• Sonuç bulunamadı

Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi

A) MÜLKİYET HAKKI

7) Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi

Mülkiyet hakkının normatif kısıtını teşkil eden bir diğer düzenlemeye Anayasanın 169 uncu maddesinde yer verilmiştir. Madde hükmünün ilgili kısmı; “…

Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir. / Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.” şeklinde tespit edilebilir.

Peki, orman nedir? Ormanın neresi olduğunu belirlemek kolay bir iş olmayıp önceden normun anlamını belirleme konusunda üzerinde durduğumuz üzere bilimsel bilgi gerektiren bir iştir357. Bu çerçevede ormanın neresi olduğu konusunda 6831 sayılı Orman Kanunu; “Tabii olarak yetişen ve emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır” şeklinde bir tanım yapmıştır358. Nitekim Anayasa Mahkemesi E. 1965/44 sayılı kararında orman tanımı için yasaya 6831 sayılı yasaya atıf yapmakta daha sonra verdiği E. 1987/31 sayılı kararında ise konuyu öncei kararını da hatırlatmak kaydıyla;

“ … Anayasa Mahkemesi’nin 10.3.1966 günlü, Esas: 1965/44, Karar: 1966/14 sayılı kararında açıklandığı gibi doğal olarak yetişen ya da emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır. Yasakoyucu “yer”i de orman tanımı içine almıştır. “Yer” orman tanımı içine girmekle ormanın ağaçlardan ayrı bir öğesi ortaya çıkmış olmaktadır. Böyle olunca, ağaçlar herhangi bir nedenle yok olursa, yerleri, ormanın bir öğesi olmak niteliğini yitirmez, orman toprağı ve yer olmak durumunu sürdürür.”359

356 AZRAK, 1980: 4.

357 Aynı yönde bkz İ.H.Duman ( Anayasa Sözlüğü İstanbul 1996)’dan aktaran İZGİ&GÖREN, 2002:

1458.

358 RG Tarih: 8.9.1956 Sayı: 9402. 3116 sayılı Orman Kanunu da benzer bir tanım yapmıştır. “kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup da herhangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaçlar veya ağaççıklar toplu halde yerleriyle beraber orman sayılır” tanım için bkz. CİN, 1978: 322.

359 AYM Kararı E. 1987/31 K. 1988/13 K.T. 1.6.1988 AMKD, S. 24, ss. 183–208, s. 203–204.

şeklinde belirlemektedir.

Ormanlara ilişkin hükümde ormanların “devletin hüküm ve tasarrufu altında olma”sı kavramı kullanılmamış onun yerine bütün ormanların gözetim yetkisinin devlette olduğundan bahsedilmiştir. Bu ifadenin ne anlama geldiğine değinmeden önce şunu açıklayalım ki Anayasa “devlet ormanlarının” ibaresiyle devlete ait olmayan ormanlar da olabileceğini kabul etmiştir. Öyleyse özel mülkiyete konu ormanların varlığı ve olabilirliği Anayasa ile hükme bağlanmaktadır. Böylece mülkiyet hakkının ormanlar bakımından mutlak değil nisbi kısıtlamaya tabi tutulduğu söylenebilir. Ayrıca hemen belirtelim ki bu yaklaşım tarihsel gerçeklerle bağdaşıktır. Nitekim 1870 tarihli Orman Nizamnamesi de ormanları dört kısma ayırmış ve şahıslara ait ormanları düzenlemiştir360.

İkinci olarak ormanlar üzerinde devlete gözetim yetkisi tanınmıştır. Devletin her konuda zaten gözetim yetkisi varken bu durumun ormanlar bakımından ayrıca Anayasada zikredilmesinin anlamı nedir? Bu soruyu aşağıda cevaplayacağız.

Ormanlardan yararlanmanın hukuki rejimi bizim konumuz sınırlarını aşmaktadır. Ancak şu kadarını belirtelim ki özel mülkiyete tabi ormanlar dahi üzerinde malikin haklarının kısıtlı olduğu kabul edilmektedir361. Devlet mülkiyetindeki ormanların diğer bir deyişle devlet ormanlarının hukuki rejimi konusunda Anayasa; “Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz” hükmünü getirmiştir. Öyleyse devlet ormanları tıpkı kıyılar gibi özel hukuk işlemlerine yani devir, feragat gibi işlemlere konu yapılamayacaktır. O halde devlet ormanlarının her nasılsa tapu kaydını ele geçirmiş kişiler adına tescili mümkün değildir. Ayrıca devlet dahi ormanlarını yerleşime, dağıtım yoluyla özel mülkiyete konu yapamayacaktır362.

