• Sonuç bulunamadı

Menemenlizade Mehmet Tahir, “Mukabele”, Gayret, nr 33, 19 Eylül 1302 (1 Ekim 1886).

Halef Nas *

31 Menemenlizade Mehmet Tahir, “Mukabele”, Gayret, nr 33, 19 Eylül 1302 (1 Ekim 1886).

ettiği bir iki hususa açıklık getirmeye çalışır ve Beşir Fuat’ın “istiğrak”a dair bahsini üstü kapalı olarak alaya alır. Ayrıca ona göre şair de mütefennin de bir istiğrak hali yaşar, her ikisinin bakış açıları farklıdır:

Şair de nazar-ı dikkatini bir noktaya hasrediyor, âlim de. İkisi de o nokta hakkında tetki- kata girişiyorlar. Ancak icra ettikleri tetkikatta nokta-i nazarları başka.

M. Mehmet Tahir’in “Mukabele” yazısından yaklaşık iki hafta sonra aşırı san- timantalliği ile bilinen hocası Recaizade Mahmut Ekrem’in, Mustafa Reşit’in Göz- yaşları32 isimli eseri için yazdığı takrizde, edebiyatta fenne yer verenleri ve hayali alaya alanları biraz da istihza yollu eleştirdiği bir yazısı dikkati çeker.33 Gözyaşları için Beşir Fuat da bir takriz yazmıştır34. Recaizade kendi takrizinde Mustafa Reşit’i başlangıçta övmekle birlikte edebiyatta fenne yer verenleri –ve bu sayede Beşir Fu- at’ı– eleştirmektedir. Tabiî, Beşir Fuat bu eleştiriye sessiz kalmaz ve Saadet’te çıkan ve edebiyatta hayali savunan Recaizade’yi alaya alan bir yazı kaleme alır. Edebiyatta hayal ve hakikat tartışmasına bakan yönüyle dikkatimizi çeken bu tartışamaya değin- mek gerekir.

Beşir Fuat kudret-i edebiyesinin okuyanlarca ve eserlerine yazdıkları takrizlere bakılınca edebiyatçıların ileri gelenlerince de takdir edildiğini söylediği Mustafa Re- şit’i Gözyaşları kitabı için tebrik eder. Eser için yazdığı takrizde onun gözyaşı bezine (gudde-i dem’iye)ulaşan katrenin gözyaşı halinde ortaya çıkışını “efsus ki gudde-i dem’iye dahi dimağdan telgrafl a aldığı şiddetli emirler üzerine beni tarda mecbur olur” şeklinde ifade edişini hakikate uygun bulur ve onun edebiyat içinde fenne yer vermekle hakikati hayale feda etmeyişini destekleyerek şu şekilde takdir eder:

(…) böyle hem hakikate muvâfık, hem cemiyetli ve hem de gayet tabiî bir teşbihi hâvî olan ifâdeler her edibin kalemine müyesser olur şeylerden değildir. Muhibb-i hakikat olanlardan hiçbir kimse tasavvur edemem ki bu sözünü takdir etmesin! Vâkıâ sermâye- leri hayal ve binâenaleyh eserlerinde hakikat bulmak beyâbanda menbâ keşfetmek kadar müteassir olan bazı hayal-perestân “dimağ” tabirini hoş görmeyip, “Hissiyât-ı âşıkanenin kalpte kopardığı fırtına seylâb-ı gamı cûş u hurûşa getirdi” yollu saçmaları tercîh etmek isterler ve belki hakikati hayale fedâ etmekte kendileriyle hem-hâl olmak istemediğin için aleyhinde vızıldarlar ise de bunların ne ehemmiyeti olabilir? Hakikati kendine reh- ber ittihâz etmekteki heves ve arzunun derece-i metânetini âsâr-ı fi iliyesi irâe ediyor. İfâdendeki isabet ve nükteyi fark ve temyizden âciz şebpere tab’ânın iltizâm-ı zalâm ey- lemesi mihr-i münîr-i hakikatten istinâre eylemek hususunda gösterdiği şevk ve gayrete halel îrâs edemeye ceğinden eminim!

