’ Unvanlı

Halef Nas *

27 Menemenlizade Mehmet Tahir, “Beşir Fuat Beyefendinin ‘Yetmiş Bin Beyitli Bir Hicviye’ Unvanlı

Makalelerine Mukabele ve Sükût”, Âsâr, nr. 14, 21 Ağustos 1302 (2 Eylül 1886).

Nezdime geldi bir meh-i gülten Parlıyordu lebinde bir hande “Venüs” inmiş zemine zannettim

Hayret ettim de nezdine gittim.29

mısralarını aktararak kendini savunur ve bu vesileyle yine hayalci şairleri eleştirir: (…) tel’in-i dimağa müptela bir marizin hezeyanlarına rekabet edercesine birinci mısraı dördüncüye taban tabana zıt olan bir sözün kaili edebiyat ve şiir hamisi olmaya kalkışabiliyor da bu derecede matuhane bir sözü bulunmayan neden ede- biyattan, şiirden bahis ve şuaraya tariz etmek salahiyetini haiz olmasın?

Beşir Fuat, Mehmet Tahir’in mütefenninlerin “istiğrak” hallerine dair yorumunu kabul etmeyip onların bu hallerine “tefekkür ve teemmül (meditation)” demenin daha uygun olacağı kanaatini dile getirir ve yazısının sonunda şu ihtarda bulunur:

Müzeyyifâne bir manzume neşrettiniz, müdafaa-i meşruada bulundum. Buna ta’riz süsü vererek techil yollu cevap yazdınız, üzerinize şu mukabeleyi davet ettiniz. Tekrar yazar iseniz yine yazarım. Sükût ederseniz, ben de sesimi çıkarmam, ber-minval-i sabık bahsimize devam ederiz. Suret-i zahirede ihtiyar-ı sükût edip de başka nam ile Gayret veya Âsâr’da tecavüzkârane aleyhimde bir şey neşrolunur ise, sahib-i imzaya katiyen iltifat etmem sizi kendime muhatap tanırım, malumatınız olsun.

Beşir Fuat’ın hayalci şairlere dair müstehzi ve sert cevaplarını müteakiben Ah- met Mithat Efendi –belli ki sürekli mübalağa ve hayal âlemleriyle meşguliyetle eski şiiri sürdüren şairleri de eleştirmek için– bir yazı kaleme alır: “Fen ve Şiir ve Şi’r-i Fennî”30. Ahmet Mithat Efendi de Beşir Fuat gibi bu yazısını bir hikâye kurgusuyla kaleme almıştır. Kendisiyle vapura binen birkaç arkadaşıyla birlikte bir musahabe havasında “fen”, “şiir” ve “şiirde fen” konularını tartıştığı bu yazısının girişinde Ah- met Mithat imzasız yazı yazanlara çok kızdığını özellikle ifade eder. Buradan onun “M.C.” imzalı yazının sahibine öfkelendiği ve manzumenin sahibini öğrenmek iste- diği sonucunu çıkarabiliriz.

Ahmet Mithat vapurdakilerle konuşmalarında kendilerini en çok meşgul eden meselenin “şi’r-i fennî” olduğunu söyler. Bu aynı zamanda kendilerini çok güldüren bir meseledir. Nitekim şairlerden bazıları “şi’r-i fennî”yi fi zik, kimya, hesap, hende- se gibi fenleri veya bu fenlerin işaret ettiklerini yazmak şeklinde anlamakta ve bazı gülünç beyitler yazmaktadır. Bu beyitlerin hatırlatılması vapurdakilerden bazılarını güldürmüştür. Vapurdakilerden biri “Bunda gülünecek istihza edilecek bir şey yoktur.