Devlet ormanlarının işletilmesi sadece devlet tarafından yapılabilecektir. O halde Azrak’ın ifadesiyle Anayasa bu konuda dominal sistemi kabul etmiş

360 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz.: Halil CİN, “Tanzimattan Sonra Türkiye’de Ormanların Hukuki rejimi”, AÜHFD, C. 34 S.1-4, Yıl 1978, ss. 311–379, s. 318 vd (CİN, 1978)

361 CİN, 1978: 372 vd.

362 İ.H.Duman ( Anayasa Sözlüğü İstanbul 1996)’dan aktaran İZGİ&GÖREN, 2002: 1459.

olmaktadır. Nitekim orman alanından yararlanma konusunda önüne gelen bir davada AYM orman arazisi içinde tarla arazisi açma yanında zaten açılmış bulunan arazilerin işlenmesini de yasaklayan hükmü Anayasaya uygun bulmuştur. Böylece Mahkeme devlet ormanları arazisi üzerinde bireylerin her türlü ekonomik faaliyetine son vermiştir. Mahkeme bu yaklaşımını;

6831 sayılı Orman Kanunu'nun 17. maddesiyle, Yasa Koyucunun, ormandan tarla açma eylemiyle birlikte; eskiden açılmış tarlanın işlenmesi ve ekilmesini de yasaklamasının nedeni, sadece açmayı yasaklamanın ormanı korumaya yetmeyeceği düşüncesidir, Ormandan tarla açmayı tasarlıyan kişiyi, bu eyleme iten düşüncenin temelinde yatan gerçeğin, o yerden tarım arazisi olarak yararlanmak arzusu olduğunda kuşku yoktur. Bu itibarla, itiraz konusu sözcüklerin iptali durumunda, yeni tarım arazileri edinmek için, tarla açmaları önlemek çok zor, belki de olanaksız olacaktır. Anayasa'nın, ormanların korunması ve geliştirilmesi hususundaki kesin buyruğu karşısında bu duruma izin verilmesi düşünülemez.

şeklinde ifade etmektedir. Devlet ormanları üzerinde mülkiyet kazanma konusunda Mahkemesi orman rejimi dışına çıkarılmış olmayı şart koşmaktadır363. Mahkeme;

Devlet ormanları orman rejimi dışına çıkarıldıktan sonra, Hazine adına tescil edilmemişse zamanaşımıyla mülk edinilebilir. Bu durumda zilyedliğin, tahdit dışına çıkarma tarihinden başlayacağı kabul edilmektedir. Orman dışına çıkarılmayan yerlerde zilyetlikle kazanma olanaksız bulunduğundan, vergi kaydına dayansa bile, o zaman dilimindeki zilyedliğe geçerlik tanınması Anayasa ile bağdaşamaz.”364 sonucuna ulaşmıştır. Öyleyse orman rejimi dışına çıkarılmamış ormanlar üzerinde mülkiyet edinmek söz konusu değildir. Nitekim Mahkeme bir başka kararında;

“…. Anayasa’nın 169. maddesinin son fıkrasının olanaklı kıldığı durumlar dışında orman sınırlarında daraltma yapılamaz. Kime ve hangi nedenle olursa olsun verilen orman içindeki tapulu yerler gibi iskân suretiyle verilen yerler de bir tür daraltmadır. / … Çünkü, ne olursa olsun, orman olarak sınırlandırılmış yer, artık ormandır. … Böylece, inceleme konusu ibare, orman sınırlarında, Anayasa’nın 169.

maddesinin son fıkrasının asla uygun bulmadığı bir daraltmaya yol açmaktadır.. … Devlet ormanlarının mülkiyetinin devrolunamayacağı, bu ormanların zamanaşımı ile mülk edinilemeyeceği ve 169. maddenin son fıkrasındaki ayrık durumlar dışında orman sınırlarında daraltma yapılamayacağı, herkesin uymak zorunda bulunduğu ilkelerdir. Bunlara aykırı düzenlemeler yürürlükte kalmayacağı gibi, Anayasa’ya uygunluk denetiminde, Anayasa’ya aykırı bir kuralın iptalinin yaratacağı sonuçlar üzerinde de durulamaz. Özel ve kişisel nedenler, Anayasa’ya uygunluk esasının üstüne çıkamaz, önüne alınamaz.”365

şeklinde karar vermiştir.

363 Bu konuda bkz.: Veysel BAŞPINAR, “Orman Sınırının Dışına Çıkarılan Yerlerin Hukuki Durumu”, AÜHFD, C. 48, S. 1-4, Yıl 1999, ss. 187–212 (BAŞPINAR, 1999) .

364 AYM Kararı E. 1987/31 K. 1988/13 K.T. 1.6.1988 AMKD, S. 24, ss. 183–208, s. 203–204.

365 E. 1988/35, s. 176–178.