32 Mustafa Reşit, Gözyaşları, Şirket-i Mürettibiye Matbaası, İstanbul 1304 (1886-1887), 64 s.

33 R. Mahmut Ekrem, Takrizât, Kostantiniye, 1314 (1898/1899).; Takrizat’ta Gözyaşları için yazılan

takrizin 3 Teşrinievvel 1886 tarihli olduğu kayıtlıdır.

34 Beşir Fuat, “Takriz”, Mustafa Reşit, Gözyaşları, Şirket-i Mürettibiye Matbaası, 1304 (1886-1187),

Mustafa Reşit, R. Mahmut Ekrem’den de eseri için bir takriz ister. Recaizade eser için bir takriz yazar; lakin yazdıkları okununca bu “takriz”i bir “ta’riz”in ta- kip ettiği görülmektedir. Recaizade “Gözyaşları ne mübarek şey”, “gözyaşı vesile- i nüzul-i rahmettir”, “çehre-i yetimânede bir letâfet-i melekâne ile memzuç hüzn-i semâvî”… vb. birçok ifadeyle gözyaşlarını över ve kendisi ile şairler için ne kadar önemli olduğunu şu şekilde dile getirir:

“Talîm…”de “bazen bir damla gözyaşı bir bürhandan kuvvetlidir” demiş idim. Ne kadar nâkıs söylemişim! Eâlî-i hissiyâtı.. eâzım-ı ihtirasâtı gözyaşı kadar belâgatle tebyin ede- cek başka ne vâsıta bulunacak?

Şüküfte bir gül-gonce-i letafet üzerindeki jaleleri bazen bir güzel çehrede gözyaşına ben- zetiyorlar.. Hoşa gidiyor. Soluk bir rû-yı melekânedeki gözyaşını bazen sarı bir gülde jaleye teşbih ediyorlar.. Seviliyor. İşte böyle en lâtif, en nâzik şeylere müşebbeh ve mü- şebbehün-bih olmak meziyetini hâiz olduğu içindir ki gözyaşı şairlerce pek muhterem, pek mühimdir!

Hele ben o kadar şair değil iken de –bilmem za’f-ı kalbiyemden midir nedendir?– girye-

âmîz, bükâ-engîz şeyleri pek severim.

Evet, “pek muhterem pek mühim” olan gözyaşının, hem şairler hem de kendisi için önemli olan tarafı bir hayal unsuru olan teşbihe bakan yönüdür. İnsanın sadece ağladığı anlarda değil sevindiği anlarda da gözyaşı döktüğünü söyleyen Recaizade, Mustafa Reşit’in gözyaşlarını ele alışını yerinde görmekle hatta bu konuyu daha ge- niş tutmanın yerinde olacağını ifade etmekle birlikte meseleyi fenni delillerle izah edişini35 eleştirmektedir:

“Şiiri fenlendirmek veyahut fenne şiir katmak lâzımdır” fi kr-i nev-zuhûruna bir taraftar-ı zî-iktidâr olduğunuzu anlatmak veyahut “fi zyoloji” bilinmedikçe gözyaşından bahsolu- namayacağı iddiasıyla meydana çıkabilecek mu’teriz-i mütefenninlere bir cemîle ibrâz etmek için mi bu iltizâm-ı mâ-lâ-yelzeme düştünüz?

“Fizyoloji” bilinmedikçe gözyaşından bahsolunamayacağı iddiasıyla meydana çıkabilecek mu’teriz-i mütefenninlere bir cemîle ibrâz etmek” şeklindeki biraz da alay yollu eleştirisinin yanı sıra Recaizade eserin mukaddimesindeki fenne dair bazı sözlerin de kime faydası dokunacağı konusunda tereddüttedir. Mukaddimedeki,

Fizyoloji gözyaşı hakkında henüz son sözünü söylememiş ise de bu mâyiin gözlerin “me- dâr-ı ayn”da sühûletle dönmesi için şiddet-i lüzumu ve fıkdânı hâlinde birçok emrâz-ı ayniyenin zuhûr edeceği beyne’l-etibbâ müttefekün-aleyhtir.

Outline

Benzer Belgeler