29 Menemenlizade Mehmet Tahir, “Mazi”, Hâver, nr. 4., 1 Şaban 1301 (27 Mayıs 1884).

30 Ahmet Mithat Efendi, “Fen ve Şiir ve Şi’r-i Fennî”, Tercüman-ı Hakikat, nr. 2463-2464; 1-2 Eylül

Zavallı şair maksadı yanlış anlamış da öyle acayip bir şeyi yazmış. Maksadı güzelce anlamış olsa idi elbette daha güzel bir şey yazarak istihzalarınıza duçar olacağına tah- sinlerinize nail olur idi” deyince Ahmet Mithat konuşma sırasının kendisine geldiğini dile getirerek şunları söyler:

Hakkınız var. Ama üdebamızdan bir takımı egerçi yeni programlar dâhilinde ders gör- memiş iseler de fen ne olduğunu anlayacak derecelerde mütalaa erbabındandırlar. Hele bir takımları henüz mekatib-i aliyede. İşte o yeni programlar dairesinde tahsil görmekte bulunan efendilerdir. Binaenaleyh maksadın tayin ve tebeyyün edememesine sebep ne programlardır ne fünun ve ne de erbab-ı fünun! Benim iddiama göre asıl sebep erbab-ı şiirin kendi mesleklerini kendileri dahi anlayamadıkları için iktiza edenlere dahi yanlış anlatmaları kaziyesidir.

Ahmet Mithat şiirden anlamayanları bu şekilde eleştirdikten sonra şiir ve fenden ne anlaşılması gerektiğine dair fi kirlerini dile getirip sözü “kudemadan” şair olduğu- nu söylediği birine bırakacaktır. Burada Ahmet Mithat zevksiz, tabiattan uzak, hayali mübalağa derecesine vardıran ve böylece bizi hakikatten uzaklaştıran şairleri yine bir şairin ağzından eleştirecektir:

Zevk-i selim dediğimiz şey şuaranın ezvak-ı selimesi midir? İşte bu efkâr-ı cedide erbabı onların şiirlerini dahi beğenmiyorlar ki hatta zevk-i selimlerini beğenebilsinler veyahut tab’-ı müstakimlerine ehemmiyet verebilsinler. Hakikat-i hal aranacak olursa hakları da görülür. Zira pir-i mugânı mertebe-i rububiyete ve muğbeçeyi bilmem nerelere vardır- mak derecesindeki zevksizlikler tabiatsizlikler meydanda durur ve nesren yazılsa erbabı- nı pek müthiş muahezata duçar eyleyecek fahriyeler fi lanlar görülür iken öyle olur olmaz zevk-i selimi ve tab’-ı müstakimi efkâr-ı cedide erbabına kabul ettirebilmek muhaldir.

Ahmet Mithat, hayallerine kapılan şairleri eleştirirken şiirin hakikatten yana ta- vır alması gerektiği kanaatindedir. Ona göre şair fennî hakikatlere uygun şiirler yaz- malı ve şiirini de hakikati ortaya çıkaracak bir “revişte” kaleme almalıdır:

Fen demek hakikat olduğuna ve şiir dahi tavsiften ibaret bulunduğuna göre “şi’r-i fen- nî” dahi öyle arş-ı alaya çıkmak veyahut yerin dibine batmak ve meyhaneci kefereyi rubûbiyet derecesinde büyültmek gibi asar-ı cinnetten ibaret değildir. Belki şairin iştigal eylediği bahiste hakikat neden ibaret ise o hakikati tezyin eyleyen letafeti de meydana çıkarmaktır. Tabir-i diğerle şairin semend-i fesahatini oynatacağı meydan öyle cehl ü cin- net meydanları olmayıp hakayık-ı fenniye meydanları olmalı da şair dahi kendi kuvvet-i şuuruyla tavsifat ve tasviratta gösterec eği hüneri işte o zemin üzerine göstermeli.

Ahmet Mithat da hayalci şiir ve şaire dair fi kirlerini bildirdikten sonra M. Meh- met Tahir, Beşir Fuat’ın “Çevir Kaz Yanmasın” yazısına Gayret’te çıkan “Mukabele” yazısıyla cevap verir31. Mehmet Tahir bu yazısında Beşir Fuat’ın kendisini “techil”

Outline

Benzer Belgeler